Esas No: 2011/2-395
Karar No: 2012/89
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2-395 Esas 2012/89 Karar Sayılı İlamı
- HIRSIZLIK SUÇU
- KATILAN VEKİLİ
- HUKUKİ YARDIM
- VEKALET ÜCRETİ
- AVUKATLIK KANUNU (1136) Madde 164
- AVUKATLIK KANUNU (1136) Madde 168
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 43
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 142
"İçtihat Metni"
Hırsızlık suçundan sanık Cuma Ali ’nin 5237 sayılı TCY"nın 142/1-f, 43/1 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve 450 Lira vekalet ücretinin sanıktan alınarak katılan idareye verilmesine ilişkin, Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.12.2007 gün ve 319-796 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 22.09.2011 gün ve 57874-34348 sayı ile;
“...Katılan kurum vekilinin oturumlarda hazır bulunmadığının, sadece katılma istemini içeren 03.07.2007 havale tarihli dilekçesini celse arasında ibraz ettiğinin anlaşılması karşısında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre dilekçe yazım ücreti yerine, yazılı şekilde maktu vekalet ücretine hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi gereğince bozulmasına, ancak bu aykırılık aynı Kanunun 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, "120 YTL dilekçe yazım ücretinin sanıktan alınmasına’ karar verilmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 26.10.2011 gün ve 100425 sayı ile;
“...Sanığın elektrik hırsızlığı suçuna ilişkin olarak yargılandığı, mahkemece suçun sübutuna ilişkin delillerin toplandığı, sanığın ilgili suçu işlediği kanısına ulaşıldığı ve mahkûmiyetine karar verildiği,
Katılan kurumun vekil aracılığıyla katılma isteminde bulunduğu, kurum adına tebligatların da vekile yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Burada, katılan kurum adına davayı takip eden bir vekilin varlığı ile bu vekille ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"ne göre katılan lehine bir ücrete hükmedilmesi konusunda tartışma bulunmamaktadır. Ancak tartışılması gereken konu, katılan lehine takdir edilecek bu ücretin dilekçe yazma ücreti mi yoksa maktu vekalet ücreti mi olacağı noktasındadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nda örneğin yaş küçüklüğü gibi özel bir nedenin varlığı durumları ayrık tutulmak kaydıyla, yakınan ya da katılan vekilinin duruşmalarda bizzat hazır bulunacağına ilişkin zorlayıcı bir hüküm bulunmamaktadır. Bunun yanında katılan ya da yakınanın, vekilini duruşmalara girmeye zorlaması konusunda da mevzuatta herhangi bir hükme yer verilmemiştir.
Buna karşın; yargılamanın mahkûmiyetle sonuçlanması durumunda, kamu davasına katılmış olan gerçek ya da tüzel kişiler lehine maktu vekalet ücretine hükmedilecektir. Bu ücret katılan vekilinin değil, doğrudan kendisini vekille temsil ettiren katılanın hak ettiği bir yargılama gideri olarak yasal düzenleme altına alınmıştır. Burada katılanın; zorlayıcı bir hüküm ya da başka geçerli bir yasal dayanak da bulunmadığı halde, vekilinin duruşmalara girmemesi gerekçe gösterilerek bu haktan mahrum bırakılması hukuken himaye edilemez. Bu nedenle katılan yararına maktu vekalet ücreti yerine dilekçe yazma ücretine hükmedilmesi gerektiğine ilişkin görüş ve bu görüşe dayanılarak verilen bozma kararı hukuka aykırıdır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay C.Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine takdir edilecek ücretin dilekçe yazım ücreti mi yoksa maktu vekalet ücreti mi olacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Şikayetçi Boğaziçi Elektrik Dağıtım Anonim şirketi temsilcisinin 26.01.2006 tarihinde Bakırköy C.Başsavcılığına şikayet dilekçesi vermesi üzerine başlatılan soruşturma sonucunda sanık hakkında kamu davasının açıldığı,
Şikayetçi adına Av. Yusuf "un Beyoğlu 15. Noterliğince düzenlenen 12.07.2006 gün ve 9079 yevmiye numaralı vekaletnameyi ibraz ederek 16.10.2006 tarihinde davaya katılma isteminde bulunduğu, 18.10.2006 tarihli oturumda istem kabul edilerek şikayetçinin davaya katılmasına karar verildiği,
Katılan Bedaş adına Av. Gülay ve Duygu"nun de Beyoğlu 19. Noterliğince düzenlenen 16.05.2007 gün ve 5665 yevmiye numaralı vekaletnameyi ibraz ettikleri, katılan vekili Av. Duygu’nun 19.06.2007 tarihli oturuma katıldığı ve sanığın cezalandırılmasına karar verilmesini istediklerini bildirdiği, adı geçen vekilin 10.12.2007 tarihli dilekçe ile de katılma isteminde bulunduğu,
Katılan vekillerinin yokluğunda verilen gerekçeli kararın Av. Yusuf "a 22.01.2008 tarihinde tebliğ edildiği, ancak hükmü temyiz etmediği,
Anlaşılmaktadır.
Avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan avukatlık ücreti ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre karşı tarafa yüklenen avukatlık ücreti olarak ikiye ayrılan avukatlık ücreti, 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 164. maddenin 1. fıkrasında; “avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Hukuki yardımın ne şekilde yerine getirileceği maddede sayılmamış ve tarafların aralarında yapacakları anlaşmaya bırakılmıştır.
Avukatlık Yasasının 168. maddesi uyarınca hazırlanıp 13.12.2006 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve yerel mahkemenin karar tarihinde geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Ceza davalarında ücret” başlıklı 13/1. maddesindeki; “Kamu davasına katılma üzerine, mahkûmiyete karar verilmiş ise vekili bulunan katılan lehine Tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde belirlenen avukatlık ücreti sanığa yükletilir” şeklindeki hükmüne göre, sanığın mahkûm olması halinde, kendisini vekille temsil ettiren katılan lehine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ikinci kısım ikinci bölümüne göre vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmelidir. Katılan lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi için ceza davasının mahkûmiyetle sonuçlanması ve katılanın kendisini hukuki yardımından yararlandığı bir vekille temsil ettirmesi yeterli olup, ayrıca vekilin duruşmaları takip etmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Zira tarifeye göre hükmedilmesi gereken vekâlet ücreti, katılana vekili tarafından sunulan hukuksal yardımın şekli ve kalitesiyle ilintili olmayıp, katılanın kendisini vekil ile temsil ettirmesinin bir sonucudur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 04.10.2011 gün 167-194 ile 20.12.2011 gün ve 282-288 sayılı kararları da aynı doğrultudadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Hırsızlık suçundan sanığın mahkûmiyetiyle sonuçlanan ceza davasında katılan kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi zorunlu olup, yerel mahkemece katılan lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Kaldı ki katılan vekili Av. Duygu 19.06.2007 günlü duruşmaya katılarak sanığın cezalandırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Bu nedenle Özel Dairece, katılan vekilinin duruşmaları takip etmediği gerekçesiyle yerel mahkeme hükmünün; “Katılan kurum vekilinin oturumlarda hazır bulunmadığının, sadece katılma istemini içeren 03.07.2007 havale tarihli dilekçesini celse arasında ibraz ettiğinin anlaşılması karşısında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre dilekçe yazım ücreti yerine, yazılı şekilde maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin” yasaya aykırı olduğundan bahisle bozulmasına ve aykırılığın 1412 sayılı CYUY"nın 322. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bahisle düzelterek onanmasına karar verilmesi isabetli değildir.
Öte yandan, yerel mahkeme hükmünde TCK’nın 53. maddesinin (1). fıkrası uygulanırken, sanığın bu hakları kullanmaktan yoksunluğunun; (3). fıkra gereğince kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesine kadar, (2). fıkra gereğince ise diğer haklar ve yetkiler yönünden hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar süreceğinin gözetilmemesi yasaya aykırıdır. Ancak bu aykırılık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması olanaklıdır.
Bu itibarla; yerel mahkemece kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi isabetli olduğundan itirazın kabulüne, Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün 5237 sayılı TCY’nın 53/3. maddesinin gözetilmemesi yönünden bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 22.09.2011 gün ve 57874-34348 sayılı düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.12.2007 gün ve 319-796 sayılı hükmünün 5237 sayılı TCY’nın 53/3. maddesinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesindeki yetkiye istinaden, hüküm fıkrasından 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölüm çıkarılarak yerine “sanığın 5237 sayılı TCY"nın 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c, d, e bentlerinde sayılan hakları kullanmaktan mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlayıncaya kadar, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.