Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/4.MD-492 Esas 2012/87 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/4.MD-492
Karar No: 2012/87

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/4.MD-492 Esas 2012/87 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/4.MD-492 E.  ,  2012/87 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname: 2008/60920
    Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
    Mahkemesi : YARGITAY 4. Ceza Dairesi
    Günü : 06.10.2011
    Sayısı : 8-17

    Görevi kötüye kullanma suçundan sanık O... M.."nin 5237 sayılı TCY’nın sanık lehine kabul edilen 6086 sayılı Yasa ile değişik 257/2, 43/1, 62/1, 50/1-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 1860 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve aynı Yasanın 53/5. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna ilişkin, Yargıtay 4. Ceza Dairesince verilen 06.10.2011 gün ve 8-17 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istemli 22.11.2011 gün ve 60920 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanığın, ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan mahkûmiyetine karar verilen somut olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, suçun sübutuna ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğine göre;
    Adalet Başmüfettişi tarafından Teftiş Kurulu Başkanlığına yazılan 19.04.2010 gün ve 01 sayılı yazı ile, Cumhuriyet savcısı Osman Mermer"in 17.04.2010 tarihli inceleme tutanağında ayrıntısı belirtilen 95 adet soruşturma evrakını iki yıl bir aya varan sürelerle işlemsiz bıraktığı belirtilerek, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Yasasının 83. maddesi uyarınca soruşturmaya başlandığı,
    Soruşturma sonucunda düzenlenen 20.04.2010 tarihli raporda da, Mardin Cumhuriyet savcıları arasında yapılan işbölümü uyarınca Cumhuriyet savcısı Osman Mermer"in sorumluluğunda bulunan 87 adet soruşturma evrakını iki yıl bir aya varan sürelerle işlemsiz bıraktığının sübuta ermesi nedeniyle kovuşturma yapılması ve disiplin cezası uygulanması yönünde görüş bildirildiği,
    Midyat Cumhuriyet Başsavcılığının 12.07.2010 gün ve 1572-957 sayılı iddianamesindeki istem doğrultusunda Midyat Ağır Ceza Mahkemesince 16.09.2010 gün ve 102-113 sayı ile son soruşturmanın açılmasına karar verildiği,
    28.07.1999 tarihinden itibaren değişik yerlerde Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan sanığın, 02.11.2007 tarihinde Mardin Adliyesinde göreve başladığı,
    02.11.2007 ile 24.03.2010 tarihleri arasında izinli ve raporlu olduğu günleri gösterir cetvele göre suç tarihlerinde 36 gün mazeret izni, 92 gün yıllık izin, 57 gün rapor ve 5 gün seminer dolayısıyla görevi başında olmadığı,
    Mardin Cumhuriyet Başşsavcılığının 05.11.2007 tarihli iş bölümüne göre, son rakamı 2 ve 5 ile biten soruşturma evraklarına bakma, Mardin 1 ve 2. Noterliğinin denetimini yapma, adli sicil bürosu personeline ait gözetim ve denetim görevlerinde bulunma, Mardin Sulh Ceza ve İcra Ceza Mahkemelerince verilen kararların dönüşümlü olarak görüldüsünü yapma, Savur ve Ömerli Ceza Mahkemelerince verilen kararların görüldüsünü yapma, nöbet çizelgesine göre nöbet tutma ve Mardin Kapalı Ceza İnfaz Kurumu işlerine bakma işi ile; 24.12.2008 tarihli iş bölümüne göre son rakamı 2, 5 ve 9 ile biten soruşturma evraklarına bakma ve Mardin Asliye Hukuk Mahkemelerinin duruşmalarında iddia makamını temsil etme işi ile; 31.03.2009 tarihli iş bölümüne göre son rakamı 2, 5 ve 9 ile biten soruşturma evraklarına bakma, Mardin l. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşmalarında iddia makamını temsil etme işi ile; 09.09.2009 tarihli iş bölümüne göre ise son rakamı 5 ve 9 ile biten soruşturma evraklarına bakma ve Mardin l. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşmalarına katılma işi ile görevlendirildiği,
    Mardin Cumhuriyet Bassavcılığının 12.05.2011 gün ve 1723 sayılı yazısına göre, suç konusu 87 dosyanın tutanak tutulduğu tarih itibarıyla daimi aramaya alınmadığı, 26 adedinin 1-2 yıllık, 24 adedinin 6 ay 1 yıllık, 37 adedinin ise 2-6 aylık zaman diliminde işlemsiz bırakıldığı,
    Bu dosyalardan, 2008/905 esas sayılı tehdit suçuyla ilgili evrakın 1 yıl 5 ay 14 gün, 2006/1849 esas sayılı gözaltında kayıp ve öldürme suçuyla ilgili evrakın 1 yıl 4 ay 20 gün, 2008/1015 esas sayılı yaralama suçuyla ilgili evrakın 1 yıl 5 ay 12 gün, 2008/1099 sayılı elektrik hırsızlığı suçuyla ilgili evrakın 1 yıl 4 ay, 2008/1619 esas sayılı suçu ve suçluyu övme suçuyla ilgili soruşturma evrakının 1 yıl 6 ay 22 gün, 2008/2385 esas sayılı yağma suçuyla ilgili soruşturma evrakının 1 yıl 4 ay 18 gün, 2008/2425 esas sayılı tehdit ve darp ile ilgili soruşturma evrakının 1 yıl 5 ay 7 gün, 2008/2465 esas sayılı kasten yaralama suçundan olan soruşturma evrakının 1 yıl 3 ay 20 gün, 2008/2469 esas sayılı mala zarar verme suçundan olan soruşturma evrakının 1 yıl 2 ay 14 gün, 2008/2515 esas sayılı kasten yaralama suçuyla ilgili evrakın 1 yıl 5 ay 19 gün, 2008/2905 esas sayılı kaçakçılık suçuyla ilgili evrakın 1 yıl 1 ay 18 gün, 2007/1415 esas sayılı başkası adına ihbarda bulunma suçuyla ilgili evrakın 2 yıl, 2008/345 esas sayılı kasten yangın çıkarma suçuyla ilgili evrakın 2 yıl 1 ay 5 gün süre ile işlemsiz bırakıldığı,
    İş bölümüne göre, sanığın devraldığı iş sayısının 387, dönem içinde gelen iş sayısının 2239, sorumlu olduğu toplam iş sayısının 2626, çıkardığı iş sayısının ise 2231 olduğu,
    Dönem içinde Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalarına katılarak 171, Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalarına katılarak 50, Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesi duruşmalarına katılarak 19, Mardin 2. Asliye Ceza Mahkemesi duruşmalarına katılarak 22, Mardin 1. Asliye Hukuk Mahkemesi duruşmalarına katılarak 59 karara iştirak ettiği,
    Sanığın aşamalarda özetle: “...Bir kısım soruşturma evrakını ivedilik durumlarına göre tutuklu işler olması, toplumsal infial oluşturması, hak mahrumiyeti doğurabilecek işler olması nedeniyle öncelik verdim, kalan işleri atiye bıraktım, … gecikmesinde bir kasdım bulunmamaktadır, tamamen iş yoğunluğundan kaynaklanmaktadır, …işlemlerinde gecikme olduğundan bahsolunan evraklarda zamanaşımının dolması, hak kaybına sebebiyet verilmesi, şikayete konu olacak bir mağduriyet olması söz konusu değildir…” şeklinde savunmada bulunduğu,
    Temyiz dilekçesinde ise “...HSYK’ nın 24.02.2009 tarihli ve 74 sayılı ilke kararına göre ikinci bölgede Cumhuriyet savcılarının 800 dosya bakmaları gerektiği tespit edilmiştir. Ayrıca suç tarihinde hakkımda kesinleşmiş mahkumiyet kararı olmadığı halde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmaması ve 09.06.2011 günlü oturumda dosya tekemmül ettiği halde Ceza Genel Kurulunda görüşülen diğer dosyamın sonucunun beklenmesi için duruşmanın 3-4 ay sonraya bırakılmasına karar verilmesi bireysel olarak mağduriyetime yol açmıştır” açıklamalarına yer verdiği,
    Anlaşılmaktadır.
    5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasası’nın “Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi” başlıklı 160. maddesi;
    “ (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
    (2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür” şeklinde düzenlenmiştir.
    Cumhuriyet Savcılığına intikal eden adli olaylarla ilgili olarak izlenecek yol ve uygulanacak yöntemlere ilişkin anılan Yasanın devam eden maddelerinde de açıklayıcı hükümler yer almaktadır.
    Öte yandan, 5237 sayılı TCY"nın "Görevi kötüye kullanma" başlıklı 257. maddesi;
    “(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) İrtikâp suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır” şeklindedir.
    Uyuşmazlık konusunun çözümüne ilişkin olarak maddenin 2. fıkrasında düzenlenen ihmali davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu değerlendirilmelidir. Anılan fıkra, suç tarihi itibarıyla "Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde düzenlenmiş iken, maddede 08.12.2010 gün ve 6086 sayılı Yasa ile değişiklik yapılarak "kazanç" ibaresi "menfaat", "altı aydan iki yıla kadar" ibaresi "üç aydan bir yıla kadar" biçiminde değiştirilerek yukarıda yer verildiği şekilde yürürlükteki halini almıştır. Böylece bir yandan yaptırım miktarı yönünden lehe bir düzenleme getirilirken, diğer yandan suçun oluşumu açısından “kazanç” kavramı yerine daha geniş bir kavrama yani “menfaat” ibaresine yer verilmiştir.
    Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğüne göre ihmal; yapmama, savsama anlamına gelmektedir. Gecikme ise; işin, yapılması gereken zaman geçtikten sonra yapılmasıdır.
    Madde metninden de anlaşılacağı üzere kamu görevlisinin, yapmakla görevli olduğu işi yapmaması veya yasaya göre yapılması gereken biçimde yerine getirmemesi ya da geciktirmesi suç sayılmıştır. Bu suç kasten işlenebilen suçlardan olup, kamu görevlisinin görevini bilerek ve isteyerek ihmal etmesi veya geciktirmesi gerekir.
    Bununla birlikte suçun oluşabilmesi için norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, “kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç yada suç tarihinden sonra yapılan değişiklik sonrası haksız bir menfaat sağlanması” gerekmektedir. Böylelikle suç, zarar suçu olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; “Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir” şeklinde vurgulanmış, öğretide de Artuk-Gökçen-Yenidünya tarafından “TCY’nın 257. maddesindeki suçun oluşması, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesinden, kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanmasına bağlıdır. Bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışlar, suç kapsamında değerlendirilemez” (Ceza Hukuku-Özel Hükümler, 6.Bası, sh.685 vd.) şeklinde açıklanmıştır.
    Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle “mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat” kavramların açıklanması ve somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediklerinin belirlenmesi gerekmektedir.
    Mağduriyet kavramı, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp, bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade eder.
    Kişilere haksız kazanç sağlanmasını da içine alan kişilere haksız menfaat sağlanması da, kişilere hukuka aykırı olarak maddi ya da manevi yarar sağlanmasıdır.
    Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde “ekonomik bir zarar olduğu” vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak yasal düzenleme içeren, 5018 sayılı “Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Yasası”nın 71. maddesinde ise; mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her somut olayda hakim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp, miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması halinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir varsayımla da hareket edilmemelidir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Suç tarihinde Mardin Cumhuriyet savcısı olan ve 5237 sayılı TCY’nın 6/1-c maddesinde tanımlanan kamu görevlisi olduğunda duraksama bulunmayan sanık, 02.11.2007 ile 19.04.2010 tarihlerindeki dönem içinde sorumlu olduğu dosyalardan 87 adet soruşturma evrakında 2 aydan 2 yıl 1 aya varan sürelerle hiçbir işlem yapmamıştır. İşbölümü gereği kendisine düşen soruşturma evrakının akıbetini takip etmek, gereğini yapmak, olanaklı olan en kısa sürede sonuçlandırmak ve bu işlemler sırasında kalem personelini denetlemekle görevli ve yükümlü olduğu halde, görevini yasaların ve yönetmeliklerin öngördüğü şekilde yerine getirmemiş, kalem personelini denetlememiş, soruşturma evrakının akıbetini takip etmemiş ve 87 adet soruşturma evrakının işlemsiz kalmasına neden olmuştur. Sanık savunmalarında iş yoğunluğu nedeniyle bu durumun meydana geldiğini ve kastının olmadığını belirtmiş ise de, soruşturma evraklarının bir kısmının bir yılı, bir kısmının ise iki yılı aşan sürede işlemsiz kalması karşısında, iş yoğunluğu mazeretine dayalı savunma, makul ve hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu nedenle sanığın görevinin gereğini yapmakta ihmal ve gecikme göstermek suretiyle yasaya aykırı davrandığı ortadadır.
    Ancak, yasaya aykırı bu davranışın, cezai sorumluluğu gerektirip gerektirmediği değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Sanığın görevini gereği gibi yapmakta ihmal gösterme eylemi ile doğrudan bağlantılı olarak nesnel ölçülere uygun bir şekilde saptanmış herhangi bir ekonomik zarar saptanmamış olup, buna göre, anılan eylemle kamunun zarara uğratıldığından söz edilemeyecektir. TCY’nın 257. maddesinde 6086 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle getirilen ve haksız kazanç kavramını da kapsayan kişilere haksız menfaat sağlandığı konusunda bir belirleme ve iddia bulunmadığından, olayda bu öğenin de gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
    Bununla birlikte, sanığın soruşturma dosyalarıyla ilgili işlemleri zamanında yerine getirme konusunda gerekli hassasiyet, dikkat ve özeni göstermeyerek dosyaların taraflarının mağduriyetine neden olup olmadığının tartışılması gerekmektedir. Suç konusu 87 adet dosyadaki suçlardan dolayı mağdur olan kimselerin yasal haklarını elde etmeleri gecikmiş ve soruşturmaların olağan sürede sonuçlanmaması nedeniyle şüphelilerin hukuksal durumu da askıda tutularak bir an önce aklanmaları olanağının önüne geçilmiştir. Bu nedenle, işbölümü gereği sanık Cumhuriyet savcısına düşen soruşturma evrakından 87 adedinde haklarında işlem başlatılan şüphelilerin, makul bir sürede bir karar verilmemesi nedeniyle mağdur oldukları açık olduğu gibi, aynı soruşturmalardaki suç mağdurlarının işlemsiz bırakma eyleminden mağdur oldukları, buna göre bireysel hakların ihlal edildiği ve kişi mağduriyetinin gerçekleştiği konusunda kuşku bulunmamaktadır.
    Buna göre, somut olayda 5237 sayılı Türk Ceza Yasanın 257. maddesinde yer alan, “kişilerin mağduriyeti” öğesi gerçekleştiğinden, bir suç işleme kararı ile 87 adet dosyada hiç işlem yapmamak şeklinde gerçekleşen ve kişilerin mağduriyetine neden olan eylemin zincir¬leme biçimde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve Özel Dairece sanığın 5237 sayılı TCY’nın lehe kabul edilen 6086 sayılı Yasa ile değişik 257/2 ve 43/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, sanığın tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan Özel Daire hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 06.10.2011 gün ve 8-17 sayılı mahkûmiyet hükmünün ONANMASINA,
    2- Dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara