Esas No: 2011/13-384
Karar No: 2012/82
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/13-384 Esas 2012/82 Karar Sayılı İlamı
- HIRSIZLIK VE KONUT DOKUNULMAZLIĞINI İHLAL
- TEKERRÜR
- MAHKUMİYET HÜKÜMLERİNİN KARARDA AÇIKÇA GÖSTERİLMESİ
- MÜKERRRİRLERE ÖZGÜ İNFAZ REJİMİ
- ALEYHE BOZMA YASAĞI
- CEZAYI ALEYHE DEĞİŞTİRMEME İLKESİ
- CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 326
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 58
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 86
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 116
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 142
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 143
- CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN (5275) Madde 98
- CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN (5275) Madde 108
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN (5320) Madde 8
"İçtihat Metni"
Hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından sanık Erhan’ın 5237 sayılı TCY’nın 142/1-b, 143, 62, 58 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 6 ay; aynı Yasanın 116/4, 62, 58 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay olmak üzere her iki suçtan neticeten 4 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, sanık hakkındaki cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, cezanın infazından sonra başlamak üzere 4 yıl 4 ay süre ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin, Polatlı Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.01.2006 gün ve 594-32 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 14.09.2011 gün ve 1556-989 sayı ile;
“1- Sanığın tekerrüre esas alınan Polatlı Asliye Ceza Mahkemesinin E.2005/626, K.2005/623 kararının adli sicil kaydında görünmediği, ilamın dosyaya celb edilerek yerine getirilme tarihi araştırılarak sonucuna göre hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmadan yazılı biçimde hüküm kurulması,
2- 5237 sayılı TCK’nda, cezaların toplanması sistemine yer verilmeyip, her bir hükmün ayrı ayrı özelliğini koruması gerektiği ve 5275 sayılı Kanunun 99. maddesine göre infaz aşamasında değerlendirilmesi olanağı bulunduğu halde, sanık hakkında verilen cezaların toplanması,
3- 5237 sayılı yasanın 53/1-c maddesinde yazılı velayet, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yasaklamanın aynı Yasanın 53/3. maddesine göre kendi alt soyu bakımından şartla tahliye tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar tatbikine karar verilmesi,
Kabule göre ;
4- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 108. maddesinin 4, 5 ve 6. fıkraları, ‘Hakim, mükerrir hakkında cezanın infazının tamamlanmasından sonra başlamak ve bir yıldan az olmamak üzere denetim süresi belirler. Tekerrür dolayısıyla belirlenen denetim süresinde, koşullu salıvermeye ilişkin hükümler uygulanır. Hakim, mükerrir hakkında denetim süresinin uzatılmasına karar verebilir. Denetim süresi en fazla beş yıla kadar uzatılabilir’ hükmünü içermektedir. Buna göre, denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevi, hükmü veren mahkemeye değil, hükümlünün infaz aşamasındaki davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili karar verecek mahkemeye aittir.
Bu açıklamalar ışığında, mahkumiyet hükmünde, mükerrir olan sanık hakkında TCY’nın 58/6-7. maddesi gereğince ‘mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına’ karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, infazdan sonra 4 yıl 4 ay denetim süresi belirlenmesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 26.10.2011 gün ve 98039 sayı ile;
“…TCK’nun 58. madde içeriğinde, tekerrüre esas ilamın karar yerinde gösterilmesi zorunlu bir şart olarak belirtilmemiştir. Gerçekten de, TCK’nun 58/7. maddesinde, mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağının belirtilmesi zorunluluğuna işaret edilmiş, tekerrüre esas ilamın hangisi olduğunun belirtilmesi konusunda bir zorunluluk getirilmemiştir. Her ne kadar infaz aşamasında tekerrüre esas alınacak ilam, hükümlünün infaz kurumunda kalacağı süre yönünden önem taşısa da, infaz kurumundan kalınacak süre ile ilgili 5275 sayılı Yasa"nın 108/2. maddesinde hüküm bulunmaktadır. Buna göre, tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamayacaktır.
Öte yandan, TCK’nun 58. madde ile getirilen tekerrür uygulaması, bir güvenlik tedbiridir. YCGK’nun 12.12.2006 tarih ve 2006/11-301 Esas, 2006/296 Karar sayılı kararı ile, ‘... Görüldüğü gibi ‘Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma’ başlığı altında yeni sistemde güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiş bulunan ve mahkûmiyetin yasal sonucu olan bu hak mahrumiyetleri, mahkûmiyetin doğal sonucu olduğundan, kararda gösterilmemiş olsa bile hükümlü açısından kazanılmış hakka konu olamazlar, bir başka anlatımla aleyhe bozma yasağı kapsamından değerlendirilemezler’, yine YCGK’nun 11.05.2010 tarih, 2010/4-87 Esas, 2010/112 karar sayılı kararında, “Müsadere de bir güvenlik tedbiridir. Müsaderesine karar verilecek eşyanın zoralımına karar verilmemesi veya iadeye karar verilmesi hallerinde; CMUK"nun 326. maddesinde aleyhe bozma yasağının ceza ile sınırlı olması bu kuralın güvenlik tedbirlerine uygulanamayacağı belirtilerek, kararın bozulmasına eşyanın müsaderesine karar verilmesi gerekmektedir” şeklindeki tespit ve sonuçlar da, TCK. 58/7. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine işaret edilmek şartıyla güvenlik tedbirlerine hükmedilmemesinin CMUK.nun 326/son maddesi kapsamında bir kazanılmış hakkı sanığa vermeyeceğine işaret etmektedir. Sayın Daire"nin işaret ettiği 5275 sayılı Yasa 108/4, 5 ve 6. maddelerindeki, denetim süresinin infaz sürecinden sonra belirleneceğine, süreçte koşullu salıverme hükümlerinin uygulanacağına ve infaz aşamasında gerek görüldüğünde hakim tarafından denetim süresinin uzatılabileceği hususları gözetildiğinde ve özellikle hükümlü açısından bir kısıtlama olarak ele alınması gereken denetim süresinin daha sonra hakim tarafından uzatılabileceği yasal düzenlemeleri, mükerrirlere özgü infaz rejimine işaret edilmek kaydıyla, tekerrür hükümlerinin infaza ilişkin olduğunu göstermektedir.
Sonuç itibariyle, tekerrürün bir güvenlik tedbiri olması, bu itibarla mükerirlere özgü infaz rejimine işaret edilmiş olmak şartıyla, tekerrüre esas ilamın gerekçeli kararda gösterilmemesinin (5275 sayılı Yasa"nın 108. maddesinde açıkça belirtilmiş olmakla) sanığın aleyhine olmayacağı, tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın 5275 sayılı Yasa, kapsamında açıkça belirtilmesi ile, tekerrüre esas alınacak ilamın gerekçeli kararda gösterilmesini zorunlu kılan herhangi bir yasal düzenlemenin olmaması durumları göz önüne alındığında, tekerrüre esas ilamın gerekçeli kararda gösterilmemesi, bozma konusu yapılmamalıdır. Söz konusu Yargıtay İlamı"nda tekerrür nedeniyle bozma kararı verilmemesi halinde, 2. bent eleştiri konusu, 3. ve 4. bentlerindeki bozma nedenleri de düzeltilerek hükmün onanmasına karar verilmesi gerektiği” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay C. Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5237 sayılı TCY’nın 58/6. maddesi uyarınca sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilirken, tekerrüre esas alınan ilamın kararda gösterilmesinin zorunlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yerel mahkemece, sanığın sabıkalı oluşu nedeniyle 5237 sayılı Yasanın 58/6. maddesi uyarınca cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve ikinci defa tekerrür hükümleri uygulandığından Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın 108/3. maddesi gereğince koşullu salıverilme hükümlerinden yararlandırılmamasına karar verildiği,
Gerekçeli kararda sanık hakkında “Polatlı Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/630 esas 2005/623 karar nolu kesinleşmiş 2 yıl 1 ay hapis cezasına” ilişkin ilamın tekerrüre esas alındığının belirtildiği,
Ancak sanığa ait adli sicil kaydı incelendiğinde; tekerrüre esas alınan ilamın incelemeye konu suçun işlenme tarihinden sonra 14.12.2005 tarihinde kesinleştiği, dolayısıyla tekerrürün uygulama koşulunun oluşmadığı, adli sicil kaydında bulunan diğer üç sabıkadan ikisinin incelemeye konu suçun işlenme tarihinden sonra, bir tanesinin ise önce kesinleştiğinin görüldüğü,
Tekerrüre esas alınan sabıka kaydına ait ilam örneğinin dosyada bulunmadığı, ayrıca sabıkasındaki hangi ilamın birinci tekerrüre esas alındığının karar yerinde gösterilmediği,
Polatlı Sulh Ceza Mahkemesinin 30.03.2001 gün ve 2000/296 - 2001/240 sayılı ilamı ile, 19.10.1999 tarihinde işlenen kasten yaralama suçundan 765 sayılı TCY’nın 456/4. maddesi uyarınca 60 milyon TL ağır para cezası ile mahkumiyetine karar verildiği ve cezasının 647 sayılı Yasanın 6. maddesine göre ertelendiği, hükmün 01.11.2001 tarihinde kesinleştiği, hüküm tarihi itibariyle kesin olmayan ve üzerinden beş yıl geçmeden de inceleme konusu suç işlendiğinden, bu haliyle tekerrüre esas alınabilir nitelikte olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 07.06.2011 gün 88-116 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesi uyarınca önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak yasa koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi koşulunu aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.
5237 sayılı Yasanın 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun 01 Haziran 2005 tarihinden sonra işlenmesi yeterli olup; ilk suçun 01 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin ise mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Maddenin 5. fıkrasında fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış kişiler hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı, 4. fıkrasında ise tekerrüre esas alınamayacak suçlar belirtilmiştir.
Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle yasa maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir.
5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer alan “tekerrür” infaz hukukundan daha çok maddi ceza hukukuna ilişkin bir kurumdur. Hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle 5275 sayılı Yasanın 98 ve devamı maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda karar alınması mümkün değildir. Tekerrür koşullarının bulunup bulunmadığı, hükümlü hakkında kaçıncı kez tekerrür hükümlerinin uygulandığı ve tekerrür nedeniyle hükümlünün cezaevinde kalacağı süreye eklenecek sürenin belirlenmesi için mahkûmiyet hükmünde açıkça hangi hüküm nedeniyle kişinin mükerrir sayıldığının yani hangi mahkûmiyetin tekerrüre esas alındığının belirtilmesi zorunludur.
Mükerrirlere özgü infaz rejimi ise, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasada düzenlenmiş olup; “Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimi ve Denetimli Serbestlik Tedbiri” başlıklı 108. maddesinin 2. fıkrasında “Tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresine eklenecek miktar, tekerrüre esas alınan cezanın en ağırından fazla olamaz” hükmüne yer verilmiş, 1. fıkrasının (c) bendine göre ise mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler hakkında infaz koşulları ağırlaştırılarak koşullu salıverilme süresi, süreli hapis cezasında cezanın dörtte üçü olarak belirlenmiştir.
Ayrıca, aynı maddenin 3. fıkrasında da “İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda, hükümlü koşullu salıverilmez” düzenlenmesine yer verilmiştir. Sanık hakkında birinci tekerrürün koşullarının oluşması nedeniyle, tekerrür hükümleri uygulandıktan ve bu tekerrür uygulanan mahkûmiyet kesinleştikten sonra, yeniden tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren bir suçun işlenmesi halinde ikinci defa tekerrür hükümleri uygulanacak ve hükümlü artık koşullu salıvermeden yararlanamayacaktır.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, sanık hakkında birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde, bunlardan en ağırının esas alınması ve tekerrüre esas alınan ilamların da hükümde açıkça gösterilmesi gerekmektedir.
Öte yandan aleyhe değiştirememe ilkesini de açıklamakta yarar vardır.
Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulu’nun 06.04.2010 gün ve 48-74, 17.04.2007 gün ve 71-98 sayılı kararlarında da yer verildiği üzere:
“Reformatio in pejus” olarak adlandırılan ve doktrinde “cezayı aleyhe değiştirmeme ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı” gibi kavramlarla ifade edilen ilkenin amacı; hükmün aleyhe de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda Yargıtay’a başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, yasa yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Bu kural, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlüğünü koruyan 1412 sayılı CYUY’nın 326. maddesinin son fıkrasında; “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde ifade edilmiştir.
Şu halde, “tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmediği” durumda, “aleyhe değiştirememe ilkesi”nin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre, adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde 5237 sayılı Yasanın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanmasına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması halinde 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, hükmün tekerrür hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliğinden bozulması olanaklı değildir.
Buna karşın; tekerrüre esas mahkûmiyeti bulunan sanık hakkında tekerrüre esas alınamayacak nitelikteki geçmiş bir hükümlülüğü esas alınmak suretiyle hakkındaki cezanın “mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine” karar verilmesi halinde, aleyhe temyiz olmadığından bahisle hükümden tekerrüre ilişkin bölümün çıkartılması ile yetinilmesinin, hakkında tekerrür hükümleri uygulanması gereken sanığın bu yanılgılı uygulamadan ikinci kez yararlanması sonucunu doğuracaktır.
Bu durumda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, 5275 sayılı Yasanın 108/2. maddesi uyarınca infaza eklenecek süre sanık bakımından kazanılmış hak oluşturacağı gözetilerek, diğer bir ifade ile aleyhe yönelen temyiz bulunmaması nedeniyle yanılgılı uygulamanın düzeltilmesi sonucu hükümde gösterilecek ilam nedeniyle 5275 sayılı Yasanın 108/2. maddesi uyarınca sanığın infazına eklenecek süre, yanılgılı uygulama sonucu hükümde gösterilen ilam nedeniyle sanığın infazına eklenecek süreden fazla olamayacağı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece, adli sicil kaydında yer alan ilamlar denetime olanak verecek biçimde getirtilmeden ve hangi ilamın tekerrüre esas alındığı kararda gösterilmeden TCY’nın 58. maddesi uyarınca sanığa hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve ikinci defa tekerrür hükümleri uygulandığından sanığın koşullu salıverilme hükümlerinden yararlandırılmamasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Özel Dairenin bozma kararı yerinde olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.