Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2020/440 Esas 2020/504 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2020/440
Karar No: 2020/504

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2020/440 Esas 2020/504 Karar Sayılı İlamı

 

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

           

            ESAS NO      : 2020 / 440

            KARAR NO  : 2020 / 504

            KARAR TR   : 28.9.2020

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

 

 

Davacı          : HDI Sigorta A.Ş.

Vekili           : Av. H. B.

Davalı           : Kahramanmaraş Su Ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü

Vekili           : Av.H. İ. G.

 

O  L  A  Y  : Davacı vekili dilekçesinde;   müvekkili şirket nezdinde sigortalı 46 … 0762 plaka sayılı aracın, 09.04.2019 tarihinde  seyir halinde  57018 Nolu sokakta ilerlerken davalı idareye ait kilitleri açık durumda olan rögar kapağına çarpması sonucu hasar meydana geldiğini;  davalı idarenin Trafik Kanununun 13.maddesini ihlal etmesi nedeniyle kazanın oluştuğunu; (Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür.); ekspertiz incelemesince belirlenen  19.000,00-TL hasar bedelinin müvekkil şirket tarafından sigortalısına ödendiğini,  şimdilik davalı idarenin kusur oranına göre 14.250,00 TL’nin davalı idareden talep edildiğini; hasar ile ilgili olarak davalıya başvuru yapıldığını ancak davalı kurumun başvuruya yanıt vermediğini; ilgili kanun hükümlerine göre müvekkil şirketin  sigortalısı yerine kaim olduğunu ifade ederek;  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 14.250,00 TL alacağın, ödeme tarihinden itibaren, işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

KAHRAMANMARAŞ İDARE MAHKEMESİ: 1.8.2019 gün ve E:2019/686, K:2019/543 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1., 2.,10., 19.1.2011 günlü Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesi hükmüne yer verdikten sonra; “(…)2918 sayılı Kanunun anılan 110. maddesinin, karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve- denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini içerdiği, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu açıktır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi"nin 25/03/2019 tarih ve E:2019/132, K:2019/253 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

KAHRAMANMARAŞ 6.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 6.2.2020 gün ve E:2019/156, K:2020/36 sayı ile,  “(…)  Dava tazminat davası olup sigorta ilişkisine istinaden ödenen bedelin rücu edilmesine dairdir. Dosyaya ibraz edilen kaza tespit tutanağına göre kaza açık bulunan rögar kapağına davacının sigortaladığı 46 U 0762 plaka sayılı aracın çarpması sonucu meydana gelmiştir. Tutanağa göre sürücü KTK 52/1-b ve davalı KASKİ ise KTK 13 maddeleri uyarınca kusurludur. Her ne kadar davalı cevap dilekçesinde dava dışı üçüncü kişinin de kusurlu olabileceğinden bahsetmiş ise de dava bu üçüncü kişiye karşı açılmamıştır. Kaldı ki üçüncü kişinin eylemi kaza tespit tutanağında anlatıldığı şekli ile kabul edilse bile, tutanağa göre rögar kapağının kilitlerinin açık olması sebebi ile üçüncü kişinin müdahale imkanı olabilecektir, rögar kapaklarının kilitli ve çalışır vaziyette bulundurulması davalı idarenin sorumluluğundadır.

Davalı KASKİ 2560 Sayılı Kanunun EK 5. maddesi yollamasıyla Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesine bağlı, müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğine haiz bir kuruluştur. Davalı kuruluşun görevleri 2560 Sayılı kanunla belirlenmiştir. Bu kanunun 2/1-b maddesi uyarınca kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması davalının görevidir. Bu görevi yerine getirirken gerekli tesisleri yapmak, kurulu tesisleri işletmek, bunların bakım ve onarımını yaptırmak davalının görevi kapsamındadır.

Yasada sayılan görevlerin yerine getirilmesi davalı için kamu hizmetinin yerine getirilmesinden ibaret faaliyet olarak kabul edilmelidir. Kamu hizmetinin yerine getirilirken verilen zararlar hizmet kusurundan kaynaklanan zararlardır. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararlarda ise 2577 Sayılı yasanın 2. maddesi uyarınca İdari Yargı Yolunda tam yargı davası açılabilecektir.

2918 sayılı Yasanın 110.maddesindeki düzenleme işleteni veya sahibi devlet veya kamu kuruluşlarına ait araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanlar dahil bu kanunun uygulanmasından doğan davaların adli yargıda görüleceğini düzenlemektedir. Oysa dava konusu olay doğrudan 2918 sayılı Yasadan kaynaklanmamaktadır. Davalıya ait olduğu belirtilen rögar kapağının yol seviyesinden yüksek olması nedeniyle meydana gelen kaza nedeniyle ödenen bedelin tahsili istenmektedir. Dolayısıyla bu dava İdarenin hizmet kusurundan kaynaklanmakta olup, bu davaya bakmak İdari Yargının görev alanına girdiği kanaatine ulaşılmıştır.

6100 sayılı HMK"nun 114 maddesi uyarınca yargı yolunun caiz olması dava şartıdır. HMK 115 uyarınca dava şartı noksanlığı halinde mahkeme davayı usulden reddedecektir. Daha önceden Kahramanmaraş İdare Mahkemesi davayı görev yönünden reddetmiş ve bu karar kesinleşmiş olmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın idari yargı yolunda görülmesi gerektiğinden HMK 114, 115 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığı nedeniyle USULDEN REDDİNE,

2-Kararın kesinleşmesi halinde görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…” karar vermiş; bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bir dilekçe ile, mahkeme kararı gereğince dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Burhan ÜSTÜN’ün Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Birol SONER, Suna TÜRE, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN"ın katılımlarıyla yapılan 28.9.2020 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararından sonra davayı inceleyen adli yargı yerinin verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idari yargı yerinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, ikinci yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasa koyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararından sonra adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş, -dosyanın esas kaydı da kapatılıp karar numarası da alınarak- görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de,  mahkeme kararı doğrultusunda davacı vekilince başvuruda bulunulduğu da gözetilerek, Asliye Hukuk Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirketin sigortalamış olduğu aracın kaza yapmasında davalı idarenin kusuru bulunduğundan bahisle, sigortalıya ödenen tazminatın bir bölümünün, faiziyle birlikte, davalı idareden rücuen tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu; Kanunun “Karayolu trafik güvenliği” başlıklı 13.maddesinde de,  karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları  belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket tarafından, kasko sigorta poliçesiyle sigortalanan 46 … 0762 plakalı aracın, 09/04/2019 tarihinde seyir halinde iken davalı idareye ait rögar kapağının üzerinden geçtiği sırada kapağın kilitlerinin açık durumda olması nedeniyle kapağa çarparak maddi hasar gördüğü;  uğranılan zararda davalı idarenin kusur ve sorumluluğu bulunduğu iddia edilerek; sigortalıya ödenen hasar bedeli 19.000,00-TL.nin,  davalı idarenin kusuruna tekabül eden 14.250,00-TL"lik kısmının ödeme tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte rücuen tazmini istemiyle bakılan bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Kahramanmaraş 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun reddi ile aynı Mahkemece ayrıca verilen 6.2.2020 gün ve E:2019/156, K:2020/36 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kahramanmaraş 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN REDDİ ile aynı Mahkemece ayrıca verilen 6.2.2020 gün ve E:2019/156, K:2020/36 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.9.2020 gününde Üye Ahmet ARSLAN"ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

       Başkan                          Üye                                  Üye                                 Üye                    

       Burhan                         Şükrü                                Birol                               Suna

      ÜSTÜN                      BOZER                            SONER                            TÜRE

 

 

 

                                             Üye                                  Üye                                 Üye                    

                                         Aydemir                           Nurdane                           Ahmet

                             TUNÇ                            TOPUZ                          ARSLAN    

 

 

 

                                       

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                   KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun"da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.28.9.2020

                                                      ÜYE

                                             Ahmet ARSLAN

 

 

 

 

Hemen Ara