Esas No: 2011/4-570
Karar No: 2012/51
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/4-570 Esas 2012/51 Karar Sayılı İlamı
- İMAR KİRLİLİĞİNE NEDEN OLMA SUÇU
- KAÇAK BİNANIN 1.DERECE DOĞAL SİT ALANINDA BULUNMASI
- KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU (2863) Madde 9
- KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNU (2863) Madde 65
- İMAR KANUNU (3194) Madde 2
- İMAR KANUNU (3194) Madde 5
- İMAR KANUNU (3194) Madde 21
- İMAR KANUNU (3194) Madde 27
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 44
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 51
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 62
"İçtihat Metni"
İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık İbrahim hakkında açılan kamu davasında eylemin 2863 sayılı Yasaya aykırılık suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanığın 5237 sayılı TCY’nın 44/1. maddesi yollamasıyla 2863 sayılı Yasanın 65/b, 5237 sayılı TCY"nın 62 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 4.166 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine ilişkin Bursa 12. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.12.2005 gün ve 540-1334 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 28.01.2009 gün ve 14041-1033 sayı ile;
“İddianamede, doğal sit alanına izinsiz fiziki müdahalede bulunma suçundan açılmış bir dava bulunmamasına karşın TCY"nın 184. maddesi yerine 2863 sayılı Yasanın 65/b. mad-desi uyarınca hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 03.06.2009 gün ve 394-639 sayı ile;
“Ruhsatsız inşaat yapılan alan, 1. Derece Doğal Sit Alanı olup, sanık kaçak inşaat yapmak suretiyle, hem 2863 sayılı Kanunun 65/b hem de 5237 sayılı TCK.nun 184/1. madde-sindeki hükmü ihlal etmiştir. 765 sayılı TCK’nun 79. maddesinde düzenlenen fikri içtima, 5237 sayılı TCK’nun 44. maddesinde yer almıştır. Olayda iddianamede belirtilen eylem, sa-nığın, belirtilen alanda kaçak inşaat yapması olup, bu alan sit bölgesi olduğuna göre bu ko-nuda dava açılmamış denemez. Belirtilen eylem fikri içtima koşulları oluştuğundan en ağır cezayı gerektiren suç nedeniyle sanığın cezalandırılması gerekir” gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istemli 24.11.2011 gün ve 249270 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; iddianame kapsamından sanık hakkında 2863 sayılı Yasaya aykırılık suçundan açılmış bir dava bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında; “Olay günü belediye görevlilerinin yapmış oldukları denetimde şüphelinin yukarıda yazılı suç adresinde ruhsatsız kaçak inşaat yaptığını tespit ettikleri ve böylece şüphelinin müsnet suçu işlediği” iddiasıyla kamu davası açılarak, sanığın imar kirliliğine neden olma suçunu yaptırıma bağlayan ve 5237 sayılı TCY"nın “Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde hüküm altına alınmış olan 184/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istenmiştir. Yerel Mahkemece ise, suça konu yerin aynı zamanda 2863 sayılı Yasa kapsamında kaldığının belirlenmesi üzerine, fikri içtima kuralını düzenleyen 5237 sayılı TCY"nın 44. maddesi gözetilerek, verilen ek savunma ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının 65/b maddesinde; “Sit alanların-da geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartlarına, koruma amaçlı imar plânlarına ve koruma bölge kurullarınca belirlenen koruma alanlarında öngörülen şartlara aykırı izinsiz inşaî ve fizikî müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır” şeklinde yaptırıma bağlanan düzenleme uya-rınca sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Yüklenen suç ile yakından ilgili olan 3194 sayılı İmar Yasasının 21. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için ...belediyeden yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir”. Aynı maddenin 3. fıkrasında “Ancak; derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine gö-re belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar ruhsata tabi değildir” hükmüne yer vermiş olup, bazı onarım ve tamirat işleri ruhsata bağlanmamıştır. Bununla birlikte ruhsata aykırı yapılar da, aynı Yasanın 32 ve 42. maddeleri uyarınca idari yaptırım altına alınmıştır.
Buna göre, İmar Yasasının 2, 5, 21 ve 27. maddeleri gözetildiğinde, belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışında inşa edilecek tüm resmi ve özel yapılar için; belediye ve mücavir alanları içinde belediyeden, dışında ise valilikten yapı ruhsatı alınması zorunludur.
Ancak, belediye sınırları içerisinde kalan bazı yerler aynı zamanda özel imar rejimine de tâbi olması olanaklıdır. Ekonomik, kültürel ve doğal özellikleri nedeniyle önemi bulunan yerlerin korunması, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi gibi amaçlarla çıkarılan özel yasalarda, İmar Yasasından farklı ya da tamamlayıcı nitelikte imar usul ve esaslarının belirlenerek, özel imar rejimi oluşturulmaktadır.
5237 sayılı TCY"nın 184/4. madde gerekçesinde özel imar rejimine tâbi yerlere örnek olarak 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa tabi bölgeler gösterilmiş olup, bunun dışında, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu, 4691 sayılı Teknoloji Bölgeleri Kanunu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 2960 sayılı İstanbul Boğaziçi Kanunu gibi kanunların kapsamındaki yerler de özel imar rejimine tâbidirler.
2863 sayılı Yasanın 9. maddesinde de, sit alanlarında izinsiz olarak inşai ve fiziki müdahalede bulunulması yasaklanmıştır.
5271 sayılı CYY’nın 225/1. maddesi “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir” düzenlemesini içermekte olup, 2. fıkrasına göre de “mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.”
Aynı Yasanın 170/3. maddesinde de; “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” hükmü getirilmiştir.
Bu hükümlerde de belirtildiği gibi, hükmün konusu iddianamede gösterilen eylemdir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, diğer bir ifadeyle, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan dava-dan hüküm kurulması yasaya aykırıdır. Soruşturma evresinde elde ettiği kanıtlardan ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CYY’nın 225/1 maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sa-nık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve kanıtlarını sunabilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
İddianamede, İnkaya Köyü - İkbal Sokak olarak tarif edilen adreste sanığın ruhsatsız kaçak inşaat yaparak imar kirliliğine neden olma suçunu işlediği belirtilmiş olup bu yerin Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararıyla 1.derece sit alanı olarak belirlenen alanda yer aldığına ve dolayısıyla sanığın ruhsat almaksızın sit alanına müdahalede bulunduğuna ilişkin bir anlatıma yer verilmemiştir.
Sanık hakkında imar kirliliğine neden olma suçundan dava açılmış ise de, suça konu yerin aynı zamanda 1. derece doğal sit alanında bulunması ve iddianame içeriğinde buna ilişkin anlatım bulunmaması karşısında, öncelikle Cumhuriyet Başsavcılığına dava açılması hususunda ihbarda bulunulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi ge-rekmektedir.
Bu itibarla, 2863 sayılı Yasaya aykırılık suçundan açılmış bir dava olmadığı halde, yerel mahkemece 5237 sayılı TCY’nın 44. maddesi gereğince değerlendirme yapılarak bu suçtan hüküm kurulmuş olması isabetsiz olduğundan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar vermelidir.
Çoğunluk düşüncesine katılmayan dört Genel Kurul Üyesi; “İddianamede, İnkaya Köyü - İkbal Sokak olarak tarif edilen adreste, sanığın ruhsatsız kaçak inşaat yaptığı belirtilmiştir. Dolayısıyla suça ilişkin fiil ve fail bellidir. Yargılama konusu, bu eylem olup, mahkeme hukuki nitelendirme ile bağlı değildir. Ek savunma hakkı verilerek yapılan uygulama doğrudur” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bursa 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.06.2009 gün ve 394-639 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.02.2012 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğuyla karar verildi.