Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2017/425 Esas 2017/523 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2017/425
Karar No: 2017/523

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2017/425 Esas 2017/523 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO      : 2017 / 425

          KARAR NO : 2017 / 523

          KARAR TR   : 25.9.2017

ÖZET : Karayolunda seyir halindeyken meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasara uğrayan sigortalı araçların uğradığı hasar bedelini karşılayan sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

K  A  R  A  R

 

Davacı        : E. S. A.Ş.

Vekili          : Av. M. G. U.

Davalı          : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekilleri     : Av M. A.K.,  Av. S. A., Av.S. T. A.

 

O L A Y     : Davacı vekili; müvekkili şirkete sigortalı dava dışı H. Kimya ve Madeni Yağ Nakliyat San.Tic.Ltd.Şti.’ye ait 33 … 53 plakalı çekici ile 33 … 54 plakalı kapalı kasa yarı römork (dorse) araçların 25.12.2012 tarihinde Sorgun-Sarıkaya arasındaki yolda, seyir halinde iken yoldaki bozukluklar sebebiyle tek taraflı maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonrası düzenlenen raporlara istinaden sigortalı araçlardan 33 BKA 53 plakalı çekici için 23.000,00 TL, 33 … 54 plakalı yarı römork için 42.526,63 TL olmak üzere toplam 65.526,63 TL hasar tazminatının müvekkil şirketin sigortalısı dava dışı şirkete 04.03.2013 tarihinde ödendiğini; TTK 1472.maddesinin ilk fıkrası çerçevesinde müvekkili şirketin, sigortalısına ödemiş olduğu tazminat sonucunda yani yasal halefiyet gereğince sigortalısının yerine geçtiğini ve kazanın oluşumuna hizmet kusuru işleyerek sebebiyet vermiş olduğunu düşündükleri davalı İdareye hasar tazminatının rücu için başvurulduğunu, başvuruların, reddedildiğini; meydana geldiği tarih itibariyle kaza yerinde davalı kurum tarafından yol çalışmasının yapıldığını, çalışma sırasında yolun durumunu bildiren gerekli uyarı işaretleri yeterli düzeyde bulundurulmadığından, yolda kazaya sebebiyet verecek şekilde çukurlar bırakıldığından kazanın oluştuğunu; sigortalı aracın sürücüsünün yolda seyrederken çukurlara düşmemek için çabaladığı sırada aracın devrilmesi sonucu kaza yaptığını, davalı idarenin çalıştırdığı personelini yeterince eğitmemek ve kazanın olmaması için ciddi önlemler almamakla kusuru bulunduğunu; kamu idarelerinin, yapmakla yükümlü bulundukları kamu hizmetlerini gereği gibi ifa etmekle beraber, bu hizmetin işleyişini sürekli olarak kontrol etmek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almak zorunda olduklarını; idareden, sigortalılarının kusuru tenzil edildikten sonra 33 … 53 plakalı araç için 31.985,00 TL’nin, 33 … 54 plakalı araç için 17.250,00 TL’nin ödenmesinin istenildiğini ancak idarenin istemlerini reddettiğini ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile dava dışı şirkete ödenen toplam 49.145,00 TL’nin ödeme tarihi olan 04.03.2013 tarihinden başlayan ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 26.7.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Sorgun 1.Asliye Hukuk Mahkemesi, 25/06/2014 gün ve E:2013/184, K:2014/418 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kısmen kabulüne karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 4.11.2014 gün ve E:2014/18768, K:2014/15098 sayı ile, “(…) 1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan rücuen maddi tazminat istemine ilişkindir. Davalı idarenin kazanın meydana geldiği karayolundaki bakım ve onarım görevini yerine getirmediğinden dolayı hizmet kusuruna dayalı olarak daya açılmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idare, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Hizmet kusurundan dolayı açılan davaların 2577 sayılı İYUK."nun 2. maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. 0 halde, mahkemece yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

2-Bozma kapsamına göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA…” karar vermiştir.

SORGUN 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 1.4.2015 gün ve E:2015/56, K:2015/162 sayı ile, “(…) Mahkememizce 01/04/2015 tarihli duruşmada Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 04/11/2014 tarih ve 2014/18768 Esas 2014/15098 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.

Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Dava, trafik kazasından kaynaklanan rücuen maddi tazminat istemine ilişkindir. Davalı idarenin kazanın meydana geldiği karayolundaki bakım ve onarım görevini yerine getirmediğinden dolayı hizmet kusuruna dayalı olarak dava açılmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idare, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Hizmet kusurundan dolayı açılan davaların 2577 sayılı IYUK."nun 2. maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Bu halde, mahkemece yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmiş ve buna ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davacının davasının 6100 sayılı HMK"nın 114/1-b ve 115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,

2-Davanın İDARİ YARGI YOLUNDAKİ görevli ve yetkili mahkemede görülmesine,

3- Davaya bakmakta görevli mahkemenin Yozgat İdare Mahkemesi olduğunun TESPİTİNE…” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince; 6.4.2016 gün ve E:2015/18771, K:2016/4342 sayı ile, vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanan karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

YOZGAT İDARE MAHKESİ: 24.5.2017 gün ve E:2016/769 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu kanunun amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemektir.”; “Kapsam” başlıklı 2. Maddesinde ise “Bu Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsar. Bu Kanun, karayollarında uygulanır...” denilmek suretiyle 2918 sayılı kanunun genel olarak karayollarında uygulanacağı belirlenmiştir.

Aynı kanunun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde “…Karayolu: Trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlardır.

Karayolu yapısı: Karayolunun kendisi ile karayolunun üstünde, yanında, altında veya yukarısındaki ada, ayırıcı, otokorkuluk, istinat duvarı, köprü, tünel, menfez ve benzeri yapılardır...” şeklindeki düzenleme ile karayolu ve karayolu yapısının ne olduğu açıklanmıştır.

"Görev ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinde: “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu kanun hükümleri uygulanır..." denilmiştir.

Dava dosyası içerisindeki yazılı anlatımlardan ve belgelerden dava konusu olayın meydana geldiği karayolunun 2918 sayılı Kanun kapsamında olduğu açıktır.

Bu durumda, 2918 sayılı yasanın 110. maddesinin karayollarında ve karayolları dışındaki alanlarda kamuya açık alanlarda, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, bu nedenle meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmesine, dosya incelemesini Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 25.9.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasara uğrayan sigortalı araçların uğradığı hasar bedelini karşılayan sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacı şirket tarafından sigortalı 33 … 53 plakalı çekici ile 33 … 54 plakalı kapalı kasa yarı römork (dorse) araçların 25.12.2012 tarihinde Sorgun-Sarıkaya arasındaki yolda, seyir halinde iken yoldaki bozukluklar sebebiyle tek taraflı maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, kaza yerinde davalı kurum tarafından yol çalışması sırasında yolun durumunu bildiren gerekli uyarı işaretlerinin yeterli düzeyde bulundurulmadığı, yolda kazaya sebebiyet verecek şekilde çukurlar bırakıldığı, araç sürücüsünün yolda seyrederken çukurlara düşmemek için çabaladığı sırada aracın devrilmesi sonucu kaza yaptığı iddia edilerek;   sigortalının kusuru tenzil edildikten sonra ödenen toplam 49.145,00 TL’nin ödeme tarihinden  başlayan ticari faiziyle birlikte davalı idareden rücuen tazmini istemiyle  dava açıldığı anlaşılmıştır.  

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle,  Yozgat İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Sorgun 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1.4.2015 gün ve E:2015/56, K:2015/162 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle ,  Yozgat İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Sorgun 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1.4.2015 gün ve E:2015/56, K:2015/162 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 25.9.2017 gününde Üyelerden Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI

 

 

 

 

 

 

 

                                                                  KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz. 25.9.2017  

 

 

                                     Üye                                                      Üye

                    Süleyman Hilmi AYDIN                         Turgay Tuncay VARLI

 

 

 

Hemen Ara