Esas No: 2021/38551
Karar No: 2022/19186
Karar Tarihi: 10.10.2022
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/38551 Esas 2022/19186 Karar Sayılı İlamı
4. Ceza Dairesi 2021/38551 E. , 2022/19186 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Göçmen kaçakçılığı
KARAR
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteminin reddi nedenleri bulunmadığından CMK'nın 288 ve 294. maddeleri kapsamında sanık müdafisinin belirttiği hukuka aykırılık nedenleri ile CMK’nın 289. maddesinde sayılan kesin hukuka aykırılık halleri de gözetilerek yapılan değerlendirmede:
Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik olarak sanık müdafisinin temyiz isteminin, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve cezalandırma için yeterli somut delil bulunmadığına yönelik olduğu, ancak kurulan hükümde bozmayı gerektirecek bir hukuka aykırılık bulunmadığından, İstinaf Dairesinin kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, sanık ... müdafisinin temyiz istemi yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİNE,
28/02/2019 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun'un 8. maddesi ile değişik CMK'nın 304/1. maddesi gereğince dosyanın ... Asliye Ceza Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin ise ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesine gönderilmesine, 10/10/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif Üye)
KARŞI OY
I)OLAY:
Sanığa yükletilen Göçmen kaçakçılığı suçundan dolayı ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi kararına yönelik olarak sanık müdafisinin temyiz isteminin, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve cezalandırma için yeterli somut delil bulunmadığına yönelik olduğu, ancak kurulan hükümde bozmayı gerektirecek bir hukuka aykırılık bulunmadığından, İstinaf Dairesinin kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, sanık ... müdafisinin temyiz istemi yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİNE, karar verilmiştir.
Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesinin TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİNE, kararına aşağıda belirtilen nedenlerden dolayı katılmıyorum.
II)DELİLLER:
A-HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Göçmen kaçakçılığı suçu 5237 sayılı TCK'nın 79. maddesinde düzenlenmiştir.
Madde 79- (1) Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan;
a) Bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkan sağlayan,
b) Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlayan,
Kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 22/7/2010-6008/6 md.) Suç, teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi, tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.[24]
(2) (Ek fıkra: 22/7/2010 - 6008/6 md.) Suçun, mağdurların;
a) Hayatı bakımından bir tehlike oluşturması,
b) Onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılarak işlenmesi,
hâlinde, verilecek ceza yarısından üçte ikisine kadar artırılır.
(3) (Değişik:6/12/2019-7196/56 md.) Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarısına kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır.
(4)Bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
Hata ise 5237 sayılı TCK'nın 30. maddesinde düzenlenmiştir.
Madde 30- (1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.
(2)Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(3)Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
(4) (Ek fıkra: 29/6/2005–5377/4 md.) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.
Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, sanığın göçmen kaçakçılığı suçunu işleyip işlemediğine ilişkin olarak 5237 sayılı TCK'nın 30. maddesinde düzenlenen hata dan faydalanıp fayadalanamayacağıdır.
Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir (TCK madde 21/1.) Fiilin icrası sırasında suçun Kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz (TCK madde 30/1.) 5237 sayılı TCK’nın, “Hata” kenar başlıklı 30/1. maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleştiği durumlarda, sanığın kasten hareket ettiğinden bahsedilemeyecek ve somut olayda tipik eylem gerçekleşmiş olsa da 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraat kararı verilecektir.
Hata (yanılma); kişinin tasavvuru, zihninden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde, yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır.
Anılan maddede çeşitli hata hâlleri düzenlenmiş olup, birinci fıkrasında suçun maddi unsurlarında hataya ilişkin hükme yer verilmiştir.
İkinci fıkra ile kişinin, suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususundaki hatasından yararlanması öngörülmüş olup buna göre, kardeşi olduğunu bilmediği bir kişiyi öldüren fail, kasten öldürme suçunun nitelikli hallerinden olan kardeşini öldürmekten değil, kasten öldürmenin basit halinden sorumlu olacak, değersiz zannederek değerli bir kolyeyi çalan fail hakkında da değer azlığı hükmü uygulanacaktır.
Üçüncü fıkrada ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait şartların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin, bu hatasından yararlanacağı hüküm altına alınmış, fıkrada hem hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarında hata, hem de kusurluluğu etkileyen hata hâlleri düzenlenmiştir. Failin bu fıkra hükmünden yararlanabilmesi için, bulunduğu durum itibarıyla hatasının kaçınılmaz olması şartı aranmıştır.
Maddeye 5377 sayılı Kanun ile eklenen dördüncü fıkrada ise, kişinin işlediği bir fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre fail, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşmüş, diğer bir ifadeyle eyleminin hukuka aykırı olmadığı, haksızlık oluşturmadığı, meşru olduğu düşüncesiyle hareket etmiş ve bu yanılgısı içinde bulunduğu şartlar bakımından kaçınılmaz nitelikte ise cezalandırılmayacaktır. Hatanın kaçınılmaz olduğunun belirlenmesinde, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içerisinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre şartları göz önünde bulundurulacaktır.
Üçüncü ve dördüncü fıkraların uygulanması yönüyle kişinin kaçınılmaz bir hataya düşmesi şartı aranmakta olup, hatanın kaçınılabilir olması hâlinde kişi kusurlu sayılacak, diğer bir ifadeyle eyleminden dolayı sorumlu tutulacak ancak bu hata temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınacaktır.
Bu aşamada uyuşmazlığa ilişkin olarak maddenin birinci fıkrasının daha ayrıntılı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
Maddenin birinci fıkrasının gerekçesinde; "Kast, suçun kanuni tanımındaki maddî unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik veya yanlış bilgi sahibi olunması durumu ise, maddî unsurlarda hata olarak adlandırılır. Böyle bir hata kastın varlığına engel olur. Örneğin, kişi vestiyerden kendisininki zannederek başkasının paltosunu alır. Keza, kişi gece karanlığında vahşi bir hayvan zannıyla hareketli bir cisme ateş eder. Ancak, gerçekte bu hareket eden cisim bir insandır ve dolayısıyla; bu insan ölür veya yaralanır. Örnek olarak verilen bu olaylarda failin bilgisi gerçeğe uysaydı; işlediği fiil haksızlık teşkil etmeyecekti. Bu nedenle hata hâlinde kasten işlenmiş bir suçtan söz etmek mümkün değildir.
Fıkrada ayrıca, maddî unsurlarda hata hâlinde, taksirle sorumluluğa ilişkin hükme yer verilmiştir. Buna göre, meydana gelen neticeye ilişkin olarak gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsaydı böyle bir netice ile karşılaşılmazdı şeklinde bir yargıya ulaşılabiliyorsa; taksirle işlenmiş bir suç söz konusu olur. Ancak bu durumda neticenin taksirle gerçekleştirilmesinin kanunda suç olarak tanımlanmış olması gerekir. Bu nedenle, kendisinin sanarak başkasının çantasını alan kişinin yanılgısında taksirin varlığı kabul edilse bile; kanunda hırsızlık fiilinin ancak yararlanma kasdıyla işlenebileceği belirtildiği için; böyle bir olay dolayısıyla ceza sorumluluğu doğmayacaktır. Buna karşılık, av hayvanı zannederek gerçekte bir insana ateş edip onun ölümüne neden olan kişinin bu hatasında taksiri varsa, adam öldürme kanunda taksirle işlenen bir suç olarak da tanımlandığı için böyle bir olayda fail, taksirle adam öldürme suçundan dolayı sorumlu tutulacaktır" açıklamalarına yer verilmiştir.
Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olup, unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik ya da hatalı bilgi, maddi unsurlara ilişkin hatadır. Bu hatanın kastın varlığına engel olacak düzeyde bulunması halinde sanığa ceza verilemeyecektir. Suçun maddi unsurlarına ilişkin hata, fiilin suç teşkil etmesi için bulunması zorunlu hususlara ilişkin bir yanılmadır. Birinci fıkranın ikinci cümlesinde, hata dolayısıyla taksirli sorumluluk halinin saklı bulunduğu belirtildiğinden, taksirle de işlenebilen bir suçun maddi unsurlarında tedbirsizlik veya dikkatsizlik sonucunda hataya düşülmesi, kusurluluğu ortadan kaldırmayacaktır. Örneğin, gerekli dikkat ve özeni göstermeden gece gördüğü karartıya av hayvanı olduğunu düşünerek ateş eden ve bir kişinin ölümüne neden olan fail, taksirle öldürmeden sorumlu olacaktır.
Öğretide bu konuya ilişkin olarak; "Suçun maddi unsurlarına ilişkin hata, eylemin suç teşkil etmesi için bulunması zorunlu hususlara ilişkin bir yanılmadır. Örneğin, arkadaşını ziyarete giden bir kimsenin, arkadaşının olduğu düşüncesiyle bir başkasının konutuna girmesi veyahut onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla rızaen cinsel ilişkide bulunanın, mağdurun reşit olduğunu düşünerek bu eylemi gerçekleştirmesi." (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen- A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, s. 522) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
B-incelenen dosyada; Sanık hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 19/09/2018 tarih 2018/ esas sayılı iddianamesiyle, TCK'nın 79/1-a, 53/1. maddeleri uyarınca göçmen kaçakçılığı suçundan iddianamenin hazırlandığı ... Asliye Ceza Mahkemesi tarafından da 22/11/2018 tarihli 2018/170 esas, 2018/339 sayılı karar ile sanık hakkında göçmen kaçakçılığı suçundan dolayı sanığın maddi menfaat elde etmesini gerektirir bir durum olmadığı dolayısı ile suçun yasal unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, bu karara karşı yerel Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan istinaf üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi tarafından 17/06/2020 tarihli 2019/382 esas, 2020/982 sayılı karar ile ... Asliye Ceza Mahkemesi'nin 22/11/2018 tarihli 2018/170 esas, 2018/339 sayılı kararının KALDIRILMASINA, karar verilerek Sanığın Göçmen kaçakçılığı suçundan dolayı suçun unsurrının oluşması gerekçesiyle TCK'nın 79/1-a,62,52, 53/1. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Sanık hakkında Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından 10/10/2022 tarihli 2021/38551 esas, 2022/19186 sayılı karar ile sanığa yükletilen göçmen kaçakçılığı suçundan dolayı ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi kararına yönelik olarak sanık müdafisinin temyiz isteminin, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve cezalandırma için yeterli somut delil bulunmadığına yönelik olduğu, ancak kurulan hükümde bozmayı gerektirecek bir hukuka aykırılık bulunmadığından, istinaf dairesinin kararı usul ve Yasaya uygun bulunmakla, sanık ... müdafisinin temyiz istemi yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİNE karar verildiği,
D-Dosya kapsamı tüm açıklamaları ile birlikte değerlendirildiğinde;
İlgili Ceza Genel Kurulu Kararları;
Ceza Genel Kurulu;04.11.202106.12.2016 tarihli 2021/531 esas 2018/408 karar sayılı kararında; " Sanığın haksızlık yanılgısı ile hareket edip etmediği:
765 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, “Kanunda tanımlanmış bir haksızlık” olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla “kusursuz sorumluluk” terk edilmiş olmaktadır (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161).
Ayrıntıları Anayasa Mahkemesinin 19.02.2009 tarihli ve 72-24 sayılı kararında da açıklandığı üzere, çağdaş ceza hukukunun önde gelen özelliklerinden birinin kusurlu sorumluluğu benimsemiş bulunmasıdır. Ceza hukukçularının büyük bir çoğunluğuna göre, bir insan davranışı olmadan suç olmaz, ancak onun bu davranışı nedeniyle ortaya çıkan sonuçtan sorumlu tutulabilmesi için de, o davranışının en azından kusurlu bulunması gerekir. Böylece modern ceza hukuku, objektif sorumluluğu terk ederek “kusursuz suç olmaz” anlayışını çağdaş ceza hukukunun temel bir ilkesi olarak kabul etmiştir.
TCK'nın "Kast" başlıklı 21. maddesinin birinci fıkrasında;
"Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir." açıklamalarına yer verilerek, kastın unsurlarının bilme ve isteme olduğu vurgulanmıştır. Bu kapsamda, kişinin ceza hukuku bakımından sorumlu tutulabilmesi için gerçekleştirdiği fiilin haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerekmektedir.
TCK'nın “Kanunun bağlayıcılığı” başlığını taşıyan 4. maddesinde yer alan “Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.” kuralıyla, islenen fiilin suç olduğunun bilinmemesinin failin cezai sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı ifade edilmektedir. Buna göre, kanunda suç olarak düzenlenen bir fiilin suç teşkil etmediği inancıyla gerçekleştirilmesi hâlinde de failin cezai sorumluluğu bulunmaktadır.
Bu aşamada, TCK'nın 30. maddesinde düzenlenen “hata” hükmüne ilişkin açıklamalarda da bulunulması gerekmektedir.
TCK'nın "Hata" başlıklı 30. maddesi üç fıkra hâlinde;
"Fiilin icrası sırasında suçun kanunî tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hâli saklıdır.
Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.
Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır." şeklinde düzenlenmiş iken, 08.07.2005 tarihli ve 25869 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile eklenen; "İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz." biçimindeki dördüncü fıkra ile son hâlini almıştır.
Hata (yanılma); genel olarak kişinin tasavvuru ve zihinden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu, dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şeyin olduğundan farklı bir biçimde algılanması hâlinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi hâlinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası, bir algılama hatası olduğu hâlde; yasak hatası, bir değerlendirme hatasıdır.
Failin ceza sorumluluğuna gidilebilmesi için kusurlu olması şarttır. Kusur, kınanabilirliktir. Kusurun ifade ettiği değersizlik yargısı ile fail hukuka uygun davranmaması, haklı olan lehine karar verebilme ve hukuka uygun davranma imkânına sahip olmasına rağmen haksız olan davranışı tercih etmesi nedeni ile kınanmaktadır. Kusur yargısının temeli insanın özgür iradesidir. İnsan, özgür iradeye sahip bir varlık olması nedeniyle haklı olan davranış ile haksızlık arasında bir tercih yapma ve haklı olan davranış lehine karar verebilme, davranışlarını hukuk düzeninin gereklerine göre yönlendirebilme ve hukuk düzeninin yasakladığı davranışlardan sakınma yeteneğine sahiptir. Kusur yargısının temelini oluşturan irade özgürlüğü, haksızlık bilincinin varlığını gerekli kılar. Çünkü insanın haklı olan davranış ile haksızlık arasında tercih yapabilmesi için bunu bilmesi şarttır. Fail, haksızlık bilincine sahipse ve özgür iradesiyle haksız olan davranışı tercih ediyor ise kusurludur. Fakat yasak yanılgısı her zaman failin kusurunu tamamen ortadan kaldırmaz. İnsan, hukuk toplumunun bir üyesi olarak hukuka uygun davranmak ve haksız olan davranışlardan sakınmak yükümlülüğü altındadır. Failin açıkça yasak olduğunu bildiği davranışlardan sakınması bu yükümlülüğü yerine getirdiği anlamına gelmez. Fail, aynı zamanda davranışlarının hukuk düzeninin gerekleri ile uyumlu olup olmadığını sorgulamakla yükümlüdür. Fail bu husustaki şüphesini tefekkür etmek veya bir uzmana danışmak yoluyla bertaraf etmek zorundadır. Ayrıca fail vicdan muhasebesi de yapmalıdır. Failden beklenen vicdan muhasebesinin ölçüsü, somut olayın koşulları ile onun sosyal ve mesleki çevresidir. Fail kendisinden beklenen vicdan muhasebesine rağmen davranışının haksızlığını idrak etmeye muktedir değilse yanılgısı kaçınılmazdır. Bu durumda fail kusurlu addedilemez. Buna karşılık fail kendisinden beklenen vicdan muhasebesiyle davranışının haksızlığını idrak edebilecek idiyse yasak yanılgısı kusurunu tamamen ortadan kaldırmaz; fail kusurludur, ancak kusuru azalmıştır.
Hata, kastı ortadan kaldıran veya kusurluluğu etkileyen hata olmak üzere ikiye ayrılır. Suçun maddi unsurlarında (TCK'nın 30/1. maddesi), suçun nitelikli hâllerinde (TCK'nın 30/2. maddesi), hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında (TCK'nın 30/1-3. maddesi) hata kastı kaldırır. Kusurluluğu ortadan kaldıran veya azaltan sebeplerin maddi şartlarında hata (TCK'nın 30/3. maddesi) ile haksızlık yanılgısı (yasak hatası) (TCK'nın 30/4. maddesi) kusurluluğu etkileyen hata şekilleridir. Kastı kaldıran hata türüne hukuka uygunluk nedenlerinin sınırındaki yanılgıyı da eklemek gerekmektedir. (TCK'nın 27/1. maddesi)
TCK'nın 30. maddesine 5377 sayılı Kanun ile eklenen dördüncü fıkrada, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin cezalandırılmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Ancak, "Haksızlık yanılgısı" ilkesinin, TCK'nın 4. maddesi ile çatışmayacak şekilde yorumlanması gerekmektedir (Adem Sözüer, Hukuki Hata, Yargıtay Dergisi, C. 21, S. 4, Ekim 1995, s. 489). Zira bu ilke, kişilerin suç işledikten sonra cezadan kurtulmak amacıyla sığınabilecekleri bir düzenleme niteliğinde değildir. Esasen, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, hukuk düzenince tasvip edilmeyen ve izin verilmeyen, hukuku ihlal eden bir hareket yaptığının farkında olmadığından "Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz." kuralına da aykırı hareket etmemiş olacaktır. Bu anlamda failin, yetkili bir organ ya da resmi bir makamın açıklamasına güvenerek hataya düşmesi hâlinde kural olarak kendisine kusur isnat edilemeyecekken, töre cinayeti örneğinde olduğu gibi kişisel, siyasi, dini veya ahlaki düşüncelerine göre yaptığı hareketi doğru kabul etmesi durumunda, davranışının toplumsal normlara ve hukuk düzenine aykırı olduğunu bilmesi nedeniyle sorumluluktan kurtulamayacağı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, mağdurların Suriye uyruklu olduklarını, yasa dışı yollardan ülkeye girdiklerini ve mağdurların çalıştırılmasının suç teşkil ettiğini bilebilecek durumda bulunduğu, ancak Suriye'deki iç savaş nedeniyle kitleler halinde binlerce Suriye vatandaşının sınırdan yasal olmayan şekilde geçmek suretiyle Türkiye'ye sığındıkları, Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti tarafından ülkenin değişik yörelerinde mülteci kampları oluşturarak geçici olarak ikâmetlerine izin verildiği, ani gerçekleşen ve olağan dışı durumu geçici de olsa çözüme kavuşturmak amacıyla 04.04.2013 tarihinde Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunun kabul edilerek yürürlüğe konulduğu, yine aynı şekilde 30.03.2012 ve 22.10.2014 tarihli geçici koruma yönetmelikleri yürürlüğe konularak mülteci durumundaki Suriye vatandaşlarının ikâmetlerine izin verildiği ve bu kişilerin ülkenin muhtelif yerlerinde yasal ve yasal olmayan şekilde çalıştıklarının gerçeği karşısında; somut olayda yurt içine yasal olmayan şekilde giriş yapan Suriye uyruklu kişilerin ikamet etmelerini kolaylaştırıp çalıştırılmasının, köyde tarım işleriyle uğraşan sanığın bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre şartları da göz önünde bulundurulduğunda, sanığın işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düştüğünün kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle CMK'nın 223/3-d maddesi uyarınca sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.'' şeklinde belirtilerek Yargıtay Başasavcılığı itirazının sanığın haksızlık yanılgısı ile hareket edip etmediğine ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından ise DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,
2-Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 22.03.2017 tarihli ve 25498-3210 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3-... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.11.2012 tarihli ve 310-179 sayılı mahkûmiyet hükmünün, sanığın işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşmesi nedeniyle hakkında CMK’nın 223/3-d maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA, karar verilmiştir.
Ceza Genel Kurulu; 23.06.2022 tarihli 2018/14-226 esas ve 2022/478 karar sayılı kararında; ''Maddeye 5377 sayılı Kanun'la eklenen dördüncü fıkrada ise, kişinin işlediği fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre fail, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düşmüşse, diğer bir ifadeyle, eyleminin hukuka aykırı olmadığı, haksızlık oluşturmadığı, meşru olduğu düşüncesiyle hareket etmişse ve bu yanılgısı içinde bulunduğu şartlar bakımından kaçınılmaz nitelikte ise artık cezalandırılmayacaktır. Hatanın kaçınılmaz olduğunun belirlenmesinde, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre şartları göz önünde bulundurulacaktır.
Üçüncü ve dördüncü fıkraların uygulanması yönüyle kişinin kaçınılmaz bir hataya düşmesi şartı aranmakta olup hatanın kaçınılabilir olması durumunda kişi kusurlu sayılacak, diğer bir ifadeyle fiilden dolayı sorumlu tutulacak, ancak bu hata temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınacaktır." şeklinde belirtildiği
Somut olay incelendiğinde de; Sanığın hazırlık aşamasında ve Mahkeme aşamasında vermiş olduğu savunmalarında ''ben hayvancılık ile uğraşmaktayım, Afganlı birisini hayvanlarıma bakması için çoban olarak tuttum, bu Afganlı kişi bana yabancı yazı yazılı bir evrak göstererek bu evrakın kendisinin kaçak olmadığını ve Türkiye de çalışabileceğinin iznin olduğunu söyledi, bende yabancı dil bilmediğim için evrakın içeriğinin ne olduğunu anlamadım ve sözüne inandım, bu kişi 1 ay tam çalıştı, daha sonra bir hafta daha çalıştı, bu sırada benim 4-5 tane hayvanımı sattı, suç işleme kastım yoktur, yurda kaçak girdiğini bilmiyordum, yurda kaçak giren kişiye ülkede kalması için imkan sağlayıp ucuz iş gücü ile çalıştırarak menfaat sağlamadım, suçsuzum, beraatimi isterim ''şeklinde belirterek suçlamaları kabül etmediği,
Afgan uyruklu kişilerin bir kısmının ülkemizde ikâmetlerine izin verildiği ve bu kişilerin ülkenin muhtelif yerlerinde yasal ve yasal olmayan şekilde çoban olarak veya işçi olarak yoğun şekilde çalıştıklarının, hatta bu vakıanın anlatılması için kamuya ait televizyon olan ... de ... Çobanlar adlı belgesel yapılması ve yayınlanması gerçeği karşısında; somut olayda yurt içine yasal olmayan şekilde giriş yapan Afgan uyruklu göçmen olan mağdurun ikamet etmesini kolaylaştırıp çoban olarak çalıştırılmasının, ...'ın ... ilçesi ... köyünde tarım ve hayvancılık işleriyle uğraşan ilkokul mezunu sanığın bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre şartları da göz önünde bulundurulduğunda, sanığın kendisine çalışma izni belgelerini göstererek çalışma izni belgesi olduğu konusunda yanıltan göçmen mağduru çoban olarak çalıştırararak işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düştüğünün kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle CMK'nın 223/3-d maddesi uyarınca sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ:
Yukarıdaki açıklamalar ışığında yukarıda paylaşılan Ceza Genel Kurulu Kararları,Yargıtay'ın TCK'nın 30. maddesindeki hata düzenlemesine ilişkin yerleşik içtihatları ve açıklamaları ışığında; Afgan uruklu kişilerin bir kısmının ülkemizde ikametlerine izin verilmesi ve bu kişilerin ülkenin muhtelif yerlerinde yasal ve yasal olmayan şekilde çoban olarak veya işçi olarak yoğun şekilde çalışmaları, hatta bu vakıanın anlatılması için kamuya ait televizyon olan ...' de ...'lı çobanlar adlı belgesel yapılması ve yayınlanması gerçeği karşısında; somut olayda yurt içine yasal olmayan şekilde giriş yapan Afgan uyruklu göçmen olan mağdurun ikamet etmesini kolaylaştırıp çoban olarak çalıştırılmasının, ...'ın ... ilçesi ... köyünde tarım ve hayvancılık işleriyle uğraşan İlkokul mezunu sanığın bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre şartları da göz önünde bulundurulduğunda, sanığın kendisine çalışma izni belgelerini göstererek çalışma izni belgesi olduğu konusunda yanıltan göçmen mağduru çoban olarak çalıştırararak işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hataya düştüğünün kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle CMK'nın 223/3-d maddesi uyarınca sanık hakkında CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle ... Bölge Adliye Mahkemesi 6.Ceza Dairesi kararının BOZULMASINA, karar verilmesi gerekirken TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİNE, karşıyım. 10/10/2022