Esas No: 2003/8-259
Karar No: 2003/287
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2003/8-259 Esas 2003/287 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2003/8-259 E., 2003/287 K.
"İçtihat Metni"
Korku, kaygı ve panik yaratacak şekilde silah atmak suçundan sanık Fuat"ın bu suçtan beraatına, yasak silah bulundurmak suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1, TCY.nın 59, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 988.650.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve cezasının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin (Tuzla Asliye Ceza Mahkemesi)nce 14.7.2000 gün ve 454-587 sayı ile verilen kararın sanık ve o yer C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesince 11.2.2002 gün ve 10651-1448 sayı ile;
"1- Olay akşamı taraftarı bulunduğu takımın galip gelmesi üzerine Tuzla ilçesi Aydıntepe mahallesinde sokak ortasında ruhsatsız taşıdığı tabanca ile ulu orta ateş eden sanığın eyleminin TCK.nun 264/7. madde ve fıkrasında tanımı yapılan korku, kaygı ve panik yaratabilecek biçimde silahla ateş etme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, olayın hukuki değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek mahkûmiyeti yerine yazılı gerekçeyle beraatına karar verilmesi,
2- 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan verilen sonuç ağır para cezası taksitlendirilirken, infazda duraksamaya neden olacak biçimde taksit aralığının gösterilmemesi suretiyle 647 sayılı Yasanın 5. maddesine aykırılık yapılması" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 10.12.2002 gün ve 197-607 sayı ile 2 nolu bozma nedenine uyarak gereğini yerine getirmiş, ancak 1 nolu bozma nedeni yönünden;
"TCY.nın 264/7. maddesi 12 Eylül 1980 öncesi ülkemizde yaşanan yoğun anarşik olayların meydana gelmesi nedeniyle bu maddeye eklenmiştir.
TCY.nın 264/7. maddesinde yazılı suçun oluşması için, kasıt öğesi başlıca koşuldur. Dolaylı olarak işlenmesine olanak yoktur. Korku ve panik yaratarak, biçime yönelik bir kastın var olması gerekir. Meskûn mahalde silah atma suçu (TCY.nın 551) ile bu suç karıştırılmamalıdır. Ayrıca unsur "korku, kaygı, panik yaratmak kastı"dır.
TCY.nın 45. maddesine göre cürümde kastın bulunmaması cezayı kaldırır.
Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesi 22.3.1983 tarih 605-949 sayılı kararında, çevresindekilerin ne suretle korku, kaygı veya paniğe kapıldıklarına ilişkin kanıtlar gösterilmelidir, şeklinde karar vermiştir.
Yine Sekizinci Ceza Dairesi 19.11.1987 tarih 7759-10347 sayılı kararında, "Sanığın pavyonda alkol etkisi ile zaruret olmaksızın rastgele ateş ettiği ve seken mermilerden birisinin mağdur Hakkı"ya isabetle yaralanmasına neden olduğu anlaşıldığından, eylemin bütünü ile TCK.nun 459/1. maddesi çerçevesi içinde değerlendirilmesi gerekirken oluşa aykırı bir nedenle kasten etkili eylem ve korku, panik yaratmak maksadı ile ateş etmek suçlarından ceza tayini, bozmayı gerektirmiştir" şeklinde karar vermiştir.
Yine aynı Daire 6.4.1983 tarih 1980-2168 sayılı kararında "Sanığın, satın aldığı av tüfeğini denemek için umumi köy yolu üzerindeki mahalde saat 22.00 sıralarında, havaya iki el ateş etmesi sonucu müştekinin evine giden elektrik teline isabetle koparması şeklinde oluşan ve gelişen olayda; TCK.nun 264/7. maddesi fıkrasında yazılı korku, kaygı, panik yaratmak için binalara, başkalarına karşı bir eylem kastının ve suç öğelerinin bulunmadığı gözetilmeden, fiilin meskûn mahalde silah atmak suçunu oluşturduğu düşünülmeden, oluşa uymayan kabul ve gerekçeyle yazılı şekilde (TCK.nun 264/7. maddesi ile) karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir" şeklinde karar vermiştir.
Sekizinci Ceza Dairesi bu yerleşik kararlarına karşı her nedense sonradan görüş değiştirerek, bu gibi olaylarda TCY.nın 264/7. maddesinin uygulanması gerekeceğine karar vermiştir. Kanaatimize göre sayın Dairenin bu kararı yerinde değildir. Bu suçun işlenmesi için kasıt öğesinin bulunması gerekir. Halbuki olayımızda sanığın korku, kaygı ve panik yaratma kastı yoktur.
Sadece sevincini dile getirmek amacı ile tabanca ile rast gele ateş etmiştir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık ve o yer C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının direnme kararı yönünden "bozma" istekli 25.9.2003 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Olay tarihinde sanığın, bir Türk takımının yabancı takımla yaptığı maçı kazanması üzerine sokak ortasında tabancayla rastgele 6 el ateş ettiği olay tutanağı, sanığın ikrarı ve tüm dosya kapsamı ile sabittir. Esasen açıklanan bu oluşta Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında bir uyuşmazlık da yoktur. Uyuşmazlık, sanığın sabit olan bu eyleminde TCY.nın 264. maddesinin 7. fıkrasında tanımlanan suç öğelerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
16.6.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2245 sayılı Yasa ile değişiklik yapılarak, Ceza Yasamızın 264 üncü maddesine eklenen 7. fıkra ile inceleme konumuzu oluşturan korku, kaygı veya panik oluşturabilecek biçimde silahla ateş etmek suçu ihdas edilmiştir. Anılan fıkrada bu suç "Her kim korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde her ne amaç ve nedenle olursa olsun, meskûn bir yerde veya çevresinde veya özel veya resmi veya genel yapılara ya da her türlü taşıt araçlarına ya da halkın toplu olarak bulundukları diğer yerlere silahla ateş ederse, eylem başka bir suçu oluştursa bile ayrıca cezalandırılır." şeklinde tanımlanmıştır.
Maddede 2245 sayılı Yasanın 7. maddesiyle yapılan değişikliğin Hükümet Gerekçesi; "..... Maddeye eklenen yedinci fıkra ile, günümüzde en çok başvurulan ve yasal boşluklar nedeniyle faillerinin etkin bir biçimde yaptırıma tabi tutulmadığı eylemler düzenlenmiştir.
Bilindiği gibi, meskûn veya halkın toplu olarak bulunduğu yerlere patlayıcı madde atanlar, altıncı fıkra ile etkin bir biçimde cezalandırıldıkları halde, aynı nitelikteki yerlere ve taşıtlara, en az patlayıcı maddeler kadar ve hatta onlardan daha ağır sonuçlar doğurabilecek silahla ateş etme eylemleri, çok etkisiz yaptırımlara tabi tutulmuştur.
Atılan silah türünün saptanmaması halinde eylem, TCK"nun 551. maddesi kapsamı içinde ele alınarak, 50 liraya kadar hafif para cezası ile cezalandırılmaktadır.
Yeni getirilen düzenleme ile, fıkrada belirtilen yerlere, korku, kaygı, panik yaratacak biçimde silahla ateş edenler, eylemleri daha ağır bir cezayı gerektirse bile, yalnız bu eylemlerinden dolayı ayrıca, etkin bir ceza ile cezalandırılacaklardır. Terörist eylemlerin bir bölümünü oluşturan bu tür eylemlerin, toplum huzurunun sağlanması bakımından, etkin ceza yaptırımına bağlanması, bir zorunluluk haline gelmiştir." şeklinde belirtilmiştir. (4.1.1979 gün ve 101-394/10814 sayılı gerekçe)
Gerek maddenin düzenleniş şekli, gerekse madde gerekçesi nazara alındığında bu suçun ön koşulu, eylemin "meskûn bir yerde veya çevresinde" veya "özel, resmi veya genel yapılara, taşıt araçlarına veya halkın toplu olarak bulunduğu yerlere karşı" işlenmesidir. Suçun maddi unsuru ise, ön koşulda açıklanan yerlerde veya hedeflere karşı korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde "silahla ateş etmek" tir. Bu düzenleme çerçevesinde Yasakoyucu tarafından bu suçun bir tehlike suçu olarak öngörüldüğü açıktır. Bu nedenle suçun oluşabilmesi için, gerçekleştirilecek ateş etme eyleminin, korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde olması aranacak, bu sonuçların gerçekleşmesi koşul olarak aranmayacaktır.
Bu suçun manevi unsuru ise, genel kasttır. Fail hem ön koşulu hem de maddi unsuru teşkil eden hareketi gerçekleştirdiğini bilecek, hem de bunları isteyecektir, saikinin önemi yoktur. Anılan maddede "her ne amaç ve nedenle olursa olsun" denmek suretiyle bu husus belirtilmiştir. Konu öğretide de ele alınarak aynı esaslar vurgulanmıştır. (ERMAN-ÖZEK, Kamu idaresine Karşı işlenen Suçlar, İst-1992, sh. 376)
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alınıp değerlendirildiğinde;
Sanık, gece vakti saat 23.45 sıralarında 7.65 mm. çapında tabanca ile meskun bir yer olan sokak ortasında rast gele 6 el ateş etmiştir. Kullanılan silahın niteliği, olayın gerçekleşme şekli ve zamanı nazara alındığında eylem, korku, kaygı ve panik yaratabilecek niteliktedir. Olayda yukarıda açıklanan şekliyle suçun ön koşulu, maddi ve manevi unsurları gerçekleşmiş olup, sanığın TCY.nın 264. maddesinin 7. fıkrası uyarınca cezalandırılması yerine, saikin değerlendirilmesi suretiyle dosya kapsamına uymayan bir gerekçe ile beraatına karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Kurul Üyesi ise, "Yerel Mahkeme direnme gerekçesi isabetli olduğundan, hükmün onanmasına karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Sonuç : Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün (BOZULMASINA), dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 9.12.2003 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğuyla karar verildi.