Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2003/6-276 Esas 2003/286 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2003/6-276
Karar No: 2003/286

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2003/6-276 Esas 2003/286 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2003/6-276 E., 2003/286 K.

Ceza Genel Kurulu 2003/6-276 E., 2003/286 K.

  • ÇALINTI EŞYANIN EKONOMİK DEĞERİ
  • FAİLİN KASTININ BELİRLENMESİ
  • HIRSIZLIK
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 491 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 492 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 493 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 494 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 522 ]
  • "İçtihat Metni"

    Hırsızlık suçundan sanık Muharrem"in TCY.nın 493/2, 522 ve 59. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve suçta kullanılan tornavida ile kelebek bıçağın TCY.nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin (Kartal Beşinci Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 21.11.2002 gün ve 702-795 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay Altıncı Ceza Dairesince 15.9.2003 gün ve 4588-5254 sayı ile;

    "1- Sanığın kişisel çeviklikle ve sağlam, muhkem kapı kilidini kırıp girdiği konutta haksız olarak ele geçirdiği anahtarı kullanmak suretiyle otomobili de çaldığının oluşa uygun kabulden anlaşılmasına göre; eylemin TCK.nun 493/1-2 son maddesine uyduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

    2- Hırsızlığın otomobilin mülkiyetine yönelik olduğunu gösteren kanıtlar açıklanıp tartışılmadan, TCK.nun 522/1. maddesinin uygulanması sırasında yağ, yakıt ve yıpranma gideri ile evden çalınan bir adet altının toplam değeri yerine araç değeri esas alınarak sanık hakkında fazla cezaya hükmolunması" isabetsizliğinden CYUY.nın 326/son maddesi uyarınca sanığın hükmedilen ceza süresi yönünden kazanılmış hakkı saklı tutulmak üzere bozulmuştur.

    Yargıtay C. Başsavcılığı ise 10.11.2003 gün ve 194870 sayı ile;

    "Yüksek Altıncı Ceza Dairesi Başkanlığı ile Cumhuriyet Başsavcılığımız arasında nitelikli hırsızlık suçunun oluştuğu konusunda herhangi bir görüş ayrılığı mevcut olmayıp, itiraza konu uyuşmazlık;

    1- TCK.nun 494/1. maddesi kapsamına giren araçların çalınmaları halinde iade iradesinin ve kullanım süresinin açıkça belirlenemediği durumlarda eylemin mülkiyete yönelik olup olmadığı,

    2- TCK.nun 494/1. maddesindeki şartlardan herhangi birisinin gerçekleşmemesi halinde TCK.nun 522/1. maddesinin uygulanmasında, aracın değerinin mi yoksa kullanım giderlerinin mi esas alınacağına ilişkindir.

    Suça konu olayda; Sanık yakalandığında hazırlık soruşturması sırasında karakolda susma hakkını kullanıp, Cumhuriyet Savcılığında tevilli ikrarda bulunmuş, sorguda hazırlık ifadesini tekrar edip, yargılama aşamasında suçunu inkar etmiştir. Sanık, hiçbir ifadesinde otomobili kullanmak için aldıklarını ya da sonra iade edeceklerini ifade etmediği gibi, dosya içeriğine göre de; hırsızlığın otomobilin mülkiyetine yönelik olmadığına dair hiçbir kanıt yoktur.

    Sanık olay sırasında kaçmış, takip sonucu kaza sonrası yakalanmış olup suçunu tümden inkar yoluna gitmiş, fakat eylemin mülkiyete yönelik olmadığını ileri sürmemiştir.

    Sanığın eyleminin mülkiyete yönelik olup olmadığı sorusunun çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca oluşabilmek için TCK 494/1. maddesinde düzenlenen suç öğeleri üzerinde durmak gerekmiştir.

    TCK. 494/1. maddesindeki suçun oluşabilmesi için;

    a-) Hırsızlığın özel bir ulaşım aracı hakkında işlenmesi,

    b-) Sahiplenme amacı olmadan çalınan aracın kısa bir süre kullanılması,

    c-) Aracın zilyedine geri verilmesi veya kolaylıkla bulunabileceği bir yere bırakılması, henüz bırakılmamış ise iade edilmek üzere alındığının açıkça anlaşılması gerekir.

    Kullanma hırsızlığı suçunun manevi unsuru, geçici olarak yararlanma kastıdır. Fail; mal edinmek kastıyla değil aracı kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket etmiş olmalıdır. Araç alınırken iade etmek maksadı olmayıp mal edinmek için alınmışsa kısa bir süre sonra iade edilmiş olsa bile kullanma hırsızlığından sözedilemez.

    Çalınan araç kısa bir süre içinde iade edildiğinde ya da zilyedin kolaylıkla bulabileceği bir yere bırakıldığında kullanma kastı mevcuttur. Ancak fail suç teşebbüs aşamasında iken veya olayımızda olduğu gibi suç işlendikten sonra henüz iade edilmeden yakalanmışsa, kastı dosya içeriğine göre olaysal olarak belirlenmelidir.

    Madde metnine göre özel kastın varlığı için aracın iade edilmek üzere alındığının açıkça anlaşılması gerekmektedir. Kastın iadeye yönelik olduğu somut olayın gelişimi içinde normal yaşam gözlemlerine göre tereddüde yer bırakmayacak bir şekilde kendini göstermelidir. Bir başka deyişle ilk bakışta aracın iade edilmek üzere alındığı anlaşılmalıdır.

    Somut olayda ise sanık açık kimliği tesbit edilemeyen arkadaşı ile birlikte gece saat 04.00 sıralarında müştekiye ait eve girip bir altın ile birlikte suça konu otomobilin anahtarını ele geçirip, park halindeki özel otomobili aldığı anahtar ile çalıştırarak olay yerinden uzaklaştıktan bir saat sonra görevli polis ekibince şüphe üzerine takibe alınıp, kovalamaca sonucunda yakalandığında susma hakkını kullanıp, hiçbir aşamada aracı kullanmak için aldığını beyan etmemiştir.

    Sanığın savunmalarında ileri sürülmediği gibi aracı iade amacıyla aldığını gösteren "açıkça anlaşılma" kıstasına uygun, dış aleme yansıyan bir belirti sözkonusu değildir. Suçun işlendiği yer ve saat ile suçun oluşumu, sanığın takip sonucu yakalanması değerlendirildiğinde kastın mülkiyete yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir.

    İkinci uyuşmazlığın çözümüne gelince; TCK.nun kullanma hırsızlığını düzenleyen 494. maddesi basit ve nitelikli hırsızlığı düzenleyen diğer maddelerden ayrı ve istisnai bazı hükümler getirmiştir. TCK.nun 494/1. maddesinin uygulanabilmesi için yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen şartların tamamının aynı olayda gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartların bulunması halinde TCK.nun 522. maddesinin uygulanmasında aracın değeri değil kullanma giderleri esas alınmaktadır. TCK. 494/1. maddesi kapsamına giren özel ulaşım araçlarının çalınmasında bu maddede öngörülen diğer şartların gerçekleşmemesi halinde geçici bir süre kullanılmış olsalar dahi aracın değeri TCK 522/1. maddesinin uygulanmasına esas alınmalıdır. Zira bu şartlardan birinin gerçekleşmemesi durumunda aracın mal edinme kastıyla çalındığının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

    Yasamızda istisnai olarak belirtilen ve bazı şartların gerçekleşmesine bağlanan bir hükmün, genel hükümlerden ayrılarak bu istisnai şartlar dışında uygulanması mümkün değildir. Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu benzer bir olayda 6.4.1970 tarih ve 6/36-149 sayılı içtihadında "evin önüne park edilen aracın çalınması halinde olayın vasıta hırsızlığı olarak kabulü halinde otomobilin değerinin, intifa kastıyla hırsızlık halinde ise kullanma giderlerinin TCK 522. maddesinin tatbiki yönünden nazara alınacağını" hükme bağlamıştır.

    Olayımızda TCK.nun 494/1. maddesinin uygulanma şartları mevcut değildir. Bu durumda aracın değeri esas alınarak TCK.nun 522/1. maddedeki "pek fahiş" değere ilişkin hükmünü uygulayan Mahkeme Kararında bir isabetsizlik görülmemiştir" görüşü ite itiraz yasa yoluna başvurarak, özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün bozma ilamının 1. bendinde belirtilen neden yönünden aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle eleştirilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

    Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    Sanığın hırsızlık suçundan TCY.nın 493/2, 522 ve 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda, özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, hırsızlığın aracın mülkiyetine yönelik olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    İnceleme konusu olayda;

    Sanığın açık kimliği tespit edilemeyen bir arkadaşı ile birlikte İstanbul"un Topkapı semtinden Küçükyalı"ya gelip. 04.00 sıralarında şikayetçinin oturduğu apartman dairesinin 3 metre yüksekliğindeki balkonuna kişisel çeviklikle tırmanıp, muhkem nitelikteki balkon kapısını tornavida ile kanırtmak suretiyle açarak evden buldukları bir adet çeyrek altın ile bir şirket adına kayıtlı olup sanığın kullandığı otomobilin anahtarı ve ruhsatını aldıktan sonra, dışarıda park halindeki otomobilin kapısını haksız yere ellerinde bulundurdukları anahtarla açıp çalıştırarak olay yerinden ayrıldıkları, aynı semtte polislerin kuşkulanıp durdurmak istemeleri üzerine kaçtıkları, kovalamaca sonucu aracın bankete çarptığı, araçtan inen sanığın yakalandığı, arkadaşının ise kaçtığı anlaşılmaktadır.

    Sanığın üzerinde yapılan aramada tornavida ile bıçak ele geçirilmiş, olay yerinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda, şikayetçinin evine girişte kullanılan balkonun yerden 3 metre yüksekliğinde olduğu, tırmanmanın kişisel çeviklik gerektirdiği, PVC"den yapılmış balkon kapısının muhkem olduğu ve sert bir cisimle kanırtılarak açıldığı belirtilmiş, ekspertiz raporunda aracın suç tarihindeki değerinin 20.000.000.000 lira olduğu bildirilmiştir.

    TCY.sının 522. maddesi uygulanırken suça konu aracın suç tarihindeki değerinin mi yoksa yakıt, yağ ye yıpranma bedelinin mi esas alınacağına ilişkin uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşabilmek için, sanığın kastı belirlenmeli, dolayısıyla TCY.sının 494/1. maddesinde düzenlenen suç öğeleri üzerinde de durulmalıdır.

    TCY.nın 494/1. maddesindeki suçun oluşabilmesi için;

    a) Hırsızlanan şeyin ücret karşılığı yük ve yolcu taşımacılığına tahsis edilmiş olmayan özel bir ulaşım aracı olması,

    b) Çalınan aracın kısa bir süre kullanılması,

    c) Aracın, geçici olarak kısa bir süre kullanılıp zilyedine geri verilmesi veya kolaylıkla bulabileceği bir yere bırakılması, henüz bırakılmamış ise taşıtın iade edilmek üzere alındığının açıkça anlaşılır olması gerekir.

    öğretide Ord. Prof. Dr. S. Dönmezer, bu suç bakımından aranan ölçütleri, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler isimli eserinde; "Failde özel bir kastın bulunması gerekmektedir. Fail alma hareketini yaparken, ulaşım aracını mal edinmek "animus domini" kastını taşımayacak tam tersine aracı kullandıktan sonra iade etmek maksadıyla hareket etmiş olacak, failde geçici bir yararlanma kastı olacaktır. Ayrıca, kastın bu çeşitten olduğu, olayların seyri içinde açıkça anlaşılır biçimde ortada bulunacak, özel kastın belirlenmesinde hiçbir güçlük sözkonusu olmayacaktır.

    Esasen taşıt iade olduğunda veya zilyedin kolaylıkla bulabileceği bir yere bırakıldığında özel kast açık seçik ortada olur, mesele taşıt kullanılırken failin yakalanması halinde ortaya çıkar, bu gibi hallerde olayların cereyan şekline, failin kişilik ve tutumuna göre hakimin, faildeki kastın cinsini tayin etmesi gerekecektir" şeklinde belirtmektedir.

    Görüldüğü üzere, Türk Ceza Yasasının 494/1. maddesindeki suçun oluşabilmesi için yukarıda sayılan üç koşulun bir arada bulunması gerekmektedir. Bu koşulların tümü birden gerçekleştiğinde, hırsızlık fiili aracın mülkiyetine yönelik bulunmadığından, failin eylemi nedeniyle TCY.nın 494/1. maddesi uyarınca cezalandırılacağı ve TCY.nın 522. maddesi uygulanırken de, aracın harcadığı yakıt, yağ ve yıpranma bedelinin esas alınacağında herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Ancak, hırsızlanan şeyin TCY.nın 494/1. maddesinde belirtilen araçlardan olmaması halinde, diğer koşullar gerçekleşse dahi fail hakkında TCY.nın 494/1. maddesi uygulanamayacak, eylem hırsızlık suçuna ilişkin olarak TCY.nın 491, 492 ve 493. maddelerinde öngörülen suç tiplerinden hangisine uyuyorsa fail o hüküm uyarınca cezalandırılacak, TCY.nın 522. maddesinin uygulanmasında ise failin kastına bakılarak, geçici bir yararlanma ve iade kastıyla hareket ettiğinin belirlenmesi durumunda, aracın yakıt, yağ ve yıpranma bedeli esas alınacak, failin" kastının aracın mülkiyetine yönelik olduğunun saptanması halinde, aracın suç tarihindeki bedeli dikkate alınacaktır.

    İnceleme konusu somut olayda; sanık, kişisel çeviklikle ve sağlam, muhkem kapı kilidini kırıp arkadaşı ile birlikte girdiği şikayetçinin konutundan bir adet altınını çalmış, ayrıca yine burada görüp haksız olarak ele geçirdiği anahtarı kullanmak suretiyle binanın önündeki otomobilini de çaldıktan sonra araçla giderken kendilerinden kuşkulanıp durmalarını isteyen polislerin uyarılarına uymayıp kaçtığı sırada takip sonucu yakalanmıştır. Sanığın aracı geçici olarak yararlanmak ve iade etmek üzere aldığı yönünde bir savunması olmadığı gibi, aracın iade edilmek üzere alındığı konusunda da herhangi bir kanıt bulunmamakta, olayın oluş şekli de hırsızlığın aracın mülkiyetine yönelik olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

    Bu itibarla, TCY.nın 522. maddesinin uygulanması sırasında aracın suç tarihindeki değerinin esas alınması gerektiğine ilişkin Yargıtay C.Başsavcılığı itirazı isabetli bulunduğundan, kabulüne karar verilmelidir.

    Öte yandan, sanığın kişisel çeviklikle ve sağlam, muhkem kapı kilidini kırıp girdiği konuttan bir adet altın ile burada görüp haksız olarak ele geçirdiği anahtarı kullanmak suretiyle binanın önündeki otomobili de çaldığının anlaşılması karşısında, eylemin TCY.nın 493/1-2 son maddesine uyduğu gözetilmeden, TCY.nın 493/2. maddesi ile uygulama yapılması isabetsiz ise de bu husus aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyeleri, Özel Daire bozma ilamının haklı nedenlere dayandığını belirterek itirazın reddi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

    Sonuç: Açıklanan nedenlerle; Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının (KABULÜNE), Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 15.9.2003 gün ve 4588-5254 sayılı bozma kararının (KALDIRILMASINA), eleştiri konusu yapılan husus dışında, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme hükmünün (ONANMASINA), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 9.12.2003 günü oyçokluğu ile karar verildi.

    Hemen Ara