Esas No: 2019/617
Karar No: 2019/620
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2019/617 Esas 2019/620 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/617 KARAR NO : 2019/620 KARAR TR : 30/09/2019 |
ÖZET: İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesine göre itirazın iptali istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : Axa Sigorta Anonim Şirketi
Vekili : Av. S. K.
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. E. M. M.
O L A Y :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket nezdinde kasko sigortalı 34 .. 5386 plakalı aracın uyarı ve kontrol levhası olmaksızın bakım ve onarım çalışması yapılan yolda sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde maddi hasarlı kaza meydana geldiğini, kaza sonrasında araçta meydana gelen hasar bedeli olarak müvekkili şirket tarafından 8.448,42 TL ödeme yapıldığını, ödenen tazminat toplamından davalının kusuruna isabet eden miktarın tahsili amacıyla Konya 10. İcra Müdürlüğünün 2017/751 esas sayılı dosyasından takibe geçildiğini, yapılan takibe davalı tarafından itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali istemiyle 08/02/2017 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi: 20/04/2018 gün, E:2017/137, K:2018/436 sayılı dosyada "davanın kısmen kabulü ile takibin 5.912,20 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz işletilmek suretiyle devamına, şartlar oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine" karar vermiş, karar aleyhine istinaf yoluna başvurulmuştur.
ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ: 27.09.2018 tarih ve E:2018/1612, K:2018/949 sayılı dosyasında “6100 Sayılı HMK"nun 114/1-b.maddesi gereğince yargı yolunun caiz olması dava şartlarındandır. Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın, o hukuk sistemine dâhil yargı kolundan hangisinde bakılacağını ifade eder. Dava şartı olması nedeniyle de uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı mahkemece re"sen dikkate alınmalı ve öncelikle davanın adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı görüleceği hususu çözüme kavuşturulmalıdır.
TC. Anayasanın 125/son maddesinde "idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür"" denmekte olup, idarenin doğurduğu zararları ödemesi Anayasal bir zorunluluk olarak hükme bağlanmıştır.
Buna göre, idarenin kamu hizmetinin ifasında, söz konusu hizmetlerin gereği gibi yerine getirilmemesi, kamu hizmetinin zamanında ve/veya hiç yerine getirilmemesi, yani hizmet kusuru nedeniyle ortaya çıkan zararlardan idare sorumludur. İdarenin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-b.maddesi gereğince ilgili idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir.
6102 Sayılı TTK"nun 1472.maddesinde ise halefiyet usulü düzenlenmiştir. 1472. madde hükmüne göre, sigortacı sigorta tazminatını ödediğinde hukuken sigortalının yerine geçecek, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak tazmin edilen bedel kadar sigortacıya intikal edecektir.
Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü bir kamu tüzel kişisidir. Anılan tüzel kişiliğin eylem ve işlemleri kamusal nitelikli olup, kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir.
Somut olayda, dava konusu kazanın, yoldaki bakım ve onarım çalışmaları sırasında gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle meydana geldiği iddia edilmekte olup, istemin ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre davanın davalı Karayolları Genel Müdürlüğü"ne yönetilmesinin nedeni de davalı idarenin hizmet kusurundan doğan zararın ödetilmesine ilişkindir. Bu durumda, 2577 Sayılı İdare Yargılama Kanunun 2/1 -b. maddesi gereğince bu tür işlemlerin tam yargı davası olarak idari yargı yerinde açılarak davada ileri sürülmesi gerekir.
Hal böyle olunca, davacının halefiyete dayalı olarak açtığı işbu itirazın iptali davasında idari yargının görevli olduğu hususu gözetilerek HMK"nun 114/1-b ve 115/2. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek hükmün kurulmasında isabet görülmemiştir” gerekçesiyle "Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK"nm 353/(l)-a.4 maddesi gereğince KABULÜNE, Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 20/04/2018 tarih 2017/137 esas 2018/436 karar Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve Davanın yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle HMK"nun 114/1-b. maddesi atfıyla aynı yasanın 115/2.maddesi gergince usulden REDDİNE" kesin olarak karar vermiştir.
Davacı vekili, bu kez dava konusu zararın tazmini istemiyle 30/05/2019 günü idari yargı yerinde dava açmıştır.
KONYA 2. İDARE MAHKEMESİ: 31.05.2019 gün ve E:2019/699, K:2019/649 sayılı kararı ile “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun "Amaç" başlıklı I. maddesinde; "Bu Kanunun amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemektir." hükmüne. "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde; "Bu Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsar. Bu Kanun, karayollarında uygulanır. Ancak aksine bir hüküm yoksa: a) Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, b) Erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükmüne, "Karayolu Trafik Güvenliği’ başlıklı 13/1. maddesinde ise; "Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür." hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanunun 19.01.2011 tarih ve 27820 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun"un 14. maddesi ile değişik "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı I 10. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir" hükmüne, Geçici 21. maddesinde ise; "Bu Kanunun 110"uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz." hükmüne yer verilmiştir.
Dava dilekçesi ve eki belgelerin incelenmesinden; davacı şirket tarafından sigortalanan 34 JM 5386 plaka sayılı aracın Mevlana Kavşağı"nda hareket halindeyken uyarı ve kontrol noktası bulunmayan bakım ve onarım çalışması yapılan yolda araç sürücüsünün direksiyon hâkimiyetini kaybetmesi nedeniyle meydana gelen kaza sonucu hasar oluştuğu, davacı şirket tarafından sigortalıya 8.448.42 TL ödeme yapıldığı belirtilerek meydana gelen zarardan davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün % 75 oranındaki kusuru nispetinde sorumlu olduğu iddiası ile sigortalıya ödenen tutarın 6.336.32 TL"nin davalıdan tahsili talebiyle Konya 10. İcra Müdürlüğü"nün E:2017/751 esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığı, davalı idarenin itirazı üzerine itirazın iptali için Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi"nde açılan E:2017/137 esas sayılı dosyada verilen 20.04.2018 tarih ve K:2018/436 sayılı itirazın kısmen iptaline karar verildiği, karara yapılan istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nin 27.09.2018 tarih ve E:2018/1612, K:2018/949 sayılı kararı ile istinaf başvurusunun kabulüne ve hükmün kaldırılmasına, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine kesin olarak karar verilmesi üzerine. Mahkememiz nezdinde açılan E:2018/1416 esas sayılı dosyada verilen 19.12.2018 tarih ve K:2018/1575 sayılı derdeslik nedeniyle incelenmeksizin ret kararının Konya Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi"nin 10.04.2019 tarih ve E:2019/433, K:2019/464 sayılı kararı ile kaldırılması üzerine. 6.336.32 TL zararın davalı idareden tahsili istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; Konya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 20.04.2018 tarih ve E:2017/137, K:2018/436 sayılı kararının Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nin 27.09.2018 tarih ve E:2018/1612, K:2018/949 sayılı kararının dava şartı yokluğundan(görevsizlik kararı) 27.09.2018 tarihinde kesin olarak kaldırıldığı görülmekle, yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, 2918 sayılı Kanun"da öngörülen önlemlerin alınmaması, karayollarının yapım ve bakımında gerekli titizliğin gösterilmemesi gibi hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülenler de dahil olmak üzere 2918 sayılı Kanun"un uygulanmasından doğan sorumluluk davalarının 6099 sayılı Kanun"un 14 ve 15. maddelerinin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden itibaren adli yargı mercilerinde açılabileceği sonucuna varılmakla, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün adli yargı mercilerinin görev alanına girdiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim; Uyuşmazlık Mahkemesi"nin 20.05.2019 tarih ve E:2019/350. K:2019/365 sayılı kararı da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle; davanın görev yönünden reddine" dair verdiği karar istinaf edilmediğinden 09/09/2019 tarihi itibarıyla kesinleşmiş, davacı vekili 09/08/2019 havale tarihli dilekçe ile olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dava dosyalarının Mahkememize gönderilmesini talep etmiş, dava dosyaları Konya 2. İdare Mahkemesinin 13.09.2019 tarih ve 2019/699 esas sayılı üst yazısı gönderildiği Mahkememizde 18/09/2018 tarihinde kayıt altına alınmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN"ın katılımlarıyla yapılan 30/09/2019 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME :
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU"nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ve Danıştay Savcısı Yakup BAL’ınadli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davacı şirket tarafından sigortası yapılan taşıtın geçirdiği trafik kazası sonucu oluşan hasar sebebiyle davacı tarafından ödenen bedelin kusuru oranında davalı kurumdan tahsili amacıyla Konya 10. İcra Müdürlüğünün 2017/751 esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığı, davalının ödeme emrine itiraz etmesi üzerine icra takibinin durdurulduğu belirtilerek, davalı idarenin yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş, değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.
İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.
İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.
Söz konusu 67. Madde; Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu, takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkûm edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.
Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.
Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır. Kaldı ki davanın idarenin hizmet kusuru sonucu oluşan trafik kazasından kaynaklanan rücuen tazminat davası olarak kabulü halinde de, Mahkememizin yerleşik içtihatları gereği 2918 sayılı Yasa uyarınca açılan her türlü sorumluluk davalarında adli yargı görevlidir.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 27.09.2018 gün, E:2018/1612, K:2018/949 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç :Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 27.09.2018 gün, E:2018/1612, K:2018/949 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA 30/09/2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Aydemir Nurdane Ahmet
TUNÇ TOPUZ ARSLAN