Esas No: 2004/5-183
Karar No: 2004/204
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/5-183 Esas 2004/204 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2004/5-183 E., 2004/204 K.
"İçtihat Metni"
Zorla ırza geçmek ve bu suça katılma suçlarından yapılan yargılama sonucunda suç niteliğinin değiştiği kabul edilerek sanık Ali A....."ün zorla ırza tasaddi suçundan TCY.nın 416/2, 417 ve 59/2. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanıklar Ayşe ve Nilüfer A....."ün ise, diğer sanığın suçuna fer"i olarak katılma suçundan dolayı TCY.nın 416/2, 417, 65/3 ve 59/2. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve bu cezalarının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine, sanıklar Gülay ve Fatma A....."ün beraatlarına ilişkin Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahke-mesince 04.12.2001 gün ve 135-174 sayı ile verilen kararın sanık Ali vekili ile sanıklar Ayşe ve Nilüfer tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 18.12.2003 gün ve 9194-7493 sayı ile;
"Mağdurenin olayın akabinde kocasına sanık Ali"nin saldırısına uğradığını, gelen muhtara ise adı geçen sanığın, üzerine kapıyı kapamaya çalıştığını söylemesi, tecavüzden bahsetmemesi, mağduredeki kanamalı anal fissürün bünyesel nedenlerle meydana gelmiş olabileceğinin Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edilmesi, olayın saat 10 ila 11 arasında gerçekleşmesi, sanık Ali"nin ise maaşını bankadan saat 14.21"de çekmesi, olaydan sonra mağdurenin yüzüne sanık Ali"nin kolonya sürmesi, sanık Nilüfer"in ise elinde su dolu bardakla beklemesi, eşi, kızı ve gelininin vakıf olduğu bir ortamda sanık Ali"nin, mağdurenin ırz ve namusuna tasaddide bulunduğunun benimsenmesinin dosya içeriğindeki kanıtlara, Türk aile yapısı ve namus anlayışına uygun düşmemesi gibi saptama ve kıstaslar nazara alındığında, sanıkların suçlarının sübutu ile eylemlerinin müessir fiil suçunu oluşturup oluşturmadığının karar yerinde tartışılması gerekirken delillerin takdirinde ve suç niteliğinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 30.04.2004 gün ve 49-90 sayı ile;
"Yargıtay bozma ilamında böyle bir eylemin Türk aile yapısı ve namus anlayışına uymadığı belirtilmişse de, evli ve iki çocuklu bulunan bir kadının iffetini ortaya koyacak şekilde üstelik çok samimi komşuları olan sanıklara böyle bir iftira atması Türk kadınının namus anlayışına hiç uymamaktadır.
Mağdurenin mahkememizde ayrıntılı olarak ifadesi alınmıştır. Mahkememizde bulunduğu sürece samimiyeti konusunda gözlemlerde bulunulmuş, ifadelerin ayrıntılı, samimi ve olayın oluş şekline uygun olduğu kabul edilmiştir. Ceza Yargılamasının bir gereği olan yüzdenlik ilkesine göre mahkememiz delilleri değerlendirmiş, kimin gerçek, kimin gerçek ifade vermediğini gözlemlemiş, bu durum karara yansıtılmıştır. Dosyada bulunan somut delil olan ve mağdurenin anlatımlarına uyumlu tıbbî raporlar, mağdurenin samimi anlatımları, olaydan sonra mahalle muhtarına ve eşine olayı anlatması, o andaki perişan hali, o halde olduğunu destekleyen tanık beyanları ve alınan ifadelerin değerlendirilmesinde; mağdurenin belirttiği gibi sanık Ali tarafından cinsel saldırıya maruz kaldığı konusunda mahkememizde kesin kanaat oluşmuştur." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık Ali, sanıklar Ayşe ve Nilüfer ile o yer C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 06.09.2004 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıkların zorla ırza tasaddi ve bu suça katılmaktan dolayı cezalandırılmalarına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suç niteliğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Mağdure Feride K....... kolluk tarafından alınan ifadesinde; komşusu olan sanık Ali A..... ile ailece görüştüklerini, olay günü saat 10.30 sıralarında süt almak için evlerine gittiğinde sanık Ali"nin, karısı Ayşe ile kapının önünde oturmakta olduklarını, Ayşe"nin, kızı Nilüfer"in içeride olduğunu, sütü ondan istemesini söylediğini, açık olan kapıdan Nilüfer"e bir-kaç kez seslenip cevap alamayınca içeriye girdiğini, mutfakta bulduğu Nilüfer ile birlikte geçtikleri salon kısmında bulunan dolaptan süt verdiği sırada sanık Ali"nin gelip, kapıyı kapattığını ve kendisini gelini Fatma"nın kaldığı odaya sokmak istediğini, kendisinin de o odaya değil yandaki odaya girmelerini belirttiğini, ailece görüştükleri için aklına bir kötülük gelmediğini, sanık Ali"nin ise kolundan tutarak, "geç sen Fatma"nın odasına, hesaplaşma anı geldi" diyerek kendisini zorla içeriye soktuğunu, sonra sanığın kendi gömleğini çıkarttığını, korkup imdat diye bağırmaya başladığını, sanığın kızı ve gelinlerinin kendisini duymalarına rağmen yardıma gelmediklerini, sanık Ali"nin suratına birkaç kez vurduğunu ve "boşuna bağırma, ister güzellikle, ister zorla ben seni burada sinkaf edeceğim" dediğini, karşılık olarak "Ali abi ben hayvan mıyım, sen istedin diye böyle bir şey olur mu?" dediğinde ise sanığın, "kızım Nilüfer"in, Mevlüt"ü sevdiğini biliyordun bana niye söylemedin" dediğini, gelinlerinin de konuyu bildiklerini, onlar varken söylemenin kendisine düşmeyeceğini belirttiğinde de sanığın, halının üstüne yatıp soyunmasını söylemesi üzerine yine bağırmaya, sanığın da kendisine vurmaya başladığını, karakola ve doktor raporlarına başvuracağını söylediğinde ise kendisini omuzlarından tutarak yere halının üzerine yatırıp, karnına oturarak dizlerini omuzlarına bastırdığını, mücadele ettiyse de kurtulamadığını, üzerinde siyah uzun etek, altında ise dizlik şortu ve iç çamaşırı olduğunu, boğuşma anında sanığın dizlik şortu ve iç çamaşırını çıkartıp, dudaklarından öpmeye çalıştığını, ellerini vücudunda gezdirdiğini, daha sonra ayağa kalkarak iç çamaşırlarını açık olan camdan dışarıya attığını, ayağa kalkıp eteğini düzelttiğini, sanığın ise, "gel buraya, bu iş bu gün burada bitecek" deyip, omuzlarından tutarak duvara dayadığını ve kendisine iki tokat attığını, ondan sonra kedisinden geçmiş olduğunu, kendisine geldiğinde içeride bulunan çekyata dayalı bir şekilde bir bacağı çekyatta, bir bacağı yerde ayrık şekilde, eteğinin ise göbeğine kadar açık bir halde olduğunu, bu arada sanık Ali"nin, yüzüne kolonya dökmekte ve Nilüfer"in ise elinde su dolu bardakla beklemekte olduğunu, sanığın eşi Ayşe"nin de odanın kapısına gelerek, "bırak, yaptıklarınız ona bir ömür boyu yeter, burası şey evi değil, bırakın gitsin" dediğini, bitkin bir şekilde kalkıp dışarıya atılan çamaşırlarını alarak evine gittiğini, eşine telefon açtığını, bu arada kolunda bulunan bir adet üçlü burma altın bileziğinin de kolunda olmadığını, Ali A..... ile eşi Ayşe, kızı Nilüfer ve gelinleri Gülay ve Fatma"dan şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
Duruşmada ise aynen; ".....saat 10.15 sıralarında süt almak amacıyla Ali A....."ün evine gittim. Kocam bu sırada işte, çocuklarım da evde idi. Evin yanına gittiğimde dışarıdaki bankta Ali A..... ve karısı Ayşe oturuyorlardı, gelinleri Gülay ve Fatma da ahırın önünde sap kesiyorlardı. Ben süt almaya geldim deyince Ayşe A..... bana, "evde Nilüfer var, ondan süt alırsın" diye söyledi. Kapıdan iki kere Nilüfer"e seslendim, ancak ses gelmedi. Ben her zaman evlerine gidip gelmem nedeniyle bir sakınca görmedim, içeri girdiğimde Nilüfer mutfakta bulaşık yıkıyordu, süt almaya geldiğimi söyledim, dolabın bulunduğu salona çıktık. O sırada Ali A..... sessizce geldi, bana manalı bir şekilde baktı ve "kızım şu odaya gir sana bir şey söyleyeceğim" dedi. Odaya gir dediği yer gelini Fatma"nın odasıydı. Burası ters tarafta kaldığı için ve ayıp olur diyerek Ayşe A....."ün pencereden içeri baktığı Gülay A....."ün odasına girelim diye söyledim. Ben bunu söyleyince Ali A..... sol kolumdan tutarak beni Fatma A....."ün odasına soktu, kapıyı hemen kilitledi ve gömleğini çıkarttı. Bana, "sen Nilüfer"in bir erkekle konuştuğunu biliyordun da niye bana söylemedin. Benim başım Karaman"da dik geziyordu, şimdi utanıyorum. Sen de utanacaksın seni sinkaf edeceğim, yat şu halının üstüne" diye söyledi. Ben şok olmuştum, "Ali abi senin gelinlerin biliyordu, bana söylemek düşmez" dedim. Bunun üzerine benim üzerime saldırdı ve beni yere yatırdı, karnıma oturdu. Yüzü bana dönük olmak üzere dizlerini omuzlarıma bastırdı. O sırada altımda etek ve onun altında uzun don ve külot vardı, onları eliyle çıkardı ve camdan aşağıya attı, bana vurmaya devam ediyordu. Yüzümün sağ ve sol tarafına vurdu, ben bu sırada bağırmaya devam ediyordum. Bana, "bağırsan ne olacak etrafta kimse yok. Sadece gelinlerim var" diye söyledi. Bu sırada kendisi ile mücadele ettik ve hava çok sıcaktı ve yoruldum. Ellerimle vücudunu ittim, o da nasıl olduysa kalktı ve ben ayaklarımla vurdum. Ben kalkamadım, nasıl olduysa gene ayaklarımdan tuttu, ben kendimden geçmişim. Kendimden geçmeden önce benim cinsel organlarımı elliyor, zorla öpüyordu. Ben kendisi ile mücadele ediyordum ve "neden bana böyle bir şey yapıyorsun, ben kabul ediyor muyum, güzellikle yaklaşsaydın bakalım ben seni kabul edecek miydim, ben bu yolun yolcusu muyum, senin yanına bunları bırakmam, karakola gider, adli tıbba giderim dedim. O ne olursa olsun kabul etmedi ve o sırada ben kendimden geçmişim, iki tokat daha vurdu. Kendime geldiğimde bir ayağım halının üzerinde, bir ayağım çekyatın üzerinde idi. Üzerimde bulunan etekliğim yukarı sıyrılmış, altım çırılçıplaktı. Ali A..... benim suratıma kolonya sürüyordu, "korkma bunlar ömür boyu aramızda sır kalacak. Yengen, gelinler kimseye bir şey söylemez, sen de söyleme" şeklinde sözler söyledi. O sırada Ayşe A....., "bırakın gitsin, burası şey mi de yardım ediyorsunuz" diye söyledi. Nilüfer elinde su bardağı bulunuyordu, gelinler orada değildi. Ben hemen oradan kalktım. Ayşe A....., "o kimseye bir şey söylemez" dedi. Nilüfer, ben çıkarken nereye gidiyorsun diye sordu, ben de "şuraya kendimi asmaya gidiyorum" dedim. Dışarı çıkarak uzun donumu ve külotumu, Ali A....."ün attığı yerden aldım ve evime gittim. Eşime haber verdim, eve geldi, muhtara haber verdik. Muhtar, Ali A....."ün evine gitti, orada Ayşe A....., evde yok diye muhtara söyledi. Hatta ben muhtara, pıtıraklar yapışmış olan donumu gösterdim, "her tarafı yırtık, yara bere içerisinde" dedim. Muhtar çekti gitti, Ayşe A....."e, "Ali Zonguldak"tan gelince benim yanıma gelsin" diye söyledi. Ben de ablamı çağırdım ve doğru jandarma karakoluna gittim, oraya da durumları anlattım, beni doktora gönderdiler. Ali A....."ün evinden gelirken bileziğimin de olmadığını fark ettim, nerede düştüğünü veya alınıp alınmadığını bilemiyorum. Ali A....."e iftira atmak için sebep yoktur. Bu şekilde kendimi karalamanın bir anlamı yoktur. Gerçekten kadınlar arasında geçen bir kavga olsaydı, bu kavganın kadınlar arasında olduğunu söylerdim. Ali A....."ü babam gibi severdim ve iftira atmam için bir neden bulunmamaktadır. Sanık bana saldırmıştır. Ben bayıldığım için ırzıma geçip geçmediğini bilemiyorum, ancak arka tarafımda acı vardı. Fiili livata suretiyle ırzıma geçip geçmediğini de tam olarak bilemiyorum. ... benim boyum 1.65 civarlarında ve 70 kilo ağırlığındayım" demiş ve sanık vekilinin, yakınanın, yakın akrabasının kendisine saldırdığında, onu tüfekle yaraladığına dair devam eden bir dava bulunduğu hususunun sorulmasını istemesi üzerine de; "Kocamın kardeşi ailecek hepimizi rahatsız ediyordu, bana cinsel tacizde bulunmamıştır, ancak hepimize saldırınca onu vurduğum doğrudur, halen yargılama devam ediyor" demiştir.
Sanık Ali A..... kolluk tarafından alınan ifadesinde; saat 11.00 sıralarında emekli maaşını çekmek için evden çıkarak Zonguldak"a gittiğini, aynı gün saat 15.00 sıralarına kadar Zonguldak"ta olduğunu ve saat 15.30 sıralarında eve döndüğünde ailesinin, komşuları Feride K....... ile aralarında geçen meseleyi anlattığını, aileleri arasında hiçbir problem olmadığını, Feride"nin sık sık kendilerine gidip geldiğini, kendisi Zonguldak"a gitmeden önce Feride"nin kesinlikle evlerine gelmediğini, döndükten sonra da görmediğini, aralarında ne o gün ne de daha önceleri bir cinsel ilişki olmadığını, evli barklı bir insan olup, üstüne atılan suçlamanın tamamen iftira olduğunu beyan etmiştir.
Sulh Ceza Hakimliğindeki sorgusunda aynen; "Feride K....... bizim köyde komşumuz olur, kendisi zaman zaman evimize gelirdi.Ben dün saat 10.00-10.30 sıralarında maaşımı çekmek için Zonguldak"a geldim.Ben Feride"yi dün hiç görmedim, Zonguldak"a geldikten sonra kendisi benim evime gelmiş olabilir. Ben kesinlikle kendisine tecavüz etmedim, kendisi ile hiçbir zaman aramızda cinsel bir ilişki olmamıştır. Bana neden iftira atıldığını bilemiyorum, ancak Feride ile benim kızım olan Nilüfer ve gelinim olan Gülay zannediyorum kavga etmişler. Bunu bana Zonguldak"tan eve geldiğimde eşim söyledi. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum." şeklinde ifade vermiştir.
Duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuş, ayrıca olay günü çok kalabalık olduğu için öğleden önce maaşını çekemediğini, öğleden sonra da bankamatikte para bulunmadığı için bankanın içerisinden maaşını çekebildiğini, sonra yemek yediğini ve saat 15.15"deki araba ile köye döndüğünü, yakınan ve ailesi ile aralarında iftira atılmasına neden olacak bir husumet bulunmadığını, boyunun 1.70 olup 104 kilo olduğunu söylemiştir.
Sanık vekili de çeşitli tarihlerde sunduğu dilekçelerde ve temyiz dilekçesinde benzer şekilde; olayın tamamen yakınanın bir senaryosu olduğunu, olay sonrasında yakınanın telefonla köy muhtarını arayarak evine davet edip, Ali A..... tarafından dövüldüğünü söyleyerek şikayette bulunmuş olduğunu, muhtarın ise olayı büyütmemelerini söyleyerek sonra Ali A....."ün evine gittiğinde onun maaş çekmek için Zonguldak"ta olduğunu öğrendiğini, yakınanın muhtara tecavüz olayından söz etmediğini, sanıklara atfedilen olayın Türk örf, adet ve geleneklerine tamamen aykırı olup, yakınan hakkındaki raporların da iddiaları doğrulamadığını, şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Sanık Ayşe A..... kolluk tarafından alınan ifadesinde; komşusu olan yakınan Feride"nin, saat 12.00 sıralarında kızı Nilüfer ile konuşmak için evlerine geldiğini, fakat evin içine girmediğini, bu olaydan önce saat 11.00 sıralarında eşi Ali A....."ün, maaş çekmek için Zonguldak"a inmiş olduğunu ve evde olmadığını, kendisinin içeride, kızı Nilüfer ile gelinlerinden Gülay"ın evin önünde oturmakta olduklarını, diğer gelini Fatma"nın ise bahçede çalış-tığını, aradan biraz zaman geçtikten sonra sesler duyup dışarı çıktığında Gülay ile Nilüfer"in, yakınan Feride"yi tutup, hırpaladıklarını gördüğünü, hemen kavgalarını önlediğini, niye kavga ettiklerini sorduğunda kızı Nilüfer"in, yakınan Feride"nin, kendisini bir erkekle tanıştırmak istediğini söyleyince, yakınan Feride"yi evden kovaladığını, bu olaylar olurken eşi evde olmadığı için yakınan Feride ile birbirlerini görmediklerini ve yakınanın, evlerine de girmediğini, tartışmaların evin dışında olduğunu, atılan suçun iftira olduğunu beyan etmiş, duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.
Sanık Nilüfer A..... kolluk tarafından alınan ifadesinde; komşuları olan yakınan Feride"nin her zaman olduğu gibi saat 12.00 sıralarında kendilerine geldiğini ve evin önünde yengesi Gülay da olduğu halde üçünün birlikte oturmaya başladıklarını, annesi Ayşe ile diğer yengesi Fatma"nın içeride olduklarını, babası Ali A....."ün ise sabah saat 11.00 sıralarında maaş çekmek için Zonguldak"a gitmiş olduğundan evde olmadığını, bir süre oturduktan sonra yakınan Feride"nin, kulağına eğilerek kendisine bir erkek ayarladığını ve tanıştıracağını söylediğini, buna kızarak yengesine söylediğini ve birlikte yakınan Feride"yi dövmeye başladıklarını, annesinin içeriden çıkarak kendilerini ayırdığını, yakınanın söylediklerini annesine de söylediğinde onu evden kovduğunu, yakınan Feride"yi vurmak suretiyle darp ettiğini, üzerlerine atılan suçlamanın tamamen iftira olduğunu beyan etmiş, duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.
Hakkında verilen beraat kararı kesinleşen sanıklardan Gülay A..... de diğer sanıklar gibi anlatımda bulunmuş, sanık Fatma A..... ise, olay sırasında evde olmadığını ve olayı görmediğini belirtmiştir.
Tanık Şerafettin D.... duruşmada dinlenmiş olup, Karaman beldesinde mahalle muhtarı olduğunu, tarafları tanıdığını, olay günü saat 10.30-11.00 sıralarında yakınanın eşi olan Emrullah"ın bir olay nedeniyle evine gelmesini söylediğini, gittiğinde Emrullah ile karısı Feride"nin dışarıda oturmakta olduklarını ve Emrullah"ın, eşinin saldırıya uğradığını söylediğini, yakınan Feride"nin de, "Ali A....., benim üzerime kapı kapamaya çalıştı" dediğini, Ali"nin evine gittiğinde Ayşe A....."ün, Ali"nin maaş almaya gittiğini söylediğini, yakınan Feride"nin üzerinde herhangi bir yara, bere, yırtık olmadığını, kendisine herhangi bir çamaşır göstermediğini, karakola şikayette bulunmalarını söylediğini, yakınan Feride"nin, kendisine Ali A....."ün tecavüze kalkıştığı konusunda bir şey söylemediğini, sadece üzerine kapı kapatmaya çalıştığını söylediğini beyan etmiştir. Yakınana ve bu tanığa anlatımları arasındaki çelişki hatırlatılıp sorulduğunda her ikisi de önceki ifadelerinde ısrar etmişlerdir.
Tanık Emrullah K......., yakınan Feride"nin eşi olduğunu, sanık Ali A....."ü de 3-4 yıldır komşu olmaları nedeniyle tanıdığını, pazartesi günü eşinin telefon ederek Ali A....."ün kendisine saldırdığını, eve gelmesini söylediğini, eve gittiğinde eşinin sırtında yaralar olduğunu, kendisine donunu gösterip yırtıldığını söylediğini, muhtarı aradığını ve geldiğinde eşinin ona da, sanık Ali"nin, ırzına geçmeye çalıştığını ve saldırdığını anlattığını, ancak yaralarını göstermediğini, ayrıca herhangi bir şekilde donunu veya yırtığını göstermediğini, sadece Ali"nin kendisine saldırdığını söylediğini, muhtarla beraber sanık Ali"nin evine gittiklerini, Ayşe A....."ün, Ali"nin maaş almaya gittiğini söylemesi üzerine, "gelince görüşüp anlaşırsınız" diyerek muhtarın gittiğini, daha sonra jandarma karakoluna başvurduklarını söylemiştir.
Vakıfbank Zonguldak Şube Müdürlüğünce 22.11.2001 günlü yazı ile, sanık Ali A....."ün, Ağustos 2001 maaşını 20.08.2001 tarihinde saat 14.21"de şubeden tahsil ettiği bildirilmiştir.
Yakınan Feride K....... hakkında; Beycuma Sağlık Ocağınca 20.08.2001 günü saat 15.50"de düzenlenen geçici raporda, her iki göz kapağı altında kızarıklık, sağ kolunda dirsek ile omzu arasındaki bölgede çizik izleri, sol kolunda dirsekte sıyrık, sırtında sol kürek kemiği üzerinde 8 cm. boyunda çizik, sağ kürek kemiği üzerinde 5 cm. çapında kızarıklık olduğu, kesin raporun ortopedi uzmanınca verilmesinin uygun olacağı;
Zonguldak Devlet Hastanesi uzman doktorlarınca düzenlenen 20.08.2001 günü saat 21.45"de düzenlenen raporda, vajinal frottide canlı veya ölü sperme rastlanmadığı, bu sonuca göre yakın zamanda cinsel ilişkiye girmediğinin anlaşıldığı, rectal muayenesinde saat 6 hizasında kanamalı anal fissür görüldüğü, ekimoz veya başka bir fissür tespit edilmediği, fiili livata olabileceğinin değerlendirildiği;
Aynı uzman doktorlarca 21.08.2001 tarihinde düzenlenen raporda ise, ilk muayenede saat 6 hizasında, 0.5 cm. uzunluğunda kanamalı anal fissür tespit edilmiş olup, başka bir lezyon tespit edilmediği, sfinkter tonusunun normal olduğu, açıklanan lezyonların fiili livata veya sert bir cisimle yapılmış olabileceğinden fiili livata olabileceği sonucuna ulaşıldığı, kesin raporun adli tıp uzmanınca verilmesinin uygun olacağı;
Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen 27.08.2001 günlü raporda ise, yukarıdaki raporlardaki bulgulara ve kurul tarafından 24.08.2001 tarihinde yapılan muayenede saptanan bulgulara yer verildikten sonra, sonuç olarak; "... iddia edilen olaydan dört gün sonra kurulumuzda yapılan muayenesinde, vulva ve vajende travmatik değişim saptanmamış ve anüs ve sfinkter doğal bulunmuş olmakla birlikte kişinin yaşı ve bedensel gelişimi dikkate alındığında, kurul muayenesinden dört gün önceki bulguların kalmayabileceği, olay tarihli muayenede tarif edilen, anüste saat 6 hizasında 0.5 cm. uzunluğunda kanamalı fissürün iddia edilen livata ey-lemiyle uyumlu bulunduğu, ancak söz konusu anal çatlağın bünyesel nedenler ile de meydana gelmiş olabileceği, muayenelerinde vulva ve vajende travmatik değişim saptanmamış olmakla birlikte kişinin yaşı, bedensel gelişimi ve doğum yapmış olması göz önüne alındığında rızası ile veya zorla vajinal yolla cinsel ilişki sırasında her hangi bir bulgu bulunamayabileceği, konunun adli soruşturma ile açıklığa kavuşturulabileceği" bildirilmiştir.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;
Sanıklar aşamalarda kavganın nedeni ve kimler arasında geliştiği yönünde tutarlı ve bir-birlerine uyan şekilde savunma yapmışlar, mağdurenin sanık Nilüfer"e erkek arkadaş bulduğunu belirtmesi nedeniyle sanıklar Nilüfer ve Gülay tarafından hırpalandığını, sanık Ali"nin ise maaş çekmek amacıyla il merkezinde olduğunu, ırza geçme ya da tasaddi eyleminde bulunulmadığını belirtmişlerdir. Her ne kadar olay günü sanık Ali A....."ün saat 14.21"de şehir merkezindeki banka şubesinden maaşını çektiği tespit edilmişse de kavganın meydana geldiği saatin sabah 10.00-11.00 sıraları olması karşısında, bu saptama sanığın olay mahallinde olmadığını ka-nıtlamaya yeterli değildir. Mağdure ise, özde tutarlı bir şekilde sanık Ali tarafından zorla ve fiili livata yoluyla ırzına geçildiğini ileri sürmüştür. Ancak, mağdure hakkında düzenlenen sağlık raporları darp ve cebire maruz kaldığını kanıtlamaya elverişli ise de ırza geçme ya da tasaddi ey-lemini kanıtlamaya yeterli değildir. Nitekim, zorla ırza geçme suçundan dava açılmasına karşılık, Yerel Mahkemece bu şüphe lehe değerlendirilerek eylem ırza tasaddi olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, mağdurenin anlatımları tarafsız tanık konumunda bulunan muhtar Şerafettin D.... ta-rafından doğrulanmamış, tanık, mağdurenin sanık Ali"nin ırza yönelen herhangi bir eyleminden söz etmediğini belirtmiştir.
Amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinin birisi de "kuşkudan sanık yararlanır" (in dubio pro reo) ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından gözönünde tutulması gereken herhangi bir meseleye ilişkin kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konu-sunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, dava koşulları bakımından da geçerlidir.
Mağdurenin iddialarının, tıbbi doktor raporları ile kanıtlanamadığı gibi kendi beyanını yalanlar düzeyde tanık Şerafettin D.... tarafından da redde uğraması karşısında, sanıkların ırza yönelen bir eylemde bulundukları hususunun kuşkulu kaldığı, ırza tasaddi suçundan cezalandırılmalarına karar verilmesinin kanıtlara ve dosya kapsamına uygun olmadığı açıktır. Tıbbi raporların içeriklerine göre mağdurenin darp edildiği nazara alınarak, kaç gün iş ve gücünden kaldığı tespit ettirilerek sonucuna göre hüküm yerinde, sanıklar Ayşe ile Nilüfer"in etkili eylem suçundan hukuki durumlarının tartışılması, değerlendirmede mağdureden kaynaklanan davranışın haksız kışkırtma oluşturup oluşturmadığının gözetilmesi ve sanık Ali"nin fiile katılma düzeyinin belirlenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla kanıtlara ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle zorla tasaddinin varlığına ve bu suça iştirakin gerçekleştiğine ilişkin direnme kararı verilmesi isabetsiz olup Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 23.11.2004 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.