Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/4-184 Esas 2004/201 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2004/4-184
Karar No: 2004/201

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/4-184 Esas 2004/201 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2004/4-184 E., 2004/201 K.

Ceza Genel Kurulu 2004/4-184 E., 2004/201 K.

  • BAĞLANTILI DAVALARDA GİDERLER
  • TEMYİZ İSTEMİ VE SÜRESİ
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 251 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 291 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 326 ]
  • "İçtihat Metni"

    Etkili eylem suçundan sanık Ahmet Y......"ın beraatine ilişkin Niğde 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 08.11.2001 gün ve 9-575 sayılı hüküm müdahil Nazifi Ak vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.06.2003 gün ve 24082-6272 sayı ile;

    "Katılanın aşamalardaki anlatımlarının, olaydan kısa zaman sonra alınan doktor raporu ile doğrulandığı, tanıklar Kanime A. ve Mahmut A........."ün anlatımlarında sanığın katılana kafa ile vurduğunu belirtmeleri ve sanık Ahmet Y......"ın savunmasında aralarında itişme-kakışma olduğunu, katılanı hafifçe ittiğini beyan ettiğinin anlaşılması karşısında; katılanda meydana gelen yaralanmanın sanık tarafından meydana getirildiğinde şüphe edilemeyeceğine göre sanığa yükletilen yaralama suçunun oluştuğu kabul edilerek hükümlülüğüne karar verilmesi gerekirken, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.

    Yerel Mahkeme 14.10.2003 gün ve 398-492 sayı ile;

    "Tanık beyanlarının çelişkili olduğu, doktor raporunda belirtilen ekimozların olaydan kaynaklandığı hususunda şüphe bulunduğu, dolayısıyla mevcut kanıtların cezalandırmaya yeterli bulunmadığı"gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

    Bu hükmün de C.Savcısı ile müdahil vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının 12.7.2004 gün ve 203171 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Sanık Ahmet Y......"ın etkili eylem suçundan beraatine karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen suçun sabit olup olmadığı hususuna ilişkindir.

    Konunun Ceza Genel Kurulunda incelemesine geçilmeden önce, bozma sonrası yargılamada C.savcısından esas hakkındaki görüşü sorulmadan direnme kararı verilmesi suretiyle usulî hata yapıldığını belirten Yerel C.savcısının temyiz dilekçesinde hükmün bu nedenle de bozulması gerek-tiğini ileri sürdüğüne ve Yargıtay C.Başsavcılığı tebliğnamesinde de bu hususun bozma nedeni sayılmasının önerildiğine işaret eden Kurul Başkanı Osman Şirin"in konuyu ön sorun olarak gün-deme getirmesi üzerine, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca bu husus öncelikle ele alınıp incelenmiştir.

    Somut olayda; Yerel Mahkeme lehe bozma sonrasındaki yargılama aşamasında, duruşmada hazır bulunan C.savcısı ile sanık ve vekilinden bozmaya karşı diyeceklerini sorduktan sonra sanıktan esas hakkındaki savunmasını ve son sözünü de sormuş, ardından önceki hükümde direnilmesine karar vermiştir.

    CYUY.nın 326. maddesinin ilk metninde, mahkemelere sadece duruşmasız inceleme sonucunda verilen bozma kararına karşı ısrar hakkı tanınmış, anılan maddede 16.06.1936 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 3006 sayılı Kanunla değişiklik yapılarak, bu hak duruşmalı inceleme sonunda verilen kararları da kapsayacak şekilde genişletilmiş, ancak her iki metinde de bozmadan sonra dosya kendisine gelen mahkemenin bozmaya uyulup uyulmaması konusunda karar verinceye kadar hangi işlemleri yapacağı gösterilmemiştir. Bilahare 1985 yılında 3206 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonucunda anılan maddede duruma kısmen açıklık getirilmiş olup, mevcut düzenleme şu şekli almıştır:

    "Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

    Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir.

    Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.

    Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm evvelki hükümle tayin edilmiş olsan cezadan daha ağır olamaz."

    Maddenin metninden de anlaşılacağı üzere, mahkemenin bozmaya uyup uymama yetkisi bulunmaktadır. O halde mahkeme, öncelikle uyup uymama konusunda karar verecek, bunun için de birinci fıkra uyarınca, ilgililerden bozmaya karşı diyeceklerini soracaktır. Yine maddenin ikinci fıkrasından, bu kararın verilmesi için bir duruşma yapılacağı, buna ilgililerin çağrılacağı dolaylı olarak anlaşılmaktadır. Bu duruşmada, ilgililerden bozmaya karşı diyecekleri CYUY.nın 251. maddesindeki sıralamaya uygun biçimde sorulup saptandıktan sonra, şayet önceki hükümde ısrar düşünülüyorsa, başkaca herhangi bir usul işlemine gerek kalmaksızın ısrar kararı verilip hüküm kurulabilecektir. Görüleceği üzere, ısrara karar verilecek olması halinde, duruşmada ilgililerin bozmaya karşı görüşlerinin sorulması yeterli olup, bu durumda ayrıca C.savcısından davanın esasına ilişkin düşüncesinin sorulmasını gerekli kılan bir hüküm bulunmamaktadır. Somut olayda, C.savcısı ile sanığın bozmaya karşı diyecekleri Usul Yasasının 251. maddesindeki sıralamaya uygun biçimde saptandıktan sonra, savunma hakkına özen gösterilmesi lüzumundan kaynaklanan hassas bir yorum ve uygulama ile, esasen verilecek kararın niteliğinden dolayı, gerekmediği halde ayrıca sanıktan esas hakkındaki savunması ve son sözü sorulmuş ise de, fazladan yapılan ve yargı-lama sürecine etkili olmayan bu işlem, mahkemeye, C.Savcısının esas hakkındaki düşüncesini açıklamasını isteme zorunluluğu yüklememektedir. Gerekli olan, ısrar kararı verilen bu oturumda da son sözü kullanan kişinin hazır bulunan sanık olmasıdır.

    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin yukarıda açıklanan uygulamasında usul kurallarına aykırılık bulunmadığı oybirliği ile kararlaştırıldıktan sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

    İnceleme konusu olayda;

    Müdahil Nazifi A."ın 05.12.2000 günü 11.00 sıralarında Niğde Devlet Hastanesinde meydana gelen olayın ardından dilekçe ile C.Savcılığına başvuruda bulunarak şikayetçi olması üzerine hazırlık soruşturmasına başlanmış, aynı gün Sağlık Ocağından aldırılan doktor raporunda, müdahilin sol göz elmacık kemiği üzerinde 3-4 cm çapında ekimoz mevcut bulunduğu, yaralanmanın iş ve gücüne engel olmayacağı, iki günde iyileşeceği belirtilmiştir.

    Müdahil Nazifi Ak kollukta verdiği ifadede; eşinin kan tahlili için Niğde Devlet Hastanesi Kan Laboratuarında bekledikleri sırada, orada görevli sanık Ahmet Y......"la vatandaşların sıra yüzünden tartıştıklarını, aralamak isteyip görevli memura sakin olmasını söylediğini, yaşlı birisi olarak hitabının kavga etmemeleri için uyarı mahiyetinde olduğunu, ancak görevli sanık Ahmet"in bu kez kendisine dönüp "sen ne karışıyorsun" diye üzerine yürüyerek yumrukla kafasına vurduğunu, hırsını alamayınca ayrıca kafasıyla da sol göz altına vurup darp ettiğini, olay sırasında eşi ile Mahmut A......... isimli kişinin de yanında olduğunu belirterek sanıktan şikayetçi olmuş, aşamalardaki ifadelerinde de etkili eylem iddiasını benzer biçimde sürdürmüştür.

    Sanık Ahmet Y...... kollukta verdiği ifadede; laboratuara gelen öğretmenlere yardımcı olmak için onları kan alma odasına götürdüğünde, oradakilerden Nazifi isimli kişinin "sıramızı alıyorsunuz" diyerek kendisini eliyle itekleyip hakaret ettiğini, teknisyen arkadaşı Davut"un araya girmesi üzerine olayın yatıştığını belirtmiş, C.Savcılığında ve duruşmadaki beyanında ise; kalaba-lığı sıraya sokmak istediği sırada Nazifi isimli kişinin "sana ne oluyor, sen kim oluyorsun" diyerek kendisini eliyle ittiğini, "adi şerefsiz doktor" diye söylediğini, bu duruma sinirlenip kendisini hafifçe itekleyip gitmesini istediğini, aralarında sadece itiş kakış olduğunu, birbirlerine vurmadıklarını, Davut isimli laboratuar teknisyeni arkadaşının araya girip olayı yatıştırmaya çalıştığını savunmuştur.

    Tanık Kanime A. aşamalardaki ifadelerinde; kan tahlili için beklerken laboratuar görevlisi sanık Ahmet Y...... ile sıradaki vatandaşlar arasında tartışma olduğunu, eşi Nazifi"nin araya girip yatıştırmaya çalıştığını, ancak laboratuar görevlisi sanığın "siz ne karışıyorsunuz" diye eşine kafayla vurduğunu belirtmiştir.

    Tanık Mahmut A......... duruşmadaki ifadesinde; birinin gelip sıra beklemeden kan vermeye başladığını, sıradakilerden birinin sözlü müdahalesi üzerine sanık Ahmet Y......"ın "bu şekilde konuşanın ağzını yüzünü kırarım" diye söylediğini, Nazifi A."ın da, sanık Ahmet"e "hop, hop hemşerim, dağ başında mıyız, ağız burun kırıyorsun" dediğini, bunun üzerine sanık Ahmet"in, Nazifi"nin iki yakasından tutup iki kez kafa vurduğunu ifade etmiştir.

    Laboratuar teknisyeni tanıklardan Davut K..... aşamalardaki ifadelerinde; sıra yüzünden çıkan arbede sırasında kendilerinin araya girip olayın büyümesini engellediklerini, sanık ve müdahilin birbirlerine vurmadıklarını söylemiş,

    Tanık Doğan A.... ise aşamalarda benzer biçimde; müdahil ile sanığın karşılıklı üzerlerine yürüyüp birbirlerine girdiklerini, itişip kakışma olduğunu, ancak araya girip birbirlerine vurmalarını engellediklerini, olay sırasında sehpa camının kırıldığını, müdahilin yüzüne dikkat etmediğini belirtmiştir.

    Niğde Devlet Hastanesinin cevabi yazısından, biyolog sanık Ahmet Y......."ın suç tarihinde görevli olduğu, laboratuar çalışanlarının nöbet, izin, mesai kontrolü ve görevlendirilmesi gibi idari işlemlerin yürütülmesinden sorumlu bulunduğu anlaşılmaktadır.

    Bu hal karşısında, müdahil Nazifi A."ın, laboratuar şefi sanık Ahmet Y......"ın kafa atarak kendisine etkili eylemde bulunduğu yolundaki iddiası, aldırılan doktor raporu ile tıbben doğrulanmıştır. Müdahilin bu iddiası, olayı gördüklerini belirtip olay akabinde isimlerini bildirdiği tanıklar Kanime A. ve Mahmut A........."ün anlatımlarıyla da desteklenmektedir. Bunlardan Kanime A."ın açıklamaları müdahilin beyanı ile benzer içeriktedir. İki aşamada gerçekleşen ve tartışma ile başlayıp darpla sonuçlanan olayda, tanık Mahmut"un olayın gerçekleştiği yerle ilgili farklı açıklaması ayrıntıya ilişkin olup, bu tanığın beyanları da özü itibariyle tanık Kanime ve müdahil Mahmut"un anlatımlarıyla benzer niteliktedir.

    Öte yandan, sanık dahi ifadesinde kaçamaklı biçimde, sinirlenip müdahili hafifçe itekle-diğini belirtmekte, tanıklar Davut K..... ile Doğan A.... da, sanık ile müdahil arasında gelişen fiziki bir mücadeleden söz etmektedirler. Tanıklar Davut ile Doğan"ın, bir kısım idari işlerinden sanığın sorumlu bulunduğu laboratuarda uzun süredir birlikte çalışmaları ve arkadaş olmalarının getirdiği yakınlıkla, ifadelerinde sanığın eylemdeki sorumluluğunu ortadan kaldırmaya yöneldikleri anlaşılmaktadır. O halde, tıbbi rapor ve tanık anlatımlarıyla doğrulanan müdahil beyanına itibarla, sanık Ahmet Y......."ın müdahile basit etkili eylemde bulunduğunun kabulü gerekir.

    Açıklanan kanıt ve yapılan değerlendirmeler ışığında;

    Müdahil Nazifi"nin, eşinin kan tahlili için beklerken, laboratuar şefi olan sanık Ahmet"in sırada bulunmayan kişileri öne almasına müdahalesiyle başlayan tartışma sırasında sanığın kafa ile yüzüne vurarak müdahili iş ve gücüne engel olmayacak, iki günde iyileşecek biçimde yaraladığı sabit olduğundan, sanığın beraatine ilişkin Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 23.11.2004 günü tebliğ-namedeki düşünceye uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara