Esas No: 2020/1186
Karar No: 2021/4366
Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2020/1186 Esas 2021/4366 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, tehdit, cinsel saldırı suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 08.03.2018 gün ve 2017/52789 soruşturma, 2018/4275 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın reddine ilişkin Bakırköy 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 13.04.2018 tarihli, 2018/2703 Değişik İş sayılı Kararını kapsayan dosyaya yönelik Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 27.09.2018 günlü, 94660652-11244-2018-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakıyla birlikte tevdi kılınan dosya hakkında Dairemizin 07.11.2019 gün ve 2018/8366 Esas, 2019/12272 sayılı kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden vaki talebin reddine dair ilamına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.01.2020 günlü, KD-2018/79902 sayılı itiraznamesi ile 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesinin iki ve üçüncü fıkraları gereğince itiraz edilmesi ve sanığın ... olarak olan adının hüküm ile karşı oy yazısının birinci paragrafında ... olarak yazılması nedeniyle oluşan maddi hatanın da giderilmesinin talep edilmesi üzerine dosya Daireye gönderilmekle incelendi.
Sanık ...’ın kararın ve karşı oy yazısının birinci paragrafında sehven ... olarak yazıldığı anlaşılmakla, bu yöndeki maddi hatanın düzeltilmesine ilişkin istem yerinde görülmekle, Dairemizin 07.11.2019 gün ve 2018/8366 Esas, 2019/12272 Karar sayılı ilamı ile karşı oy yazısının birinci paragrafındaki sanık ... olarak yazılan sanık ad - soyadının çıkarılarak yerine sanık ... ad - soyadının yazılması suretiyle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince maddi hatanın düzeltilmesinin ardından yapılan değerlendirmede, Dairemizin 07.11.2019 gün, 2018/8366 Esas, 2019/12272 Karar sayılı ilamı usul ve kanuna uygun olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ileri sürülen itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden Reddiyle, CMK"nın 308/2 ve 3. maddeleri uyarınca itirazın Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenmesi için dosyanın Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.06.2021 tarihinde üyeler ... ile üye ..." un karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dairemizin sayın çoğunluğu ile ihtilafa düştüğümüz husus, CMK’nın 172. maddesi uyarınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara karşı yapılan itirazın reddi üzerine kesinleşen hakim kararlarının Yargıtay tarafından CMK’nın 309. maddesinde düzenlenen kanun yararına bozma yasa yolu ile denetlenmesinin mümkün olup olmadığı konusudur.
CMK’nın 160. maddesine göre “(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”
Bizim CMK sisteminde C.Savcısının re’sen araştırma ilkesi geçerlidir, her şey delil olabilir, bir delil toplar iken kimseden herhangi bir talep gelmesine gerek yoktur, C.Savcısı tüm delilleri kendisi toplamalıdır.
Önemli olan C.Savcısının suç işlendiği izlenimini veren hali öğrenmesidir, bu halin şüphe derecesi basit bile olsa incelemek görevi vardır. Bu izlenimi ne biçimde öğrendiğinin bir önemi bulunmamaktadır. C.Savcısı maddi gerçeğe ulaştırmak için ne yapması gerekiyorsa hepsini yapması gerekir.
Genellikle C. Savcılarına olay, müştekinin şikayet dilekçesi ile gelir, bu dilekçe üzerine C.Savcısı müştekiyi ayrıntılı olarak dinler, hangi olaydan ve hangi kişilerden şikayetçi olduğunu tespit eder. Daha sonra arama, iletişimin tespiti, gizli soruşturmacı görevlendirme gibi koruma tedbirlerine başvurmanın gerekli olup olmadığını belirler.Müşteki beyanına göre olay hakkında bilgi ve görgüsü olan var ise, onları tanık olarak dinler.Toplanması gereken başka delil var ise bunları da toplar.En son da sanığın savunmasını alır. Sanığın savunmasına göre toplanması gereken deliller var ise onları da toplar.Her suç için, ayrı bir yöntem uygulanarak, farklı dellillerin toplanması söz konusu olabilir.Toplanan bu deliller ışığında, soruşturma sonucu, suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe oluşturuyor ise, CMK’nın 170. maddesi uyarınca iddianame düzenleyecek; soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli yüphe oluşturacak delil elde edilememesi halinde CMK’nın 172. maddesi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecektir. C.Savcısı tarafından bir karar verilebilmesi için etkin ve yeterli bir soruşturma yapılmış olması gerekir. İddia edilen eyleme ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilmeden kovuşturmaya y yer olmadığına karar verilemez.
C.Savcısı tarafından verilen bu karara karşı, CMK’nın 173. maddesi uyarınca Sulh Ceza Hakimine itirazda bulunulabilir. Sulh ceza hâkimliği, yapılan itiraz üzerine üç farklı karar verebilir;
a- Cumhuriyet savcısı tarafından gerekli delillerin toplanmadığı veya araştırmanın olayın özelliğine göre yetersiz veya yüzeysel kaldığının açıkça anlaşıldığı durumlarda, soruşturmanın eksik yapıldığından bahisle, genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle soruşturmanın tamamlanması için soruşturmanın genişletilmesi kararı vererek, dosyayı o yer Cumhuriyet Başsavcılığına iade ederek bu hususta talepte bulunabilir, Cumhuriyet Başsavcılığı bu şekilde iade edilen dosyayı yeniden soruşturmaya kaydını yaptıktan sonra belirtilen eksiklikleri tamamlayıp delilleri topladıktan sonra itirazı incelemek üzere dosyayı yeniden Sulh Ceza hakimliğine gönderecektir. Sulh Ceza hakimi bu kez dosyayı inceleyip itirazı kabul veya reddedecektir.
b- Soruşturmanın tam yapılıp, delillerin takdirinde ve oluşan kanaatte bir yanlışlık ve eksiklik olmadığını tespit ederse ve kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa istemi gerekçeli olarak reddeder.
c- Sulh ceza hâkimliği mevcut delillerin kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturduğunu tespit eder ve istemi yerinde bulursa, kamu davasının açılmasına karar verir. Bunun üzerine Cumhuriyet savcısı dosyanın yeniden soruşturmaya kaydını yaparak başka bir işleme gerek olmaksızın yetkili ve görevli mahkemeye hitaben düzenleyeceği iddianame ile dosyayı ilgilimahkemeye gönderir.
İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
CMK’nın 309. maddesinde de Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunması halinde Kanun Yararına Bozma yoluna gidileceği hususu düzenlenmiştir. Maddede geçen hüküm tabiri, mahkemeler tarafından CMK’nın 223. Maddesi uyarınca verilen kararları anlatır iken karar tabiri ile hakimlikler ve merciiler tarafından verilen kararları ifade edilmektedir.
İtiraz üzerine verilen kararlar aleyhine, Kanun Yararına Bozma yoluna gidileceği Doktrinde ve yargısal kararlarda kabul edilmektedir. Ancak Doktrinde aksi görüşler de mevcuttur.
CMK’nın 172. maddesinin ikinci fıkrası önce 680 sayılı KHK ile daha sonra da bu KHK’nın 7072 sayılı Kanunla aynen kabulü ile değiştirilmiş ve “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.” biçimini, almış ve aynı KHK ve Kanunla da 173. maddeye “İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklinde altıncı fıkra eklenmiştir.
Zikredilen CMK’nın 172/2 ve 173/6. maddeleri çok açıktır. Karar kesinleştikten sonra, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz, bunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak somut olayda yaptığımız yargılama, itiraz mercii tarafından verilen kararın kanun yararına bozma yolu ile denetlenebilip denetlenemeyeceği hususuna ilişkindir. Yargıtayın 90 yıllık uygulaması itiraz mercilerinin kesin olarak verdiği kararların kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebileceği yönündedir. CMK’nın 172/2 ve 173/6. maddelerindeki düzenlemeler, hem maddi olay hem de hukukilik denetimi yapacak olan itiraz makamının kararının doğru olup olmadığını denetlemeye engel değildir. Yasa koyucu, hiçbir şekilde, sadece şikayet dilekçesi üzerine dilekçede gösterilen hiçbir delili toplamadan kovuşturmaya yer olmadığına karar veren Başsavcılığın kararına yapılan itirazı reddeden sulh ceza hakimliği kararını korumayacaktır. Ayrıca asıl hukuki güvenlik ilkesi, vatandaşların hukuka, yargıya, adalet makamlarına duyduğu güvenin boşa çıkarılmamasını gerektirir. Aksi bir düşünce itiraz makamının her türlü kararının kanun yararına bozma yolu ile denetlenmesini ancak kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın denetlenememesi gibi bir sonuç doğuracaktır. Mezkur düzenlemelerin, aksi bir şekilde yorumlanması C.Savcısı ve Sulh Ceza Hakiminin kararlarının denetlenememesi sonucunu doğuracaktır. Etkin bir soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi, CMK’nın 160. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara yapılan itirazın reddine ilişkin karara karşı kanun yararına bozma talebinin içeriğine girilerek bir karar verilmesi gerektiği bu cihetle itirazın kabulü düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.