Esas No: 2004/2-155
Karar No: 2004/193
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/2-155 Esas 2004/193 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2004/2-155 E., 2004/193 K.
"İçtihat Metni"
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan sanık Şaban Ç....."ın beraatına ilişkin Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesince 09.10.2000 gün ve 1192-925 sayı ile verilen kararın katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 21.03.2002 gün ve 29014-4605 sayı ile;
"Sanığın aşamalarda ölen motosiklet sürücüsünün arkasından geldiğini ve sağ arka tarafına çarptığını söylemesine rağmen olay tarihinde düzenlenen görgü ve tesbit tutanağında motosikletin arka farının kırık olduğunun belirtilmesi, keza ölen motosiklet sürücüsünün sanığın sevk ve idaresindeki minibüsün arkasında veya sağ yanında olması halinde karşıdan gelen tırın motosikleti sıkıştırdığına dair açıklamaların yol ve anlatım biçimleriyle çelişki içermesi Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinin raporundaki gerekçelerin de bu hususları yeterince irdelememesi ve karşı yönden gelen vasıtadan ölenin etkilenip paniklediğini belirtmesinin yol ve sanığın açıklamaları ile izahsız kalması sebebiyle oluşa uygunluğunda kuşku içerdiğinden Karayolları Genel Müdürlüğünün konuyla ilgili uzmanlarından veya teknik üniversitelerin ilgili öğretim üyelerinden oluşturulacak bir bilirkişi kurulundan da görüş alınması ve sonuca göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken noksan incelemeyle hüküm kurulması" isabetsiz-liğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 10.05.2002 gün ve 476-476 sayı ile; Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi ile İTÜ öğretim üyelerinden oluşturulan bilirkişi kurulunun raporlarının tam metinlerini yazmak suretiyle; ".... Karayollarından anlayan bu konuda Türkiye çapında otorite olan İTÜ"nün ilgili öğretim üyelerinden oluşturulan bilirkişi kurulundan görüş alınmış, bu kurul da yeminli raporunda Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi raporunu kendilerine özgü gerekçe ile doğrulamış ve tasdik etmiş, buna istinaden mahkememizce karar verilmiştir.
Bu nedenle Yargıtay 2. Ceza Dairesinin göstermiş olduğu usul eksikliğinin karar öncesi giderildiği ancak, her nasılsa sayın yüksek Yargıtay Üyelerinin görmemesi nedeniyle mahkeme-miz kararını bozduğu kanaat ve sonucuna varıldığı" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 03.02.2003 günlü tebliğnamesi ile 2. Ceza Dairesine ve Özel Dairece de Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan dolayı beraatına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, yeniden bilirkişi raporu alınmak suretiyle soruşturmanın genişletilmesinin gerekli olup olmadığına ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
16.11.1999 günü saat 12.15 sıralarında Mersin il merkezinde, maktûl Zeynel Abidin Yıldızın yönetimindeki mobilet ile seyrettiği sırada meydana gelen trafik kazasında yaralanarak hastaneye kaldırıldığı ve tıbbi tedaviye rağmen öldüğü anlaşılmaktadır.
Maktûlün babası Abdullah Yıldız ve annesi Münevver Yıldız davaya katılmışlar, olayı görmediklerini, oğullarının ölümüne neden olan olay sırasında minibüsü kullanan sanıktan şikayetçi olduklarını belirtmişlerdir.
Sanık kollukta, yönetimindeki 50 NC otoyol marka otobüs ile Cemalpaşa caddesi üzerinde seyri sırasında siteler tarafına dönmek üzere kavşağa yaklaşırken aracının sağ arka tarafından bir ses gelmesi üzerine ölenin kullandığı motosikletin kendisine çarptığını anlayıp durduğunu, yaralı olduğu için yönetimindeki araç ile Devlet hastanesine götürdüğünü, olayda kusuru olmadığını, ölenin, nereden çıktığını göremeden aracının sağ arka kısmına çarpmasıyla kazanın meydana geldiğini beyan etmiş, Sulh Ceza Hakimliğindeki sorgusunda da benzer şekilde anla-tımda bulunmuştur.
Duruşmada benzer şekilde savunmada bulunmuş, ayrıca, maktûlün olay yerinde bulunan bir bahçeden birden yola çıktığını, çarpıncaya kadar motosikleti fark etmediğini, motosikletin önünde olmadığını, arkasında da görmediğini, bu nedenle bahçeden çıktığını tahmin ettiğini söylemiştir.
Savunma tanığı Erkan K.. duruşmada dinlenmiş olup, sanığı tanımadığını, olay tarihinde garajda çalıştığını, karşıya geçmek için kaldırımda beklerken sanığın yönetimindeki minibüsün sanayi tarafından gelmekte olduğunu gördüğünü, henüz kavşağa gelmediğini fakat yakın olup sa-ğa dönüş sinyalini vermiş olduğunu, minibüsün arkasında aynı yönde gelmekte olan motosikletin kavşakta bulunan TIR.ı görünce panik yaptığını ve kendisini kurtarmak için sağ tarafa aldığında süratli olduğu için motosikletin bir tarafa sürücüsünün bir tarafa gittiğini, motosikletin minibüse çarpmadığını beyan etmiştir.
Savunma tanığı Fikri Meydancı da duruşmada dinlenmiş olup; sanığın yönetimindeki minibüste yolcu olduğunu, en arkada oturduğunu, kavşağa gelip sağa döneceklerken arkadan bir ses geldiğini, dönüp baktığında motosikletin sol tarafa doğru kaymış sürüklenmekte olduğunu gördüğünü, durduklarını ve sanığın yaralıyı hastaneye götürdüğünü belirtmiş, diğer tanığın anla-tımı ile çelişki doğması nedeniyle sorulduğunda ise diğer tanığın neden motosikletin sağda oldu-ğunu belirttiğini bilemeyeceğini, motosikletin sol tarafa kaydığını o sırada bir TIR.ın da kendile-rinin olduğu tarafa dönmek üzere kavşağı ortaladığını gördüğünü söylemiştir.
Olay sonrasında düzenlenen görgü ve tespit tutanaklarında, mobiletin arka farının kırık olduğu, başkaca herhangi bir zarar bulunmadığı; minibüste ise herhangi bir darbe veya kaza izine rastlanmadığı belirtilmiştir.
Olay günü C.Savcısı tarafından yapılan keşifte dinlenen bilirkişi trafik polis memuru, sanığın yönetimindeki minibüs ile siteler yönünden otogar yönüne seyrederken, ölen yöneti-mindeki mobiletin minibüsün sağ tarafında aynı yönde seyretmekte olduğu, minibüsün aniden 437. sokağa dönüş yaptığı sırada mobiletin arka tarafına çarpması sonucu trafik kazasının meydana geldiği, olay yerinde edindiği kanaate göre minibüs şoförünün kontrolsüz ve tehlikeli bir şekilde sağa dönüş yaptığından 6/8 oranında kusurlu olduğu, ölen mobilet sürücüsünün de tedbirsiz ve minibüsün sağa dönüş yapabileceğini öngörmeyerek dalgın mobilet kullandığından 2/8 oranında ikinci derecede kusurlu olduğu kanaatine vardığını belirtmiştir. Olay yerine ilişkin çizilen krokiden, yolun orta refüj ile bölünmüş tek yönlü yol olup, kazanın kavşak içerisinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Krokide motosikletin parçaları ve kan lekelerinin kavşak içeri-sinde yol kenarına 4 metre mesafede olarak gösterilmiştir.
Sanık vekilinin kusur oranına itirazı üzerine Yerel Mahkemece dosya Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş, Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 23.02.2000 gün ve 652 sayılı raporda; olay yeri keşif tutanağı, görgü ve tespit tutanakları, sanığın savunması ve savunma tanıklarının anlatımlarına yer verildikten sonra, bu veriler doğrultusunda, başka bir veriye de rastlanma-dığından bahisle, minibüsün dönüşü sırasında mobilet sürücüsüne çarpmadığı, motosiklet sürücüsünün karşı yönden gelen vasıta sürücüsünden etkilenerek dengesini kaybedip düşmesi sonucunda olayın meydana geldiği kanaatine varıldığı, bu duruma göre;
A- Sanığın yönetimindeki araç ile seyir sırasında olay mahalline geldiğinde aynı mahalde seyreden ölen sürücü yönetimindeki mobiletin direksiyon hakimiyetini kaybederek kaza yaptığı olayda kazaya karışmış olmakla olayda kusursuz olduğu,
B- Ölen sürücünün, yola gereken dikkati vermemesi, olay yerine geldiğinde karşı yönden gelen araçtan etkilenip paniklediği sırada direksiyon hakimiyetini kaybedip motosikleti ile düşerek olayın meydana gelmesine neden olmakla olayda tamamen kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için Yerel Mahkemece, İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşturulan üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmış olup, 04.08.2000 günlü bu raporda;
"1- Hadise mahallinde ana yolun geliş ve gidişi orta refüj ile ayrıldığı, tek yönlü yolun 7 metre genişlikte olduğu, düz ve asfalt kaplama, zeminin kuru, gündüz, meskun mahal olduğu tespit edilmiştir.
2- Olay yeri keşif tutanağında bilirkişi, sanık sürücünün 6/8, maktûl sürücünün 2/8 kusurlu olduğunu bildirmektedir. Adli Tıp Kurumuna yaptırılan tetkikatta ise sanık sürücünün kusursuz, maktûl sürücünün 8/8 kusurlu olduğunu bildirmektedir. Yapılan incelemelere göre maktûl sürücü yönetimindeki motosiklet ile tek yönlü yolun sağ şeridinde süratli olduğu, kavşağa gelirken yavaşlamadığı, önünde sağ şeritte seyreden küçük otobüsü süratine göre yakın mesafe ile takip ettiği, önündeki aracın yavaşlaması ve sağa dönüş yapması üzerine gereken tedbiri almadığı, duramayarak ön kısmı ile küçük otobüsün sağ arkasına temas ettiği, devrildiği anlaşılmıştır. Sanık sürücü ise tek yönlü ana yolda yolun sağından seyrettiği, ifadelere göre kavşağa gelirken yavaşladığı, sağa sinyal verdiği, dönüş yaptığı sırada sağ arkadan gürültü duyduğu, tanıklara göre motosikletin çarptığı anlaşılmıştır.
3- Maktûl sürücünün hadisenin cereyan tarzı ve tespitlere göre meskun mahalde süratli seyrettiği, önünde seyreden aracı süratine göre yakın takip ettiği, kavşağa gelirken yavaşlayan ve sağa sinyal veren küçük otobüsün, sağ arkasına duramayarak ön kısmı ile çarptığı dolayısıyla olaya neden olduğu sabit olup olayda dikkatsizliği, tedbirsizliği ve Trafik Kanununa aykırı hareketi nedeniyle 8/8 nispetinde kusurludur.
4- Sanık sürücünün hadisenin cereyan tarzı ve tespitlere göre tek yönlü ana yolda yolun sağından seyrettiği, kavşağa gelirken yavaşladığı, sağa sinyal verdiği, dönüş yaptığı sırada sağ arkadan sadme aldığı dolayısıyla olaya etkili hareketi olmadığı sabit olup olayda kusursuzdur." denmiştir.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;
Görüldüğü üzere, hazırlık soruşturması aşamasında trafik polisi bilirkişinin düzenlediği rapor ile diğer bilirkişi raporlarında kusur dağılımı yönünden ortaya çıkan ve sanığın sorumluluk düzeyini etkileyen farklılık, oluşun kabul ediliş biçiminden kaynaklanmaktadır.
Amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinin birisi de "kuşkudan sanık yararlanır" (in dubio pro reo) ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından taşıdığı önemden dolayı gözönünde tutulması gereken herhangi bir meselede başgösteren kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, dava koşulları bakımından da geçerlidir. Bunun gibi, sanık hakkında cezayı kaldıran veya hafifleten nedenlerin bulunup bulunmadığı hususlarındaki kuşku da sanık lehine hüküm vermeyi gerektirir.
Sanık aşamalardaki savunmalarında tutarlı bir şekilde maktûl sürücünün yönetimindeki motosikletin, kendi aracının arkasından gelmekte olduğunu ve arkadan kendisine çarptığını beyan etmiştir. Son soruşturma aşamasında duruşmada dinlenen savunma tanıkları da bu savun-mayı özde doğrulamışlardır. Trafik kazası sonrasında düzenlenen tespit tutanaklarına göre, sanığın yönetimindeki araçta her hangi bir darbe veya kaza izi bulunmamaktadır. Nitekim savunma tanıklarından Erkan K.. da motosikletin, sanığın aracına çarpmadığını, maktûl sürü-cünün paniklemesi sonucunda devrildiğini belirtmiştir. Motosikletin arka farının kırık olduğunun tespit edilmiş olması, sanığın aracının, maktûlün yönetimindeki motosiklete arkadan çarptığını başlı başına kanıtlamaya yeterli değildir.
O halde, eylemin oluş biçimine ilişkin ve sanığın sorumluluk düzeyinde etkili olan bu husustaki kuşku sanık lehine değerlendirilmeli, maktûl sürücünün yönetimindeki motosikletin arkada, sanığın yönetimindeki aracın ise önde seyrederlerken kazanın meydana geldiği kabul edilmelidir. Kabul edilen bu oluş çerçevesinde, sanık sürücü ile ölen sürücünün kusur dağılımlarını değerlendiren, benzer olaylardaki kusur dağılımı ve yerleşik uygulamalarla uyumlu bulunan 23.02.2000 günlü Adli Tıp Kurumu ve 04.08.2000 günlü İTÜ. Öğretim üyelerinden oluşturulan bilirkişi kurulunun raporlarında belirlenen kusur oranları dosya kapsamına uygundur.
Bu itibarla Yerel Mahkemece yapılan soruşturma yeterli olup, olayda sanığın kusursuz, ölenin ise 8/8 oranında tam kusurlu bulunduklarının kabulüyle, sanığın beraatına karar verilmesi isabetli olduğundan direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi ise; "Son soruşturma aşamasında duruşmada dinlenen savunma tanıklarının anlatımları sanığı cezadan kurtarmaya yönelik olup, itibar edilmesi olanaksızdır. Hazırlık aşamasında sıcağı sıcağına yapılan tespitlere dayanan bilir-kişi raporu nazara alındığında, Özel Dairenin, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında kabul edilen oluşun yarattığı kuşkunun yenilmesi ve sanığın kusur oranının tespiti için soruşturmanın genişletilmesi gerektiğine ilişkin yaptığı değerlendirme dosya içeriğine uygun olduğundan, isa-betsiz olan Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :Açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 28.09.2004 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 12.10.2004 günü yapılan ikinci müzakerede tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oyçokluğuyla karar verildi.