Esas No: 2004/1-182
Karar No: 2004/191
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/1-182 Esas 2004/191 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2004/1-182 E., 2004/191 K.
"İçtihat Metni"
Kasten adam öldürmeye eksik kalkışmak ve korku, kaygı, panik yaratabilecek şekilde ateş etmek suçlarından açılan kamu davalarında, değişen suç niteliği uyarınca sanığın, TCY.nın 191/2, 273, 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 5 ay 15 gün hapis, 264/7, 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 118.638.000 lira ağır para cezası olmak üzere, sonuçta 2 yıl 13 ay 15 gün hapis ve 118.638.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, hakkında 40. maddenin uygulanmasına, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin sanıktan tahsiline ilişkin Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.10.2002 gün ve 219-253 sayılı hüküm, katılan vekili ve sanık vekilinin temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 28.01.2004 gün ve 1099-149 sayı ile;
Diğer temyiz itirazlarının reddine, Ancak;
"1- Sanığın Belediyedeki bazı işlerinde sorunlar çıkmasından ve işlerinin bozulmasından mağdur Belediye Başkanını sorumlu tutup, bundan husule gelen tehevvürle, Ayvalık ilçe merkezinde mağdurun T..... marka aracının direksiyonunda seyir halinde olduğunu görmesi ile kendi aracı ile takibe koyulup yaklaşarak sol arka çaprazdan mağdurun bulunduğu yön ve seviyeye tevcihen tabancası ile yaptığı atış sonucu mermi çekirdeğini aracın sol arka kapısının ön kısmına isabet ettirdiği ve bilahare aracın önünü kendi aracı ile kesip mağdurun ve beraberindeki müşteki Sedat"ın araçtan inmelerini temin ettikten sonra silahını mağdura yöneltip "seni öldüreceğim" diyerek bir el daha ateş ettiği bu merminin de aracın ön kısmına isabet ettiği, canını kurtarmak isteyen mağdurun aracın etrafında dolanıp korunmaya çalıştığı, sanığın da onu kovalamaya devam ettiği, bu sırada olay yerine gelen tanık Tufan"a ait aracın etrafında da aynı şekilde kaçma-kovalama hareketlerinin sürdüğü sırada tanık Tufan"ın araya girip sanığı engellemeye çalıştığı, daha sonra gelen itfaiye aracının siren çalması üzerine de korkan sanığın geri çekilmeye çalıştığı, buna rağmen aracının yanına gitmek isteyen mağdurun üzerine doğru tekrar ateş ettiği, ortalığın kalabalıklaşması ile de uluorta birkaç el daha ateş ettikten sonra gelen polislere teslim olduğu oluş, kabul ve delillerden anlaşılmış olmakla, özellikle ilk atışı mağdurun isabet alabileceği yön ve seviyeye tevcihen yapması tekrar ateş etmek ve isabet kaydetmek için arabaların etrafında mağduru kovalaması fırsat buldukça ateş etmesi olayın devamı sırasında kastını ayrıca meydana koyacak surette sözler sarfetmesi, olayın sebebi ve cereyan şekli gözetildiğinde kastın yaşama yönelik olduğunun kabulü ile sanığın TCK.nun 448, 61 ve 59. maddeleri ile tecziyesi gerekirken, bu oluş karşısında geçerli olmayan bazı düşüncelerle yazılı şekilde suç vasfı tayini,
2- 4806 sayılı Kanunla değişik TCK.nun 30. maddesi uyarınca kaygı, korku ve panik yaratacak biçimde ateş etme eyleminden verilen para cezasının tayininde bin lira küsurunun nazara alınamayacağının gözetilmemesi" isabetsizliklerinden bozulmuştur.
(2) nolu bozma nedenine uyan Yerel Mahkeme, vekâlet ücreti konusunda herhangi bir bozma yapılmadığı halde, bu bozma nedenine de uymadığını belirtip, (1) nolu bozma nedenine karşı 13.4.2004 gün ve 70-105 sayı ile; "TCK.nun 61. maddesinde "bir cürüm icrasına başlanması" öngörüldüğüne göre; yapılan hareketin failince tamamlanması amaçlanan özel suç tipindeki eylem-le, belirli nitelikte bir yakınlık içinde olması gerekir. Ancak böyle yakın bir bağlantının nasıl ve neye göre tespit edileceği sorunu ortaya çıkmaktadır. Her şeyden önce yapılan hareketin işlenmek istenen suç tipinde belirtilen hareketlerden biri olması ölçüsü bu bakımdan yeterli bir çözüm değildir. Çünkü bir çok suç tipinde yalnızca tipik netice belirtilmekte buna karşılık bu neticeye yönelik hareketlerin ne olacağı yolunda kanuni tipte bir açıklık bulunmamaktadır. Benzer olaylarda da Yargıtay"a yapılan hareketlerin hangi suç tipine daha yakınsa sanığın bu suç tipine uygun kanun maddesi gereğince cezalandırılmasını öngörmüştür." gerekçesiyle direnilmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyizi üzerine, dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 14.09.2004 gün ve 133959 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Değişen suç vasfı uyarınca sanığın, silahlı tehdit ve korku, kaygı, panik yaratmak amacıyla ateş etmek suçlarından cezalandırılmasına karar verilen somut olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suç vasfının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Ancak, dosyanın incelenmesinde; Yerel Mahkemece, direnme hükmünün verildiği 13.04.2004 tarihli oturumda, sırasıyla katılan vekili, C.Savcısı, sanık ve sanık vekiline söz verilerek en son söz sanığa verilmeyip başkaca bir işlem yapılmadan yargılamaya son verildiği görülmektedir.
CYUY.nın 251. maddesi uyarınca "....en son söz sanığındır." Maddenin son fıkrasında ise, "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilave edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur." hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katılmış olduğu takdirde duruşma mutlaka son söz sanığa verilerek bitecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü, dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Bu nedenle, "en son söz" sanığa verilmeyerek CYUY.nın 251. maddesine aykırı davranıldığından esası incelenmeyen hük-mün öncelikle bu usuli nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenle, diğer yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 12.10.2004 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.