Esas No: 2004/4-144
Karar No: 2004/170
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/4-144 Esas 2004/170 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2004/4-144 E., 2004/170 K.
"İçtihat Metni"
Memura görevinden dolayı yüze karşı hakaret ve sövme suçundan sanığın, TCY.nın 266/1, 269, 272, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri gereğince sonuçta 811.890.323. lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine ilişkin Altınyayla Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.4.2002 gün ve 17-20 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 6.4.2004 gün ve 4002-4443 sayı ile "…
… ayrıca yaralama eyleminden hüküm kurulmamış ise de, karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılamayacağı görüşüyle, para cezaları belirlenirken hükümden sonra yürürlüğe giren ve TCY.nın 30. maddesini değiştiren 4806 sayılı Yasanın 1. maddesi hükmünün gözetilmesi zorunluluğundan bozulmasına, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktaları tebliğnameye aykırı olarak, sonuç para cezasının 817.804.000 liraya indirilmesi biçiminde düzeltilmek" suretiyle onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığınca 30.6.2004 gün ve 98515 sayı ile;
"…
…..
Öğretmen olan mağdurun, sınıfta bulunduğu sırada memuriyet hududunu tecavüz eden sözler sarf ettiği, bu sözlerin kendilerine yönelik olup olmadığını soran öğrenciyi önce dövüşe çağırdığı, daha sonra da yakasından tutup müdür odasına götürmek istediği, sanığın dövüşmek istemediğini belirtmesi ve gitmemek için direnmesi üzerine de sanığa vurduğu, bu nedenle sanığın da mağdurun yakasından tuttuğu ve birbirlerini iteklemeye başladıkları, bu şekilde gittikleri öğretmenler odasında da sanığın mağdura vurduğu, bu eylemler sonucunda sanığın birgün, mağdurun ise iki gün alışılmış uğraşlarından kalacak şekilde yaralandıkları anlaşılmıştır.
Buna göre; sanığın, mağdurun kendisini dövüşe davet ederek yakasından tutması ve kendisine vurması nedeniyle girdiği mücadele sırasında, onun yakasından tutarak karşılıklı birbirlerini iteklemeye başlamaları ve bu şekilde gittikleri öğretmenler odasında da mağdura vurmak şeklinde kesintisiz devam eden bu eylemlerini, "tahkir" kastıyla değil "müessir fiil" kastıyla gerçekleştirdiğinin kabulü gerekir.
Bu itibarla; sanığın TCK.nun 456/4, 271/, 272. maddeleri yerine aynı Yasanın 266/1, 269, 272. maddeleriyle cezalandırılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır." gerekçeleriyle itiraz yasayoluna başvurularak, Özel Daire onama kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın TCY.nın 266/1, 269 ve 272. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilen somut olayda; Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığın eyleminin etkili eylem suçunu mu yoksa, bu suçla birlikte memuru tahkir suçunu mu oluşturduğu noktasında toplanmaktadır.
TCY.nın 266. maddesinde düzenlenen, memura görevinden dolayı huzurunda (yüze) karşı hakaret ve sövme suçunun maddi ögesi, memurun, şeref veya vakar ve haysiyetine sözle veya fiilen hakarette bulunmadır. Bu ögenin gerçekleşebilmesi için, söylenen söz ya da yapılan hareketin tahkir edici nitelikte bulunması gerekir, suçun manevi ögesi ise kasıttır, fail tahkir ettiği kimsenin memur olduğunu, ayrıca söylediği söz veya yaptığı hareketin tahkir edici nitelikte bulunduğunu bilmeli ve böyle bir harekette bulunmayı istemelidir.
TCY"nın 266, 267. ve 268. maddelerinde yazılı suçların cebir şiddet ve tehditle işlenmesi hali, 269. maddede ortak ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiş, böylece anılan maddelerde belirtilen suçların cebir, şiddet veya tehditle işlenmesi durumunda, aslında birer basit suç olan bu suçlar, bünyesinde ağırlaştırıcı neden bulunan bileşik suç haline dönüşmektedir..
Bileşik suçun her iki halinde de unsur veya ağırlaştırıcı neden olan suç, bu niteliğini aşıp bağımsız suç haline gelmedikçe bu suçtan dolayı ayrıca ceza tayin edilemez. Ancak ağırlaştırıcı neden olma niteliğini aşıp boyutları itibariyle bağımsız suç aşamasına ulaşırsa o zaman bu suçtan da ayrıca ceza tayin edilmesi gerekir.
Kullanılan cebir ve şiddetin hangi aşamada ağırlaştırıcı neden, hangi aşamada bağımsız suç oluşturacağı belirlenirken, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.6.2001 gün ve 128-130 sayılı kararında açıklandığı üzere, dikkate alınması gereken ilk husus sanığın kastıdır. Kast, her olayda eylemin niteliği gözönünde tutularak takdir edilmelidir. Hakaret ve taarruz suçunun ağırlaştırıcı nedeni olarak TCY"nın 269. maddesinde öngörülen maddi cebrin (zor, şiddet), hakaret ve taarruzu daha da şiddetlendirmeye yönelmesi, memuru aşağılayıcı ve küçültücü nitelikte olması gereklidir. Bu bakımdan 269. maddenin uygulanabilmesi için sanığın kastının da açıklanan hususlara yönelmesi gerekir. Aksi halde, failin kastı ve eylemin niteliğine göre başka suçlar oluşabilecektir. Örneğin cebir ve şiddetin; memurun görevine taalluk eden bir işi yaptırmaya veya yaptırmamaya yönelik olarak kullanılması durumunda TCY"nın 254., memurun görevini yerine getirdiği sırada direnmeye yönelik olması halinde 258., etkili eylem kastıyla kullanılması duru-munda ise 456. maddedeki suçlar oluşacaktır.
Yine dikkate alınması gereken ikinci husus ise, cebir ve şiddetin mağdur üzerinde yarattığı etkidir. Şayet, sanığın yönelttiği cebir ve şiddet nedeniyle mağdurun sağlığı bozulmuş, akli melekelerinde karışıklık oluşmuş veya mağdur cismen eza duymuşsa, kullanılan cebir ve şiddetin artık hakaret ve taarruz suçunun ağırlaştırıcı nedeni olmak niteliğini aşıp, bağımsız bir etkili eylem suçunu oluşturduğunun kabulü gerekir.
TCY.nın 271. maddesinde, "memura cismen eza verecek veya hastalığını mucip olacak müessir fiil işleyen " failler hakkında TCY"nın 456. maddesine göre verilecek cezaların belirli oranlarda arttırılması öngörülerek, etkili eylem suçuna ilişkin 456. maddenin bütününe atıf yapılmış bu şekilde, anılan maddenin 4. fıkrasında yer alan basit etkili eylem suçunu da kapsaması sağ-lanmış, bu şekilde memura hakaret ve taarruz suçunun ağırlaştırıcı nedeni olan maddi cebrin, memura cismen eza vermesi veya hastalığını gerektirmesi halinde basit şiddet ve cebir boyutunu aşacağı, artık bağımsız etkili eylem suçunu oluşturacağı öngörülmüş, bu görüş yaygın biçimde öğretide de kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tarih öğretmeni olan yakınanın sanığın da bulunduğu sınıfta, habersiz yazılı sınav yapması nedeniyle, öğrenciler tarafından boş kağıt verdikleri taktirde, disiplin kuruluna sevk edilip edilmeyeceklerinin mağdur öğretmene sorulduğu, öğretmenin vermeyeceğini söylemesi üzerine sınıfça boş kağıt verildiği, bunun üzerine mağdur öğretmenin, sınıftakilere bir takım, uygunsuz ve icapsız sözlerle nasihatte bulunup, bir daha üst kata çıkmamaları, üst katta bulunan kız öğrencileri rahatsız etmemelerini söylemesi, sanığı ve bir diğer arkadaşını, kılık kıyafeti konusunda uyarması üzerine, sanığın bunun yıl sonu da var dediği, bunun üzerine mağdurun sanığı öğretmenler odasına götürmek istediği, karşılıklı birbirlerinin yakasından tutarak itişip kakıştıkları, öğretmenler odasına gitmemek için direnen sanığın elindeki kalemle mağdur öğretmenin kulağına vurup, 2 gün iş ve güçten kalacak şekilde yaralanmasına neden olduğu, eylemlerinin memura şerefine fiilen taarruz suçu ile birlikte etkili eylem suçunu oluşturduğu, ancak Yerel Mahkemece tüm eylemlerin cebir ve şiddetle gerçekleştirilen tek tahkir suçunu oluşturduğu kabul edilerek uygulama yapıldığı, hükmün sanık tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 9.7.2002 gün ve 4-158/289 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, temyiz davasının yalnız sanık veya onun yararına olarak C.Savcısı ya da CYUY.nın 291. madde-sinde açıklanan kişiler tarafından açılması veya hükmün kendiliğinden temyize tâbi olması hallerinde, Yargıtayca suç niteliğinde yanılgıya düşüldüğü saptandığında cezanın tür ve miktarı yönünden kazanılmış hak saklı kalmak koşuluyla hüküm bozulacaktır. Bunun dışında eylemin birden fazla suç teşkil etmesi, ağırlatıcı neden uygulanmaması gibi hallerin bulunması durumunda ise yol göstermek, uygulamada birliği sağlamak için eleştiri ile yetinilmesi gerekmektedir.
Somut olayda sanık lehine temyiz davası açıldığından, Özel Dairece, sanığın eyleminin iki ayrı suç teşkil ettiğine ilişkin eleştiri ile yetinmesi isabetlidir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığının eylemin yalnızca etkili eylem suçunu oluşturduğuna ilişkin itirazı yerinde olmayıp reddine karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 21.09.2004 günü oybirliği ile karar verildi.