"İçtihat Metni"
Görevi savsama suçundan sanık Nazire E......."in beraatına ilişkin İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesince 05.11.2001 gün ve 1223-1605 sayı ile verilen kararın o yer C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 25.12.2002 gün ve 16374-19233 sayı ile;
"Mahalle muhtarı olan sanığın, ilgililerce istendiğinde verilmek üzere muhtarlık mührü ile mühürleyip imzaladığı boş ikametgah belgelerini çalışanlarına teslim etmek biçimindeki oluşa uy-gun olarak kabul edilen eylemlerinin TCY.nın 240 ve 80. maddelerine uyduğu düşünülmeden be-raatine karar verilmesi," isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, bozmadan sonra yapılan yargılamada muhbir Rıza K....."un davaya katılma talebinin, sanığa yüklenen suçun niteliğine ve olayın oluşuna göre katılan sıfatı kazanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle reddine karar vermiş, 07.10.2003 gün ve 199-774 sayı ile;
"Mahalle muhtarı olarak görev yapan sanığın görev icabı sürekli bir şekilde makamında otu-ran bir kişi olmayıp günün belli saatlerinde bürosunu açıp mahalle sakinlerine ihtiyaçları olduğu hallerde ikametgah belgesi vermek, mahalleye yeni gelen şahısları mahalle kütüğüne kaydetmek, resmi evrak varsa örneklerini vermek, göreviyle çalışmaktadır.
Sanığımızda bu görevleri ifa ettiği sırada herhangi bir şahsın aleyhine bir durum yaratmayacak ve doğru olduğu anlaşılan ilmuhaberleri önceden imzalayıp vermiş olmasıyla görevini aksattığı veya kötüye kullandığı kabul edilebilir bir nitelendirme değildir. Bunun aksine sanığın vatandaşların işlerini aksatmamak ve kayıtlara uygun olmak kaydı ile de gelen şahıslara yine ma-halle idaresinde görevli bulunan azalar tarafından kullanılmak üzere belgeler bırakmış olması karşısında görevi ihmali veya kötüye kullanılmasından bahis etmek de mümkün değildir" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da o yer C.Savcısı ile yakınan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "ret ve bozma" istekli, 21.06.2004 günlü tebliğnamesiyle Birinci Baş-kanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen dosya içeriğine göre;
Yakınan Rıza K....."un, ihbarda bulunduğu için sanık tarafından hakkında manevi tazminat davası açılmış olduğundan bahisle davaya katılma isteğinde bulunduğu anlaşılmakla, suçtan doğrudan doğruya zarar görmediğinden bu isteğinin CYUY.nın 365 ve takip eden maddeleri uyarınca reddine karar verilmesinin yasa ve usule uygun olduğu ve yakınanın hükmü temyiz etme yetkisi de bulunmadığı anlaşılmakla, yakınan vekilinin temyiz isteğinin CYUY.nın 317. maddesi uyarınca reddine, tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi. O yer C.Savcısının temyiz isteği ile sınırlı olarak yapılan incelemede;
Bozmadan sonra yapılan yargılamada 07.10.2003 günlü oturumda, sanıktan bozmaya karşı diyeceklerinin sorulduğu, sonra yakınan vekiline söz verildiği ve daha sonra da iddia makamından bozma kararı ve davaya katılma istemi konularındaki görüşü sorularak duruşmanın bitirildiği, hazır bulunan sanığa söz verilmeden direnmeye ilişkin hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
CYUY.nın 251. maddesi uyarınca "....en son söz sanığındır." Maddenin son fıkrasında ise, "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilave edecek bir şey olup olmadığı sanığa sorulur." hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katıldığı takdirde duruşma mutlaka sanığın son sözü ile bitecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyul-maması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen ge-çerlidir. Çünkü, dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Bu nedenle, "en son söz" sanığa verilmeyerek CYUY.nın 251. maddesine aykırı davranıldığından esası incelenmeyen hükmün ön-celikle bu usuli nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle diğer yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün öncelikle açıklanan usul yanılgısı nedeniyle BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 06.07.2004 günü tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.