"İçtihat Metni"
Görevinden dolayı memura sövme suçundan sanığın beraetine ilişkin Fethiye 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.9.2001 gün ve 772-687 sayılı hüküm, katılan tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 24.12.2002 gün ve 16281-19074 sayı ile;
"Sanığın, İmar Yasasına ilişkin belediye imar müdürlüğünce gerçekleştirilen işlemler nedeniyle bölge idare mahkemesine yönelik dilekçede davalı belediye avukatı katılanı, sanığın anlaşmazlık konusu taşınmazını, komşusu Bahattin K...... ile anlaşıp "peşkeş çekmek" ve "bizans oyunları çevirmek"le suçlaması eylemlerinin iddia sınırını aşıp katılanı küçük düşürücü niteliğe ulaştığı gözetilmeden beraate hükmolunması," isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 10.6.2003 gün ve 152-463 sayı ile, "sanığın Belediye"nin eylemlerine karşı iptal istemi ile açmış olduğu 09.02.2000 tarihli dava dilekçesinde genel olarak bir takım uygulamaları eleştirdiği, belirli bir şahsı hedef alan ve o kişiye yönelik hakaret oluşturan bir ifa-dede bulunmadığı, Belediye avukatının isminin hiç geçmediği, sadece bir yerde "belediye avu-katının karşı tarafla anlaşıp Aydın İdare Mahkemesi kararı doğrultusunda yeniden uygulama ya-pıldığının belirtildiği" eylemin taşkın yakınma şeklinde değerlendirilmesi gerektiği" gerek-çeleriyle ilk hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de katılan tarafından temyizi üzerine, dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 21.06.2004 gün ve 182586 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Görevinden dolayı memura sövme suçundan sanığın beraetine karar verilen olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, eylemin eleştiri sınırlarını aşıp aşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosyada;
Yerel Mahkemece, direnme hükmünün verildiği 10.06.2003 tarihli oturumda, sanıktan ve C.Savcısından diyecekleri sorulup direnme kararı verildikten sonra yeniden sırasıyla C.Savcısı, sanık ve katılana söz verilerek, en son söz sanığa verilmeyip başkaca bir işlem yapılmadan yargı-lamaya son verildiği görülmektedir.
CYUY.nın 251. maddesi uyarınca "....en son söz sanığındır." Maddenin son fıkrasında ise, "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilave edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur." hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katılmış olduğu tak-dirde duruşma mutlaka son söz sanığa verilerek bitecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik ka-rarlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı bu-yurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü, dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Bu nedenle, "en son söz" sanığa verilmeyerek CYUY.nın 251. maddesine aykırı davranıldığından esası incelenmeyen hükmün öncelikle bu usuli nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenle, diğer yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 06.07.2004 günü tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.