Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/12166 Esas 2022/20309 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/12166
Karar No: 2022/20309
Karar Tarihi: 19.10.2022

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/12166 Esas 2022/20309 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2022/12166 E.  ,  2022/20309 K.

    "İçtihat Metni"

    KARAR

    Çevrenin kasten kirletilmesi suçundan sanıklar ..., ..., ... hakkında yapılan yargılama sonunda, sanıkların mahkumiyetlerine dair ... Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 10/07/2019 tarih ve 2015/26 E., 2019/382 sayılı kararın, sanıklar müdafileri tarafından temyizi üzerine,
    Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 09/06/2022 tarih ve 2021/34332 E., 2022/14826 sayılı kararıyla;
    "Yerel Mahkemece bozma üzerine verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    I- Genel İlkeler:
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56/1. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasada yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 3/a maddesinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup, alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde, Kanunun amaçlarından birisi olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanunun 181 ilâ 184. maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır.
    Türk Ceza Kanununun 181. maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır.
    Fıkrada sözü edilen “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali; 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu gibi kanunların, kapsadıkları alanlarla ilgili olarak “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsedikleri düzenlemelere dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecek olan, arıtma, depolama, imha etme, taşıma, koruma, alıcı ortama verme, uzaklaştırma gibi hususlar bakımından öngörülen yükümlülüklere aykırı davranmayı ifade etmektedir.
    “Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
    “Her türlü atık ve artık çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
    Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.”
    Yine aynı Kanunun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ile bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan artık ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir.
    Türk Ceza Kanununun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181/1, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182/1 ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddelerinde suçun unsuru olarak yer verilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten kirletilmesi, kanunda tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali TCK'nın 181. maddesinin 3. fıkrasında, bunların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması ise aynı maddenin 4. fıkrasında cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir.
    II – Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler:
    2872 sayılı Kanunun ek 1/a maddesi “Toprağın korunmasına ve kirliliğinin önlenmesine, giderilmesine ilişkin usûl ve esaslar ilgili kuruluşların görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” hükmünü içermektedir. Aynı Kanun’un 20. maddesinin (j) bendine göre Kanunda ve yönetmelikte öngörülen yasaklara veya standartlara aykırı olarak veya gerekli önlemleri almadan atıkları toprağa vermek yaptırım gerektiren bir eylem olarak tanımlanmıştır.
    Alıcı ortam olan toprağın kirlenmesinin önlenmesi, kirliliğin giderilmesi, arıtma çamurlarının ve kompostun toprakta kullanımında gerekli tedbirlerin alınması esaslarını sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde ortaya koymak amacıyla önce 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddesine istinaden 31.05.2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. 08.06.2010 tarihinde ise aynı amaçlar için bu kez 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ek 1/a maddesine dayanılarak Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik kabul edilerek uygulamaya konulmuş ve 2005 tarihli Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
    2005 tarihli Yönetmeliğin 7/a, 2010 tarihli Yönetmeliğin ise 6/b maddesiyle, genel ilke olarak her türlü atık ve artığın, Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatta belirlenen standart ve yöntemlere aykırı olarak ve toprağa zarar verecek şekilde, doğrudan veya dolaylı biçimde toprağa verilmesi, depolanması gibi faaliyetlerde bulunmak yasaklanmıştır.
    Her iki Yönetmelik de, “Tanımlar” kenar başlıklı 4. maddelerinde atık tanımı yapmak suretiyle, toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atıkların neler olduğunu belirlemiştir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, bu iki Yönetmeliğin, atıkların çeşitlendirilmesi ve sınıflandırılmasına ilişkin düzenlemelerinde farklılıklar bulunmaktadır.
    Bu bağlamda;
    A) 2005 tarihli Yönetmelik, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 3., Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 3., Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 4., Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 4. maddelerinde atık olarak tanımlanmış unsurları toprak kirliliğine neden olacak atıklar olarak kabul etmiştir.
    B) 2010 tarihli Yönetmelik ise “Tanımlar” kenar başlıklı 4. maddenin;
    a) 4/(b) bendindeki düzenleme ile 05.07.2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin EK-1’inde yer alan sınıflardaki maddeleri,
    b) 4/(n) bendindeki düzenleme ile kendi ekindeki Ek-1 listesinde yer verilen maddeleri,
    c) 4/(z/ğğ) bendindeki düzenleme ile Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin Ek IV listesinde (A) ve (M) ile işaretlenmiş atıklarla, Ek-III/B’de yer alan eşik konsantrastyonu üzerinde değere sahip olan atıkları,
    d) 4/(z/hh) bendindeki düzenleme ile Tehlikeli Maddelerin ve Müstahzarların Sınıflandırılması, Ambalajlanması ve Etiketlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasının (II) bendinde tanımlanan tehlikeli maddeler ve müstahzarlar ile Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 3. maddesinde yer alan tehlikeli maddeler tanımına giren tüm maddeleri,
    Toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali olan atık olarak kabul etmiş, (u) bendindeki düzenleme ile de kendi eklerinden olan Ek-2 Tablo 2’de yer alan faaliyetleri potansiyel kirletici faaliyetler olarak belirlemiştir.
    2005 tarihli Yönetmeliğin 4. maddesinde stabilize arıtma çamurunun; “Fermente edilebilirliğini ve kullanımından kaynaklanan sağlık tehlikelerini önemli ölçüde azaltmak üzere, biyolojik, kimyasal ya da ısıl işlemden, uzun süreli depolama ya da diğer uygun işlemlerden geçirilmiş arıtma çamurları” olduğu ifade edilmiş, 10 ilâ 13. maddelerinde bunların toprakta kullanım koşulları belirlenmiştir. Yine 4. maddedeki tanımlamaya göre “ham çamur”; “evsel ya da kentsel atıksuları işleyen arıtma tesislerinden ve evsel ve kentsel atıksulara benzeyen bileşimdeki atık suları arıtan diğer arıtma tesislerinden gelen arıtma çamurlar, fosseptik tanklarından ve evsel ya da kentsel atıksuları arıtmak için kullanılan diğer tesislerden gelen arıtma çamurlar ve bunların dışındaki diğer arıtma tesislerinden gelen arıtma çamurları” olup, bunların toprakta kullanımı da 12. maddedeki düzenleme ile yasaklanmıştır.
    Doğrudan toprağın korunmasına ve kirliliğinin önlenmesine hizmet eden bu yönetmeliklerin yanısıra, “atıkların oluşumundan bertarafına kadar çevre ve insan sağlığına zarar vermeden yönetimlerinin sağlanmasına yönelik esasları” belirleyen 2008 tarihli Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik ile “Her türlü atık ve artığın çevreye zarar verecek şekilde doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama verilmesi, depolanması, taşınması vb faaliyetleri düzenleyen” 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin de toprak kirliliğine ilişkin yasaklamalarına değinmek gerekir.
    05.07.2008 tarihinden itibaren yürürlükte olan Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 4/a ve 6. maddelerine göre, Yönetmeliğin EK-I listesinde yer alan sınıflandırılmış atıkların, toprağa, denizlere, göllere, akarsulara ve benzeri alıcı ortamlara dökülmesi, dolgu yapılması yasaktır. Anılan Yönetmeliğin EK-I listesinde yer alan sınıflandırılmış atıklar, 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin 4/b maddesinde de toprağı kirleten/kirletme ihtimali bulunan atık olarak benimsenmiştir. Dolayısıyla 05.07.2008 tarihinden itibaren Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin EK-I listesinde yer verilen atıklar, toprağı kirleten/kirletme ihtimali bulunan atıklar olarak kabul edilmelidir.
    Öte yandan, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliğinin 18. maddesi, “evsel ve evsel nitelikli endüstriyel atık suların, fiziksel, kimyasal ve biyolojik işlemleri sonucunda ortaya çıkan, suyu alınmış, kurutulmuş çamuru” ifade eden ve katı atık sınıfında kabul edilen “arıtma çamurunun”, denizlere, göllere ve benzeri alıcı ortamlara, caddelere, ormanlara ve çevrenin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olacak yerlere dökülmesini yasaklamıştır.
    Görüleceği üzere; toprak kirliliğine ilişkin 2005 ve 2010 tarihli yönetmeliklerin her ikisi de, Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatta belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan her türlü atık ve artığın doğrudan toprağa verilmesini yasaklamakla birlikte, toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atıkların çeşitlendirilmesi ve sınıflandırılması hususunda farklı düzenlemelere yer vermiştir.
    Bu durumda, alıcı ortamlardan toprağa verilmesi suç oluşturacak olan atığın, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında bulunması;
    A) 2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nin yürürlüğe girme tarihi olan 31.05.2005 ile Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin yürürlüğe girme tarihi olan 05.07.2008 tarihleri arasında gerçekleşen eylemler bakımından 2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinin 4. maddesinde diğer Yönetmeliklere atıf suretiyle belirlenen atıklardan olması,
    B) Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 05.07.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi, 2010 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin anılan yönetmeliğe yollama yapmış olması ve 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe girmesi dikkate alındığında 05.07.2008 ile 08.06.2010 tarihleri arasında işlenen eylemler yönünden Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin Ek-1 listesinde belirtilen atık türlerinden olması,
    C) 2010 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmeliğin 08.06.2010 tarihinde yürürlüğe girmesi, önceki yönetmeliklerden farklı olarak toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atık gruplarını oluşturması nedeniyle de 08.06.2010 tarihinden sonra işlenen suçlar bakımından, 4/b maddesinde bahsedilen kirletici unsurlara ilaveten, atığın;
    - (n) bendi ile kendi ekindeki Ek-1’de tablo halinde gösterilen jenerik kirletici sınır değerlerini aşması,
    - z/ğğ, z/hh bentlerinde ise Atık Yönetimi Genel Esaslarına ilişkin Yönetmeliğin Ek IV listesinde (A) ve (M) ile işaretlenmiş madde veya atıklardan olup, aynı zamanda Ek-III/B’de yer alan eşik konsantrasyonu üzerinde değere sahip olması,
    -Tehlikeli Maddelerin ve Müstahzarların Sınıflandırılması, Ambalajlanması ve Etiketlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasının (II) bendinde tanımlanan tehlikeli maddeler ve müstahzarlar kapsamında bulunması,
    - Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 3. maddesinde tanımlanan tehlikeli maddelerden olması,
    Gerekmektedir. Farklı tarihlerde farklı atık listeleri benimsenmiş olması karşısında, zaman bakımından uygulama ilkesinin zorunlu sonucu olarak bir önceki yönetmelikte toprağı kirlettiği, kirletme ihtimali taşıdığı kabul edilen atığa, bir sonraki yönetmelikte de yer verilmiş olmalıdır.
    Somut olaydaki atığın, alıcı ortam olan toprağa bırakıldığı tarihe göre tabi olduğu yönetmelik belirlenerek, ilgili yönetmeliğin hangi maddesinde veya ekinde bahsedilen atık kapsamına girdiği Yargıtay denetimine olanak sağlayacak şekilde açıkça belirlenmelidir.
    III - Yargılamaya Konu Olay:
    Sanıkların ... Beldesi'nde faaliyet gösteren ilaç fabrikasında işletme sonucu oluşan atıkların 2000 adet çuval ve 640 varil içerisinde ... ve ... Dere Yatağı mevkiinde toprağa gömülmesini sağlayarak çevreyi kasten kirlettikleri iddia edilmiştir. ... Ağır Ceza Mahkemesi’nin 12/12/2006 tarihli kararı ile sanıkların beraatlerine karar verilmiş, O Yer Cumhuriyet Savcısı ve katılan vekilinin temyizi neticesinde Dairemizin 08/12/2014 tarih 2013/23903 esas 2014/35886 sayılı kararı ile atıkların mevzuat ve yönetmelikler kapsamında toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atık sınıfında olup olmadığı, kalıcı özellik gösterip göstermediği ve tüm üretim ve madde alım belgeleri tahkik edilerek suça konu atıkların ilgili ilaç fabrikasına ait olup olmadığı hususlarında rapor alınması, alınacak bilirkişi raporunda belirtilen bilgi ve saptamalar üzerine, gerektiğinde dosya ... MAM’a gönderilerek, atıkların TCK’nın 181/4. fıkrasında bahsedilen “insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek” nitelikte olup olmadığının sorulması, atığın TCK'nın 181/1. madde ve fıkrası kapsamında ise, anılan fıkranın 12.10.2006 tarihinde yürürlüğe girmesi ve suça konu atıkların da bundan önce 27.03.2006 tarihinde bulunması nedeniyle çevre bakımından vaki tehlike olasılığı (netice) suçun ihdasından önce ortadan kalktığından, eylemin suç oluşturmayacağı ancak atığın Kanun'un 181/4. madde ve fıkrasında öngörülen atıklardan olması halinde ise, anılan fıkranın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi ve sanıkların eylemlerinden kaynaklanabilecek tehlikeyi veya zararlı neticeyi önleme yükümlülüklerinin bu tarih itibariyle doğması ve sanıkların her birinin suça konu atıkların alıcı ortam olan toprağa verilmesine ilişkin eylem ve sorumlulukları ayrı ayrı değerlendirilmesi ve davanın sanık ...'in ihbarı üzerine açılmış olması karşısında, ayrıca bu sanık yönünden TCK'nın 38/3. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinden bahisle bozularak dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada; farmakoloji, adli kimya, biyomedikal çevre mühendisi, polimer kimya mühendisi ve toprak biyolojisi alanlarında uzman öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetine dosyanın tevdi edildiği ve atıkların yukarıda yer verilen mevzuat ve yönetmelikler kapsamında toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atık sınıfında olduğu, kalıcı özellik gösterdiği ve söz konusu atıkların bir kısmının dava edilen ilaç fabrikasına ait olması ihtimalinin oldukça yüksek olduğuna dair tespitin yapıldığı, ayrıca dosyanın ... MAM’a gönderilerek, atıkların TCK’nın 181/4. fıkrasında bahsedilen “insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek” nitelikte olduğu tespit edilmiştir.
    Sanıklardan ...'ın ... isimli şirketin genel müdürü, sanık ...’ın aynı şirkette üretim şefi ve sanık ...'in arıtma sorumlusu olarak görev yaptığı, sanık ... ve temyiz dışı sanıklar ..., ..., ve ...’nun şirketin daimi çalışanları olmadıkları, sanık ...’nin ... firması ile götürü ücret karşılığında taşıma işi nedeni ile anlaştığı, sanık ...’in şoför olduğu ve sanık ...’nin talebi üzerine götürü ücret ile taşıma işini kabul ettiği, ...’nun kamyonun sahibi olduğu ve sanık ...’ın ... kum ocaklarında bekçilik yaptığı anlaşılmıştır.
    Yukarıdaki açıklamalar ve dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, atıkların 04.07.2004 ila 25.03.2005 tarihleri arasında taşınarak alıcı ortama (toprağa) verildiği ve atıkların TCK’nın 181/4. madde ve fıkrasında öngörülen atıklardan olduğu ancak sanıkların her birinin suça konu atıkların alıcı ortam olan toprağa verilmesine ilişkin eylem ve sorumluluklarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği;
    Söz konusu atıkların ... firmasına ait olduğu ve sanıklardan ...’ın ... isimli şirketin genel müdürü, sanık ...’ın aynı şirkette üretim şefi ve sanık ...'in arıtma sorumlusu olarak görev yaptığı, bu nedenle atıkların alıcı ortam olan toprağa verilmesi ve bu eylemden kaynaklanabilecek tehlikeyi veya zararlı neticeyi önleme yükümlülüklerinin söz konusu fıkranın yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihi itibari ile devam ettiği ve atılı suçun neticesi harekete bitişik suçlardan da olmadığı, sanıkların ... Beldesi'nde faaliyet gösteren ilaç fabrikasında işletme sonucu oluşan atıkların 2000 adet çuval ve 640 varil içerisinde ... ve ... Dere Yatağı mevkiinde toprağa gömülmesini sağlayarak çevreyi kasten kirlettikleri anlaşılmıştır.
    Sanık ... ve temyiz dışı sanıklar ..., ..., ve ...’nun şirketin daimi çalışanları olmadıkları sanık ...’nin ... firması ile götürü ücret karşılığında taşıma işi nedeni ile anlaştığı, sanık ...’in şoför olduğu ve sanık ...’nin talebi üzerine götürü ücret ile taşıma işini kabul ettiği, ...’nun kamyonun sahibi olduğu ve sanık ...’ın ... kum ocaklarında bekçilik yaptığı bu nedenle bahse konu firma ile bağlantısı olmayan sanıkların zararlı neticeyi önleme yükümlülüklerinin olduğundan söz edilemeyeceği, bu sanıklar yönünden suç tarihinin icari nitelikte olan atıkların variller içinde toprağa gömülmesi olduğu ve atıklar alıcı ortam olan toğrağa yasal düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce bırakılması sebebi ile suçun oluşmadığının anlaşılması karşısında; sanıkların beraatine karar verilmesi gerekirken, mahkumiyetlerine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
    IV – Sonuç ve Karar
    1-Sanıklar ..., ... ve ...’a yükletilen çevrenin kasten kirletilmesi eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
    Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
    Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
    Anlaşıldığından, sanıklar ..., ... ve ... müdafisinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak oy çokluğuyla TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,” karar verilmiştir.
    Karşı oy gerekçesi ise:
    “Sanıkların ... Beldesi'nde faaliyet gösteren ilaç fabrikasında işletme sonucu oluşan atıkların 2000 adet çuval ve 640 varil içerisinde ... ve ... Dere Yatağı mevkiinde toprağa gömülmesini sağlayarak çevreyi kasten kirlettikleri iddiası ile açılan kamu davasında sanıklar hakkında ... Ağır Ceza Mahkemesi 12/12/2006 tarih 2006/260 (E) ve 2006/653 (K) sayılı ilamı ile beraat kararı verilmiş; Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin 08/12/2014 tarih 2013/23903 E. 2014/35886 K. sayılı ilamı ile hükümlerin eksik inceleme nedeni ile bozulmasına karar verilmesi üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda sanıklar ..., ..., ..., ..., ve temyiz dışı sanıklar ... ve ... hakkında mahkumiyet kararları verilmiş bu karar Dairemizce sanıklar ..., ... ve ... yönünden çoğunluk görüşü ile onanmış, sanık ... hakkında ise temyiz etmeyen diğer sanıklar ... ve ...’a da sirayet ettirilmesi suretiyle oybirliği ile bozulmasına karar verilmiştir.
    Çevrenin kasten kirletilmesi suçunu düzenleyen 5237 Sayılı TCK 181 maddesinde;
    "(1) İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza iki katı kadar artırılır.
    (4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
    (5) Bu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkrasındaki fiillerden dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur"şeklinde düzenleme mevcuttur.
    TCK 181/1 de düzenlenen suçun oluşması için atık veya atıkların alıcı ortam olan havaya suya ve toprağa ilgili kanunlarda belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde verilmesi gerekir.
    Suçun oluşumu için atık ve atıkların teknik usullere aykırı olarak çevreye verilmesi tek başına yeterli olmayıp bu atık veya atıkların aynı zamanda çevreye zarar verecek şekilde alıcı ortama verilmesi gerekir.Yani teknik usullere aykırı olarak verilen atık veya atıkların çevreye zarar verecek nitelikte boyutta ve elverişlilikte olması ve atık veya atıkların çevresel değerleri somut bir biçimde tehlikeye sokması gerekir; suçun oluşumu için zararın oluşumu aranmaz
    TCK 181/4 de; TCK 181/1 ve 181/2 de düzenlenen fiillerin insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların ve bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya atıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde cezanın artırılacağı öngörülmüştür.
    Bu nitelikli hal için atık veya atıkların maddede bahsedilen niteliklere sahip olması gerekir şayet atık veya atıklar maddede belirtilen niteliklere sahip değilse ve diğer koşullar oluşmuş ise fail TCK 181/1 veya TCK 181/2 de yer alan suçun temel şekli ile cezalandırılır.
    Nitelikli halin uygulanabilmesi için maddede öngörülen sonuçların ortaya çıkması aranmaz; atıkların sayılan niteliklere sahip olması aranır. Şayet sonuçlar ortaya çıktığında başka bir suç oluşuyorsa fail hakkında farklı neviden fikri içtima hükümleri uygulanmalıdır.
    TCK 181/4 maddesinden sorumluluğun doğabilmesi için failin çevreye atılan atık veya atıkların fıkrada belirtilen niteliğe sahip olduğunu bilmesi gerekir
    5237 sayılı TCK'nın 181 ile ilk çevre suçu olarak çevrenin kasten kirletilmesi düzenlenmiştir.Aynı Kanun'un 344. maddesindeki düzenleme gereği TCK'nın 181 maddesinin 1. Fıkrası Resmi Gazetede yayım tarihi olan 12/10/2004 tarihinden itibaren 2 yıl sonra yani 12/10/2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir bu nedenle bu tarihten önce işlenen ve TCK'nın 181 kapsamına giren eylemler suç oluşturmayacak söz konusu eylemler şartları var ise 2872 sayılı Çevre Kanunu'na göre işlem görecektir. Maddenin diğer fıkralarında düzenlenen haller için ise yürürlük tarihi 1 haziran 2005 tir.
    TCK 181 düzenlenen madde metnindeki ilgili kanunlar ibaresinden; ilgili kanunlar ve bu kanunlara dayanarak çıkartılan yönetmelikler ve diğer yazılı düzenlemeler anlaşılmalıdır.
    Anayasamızın 38. maddesinde "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez" şeklinde de ifade edilen evrensel nitelikteki "kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi,
    5237 sayılı TCK'nın 2. maddesinde "(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz" olarak belirtilmiştir.
    Somut olayda; dava konusu atıkların 04/07/2004 ila 25/03/2005 tarihleri arasında taşınarak alıcı ortama (toprağa) verildiği ve sanık ...'in ihbarı neticesinde 27.03.2006 tarihi ve sonrasında gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında atık dolu varillerin bulunduğu, yapılan bilirkişi incelemeleri ile bu atıkların TCK'nın 181/4. maddesinde düzenlenen insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların ve bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olduğu anlaşılmıştır.
    TCK 181/4 maddesinin yürürlük tarihi yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere 1 Haziran 2005 tir. Bu tarihten önce gerçekleşen eylemlerin TCK 181/4 kapsamında değerlendirilerek cezalandırılması suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırılık oluşturacaktır. Zira madde metninden; atık veya atıkların alıcı ortam olan havaya, suya ve toprağa ilgili kanunlarda belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde verilmesinin yeterli olduğu suçun oluşması için zararın aranmadığı ayrıca kanuni düzenleme ile sanıklara eylemlerinden doğabilecek tehlikeyi veya zararlı neticeyi engelleme yükümlülüğünün getirilmediği; sanıklara bu yükümlülüğün getirilmesinin suç teorisine ve suçta ve cezada kanunilik ilkesine açıkça aykırılık oluşturacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle dava konusu olayda suç tarihinin son taşıma işlemi olan 25/03/2005 olduğu ve anılan kanuni düzenlemenin bu tarihte yürürlükte olmadığı ve sanıkların eylemlerinin TCK 181/4 kapsamında suç oluşturmaması ve sanıkların kanundan kaynaklanan önleme yükümlülüklerinin bulunmaması nedeniyle; sanıklar ..., ... ve ... yönünden mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.”şeklinde belirtilmiştir.
    İTİRAZ NEDENLERİ :
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 12/09/2022 tarih ve 2022/12166 sayılı yazısıyla; İtiraza konu uyuşmazlık; yargılamaya konu TCK nın 181/4. madde kapsamında kalan çevreyi kasten kirletme suçunun, ani suç mu yoksa kesintisiz suç mu olduğunun belirlenmesine ve bu belirlemeye göre sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi gerekip gerekmediğinin tespitine yöneliktir.
    Sanıklar ..., ..., ... hakkında Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 09/06/2022 tarihli ve 2021/34332 esas, 2022/14826 karar sayılı onama ilamında:
    ".... Sanıkların ... Beldesi'nde faaliyet gösteren ilaç fabrikasında işletme sonucu oluşan atıkların 2000 adet çuval ve 640 varil içerisinde ... ve ... Dere Yatağı mevkiinde toprağa gömülmesini sağlayarak çevreyi kasten kirlettikleri iddia edilmiştir. ... Ağır Ceza Mahkemesi’nin 12/12/2006 tarihli kararı ile sanıkların beraatlerine karar verilmiş, O Yer Cumhuriyet Savcısı ve katılan vekilinin temyizi neticesinde Dairemizin 08/12/2014 tarih 2013/23903 esas 2014/35886 sayılı kararı ile atıkların mevzuat ve yönetmelikler kapsamında toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atık sınıfında olup olmadığı, kalıcı özellik gösterip göstermediği ve tüm üretim ve madde alım belgeleri tahkik edilerek suça konu atıkların ilgili ilaç fabrikasına ait olup olmadığı hususlarında rapor alınması, alınacak bilirkişi raporunda belirtilen bilgi ve saptamalar üzerine, gerektiğinde dosya ... MAM’a gönderilerek, atıkların TCK’nın 181/4. fıkrasında bahsedilen “insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek” nitelikte olup olmadığının sorulması, atığın TCK'nın 181/1. madde ve fıkrası kapsamında ise, anılan fıkranın 12.10.2006 tarihinde yürürlüğe girmesi ve suça konu atıkların da bundan önce 27.03.2006 tarihinde bulunması nedeniyle çevre bakımından vaki tehlike olasılığı (netice) suçun ihdasından önce ortadan kalktığından, eylemin suç oluşturmayacağı ancak atığın Kanun'un 181/4. madde ve fıkrasında öngörülen atıklardan olması halinde ise, anılan fıkranın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi ve sanıkların eylemlerinden kaynaklanabilecek tehlikeyi veya zararlı neticeyi önleme yükümlülüklerinin bu tarih itibariyle doğması ve sanıkların her birinin suça konu atıkların alıcı ortam olan toprağa verilmesine ilişkin eylem ve sorumlulukları ayrı ayrı değerlendirilmesi ve davanın sanık ...'in ihbarı üzerine açılmış olması karşısında, ayrıca bu sanık yönünden TCK'nın 38/3. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinden bahisle bozularak dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada; farmakoloji, adli kimya, biyomedikal çevre mühendisi, polimer kimya mühendisi ve toprak biyolojisi alanlarında uzman öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetine dosyanın tevdi edildiği ve atıkların yukarıda yer verilen mevzuat ve yönetmelikler kapsamında toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atık sınıfında olduğu, kalıcı özellik gösterdiği ve söz konusu atıkların bir kısmının dava edilen ilaç fabrikasına ait olması ihtimalinin oldukça yüksek olduğuna dair tespitin yapıldığı, ayrıca dosyanın ... MAM’a gönderilerek, atıkların TCK’nın 181/4. fıkrasında bahsedilen “insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek” nitelikte olduğu tespit edilmiştir.
    Sanıklardan ...'ın ... isimli şirketin genel müdürü, sanık ...’ın aynı şirkette üretim şefi ve sanık ...'in arıtma sorumlusu olarak görev yaptığı, sanık ... ve temyiz dışı sanıklar ..., ..., ve ...’nun şirketin daimi çalışanları olmadıkları, sanık ...’nin ... firması ile götürü ücret karşılığında taşıma işi nedeni ile anlaştığı, sanık ...’in şoför olduğu ve sanık ...’nin talebi üzerine götürü ücret ile taşıma işini kabul ettiği, ...’nun kamyonun sahibi olduğu ve sanık ...’ın ... Kum Ocakları'nda bekçilik yaptığı anlaşılmıştır.
    Yukarıdaki açıklamalar ve dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, atıkların 04.07.2004 ila 25.03.2005 tarihleri arasında taşınarak alıcı ortama (toprağa) verildiği ve atıkların TCK’nın 181/4. madde ve fıkrasında öngörülen atıklardan olduğu ancak sanıkların her birinin suça konu atıkların alıcı ortam olan toprağa verilmesine ilişkin eylem ve sorumlulukları ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği;
    Söz konusu atıkların ... firmasına ait olduğu ve sanıklardan ...’ın ... isimli şirketin genel müdürü, sanık ...’ın aynı şirkette üretim şefi ve sanık ...'in arıtma sorumlusu olarak görev yaptığı bu nedenle atıkların alıcı ortam olan toprağa verilmesi ve bu eylemden kaynaklanabilecek tehlikeyi veya zararlı neticeyi önleme yükümlülüklerinin söz konusu fıkranın yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihi itibari ile devam ettiği ve atılı suçun neticesi harekete bitişik suçlardan da olmadığı, sanıkların ... Beldesi'nde faaliyet gösteren ilaç fabrikasında işletme sonucu oluşan atıkların 2000 adet çuval ve 640 varil içerisinde ... ve ... Dere Yatağı mevkiinde toprağa gömülmesini sağlayarak çevreyi kasten kirlettikleri anlaşılmıştır.
    .... Sanıklar ..., ... ve ...’a yükletilen çevrenin kasten kirletilmesi eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
    Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,
    Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
    Anlaşıldığından, sanıklar ..., ... ve ... müdafisinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak oy çokluğuyla TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, karar verilmiştir.
    Çevrenin kasten kirletilmesi suçunu düzenleyen 5237 Sayılı TCK 181 maddesinde;
    "(1) İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza iki katı kadar artırılır.
    (4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
    (5) Bu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkrasındaki fiillerden dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur"şeklinde düzenleme mevcuttur.
    TCK 181/1 de düzenlenen suçun oluşması için atık veya atıkların alıcı ortam olan havaya suya ve toprağa ilgili kanunlarda belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde verilmesi gerekir.
    Suçun oluşumu için atık ve atıkların teknik usullere aykırı olarak çevreye verilmesi tek başına yeterli olmayıp bu atık veya atıkların aynı zamanda çevreye zarar verecek şekilde alıcı ortama verilmesi gerekir.Yani teknik usullere aykırı olarak verilen atık veya atıkların çevreye zarar verecek nitelikte boyutta ve elverişlilikte olması ve atık veya atıkların çevresel değerleri somut bir biçimde tehlikeye sokması gerekir; suçun oluşumu için zararın oluşumu aranmaz.
    TCK 181/4 de; TCK 181/1 ve 181/2 de düzenlenen fiillerin insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların ve bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya atıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde cezanın artırılacağı öngörülmüştür.
    Bu nitelikli hal için atık veya atıkların maddede bahsedilen niteliklere sahip olması gerekir. Şayet atık veya atıklar maddede belirtilen niteliklere sahip değilse ve diğer koşullar oluşmuş ise fail TCK 181/1 veya TCK 181/2 de yer alan suçun temel şekli ile cezalandırılır.
    Nitelikli halin uygulanabilmesi için maddede öngörülen sonuçların ortaya çıkması aranmaz; atıkların sayılan niteliklere sahip olması aranır. Şayet sonuçlar ortaya çıktığında başka bir suç oluşuyorsa fail hakkında farklı neviden fikri içtima hükümleri uygulanmalıdır.
    TCK 181/4. maddesinden sorumluluğun doğabilmesi için failin çevreye atılan atık veya atıkların fıkrada belirtilen niteliğe sahip olduğunu bilmesi gerekir.
    5237 sayılı TCK'nın 181 ile ilk çevre suçu olarak çevrenin kasten kirletilmesi düzenlenmiştir.Aynı Kanun'un 344. maddesindeki düzenleme gereği TCK'nın 181 maddesinin 1. Fıkrası Resmi Gazetede yayım tarihi olan 12/10/2004 tarihinden itibaren 2 yıl sonra yani 12/10/2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir bu nedenle bu tarihten önce işlenen ve TCK'nın 181 kapsamına giren eylemler suç oluşturmayacak söz konusu eylemler şartları var ise 2872 sayılı Çevre Kanunu'na göre işlem görecektir. Maddenin diğer fıkralarında düzenlenen haller için ise yürürlük tarihi 1 haziran 2005 tir.
    TCK 181 düzenlenen madde metnindeki ilgili kanunlar ibaresinden; ilgili kanunlar ve bu kanunlara dayanarak çıkartılan yönetmelikler ve diğer yazılı düzenlemeler anlaşılmalıdır.
    Anayasamızın 38. maddesinde "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez" şeklinde de ifade edilen evrensel nitelikteki "kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi, 5237 sayılı TCK'nın 2. maddesinde "(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz" olarak belirtilmiştir.
    Somut olayda; dava konusu atıkların 04/07/2004 ila 25/03/2005 tarihleri arasında taşınarak alıcı ortama (toprağa) verildiği ve 27.03.2006 tarihi ve sonrasında gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında atık dolu varillerin bulunduğu, yapılan bilirkişi incelemeleri ile bu atıkların TCK'nın 181/4. maddesinde düzenlenen insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların ve bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olduğu anlaşılmıştır.
    TCK 181/4 maddesinin yürürlük tarihi yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere 1 Haziran 2005 tir. Bu tarihten önce gerçekleşen eylemlerin TCK 181/4 kapsamında değerlendirilerek cezalandırılması suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırılık oluşturacaktır. Zira madde metninden; atık veya atıkların alıcı ortam olan havaya, suya ve toprağa ilgili kanunlarda belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde verilmesinin yeterli olduğu, suçun oluşması için zararın aranmadığı ayrıca kanuni düzenleme ile sanıklara eylemlerinden doğabilecek tehlikeyi veya zararlı neticeyi engelleme yükümlülüğünün getirilmediği; sanıklara bu yükümlülüğün getirilmesinin suç teorisine ve suçta ve cezada kanunilik ilkesine açıkça aykırılık oluşturacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, dava konusu olayda suç tarihinin son taşıma işlemi olan 25/03/2005 olduğu, anılan kanuni düzenlemenin bu tarihte yürürlükte bulunmadığı, suçun ani suç olup, kesintisiz suç olmadığı, sanıkların kanundan kaynaklanan önleme yükümlülükleri bulunmayıp eylemlerinin TCK 181/4 kapsamında suç oluşturmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanıklar ..., ... ve ... yönünden beraat kararı verilmesi gerekirken, Yüksek Daire tarafından mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmesi, Kanuna aykırı görülerek olağanüstü itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
    SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    1) İTİRAZIMIZIN KABULÜ ile Yüksek Dairenizin, 09/06/2022 tarihli ve 2021/34332 esas, 2022/14826 karar sayılı İLAMININ KALDIRILMASI,
    2) ... Ağır Ceza Mahkemesinin 10/07/2019 gün ve 2015/26 esas, 2019/382 karar sayılı hükmünün yukarıda gösterilen nedenlerle sanıklar ..., ... ve ... yönünden BOZULMASINA karar verilmesi,
    3) Yüksek Daireniz aksi kanaatte ise dosyanın Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi,
    5271 sayılı CMK'nin 308. maddesi uyarınca itirazen arz ve talep olunur.” talep edilmiştir.
    KARAR:
    İncelenen somut olayda, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; farmakoloji, adli kimya, biyomedikal çevre mühendisi, polimer kimya mühendisi ve toprak biyolojisi alanlarında uzman öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetine dosyanın tevdi edildiği ve atıkların yukarıda yer verilen mevzuat ve yönetmelikler kapsamında toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atık sınıfında olduğu, kalıcı özellik gösterdiği ve söz konusu atıkların bir kısmının dava edilen ilaç fabrikasına ait olması ihtimalinin oldukça yüksek olduğuna dair tespitin yapıldığı, ayrıca dosyanın ... MAM’a gönderilerek, atıkların TCK’nın 181/4. fıkrasında bahsedilen “insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek” nitelikte olduğu tespit edildiği, atıkların 04.07.2004 ila 25.03.2005 tarihleri arasında taşınarak alıcı ortama (toprağa) verildiği ve atıkların TCK’nın 181/4. madde ve fıkrasında öngörülen atıklardan olduğu ancak sanıkların her birinin suça konu atıkların alıcı ortam olan toprağa verilmesine ilişkin eylem ve sorumluluklarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği; Söz konusu atıkların ... firmasına ait olduğu ve sanıklardan ...’ın ... isimli şirketin genel müdürü, sanık ...’ın aynı şirkette üretim şefi ve sanık ...'in arıtma sorumlusu olarak görev yaptığı bu nedenle atıkların alıcı ortam olan toprağa verilmesi ve bu eylemden kaynaklanabilecek tehlikeyi veya zararlı neticeyi önleme yükümlülüklerinin söz konusu fıkranın yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihi itibari ile devam ettiği ve atılı suçun neticesi harekete bitişik suçlardan da olmadığı, sanıkların ... Beldesi'nde faaliyet gösteren ilaç fabrikasında işletme sonucu oluşan atıkların 2000 adet çuval ve 640 varil içerisinde ... ve ... Dere Yatağı mevkiinde toprağa gömülmesini sağlayarak çevreyi kasten kirlettikleri anlaşılmıştr.
    Bu itibarla; Dairemizin 09/06/2022 gün ve 2021/34332 esas, 2022/14826 sayılı kararındaki gerekçeye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmediğinden 6352 sayılı Yasanın 99/3 maddesiyle CMK'nın 308. maddesine eklenen 3. fıkra hükmüne göre, dosyanın Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 19/10/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
    (Muhalif) (Muhalif)
    KARŞI OY
    Sanıkların ... Beldesi'nde faaliyet gösteren ilaç fabrikasında işletme sonucu oluşan atıkların 2000 adet çuval ve 640 varil içerisinde ... ve ... Dere Yatağı mevkiinde toprağa gömülmesini sağlayarak çevreyi kasten kirlettikleri iddiası ile açılan kamu davasında sanıklar hakkında ... Ağır Ceza Mahkemesi 12/12/2006 tarih 2006/260 (E) ve 2006/653 (K) sayılı ilamı ile beraat kararı verilmiş; Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin 08/12/2014 tarih 2013/23903 E. 2014/35886 K. sayılı ilamı ile hükümlerin eksik inceleme nedeni ile bozulmasına karar verilmesi üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda sanıklar ..., ..., ..., ..., ve temyiz dışı sanıklar ... ve ..., hakkında mahkumiyet kararları verilmiş bu karar Dairemizce sanıklar ..., ... ve ... yönünden çoğunluk görüşü ile onanmış,sanık ... hakkında ise temyiz etmeyen diğer sanıklar ... ve ...’a da sireyet ettirilmesi suretiyle oybirliği ile bozulmasına karar verilmiştir.
    Çevrenin kasten kirletilmesi suçunu düzenleyen 5237 Sayılı TCK 181 maddesinde;
    "(1) İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza iki katı kadar artırılır.
    (4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
    (5) Bu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkrasındaki fiillerden dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur"şeklinde düzenleme mevcuttur.
    TCK 181/1 de düzenlenen suçun oluşması için atık veya atıkların alıcı ortam olan havaya suya ve toprağa ilgili kanunlarda belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde verilmesi gerekir.
    Suçun oluşumu için atık ve atıkların teknik usullere aykırı olarak çevreye verilmesi tek başına yeterli olmayıp bu atık veya atıkların aynı zamanda çevreye zarar verecek şekilde alıcı ortama verilmesi gerekir.Yani teknik usullere aykırı olarak verilen atık veya atıkların çevreye zarar verecek nitelikte boyutta ve elverişlilikte olması ve atık veya atıkların çevresel değerleri somut bir biçimde tehlikeye sokması gerekir; suçun oluşumu için zararın oluşumu aranmaz,
    TCK 181/4 de; TCK 181/1 ve 181/2 de düzenlenen fiillerin insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların ve bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya atıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde cezanın artırılacağı öngörülmüştür.
    Bu nitelikli hal için atık veya atıkların maddede bahsedilen niteliklere sahip olması gerekir. Şayet atık veya atıklar maddede belirtilen niteliklere sahip değilse ve diğer koşullar oluşmuş ise fail TCK 181/1 veya TCK 181/2 de yer alan suçun temel şekli ile cezalandırılır.
    Nitelikli halin uygulanabilmesi için maddede öngörülen sonuçların ortaya çıkması aranmaz; atıkların sayılan niteliklere sahip olması aranır. Şayet sonuçlar ortaya çıktığında başka bir suç oluşuyorsa fail hakkında farklı neviden fikri içtima hükümleri uygulanmalıdır.TCK 181/4 maddesinden sorumluluğun doğabilmesi için failin çevreye atılan atık veya atıkların fıkrada belirtilen niteliğe sahip olduğunu bilmesi gerekir.
    5237 sayılı TCK'nın 181 ile ilk çevre suçu olarak çevrenin kasten kirletilmesi düzenlenmiştir. Aynı Kanun'un 344. maddesindeki düzenleme gereği TCK'nın 181 maddesinin 1. Fıkrası Resmi Gazetede yayım tarihi olan 12/10/2004 tarihinden itibaren 2 yıl sonra yani 12/10/2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir bu nedenle bu tarihten önce işlenen ve TCK'nın 181 kapsamına giren eylemler suç oluşturmayacak söz konusu eylemler şartları var ise 2872 sayılı Çevre Kanunu'na göre işlem görecektir. Maddenin diğer fıkralarında düzenlenen haller için ise yürürlük tarihi 1 haziran 2005 tir.
    TCK 181 düzenlenen madde metnindeki ilgili kanunlar ibaresinden; ilgili kanunlar ve bu kanunlara dayanarak çıkartılan yönetmelikler ve diğer yazılı düzenlemeler anlaşılmalıdır.
    Anayasamızın 38. maddesinde "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez" şeklinde de ifade edilen evrensel nitelikteki "kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi,
    5237 sayılı TCK'nın 2. maddesinde "(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz" olarak belirtilmiştir.
    Somut olayda; dava konusu atıkların 04/07/2004 ila 25/03/2005 tarihleri arasında taşınarak alıcı ortama (toprağa) verildiği ve sanık ...'in ihbarı neticesinde 27.03.2006 tarihi ve sonrasında gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında atık dolu varillerin bulunduğu, yapılan bilirkişi incelemeleri ile bu atıkların TCK'nın 181/4. maddesinde düzenlenen insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların ve bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olduğu anlaşılmıştır.
    TCK 181/4 maddesinin yürürlük tarihi yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere 1 Haziran 2005 tir. Bu tarihten önce gerçekleşen eylemlerin TCK 181/4 kapsamında değerlendirilerek cezalandırılması suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırılık oluşturacaktır. Zira madde metninden; atık veya atıkların alıcı ortam olan havaya, suya ve toprağa ilgili kanunlarda belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde verilmesinin yeterli olduğu suçun oluşması için zararın aranmadığı ayrıca kanuni düzenleme ile sanıklara eylemlerinden doğabilecek tehlikeyi veya zararlı neticeyi engelleme yükümlülüğünün getirilmediği; sanıklara bu yükümlülüğün getirilmesinin suç teorisine ve suçta ve cezada kanunilik ilkesine açıkça aykırılık oluşturacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle dava konusu olayda suç tarihinin son taşıma işlemi olan 25/03/2005 olduğu ve anılan kanuni düzenlemenin bu tarihte yürürlükte olmadığı ve sanıkların eylemlerinin TCK 181/4 kapsamında suç oluşturmaması ve sanıkların kanundan kaynaklanan önleme yükümlülüklerinin bulunmaması nedeniyle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulünün gerektiği düşüncesiyle; sanıklar ..., ... ve ... yönünden mahkumiyet kararı verilmesi yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

    Hemen Ara