Esas No: 2004/1-122
Karar No: 2004/143
Karar Tarihi: 22.06.2004
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/1-122 Esas 2004/143 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2004/1-122 E., 2004/143 K.
"İçtihat Metni"
Görevinden dolayı adam öldürmek suçundan sanık Rahmi Y......"ın dönüşen suç niteliğine göre kasten adam öldürmek cürmünden TCY.nın 448. maddesi uyarınca 30 yıl ağır hapis cezası ve fer"i ceza ile cezalandırılmasına ve suçta kullanılan silahın TCY.nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin Düzce Ağır Ceza Mahkemesince 15.10.2002 gün ve 146-236 sayı ile verilen ve kendiliğinden de temyize tabi olan kararın sanık vekili ile katılan vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 29.04.2004 gün ve 1097-1607 sayı ile;
"a) .....,
b) 1136 sayılı Avukatlık Kanununda 4667 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik gereğince maktu vekalet ücretinin "müdahil" yerine "müdahil vekiline" verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
c)...." isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 03.06.2004 gün ve 31600 sayı ile;
"4667 sayılı Yasayla yapılan değişiklikler ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.4.2004 tarih, 2004/1-47 E. ve 2004/101 K. sayılı kararı ışığında sorunu incelediğimizde, 4667 sayılı Yasayla 1136 sayılı Yasanın 164/son maddesinde yapılan değişiklikten sonra da karşı tarafı yüklenecek vekalet ücretinin vekil lehine değil iş sahibi lehine hükmedilmesi gerektiği sonucuna ulaşılır.
Şöyle ki:
.......
Her davada hak ve yükümlülükler davanın taraflarına ait olup temsilci durumundaki vekile muzaf olarak karar verilemez. Onun için yargılama gideri ve bu arada avukatlık parasının taraflar yerine vekillerine ödenmesine karar verilmiş olması bu kurala aykırı düşer. (4.HD. 2.2.1988, 8587/1071. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1991, s.4310, Zik. Aldemir, age, s.372; Aynı yönde, bkz. 4. HD.6.11.1978, 688/12465; 2. HD. 3.6.1974, 3643/3556. Aldemir, age, s.371)
4667 sayılı Yasayla değişik 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164/son maddesindeki hüküm avukatla iş sahibi arasındaki iç ilişkiyi düzenlemekte olup, yapılan değişiklik, karşı tarafa yüklenen ve yargılama giderleri kapsamında bulunan vekalet ücretinin avukat lehine hükme-dilmesi mecburiyeti getiren emredici bir hüküm niteliğinde değildir. Bu nedenlerle, karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin vekil lehine değil, iş sahibi asil lehine hükmedilmesi lazımdır." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire kararında yer alan avukatlık ücreti ile ilgili kısmın karardan çıkartılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konu-şulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın, kasten adam öldürmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığının görüşleri arasında ortaya çıkan hukuki uyuşmazlık vekalet ücretinin katılan asile mi, yoksa katılan vekiline mi verilmesinin hüküm altına alınması gerektiğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
4467 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önce Avukatlık Yasasının 163. maddesinde; "avukatlık ücreti, avukatın vekalet hizmetine karşılık olan meblağı ifade eder" şeklinde tanım-lanmakta iken 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında, ücretin tanımı 164. maddeye alınmış olup, bu maddenin birinci fıkrasında "avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder" hükmüne yer verilmiştir.
Avukatlık ücreti, avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan avukatlık ücreti ve "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine" göre karşı tarafa yüklenen avukatlık ücreti olarak ikiye ayrılır. Bunlardan ilki yargılama giderlerine dahil olmadığı halde, bir çok yargısal kararda vurgulandığı üzere dava sonunda haksız çıkan tarafa yüklenen bu ikinci tür avukatlık ücreti yargılama giderlerindendir. Bu nedenle, talep bulunmaksızın diğer yargılama giderleri gibi avukatlık ücretine de kendiliğinden hükmedilmesi gerekir. (CGK, 5.14.1996 gün ve 86-91)
Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun 07.06.1971 gün ve 497-209, 07.02.1972 gün ve 447-72, 24.02.1975 gün ve 37-32 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, dava sonunda "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi" uyarınca karşı tarafa yüklenen avukatlık ücreti kişisel hak niteliğindedir. Bu yönü itibariyle de, ayrıca temyiz edilmediği sürece Yargıtay tarafından inceleme konusu yapılamaz. Yine sanık lehine vaki temyiz üzerine kararın bozulup yeniden hüküm kurulduğu hallerde, davaya katılan tarafın yeni hükmü vekalet ücreti yönünden temyiz etmesi durumunda, kazanılmış hak nedeniyle bu hususun bozma konusu yapılamayacağı da uygulamada yerleşmiş hususlardandır.
Sanığın mahkûm olması halinde, ceza davalarında, vekaletnamesi bulunan bir avukatın hukuki yardımından yararlanan veya kendilerini vekille temsil ettiren katılan veya şahsi davacı lehine, "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin ikinci kısım ikinci bölümüne göre maktu vekalet ücreti ödenmesine karar verilir. Yine tazminata hükmedilmişse, tarifenin üçüncü kısmına göre nispi vekalet ücretine de hükmedilir. Ayrıca sanığın da vekaletnamesini haiz bir avukatının bulunması durumunda, manevi tazminatın reddedilen kısmı üzerinden sanık yararına da avukatlık ücretine hükmedilecektir.
Karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin kimin adına hükmedileceği sorununu inceleyecek olursak;
Ceza Genel Kurulumuzun 20.10.1975 gün ve 250-256 sayılı kararında, avukatlık ücretinin vekil olan avukat lehine değil, asil adına hükmedilmesi gerektiği belirtilmiş olup, gerek Hukuk Dairelerinin gerekse Yargıtay Ceza Dairelerinin bu doğrultudaki uygulamaları istikrarlı biçimde süregelmiştir.
Ancak, Avukatlık Yasasında 4667 sayılı Yasa ile yapılan yeni düzenleme sonrasında, karşı tarafa, dava sonunda yargılama gideri olarak yüklenecek avukatlık ücretinin vekile mi yoksa müvekkile mi hükmedilmesi gerektiği sorunu çeşitli yargısal kararlarda tartışılmaya baş-lanmıştır.
Avukatlık Yasasının 164. maddesinin son fıkrası 4667 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce: "Avukat ile iş sahibi arasında aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir." hükmünü taşımakta iken, bu hüküm 4667 sayılı Yasa ile şu şekilde değiştirilmiştir: "Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti, avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez."
Görüleceği üzere, gerek önceki gerekse sonraki yasa metinlerinde, karşı tarafa yüklenecek ücretin, kimin adına hükmedileceğine ilişkin açık bir belirlemeye yer verilmemiştir. Her iki düzenleme vekil ile müvekkil arasında çıkacak ücret uyuşmazlıklarının çözümlenmesine ilişkin bulunmaktadır. 4667 sayılı Yasa ile Avukatlık Yasasının 163. maddesi değiştirilerek avukat ile iş sahibi arasındaki avukatlık sözleşmesinin yazılı olması şartı kaldırıldığından, buna paralel olarak 164. madde de değişiklik yapılarak "aksine yazılı sözleşme bulunmaması" koşulu madde metnin-den çıkartılmıştır. Esasen sözleşme özgürlüğü prensibi uyarınca, iş sahibi ile avukat isterlerse karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinin iş sahibine ait olacağına ilişkin sözleşme de yapabilirler. Böyle bir sözleşmeyi yasaklayan herhangi bir yasal düzenleme de mevcut değildir. O halde, salt bu değişiklik nedeniyle gider olarak karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin vekil lehine hükmedilmesi gerektiğini söylemek olanaklı değildir.
Diğer yandan, karşı tarafa yüklenecek ücretin avukata değil, iş sahibi müvekkile hükme-dilmesi gerektiğini gösteren bir başka husus 164/son maddenin ikinci cümlesinde yer alan "Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" hükmüdür. Şayet, karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücreti avukat adına hükmedilecek ise, bu ücretin zaten iş sahibinin borcu nedeniyle takas veya mahsup edilmesi ya da haczedilmesi mümkün olamayacaktır. Aksi bir yorum, bizi yasakoyucunun 164. maddesinin son fıkrasına ikinci cümleyi boş yere koyduğu sonucuna götürür. (Murat Aydın, Avukatlık Ücreti, Ankara-2004, 2. Bası, s.252)
Yine, ücretin asil adına hükmedilmesi gerektiğini gösteren bir başka yasal düzenleme de, Avukatlık Yasasının 163/3. maddesi olup, bu düzenleme 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sırasında da korunmuştur. Bu hüküm uyarınca bir ilamın cebri icra yolu ile infazına girişil-diğinde, takip talebini alan icra müdürü ilamı inceleyerek, ilam bir avukatın takibi ile elde edilmiş, ancak iş sahibinin kendisi veya bu avukatın dışında bir başka avukat tarafından icraya konulmuşsa, masrafını takip talebinde bulunandan alarak ilamın icraya konulduğunu ilamda adı ya-zılı avukata bildirecek, bu bildirim yapılmadan icranın sonraki aşamalarına geçilmeyecektir. Bu düzenleme ile, avukatın ilama konu alacağını kolayca alması sağlanmak istenmektedir. Karşı tarafa yüklenen avukatlık ücreti avukat adına hükmedilecek ise bu kurala da gerek bulunma-maktadır. (Murat Aydın, age, s.253)
Kaldı ki, hükümlerin kimler tarafından temyiz edilebileceği usul yasasında gösterilmiştir. Avukatın hükmü ancak yetkili kılındığı takdirde ve vekili adına temyize yetkisi bulunduğu, oysa avukat lehine ücrete hükmedilmesi halinde, ücret alacağına ilişkin kısım kendisi yönünden bir hak veya olumsuzluk yaratmayacağı cihetle, ceza davalarında katılan, şahsi davacı ya da sanığın buna yönelik temyiz yetkisinin de ortadan kalkması sonucunun doğacağı, yine hükmü kendisi adına temyiz yetkisi bulunmayan vekilin bu hususu temyiz edemeyeceği, C.Savcılarının şahsi hakka ilişen konularda hükmü temyize yetkilerinin bulunmadığı, sanığın da hükmü kendi aley-hine temyiz edemeyeceği düşünülürse, yargılama giderlerinden sayılan ve hükmün bir parçasını oluşturan avukatlık ücretine eksik hükmedildiği hususunun temyiz incelemesine getirilmesine hukuki olanak kalmayacağı anlaşılmaktadır.
4667 sayılı Yasa ile Avukatlık Yasasının 164/son maddesinde gerçekleştirilen değişikliğin, yargılama giderlerinden sayılan ve dava sonunda tarife uyarınca karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin, vekil lehine değil, kendilerini vekille temsil ettiren katılan, şahsi davacı veya sanık lehine hükmedilmesi gerektiği yolundaki önceki kararlar ve istikrarlı uygulamadan dönülmesini gerektirmemektedir. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 20.04.2004 gün ve 47-101 sayılı kararında da aynı esas kabul edilmiş olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile Hukuk Daire-lerinin ve Ceza Dairelerinin büyük bir kısmının kararları da bu doğrultudadır.
Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile, Özel Daire kararından, vekalet ücretinin katılan vekiline verilmesi gerektiğine değinen, (b) bendinin çıkartılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, CYUY.nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 29.04.2004 gün ve 1097-1607 sayılı bozma ilamından, (b) bendinde yer alan ve vekalet ücretinin müdahil vekiline verilmesi gerektiğine ilişen bozma nedeninin ilamdan ÇIKARTILMASINA, diğer boz-ma nedenlerinin aynen bırakılmasına, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Baş-savcılığına tevdiine, 22.06.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.