Esas No: 2004/6-100
Karar No: 2004/128
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/6-100 Esas 2004/128 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2004/6-100 E., 2004/128 K.
"İçtihat Metni"
Gasp suçundan sanık Ali Osman D...."in TCY"nın 495/1, 522/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca 9 yıl 2 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında 31, 33 ve 40. maddelerinin uy-gulanmasına, bu suça fer"i iştirakten sanık Şaban G......"in TCY"nın 495/1, 65/3, 522/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca 4 yıl 7 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkında 31 ve 40. mad-delerinin uygulanmasına ilişkin Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 7.2.2003 gün ve 127-21 sayılı hüküm, sanık Ali Osman D.... vekili ile katılan vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 1.10.2003 gün ve 5297-6143 sayı ile;
"1- Sanıklar hakkında atılı yağma suçunu işlediklerine dair, aralarında önceye dayalı husumet bulunan ve tanık anlatımlarıyla doğrulanmayan katılanın soyut iddiasından başka her türlü şüpheden uzak yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
2- Kabule göre ise;
Suça konu bileziklerin ele geçmemiş olması, ağırlık ve ayarlarının belirlenememesi karşısında, bilirkişinin değere ilişkin tahmini olarak bildirdiği görüşe dayanılarak pek aşırı kabulüyle cezanın artırılması yoluna gidilmesi,"isabetsizliğinden bozulmuştur.
Kabule göre yapılan bozma nedenine uyan Yerel Mahkeme (1) Nolu bozma nedenine karşı 14.1.2004 gün ve 227-3 sayı ile; "Müdahil köyde yaşamakta olup olay saatlerinde eşi evde yoktur. Türk yaşam tarzında evin erkeğinin haberi olmadan herhangi bir şey yapmamanın daha uygun bir davranış olduğu mağdur tarafından düşünülebilir. Nitekim eşine olayı anlatmasından sonra şikayette bulunmuştur. Köylüden yardım istememesini de köylünün sanıkları desteklemesi olarak açıklaması red edilemeyecek bir iddiadır. Kaldı ki köy muhtarına olay gecesi telefonla bil-gi vermelerine rağmen muhtarın bir şey yapmadığını söylemek suretiyle bu savını desteklemiştir. (Ancak muhtar bu iddiayı suçlu duruma düşmemek için doğal olarak red etmiştir.) Kocası gel-meden harekete geçmemek müdahilin cahilliğinden de kaynaklanabilir.
Olayımızda müdahilin beyanlarının samimi olup olmadığı, suçun subutu açısından önem-lidir.
Müdahilin aşamalardaki anlatımları, mahkememizdeki ifadesi, yüz yüzelik ilkesi gereği samimi bulunmuş, bu iddiası doktor raporuyla da desteklenmiştir. Doktor raporundaki yaraların tanımı da müdahilin anlatımlarına göre sanık Ali Osman"ın vücudunu tuttuğu yerlerde ve al-tınları aldıktan sonra yere düşürdüğü bölgelerdir. Bu yaraların köy yaşam şartlarında meydana geldiğini söylemek çok fazla sanıklar lehine yorum yapmaktır.
Müdahilin sanıklara iftira atmak kastı olsa her ikisinin de kendisine darp ve cebirde bu-lunduğunu, ağzını tuttukları için bağırmadığını söylemesi daha mantıklıdır. Ancak müdahil, Şaban"ı ilk bakışta görmediğini, Ali Osman"ın arkasına bakarken 35 metre ileride gördüğünü be-lirtmiştir. Bu açıklamalar dahi müdahilin beyanlarında samimi olduğunu göstermektedir.
Bunun dışındaki sanık Ali Osman"ın köyde olmadığı, Şaban"ın olay saatlerinden sonra caminin yanında bulunduğu, Zehra"nın boynundaki zincirin olaydan sonra boynunda olduğu yö-nündeki tanık beyanları mahkemece samimi bulunmamıştır. Çünkü özel olarak dikkat edilmesi gereken bilgiler vermişler, hayatın akışında bu bilgilerin akılda kalması olağan değildir.
Yukarıda açıklandığı şekilde müdahilin iddiaları mahkemece kabul edilmiş, sanıkların sa-vunmaları kabul görmemiştir," gerekçeleriyle önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de süresi içinde, O Yer C.Savcısı, sanıklar vekili ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" isteyen 19.4.2004 gün ve 56667 sayılı tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, Ceza Genel Kurulunda incelemenin duruşmalı yapılacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığından, sanıklar vekilinin duruşmalı inceleme isteminin reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü;
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıkların gasp ve bu suça fer"i iştirakten cezalandırılmalarına karar verilen somut olay-da; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suçun sübutu noktasında toplan-maktadır.
Görgü tanığı bulunmayan olayda, sanıkların hukuki durumlarının belirlenebilmesi için katılanın aşamalardaki anlatımlarının, gerek kendi içinde gerekse dosyadaki diğer kanıtlar ışığın-da ele alınarak değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Katılan Zehra B..... Çaycuma C.Savcılığına verdiği 5.6.2002 tarihli şikayet dilekçesinde; 4.6.2002 günü saat 12.30 sıralarında tarlada çalışmakta iken, sanıklardan Ali Osman D...."in ya-nına gelerek, "bileziklerini ve tüm takılarını ver, yoksa seni ve eşini yaşatmayız" diyerek, sal-dırıp dövdüğünü, 6 adet bilezik ve 1 adet altın zinciri zorla alarak kaçtıklarını, hayatlarının teh-likede olduğunu bildirerek, kendisi ve aile bireylerinin can güvenliğinin sağlanmasını istemiş,
Kollukta alınan 5.6.2002 günlü beyanında; 4.6.2002 günü saat 12.00 sıralarında, evimin arkasındaki bahçeye fasulye toplamaya gitmiştim, hava yağışlı idi, fasulye toplamakta iken köylümüz Ali Osman D...., arkadan saçlarımı tutarak, bileziklerini ver sana bir şey yapmaya-cağım dedi, bilezikleri vermek istemedim, bizden ne istiyorsun, açmı kaldın, bana saldırıyorsun dedim, kollarımı sıkarak bir tokat attı, 6 adet bilezik ile boynumdaki altın zinciri kopararak aldı, beni yere iterek arazide uzun otların orada bekleyen Şaban G...... ile birlikte kaçtı şeklinde be-yanda bulunmuş,
C.Savcılığında 6.6.2002 tarihinde alınan beyanında ise; bu konuda jandarmada verdiğim ifadesinin doğru olduğunu söyleyip devamla, sanık Ali Osman bilezik ve altın zincirimi zorla al-dı, bağırarak yardım istedim, fakat kimse yardımcı olmadı, bağırma sesi duymadık demeleri de, Ali Osman ve ailesinden korkmalarıdır, zaten köyün çoğu akrabası olur, bileziklerimi aldığı sı-rada, Ali Osman"a, şimdi jandarmaya gidiyorum, görürsün diyince, Cevdet benim adamım, ne-reye gidersen git dedi, bilezikleri alıp uzaklaşırken 10-15 metre uzakta otların arasında saklanmış Şaban"ı gördüm, birlikte olay yerinden kaçtılar, Ali Osman beni iteklediği için üzerimi çıkarmak için olay sonrasında eve girdim, üzerim çamurluydu, değiştirdim, evde hasta kayınbiraderim var-dı, kayınvalidem köy içinde çocuklarla dolaşıyordu, kayınpederim evde idi, kayınbiraderim has-ta, kayınpederimin de psikolojik rahatsızlığı olduğu için kendilerine durumu anlatamadım, ko-camın gelmesini bekledim, durumu anlattım vakit geç olmuştu, ertesi sabah jandarmaya gitmeye karar verdim, şeklinde anlatımda bulunmuştur.
Duruşmada ise; çocuğumu uyuttuktan sonra evden 250-300 metre ilerideki tarlada fasul-ye topluyordum, saat 13.00 civarıydı, her taraf yeşil, etraf gözükmüyordu, birden arkamdan biri saçımı tutup çekti, baktığımda Ali Osman olduğunu gördüm, bilezikleri ve zinciri verirsen bir şey yapmayacağım dedi, vermek istemedim, direndim, kollarımdan tutup sıktı, zorla bilezikleri ve zinciri aldı, şoka girdim, fazla bağıramadım, eve kaçtım, üzerimi değiştirdim, kollarım çürü-müştü, kayınvalideme bir şey anlatmadım, eşim geç gelmişti, yarın sabahı bekleyip karakola gi-delim dedim, ertesi gün karakola durumu anlattım şeklinde beyanda bulunmuş,
28.11.2002 tarihli oturumda ise, eşinin olay gecesi muhtara gittiğini, ancak muhtarın ya-pabileceğim bir şey yok dediğini söylemiştir.
23.12.2002 tarihinde yapılan keşifte; beyanlarında belirttiği yerleri göstermiştir.
Sanık Şaban G...... kollukta 5.6.2002 günü alınan beyanında; olay günü sabahtan saat 17.00"a kadar evinde olduğunu, saat 17"den sonra Cemal D...."in evine gidip, orada Niyazi B....., Cemal D...., Hasan B..... ve Cemal Sakallı ile saat 18.30-19.00"a kadar sohbet ettik-lerini, olayla ilgisinin bulunmadığını,
C.Savcılığında ve Sulh Ceza Mahkemesinde; suçlamaları red ederek, olay günü evde ol-duğunu, ağabeyinin kendisine çok benzediğini, kendisine iftira atıldığını,
Duruşmada, saat 12 sıralarında evden çıkıp, Necati, Hasan, Recep ve Tahsin isimli arka-daşlarla bir iki saat sohbet ettiklerini, saat 14 sıralarında eve döndüğünü, saat 15.30"da tekrar kahvehaneye gittiğini, mağdureyle evinin arasında 10 metre mesafe bulunduğunu, kendisini olay günü hiç görmediğini, samanlıklarının yakılması nedeniyle aralarında husumet bulunduğunu sa-vunmuştur.
Sanık Ali Osman D.... duruşmada; suç tarihinde kız kaçırma olayı nedeniyle firarda bulunduğunu, 27.2.2002"den tutuklandığı 24.10.2002 tarihine kadar İstanbul"da kırtasiyede çalıştığını, şikayetçilerin 2001 yılı Ramazan ayında samanlıklarının yanması olayında, yakanla-rın kendisi ve Şaban G...... olduğunu iddia ettiklerini, bu nedenle aralarında husumet olabi-leceğini söylemiştir.
Tanık Dursun B..... kollukta 5.6.2002 günü alınan beyanında; Zehra gelinim olur, altlı üstlü oturmaktayız, 4.6.2002 günü akşama kadar evde idim, gelinimin altınlarının gasp edildiğini bugün jandarmaların eve gelmesi ile duydum, fasulye tarlası eve 10 metre mesafededir, bağırma çağırma olsaydı duyardım, herhangi bir şey duymadım, gelinim bileziklerinin gasp edildiğini ba-na söylemedi, 5.6.2002 günü Karapınar beldesindeki babasının evine gitti, kaç tane bileziğinin olduğunu bilmiyorum, böyle bir şey olsaydı bana söylemesi gerekirdi, oğlum akşam saat 21.00 sıralarında eve geldi, O da bir şey söylemedi, şeklinde beyanda bulunmuş,
Duruşmada, 5.6.2002 günü gelininin babasının evine gittiğini, fasulye tarlası çukurda kal-dığında, bağırsa da duyulmayacağını, görgüye dayalı bilgisinin olmadığını söylemiştir.
Tanık Meryem B.....
kollukta 5.6.2002 günü alınan beyanında, Dursun B....."ın kolluk beyanına benzer anlatımda bulunmuş,
Duruşmada ise gelinini ağlamaklı bir şekilde gördüğünü, ancak kendisine bir şey söylemediğini, gasp olayı ile ilgili bilgisinin olmadığını söylemiştir.
Tanık Mevlüt B..... kollukta 5.6.2002 günü alınan beyanında ve duruşmada benzer şe-kilde, olay günü saat 19.30 sıralarında eve geldim, eşim Zehra ağlamaklı idi, ne olduğunu sordu-ğumda, evin arkasında bulunan bahçede bakla toplarken, Ali Osman"ın gelip, saçından tutup, ye-re yatırıp bileziklerini ve altın zincirini zorla aldığını, kocanın kellesini kopartacağım diyerek, kaçtığını söyledi, annem şeker hastası, babam da içine kapanık biri olduğundan kendisine söy-leme gereksinimi duymadım, evde iki çocuk bulunduğundan karakola da gidemedim, ertesi gün kayınvalidemin evine gidip olayı anlattık, birlikte karakola gittik, eşimin 6 bileziği vardı şek-linde beyanda bulunmuş, ayrıca bu olaydan bir ay sonra Ali Osman D.... ve Şenol Ç...."ın ev-lerine gelerek şikayetini almaları için tehdit ettiklerini, bu konuda dava bulunduğunu söylemiştir.
Tanık Şahizer B..... duruşmada ve keşifte alınan beyanında benzer şekilde; olay günü konserve yapacaktım, bu nedenle müdahilin yanına gelip kazan aldım, saat 16.00 sıralarında çöp atmak için çıktığımda müdahili gördüm, birlikte konuşarak gittik, altınlar konusunda bana bir şey söylemedi, zinciri de boynundaydı, kollarında bilezik yoktu, daha önceden de bilezik tak-mazdı, bağırtı olursa mutlaka duyulur, kalabalık bir mahalledir şeklinde beyanda bulunmuş,
Tanık Halime G...... duruşmada alınan beyanında; Zehra ile evimizin arası 15-20 met-redir, bağırsalar duyulur, bağırma sesi duymadım, jandarmalar köye geldiğinde olayı duydum, kendisini olay günü görmüştüm, herhangi bir şey söylemedi demiş,
Tanık Nihat D.... ve Turan G...... duruşmada benzer şekilde, olay hakkında bilgiye sa-hip olmadıklarını, ancak 27.2.2002 tarihinde Ali Osman ile birlikte bir kaçırma olayına karıştık-larını, teslim oldukları 24.10.2002 gününe kadar İstanbul"da kaldıklarını söylemişlerdir.
Tanıklar Hasan B....., Tahsin Yeter D.... ve Recep K..., keşifte benzer şekilde, olayı er-tesi gün duyduklarını, altınları alanların Ali Osman ve Şaban olduğu söylenince, bir gün önce saat 13.30-14.00 aralarında Şaban ile maç sohbeti yaptıklarını hatırladıklarını beyan etmişlerdir.
Tanık Şaban K... keşifte, olayın geçtiği yerin yakınında biriket kestiğini, herhangi bir şey duymadığını, müdahil ve sanığı da görmediğini, yüksek sesle bağrıldığında duyacağını, olay ye-rinin çalıştığı yerden görüldüğünü söylemiştir.
Tanık Secaatin D.... duruşmada ve keşifte benzer şekilde; köy muhtarı olduğunu, olayla ilgili bilgisinin olmadığını, bir gün sonra jandarmadan duyduğunu, jandarma ile olay yerine git-tiklerini olayın geçtiği yerde herhangi bir iz veya ezilme görmediğini, olay günü saat 14.00 sıra-larında köyün suyuna bakmak için olay yerinden geçtiğini, ancak kendisine bir şey söylen-mediğini beyan etmiştir.
Tanık Özkan A.... duruşmada; İstanbul"da Melek kırtasiyede 1,5 ay çalıştım, işe girdiğimde Ali Osman da orada çalışıyordu, net bir tarih veremiyorum, gasp suçunu işlediği konusunda bir bilgim yoktur, şeklinde beyanda bulunmuş,
Mağdur Zehra B..... hakkında düzenlenen 5.6.2002 tarihli raporda, hastanın, sağ kolda yaklaşık 3x5 cm, sol kolda 1x3 cm 2 adet, sağ uyluk ön tarafta 1x1 cm, sol uyluk ön tarafta 0,5x0,5 cm ebadında bir günlük morluklar bulunduğu, iş ve güce engel oluşturmayacağı belirtilmiştir.
Bilirkişi Arif Uyanık tarafından düzenlenen raporda; olayın meydana geldiği bahçenin mağdurun evine 75 metre, Selim K..."e ait biriket harmanına 100 metre olduğu, Şaban G......"in saklandığı iddia edilen yerin olay yerine 36 metre mesafede olduğu, mağdurun çığlığının ev için-den duyulmasının zor olduğu ancak evin dışından duyulabileceği, aynı şekilde biriket harmanından da gürültü olmadığı taktirde duyulabileceği, bahçe duvarı nedeniyle olay yerinin görü-lemeyeceği, ancak duvar üzerinden bakıldığında görülebileceği bildirilerek, olay yeri krokisi dosyaya sunulmuştur.
Bu dosyanın katılanı Zehra B..... tarafından Çaycuma C.Başsavcılığına Ali Osman D.... ve Şenol Ç.... hakkında verilen 5.7.2002 tarihli şikayet dilekçesinde; 3.7.2002 günü saat 24.00 sıralarında evinde oturmakta iken, pencereyi örten kardeşi Ercan Uçar"a, Şenol Ç...."ın silah çektiği, diğer sanığın da kendilerine silah çektiği iddia edilmiş, her iki sanık hakkında konut dokunulmazlığını ihlal ve silahlı tehdit suçlarında cezalandırılması istemiyle Çaycuma Asliye Ceza Mahkemesine 2002-292 esas sayı ile kamu davası açılmış olup, dosya arasındaki fotokopilerden bu dosyanın yargılamasının 17.10.2002 tarihine ertelendiği,
Yine dosya arasında bulunan evrak fotokopilerinden, 20.11.2001 tarihinde Meryem B....."ın samanlığının yakılması olayında beyanları saptanan katılan Zehra B....."ın, samanlığı kimin yaktığını görmediğini, ancak daha önceden aralarında husumet bulunan Ali Osman D.... ve Şaban G......"den şüphelendiğini, bu şahıslardan Şaban G...... ile yaklaşık bir aydır sürekli husumeti bulunduğunu beyan ettiği, bu olayda da, katılan Zehra B....., Dursun B..... ve Meryem B....."ın her iki sanıktan şikayetçi oldukları anlaşılmaktadır.
Toplanan kanıtlar bu açıklamalar ışığında ele alınarak değerlendirildiğinde, katılanın aşamalardaki anlatımları arasında, gerçekleştiğini ileri sürdüğü olayın oluşum şekli ile saati ba-kımından açık çelişkiler taşıdığı, olaydan sonraki davranışlarının iddialarındaki vehameti yansıt-madığı, diğer bir anlatımla hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı görülmektedir. Zira olayı derhal evde bulunan yakınlarına bildirip kolluğa intikalini sağlamamış, eşinin gelmesini bek-lemiş, eşi tarafından da evlerinde telefon bulunduğu halde kolluk mercilerine veya diğer yetki-lilere herhangi bir bildirimde bulunulmamıştır. Katılan tarafından 28.11.2002 tarihli oturumda, eşinin olay gecesi muhtara gittiği, ancak muhtarın yapabileceğim bir şey yok dediği iddia edilmiş ise de, bu husus tanık köy muhtarı tarafından red edilmiş, katılanın eşi Mevlüt B..... tarafından böyle bir husus yargılamanın hiçbir aşamasında dile getirilmemiştir. Katılanı olay günü gören tanıklar katılanda anormal bir durum görmediklerini söylemişler, ayrıca tanık Şahizer B....., zin-cirin katılanın boynunda olduğunu beyan etmiş, ihbardan sonra jandarma görevlileri ile birlikte olay yerine giden köy muhtarı da, olay yerinde herhangi bir iz veya ezilme görmediğini söy-lemiştir. Mağdure hakkında düzenlenen raporda, sağ ve sol kol ile uyluklarda morluklar bulun-duğu belirtilmiş ise de, oluşan bu lezyonlar, köydeki yaşam koşulları nazara alındığında çalışan herhangi bir kimsenin vücudunda görülmesi olağan lezyonlardır. Katılan ile sanıklar arasında geçmişe dayanan husumet, katılanın beyanlarındaki farklılıklar, tanık anlatımları, katılanın olay sonrası hayatın olağan akışına uymayan davranış tarzı, keşifte yapılan saptamalar birlikte değer-lendirildiğinde, sanıkların atılı suçu işlediği yönünde, mahkumiyetlerini gerektirir, kuşku sınır-larını aşan kesin ve inandırıcı kanıt bulunmamaktadır.
Bu itibarla Özel Daire ilamına uyulması gerekirken, varsayımlara dayalı olarak mahku-miyet hükmü tesisi isabetsiz olup, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 08.06.2004 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.