Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/2-97 Esas 2004/115 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2004/2-97
Karar No: 2004/115

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/2-97 Esas 2004/115 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık Hadice E., oğluyla oynarken havaya fırlattığı sırada çalışır durumdaki vantilatör kanadının başına çarpması sonucu oğlunun yaralanmasına neden oldu. Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesi tarafından tedbirsizlik ve dikkatsizlik suçundan cezalandırılan sanık, cezayı temyiz etti. Yerel Mahkeme, sanığın masum olduğuna karar verdi, ancak bu karar daha sonra bozuldu. Ceza Genel Kurulu, sanığın kişisel nitelikleri, yaşam tecrübesi, bedeni ve akli hali, zeka düzeyi gibi hususlar gözönünde bulundurarak, neticenin öngörülebilir olmaması nedeniyle sanığa atfı mümkün bir kusur bulunmadığına karar verdi. Bu nedenle, suçun manevi unsuru oluşmamıştır. Kararda geçen kanun maddeleri şunlardır:
- 765 S. Türk Ceza Kanunu (Mülga) [Madde 459]
- 647 S. Cezaların İnfazı Hakkında Kanun (Mülga) [Madde 4, 5 ve 6]
Ceza Genel Kurulu 2004/2-97 E., 2004/115 K.

Ceza Genel Kurulu 2004/2-97 E., 2004/115 K.

  • SUÇUN MADDİ UNSURLARI
  • 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 6 ]
  • 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 4 ]
  • 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 5 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 459 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 59 ]
  • "İçtihat Metni"

    Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya neden olmak suçundan sanık Hadice E...."ün TCY"nın 459/2, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca 477.552.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, cezanın taksitlendirilerek ertelenmesine ilişkin Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 5.11.2001 gün ve 265-322 sayılı hüküm Üst C.Savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 2.Ceza Dairesince 13.11.2002 gün ve 19581-19557 sayı ile;

    "Olağan yaşam koşulları ve mahalli şartlara göre çocuğunu sevmek amacıyla havaya fırlatıp tutan ve annesi olan sanığın sonucu öngörebilme olanağı olmadığı, yörenin sosyal ve ekonomik koşulları da gözetildiğinde sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmuştur.

    Yerel Mahkeme 10.3.2003 gün ve 439-93 sayı ile;

    "Sanığın, çocuğunu sevmek amacıyla belli bir yüksekliğe fırlattığında pervanenin çocuğuna zarar verebileceğini öngörmesi gerektiği, bu durumun olağan yaşam koşulları ve sanığın ekonomik durumu ile ilgisinin bulunmadığı, somut olayda taksirin tüm unsurlarının gerçekleştiği, kusurluluğu ortadan kaldıran hallerin mevcut olmadığı, sanığın mağdurun annesi olmasının da hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemeyeceği" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

    Bu hükmün de sanık ve Üst C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" isteyen 16.4.2004 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Sanığın üç yaşındaki oğluyla oynarken havaya doğru attığı sırada tavanda asılı, çalışır durumdaki vantilatör kanadının başına çarpması sonucu hayati tehlike geçirecek ve (25) gün iş ve gücüne engel olacak derecede yaralanmasına neden olduğu kabul edilerek tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya neden olmak suçundan TCY"nın 459. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen suçun yasal öğeleri itibariyle oluşup oluşmadığı hususuna ilişkindir.

    Cürümlerde istisnai bir kusurluluk hali olan "taksir" TCY.sında tarif edilmemiş, 459. maddesinde kusurluluk halleri "tedbirsizlik", "dikkatsizlik", "meslek ve sanatta acemilik" ile "nizam, talimat ve emirlere riayetsizlik" olarak açıklanmıştır.

    Yargısal kararlar ile öğretide ise taksirin unsurları, a- fiilin taksirle işlenebilen bir suç ol-ması, diğer bir anlatımla bu hususta yasada bir açıklık bulunması, b- hareketin iradiliği, c- neticenin iradi olmaması, d- hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması, e- neticenin öngörülebilir olması şeklinde belirtilmiştir. Bu unsurlardan hareketle taksir; öngörülmesi ola-naklı olup ta, failce öngörülmemiş olan bir neticenin dikkatsizlik, tedbirsizlik, meslek ve sanatta acemilik, kanun, nizam ve emirlere aykırılık nedenlerinden biriyle meydana gelmesi biçiminde tarif edilmiştir.

    Neticenin öngörülebilmesi (tahmin edilebilmesi) ise failin hareketlerinin sonuçlarını tahmin edebilme yeteneğini ifade eder. Bu bakımdan failce neticenin öngörülebilir olup olmadığının belirlenmesi bakımından failin yaş, görgü, meslek vs. gibi niteliklerinin nazara alınmasını zorun-lu kılar. Zira öngörülebilmenin imkansız olması durumunda taksirden değil, kaza ve tesadüflerden söz edilebilir.

    Öngörebilme olanağının belirlenmesinde nasıl bir ölçüt uygulanacağı hususu uygulama ve öğretide de tartışılmış, failin kişisel niteliklerini gözönünde bulunduran subjektif görüş eğilim kazanmıştır. Bu görüşe göre failin görgüsü, sosyal seviyesi, yaşam tecrübesi, bedeni ve akli hali, zeka düzeyi gibi hususlar öngörme olanağının belirlenmesinde nazara alınacaktır.

    Somut olayda, sanık 21 yaşında, dört yıldır gayrıresmi evli, okuma yazma dahi bilmeyen ve kırsal kesimde yaşayan bir ev kadınıdır. Sanığın ekonomik ve sosyal durumu, kişisel gelişim düzeyi, yaşı, öğrenim görmemiş olması ve yaşadığı çevrenin koşulları dikkate alındığında, çocuğunu sevip onunla oynayıp şakalaşırken havaya atıp tuttuğu sırada ve hareketli oldukları bir anda meydana gelen olayda açıklanan kıstaslar gereği neticenin öngörülebilir olmaması nedeniyle sa-nığa atfı mümkün bir kusur bulunmadığından, atılı suçun manevi unsuru oluşmamıştır. Bu iti-barla, Yerel Mahkemenin önceki mahkumiyet hükmünde direnmeye ilişkin kararı isabetsiz olup bozulmasına karar verilmelidir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Kurul Üyesi ; Yerel Mahkeme direnme hükmünün haklı nedenlere dayandığını belirterek onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

    SONUÇ :Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZUL-MASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 11.05.2004 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oyçokluğu ile karar verildi.

    Hemen Ara