Esas No: 2004/4-98
Karar No: 2004/112
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/4-98 Esas 2004/112 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Ceza Genel Kurulu'nun 2004/4-98 E. ve 2004/112 K. sayılı kararında, sanık Murat A.'nın görevli memura sövmesi suçuyla ilgili dava değerlendirilmiştir. Gölyaka Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen ceza, Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından isabetsizliklerinden dolayı bozulmuştur. Ancak Yerel Mahkeme, bozma kararından sonra sanığın son sözü alınmadan ve tekerrür nedeniyle yapılan ceza artırımı nedeniyle esasen doğru olmayan bir ceza vermiştir. Bu nedenle Ceza Genel Kurulu, Yerel Mahkeme'nin kararını bozmuştur. Kararın detayında ise sanığın hangi suçlardan mahkum edildiği ve hangi kanun maddelerinin kullanıldığı belirtilmiştir. Bu kanun maddeleri şunlardır: Türk Ceza Kanunu'nun 266/1, 59 ve 81/1-3 maddeleri ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 251. maddesi.
Ceza Genel Kurulu 2004/4-98 E., 2004/112 K.
"İçtihat Metni"
Sanık Murat A........"ın görevli memura sövme suçundan TCY.nın 266/1, 59, 81/1-3. maddeleri uyarınca 3 ay 11 gün hapis ve 50.495.049 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Gölyaka Asliye Ceza Mahkemesince verilen 4.10.2000 gün ve 13-90 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 19.3.2002 gün ve 2653-4213 sayı ile;
"1- 18.10.1999 tarihli tutanağı düzenleyenlerden tanık Coşkun C...... ile diğer tanıklar Mustafa İ..... ve Hakkı Ateş"in anlatımları arasındaki çelişkinin giderilmesi, giderilemediği takdir-de hangi anlatımın, hangi nedenle üstün tutulduğu açıklanıp, tartışılmadan eksik soruşturma ile hüküm kurulması,
2- Kabule göre de; tekerrüre esas hükümlülüğün 3.120.000 lira ağır para cezası olmasına karşın TCY.nın 81/1-3. maddesi gereğince cezadan 1/10 oranında arttırım yapılırken sonuç cezanın 3 ay 11 gün hapis ve 53.120.000 lira ağır para cezası yerine 3 ay 11 gün hapis, 50.495.049 lira olarak belirlenmesi" isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 5.6.2002 gün ve 38-52 sayı ile; "Tanıklar Mustafa İ..... ve Hakkı Ateş hazırlık soruşturması sırasında ve son soruşturmada değişmeyen beyanları ile olay sırasında, sanığın müştekiye "... herif" şeklinde hakaret ettiğini açık bir dil ile kesin olarak ifade etmişlerdir. Diğer tanık Coşkun C......"nin beyanları aynı olmasa da bu iki tanığın beyanları örtüşmektedir. Tanık Coşkun C......, sanığın müştekiye "...herif" dediğini duymadığını, ancak sanığın "seni bu koltukta oturtmam, senin gibi çok müdürler gördük, sana gösteririm" şeklinde sözler söylediğini, ayrıca olay yerinden mırıldanarak ayrıldığını beyan etmektedir.
Bu yönüyle tanık Coşkun C......"nin beyanları ile diğer tanıkların beyanları arasında bir çelişki bulunmamaktadır. Tanık Coşkun C......"nin "hakaret içeren sözü duymadım" demesi, diğer tanıkların beyanlarının etkisini ortadan kaldırmaz ve bu beyanlarla bir çelişki de oluşturmaz. Tanık Coşkun"un o an hakaret içeren sözü duymaması veya daha sonradan hatırlamaması mümkündür. Bu gerçekler ve düşünceler ışığında sanığın üzerine atılı suçu işlediği yönünde vicdani kanaate ulaşılmış ve sanık mahkûm edilmiştir. Bu nedenlerle bir önceki yargılama sonucu verilen karar, olaya, yasaya, elde edilen delillere ve yargılama sonunda oluşan vicdani kanaate uygundur" gerek-çesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de O Yer C.Savcısı ve sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 17.3.2003 gün ve 117393 sayılı tebliğnamesi ile Özel Dairesine, Özel Dairece de 29.3.2004 gün ve 5316-3936 sayılı karar ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü;
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın görevli memura sövme suçundan cezalandırılmasına ilişkin karar, tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmeden ve hangi anlatımın hangi nedenle üstün tutulduğu tartışılmadan hüküm kurulması, kabule göre de tekerrür nedeniyle ceza arttırılırken ağır para cezasının eksik tayini isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel Mahkemece bozmadan sonra yapılan 5.6.2002 günlü oturumda, bozma ilamı okunarak sırasıyla sanık müdafii, sanık Murat A........ ve C.Savcısından bozmaya karşı diyecekleri sorulduktan sonra, hazır bulunan sanığa diyecekleri sorulmadan ve başkaca işlem yapılmadan duruşmaya son verilerek direnme hükmü kurulmuştur.
CYUY"nın 251. maddesi uyarınca "…
…. en son söz sanığındır." Maddenin son fıkrasında ise, "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilave edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur." hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince, katılmış olduğu takdirde duruşma mutlaka son söz sanığa verilerek bitirilecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiçbir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak, bozmadan sonra başlayan yargılamada da aynen geçerlidir. Bu nedenle, "en son söz" sanığa verilmeyerek CYUY"nın 251.maddesine aykırı davranılması isabetsizdir.
Diğer yönden, kabule göre yapılan bozma, aleyhe temyiz olmadığı halde ve mahkemece tekerrür nedeniyle 1/101 oranında artırım yapıldığından esasen doğru değil ise de, 10.2.2003 gün ve 25020 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren 4806 sayılı Yasanın 1 inci maddesi ile, TCY.nın 30 uncu maddesinin 2 inci fıkrası, "muvakkat cezalar için bir günün ve para cezalarında bin liranın küsuru hesaba katılmaz" şeklinde değiştirilmiş olup, bu değişiklik sanık lehinedir. Sanığın bu madde ve TCY.nın 2/2. maddeleri uyarınca cezasının yeniden saptanmasından zorunluluk bulunduğundan, Yerel Mahkeme direnme hükmü bu nedenle de bozulmalıdır.
SONUÇ
: Açıklanan nedenlerle, sair yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 11.05.2004 günü tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.