Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/10-80 Esas 2004/103 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2004/10-80
Karar No: 2004/103

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/10-80 Esas 2004/103 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2004/10-80 E., 2004/103 K.

Ceza Genel Kurulu 2004/10-80 E., 2004/103 K.

  • SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 308 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 45 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 516 ]
  • "İçtihat Metni"

    Mala zarar vermek suçundan sanık Yusuf K........"ın beraatine ilişkin Osmaniye 1. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 26.6.2002 gün ve 186-256 sayılı hüküm katılan Hasan Ö..... tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 10.Ceza Dairesince 4.3.2003 gün ve 30367-1136 sayı ile;

    "Ağaçların kendisine ait olmadığına ilişkin tanık Dudu Ç........ tarafından yapılan ikazları dikkate almayarak, sözkonusu ağaçları kesen sanığın, kesmiş olduğu bu ağaçların kendi arazisi içerisinde kalıp kalmadığı konusunda olay yerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, sonucuna göre hakkında TCK.nın 308. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması yerine, ek-sik soruşturmaya dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmuştur.

    Yerel Mahkeme 20.6.2003 gün ve 220-486 sayı ile;

    "TCY"nın 516. maddesinde düzenlenen nas-ı ızrar suçu ile 308. maddede belirtilen kendiliğinden hak alma suçu kasıtlı cürümlerdendir. TCY"nın 45. maddesine göre, cürümde kastın bulunmaması cezayı kaldırır. Öncelikle sanığın hareketine kasıt yönünden bakmak, buna göre sanığın davranışının cezai anlamda bir yaptırımının olup olmadığını değerlendirmek gerekir. Sanığın 14.03.2002 tarihinde Yediocak mahallesi 15 pafta 13 nolu parseli Şahin U....... isimli kişiden satın aldığı, 27.03.2002 tarihinde de işçi tutarak taşınmaza geldiği, ağaçlarda budama yaptırdığı sabittir. Bu hususlarda Mahkememiz ile Özel Daire arasında herhangi bir çelişki bulunmamaktadır. Ancak tanığın, "burası size ait değil" diye bir müdahalede bulunmasının sanıkta daha önceden var olmayan bir suç işleme kastını ortaya çıkarıp çıkarmadığı tartışılmalıdır. Tanığın bu müdahalesi sanığın suç işleme kastını var eder mi sorusu gündeme gelmektedir. Sanık müdahili tanımamaktadır. Aralarında, parseldeki ağaçların kesilmesine kadar herhangi bir husumet de olmamıştır. Olay öncesinde birbirlerinden karşılıklı olarak bir hak iddiaları da yok-tur. Sanık baştan beri, ağaçları bilmeyerek kestiğini, bir zarar vermiş ise ödeyeceğini savun-muştur. Bu noktada tanığın beyanını soyut olarak değerlendirerek sanığın suç işleme kastından söz etmek mümkün değildir. Burada önemli olan tanığın söylediği sözlerin sanık tarafından ne şekilde algılandığıdır. Tanık ölçü bilmeyen, kadastro parsellerindeki sınırları bilemeyecek durumda olan bir kişidir. Tanığın bu parselin satıldığını bilmemesi mümkündür. Sanık tarafından da tanığın satıştan haberdar olmadığı düşünülmüş olabilir. Bu nedenle sanığın, tanığın uyarılarını dikkate almaması normal kabul edilebilir. Tanığın beyanına rağmen sanık halen kendisinin satın aldığı yere ait olduğu kanaatiyle ağaçları budamıştır. Sanığın davranışlarından bu husus anlaşılmaktadır. Sanık vermiş olduğu bir zarar var ise ödeyeceğini de söylemiştir. Meydana gelen neticeye göre sanığı cezalandırmak, buna ceza hukuku anlamında bir ceza tayin etmek her zaman mümkün değildir. Sanığın yaptığı hareket bir haksız fiilden ibarettir. Özel hukuk anlamında tazminatı gerektiren bir davranışı sözkonusudur. Tanığın uyarılarına rağmen hakkını almak yö-nünde sanık da bir kasıt oluşmamıştır. Taraflar arasında önceye dayalı bir nizanın bulunmaması sanığın olaydan sonra bir zarar varsa ödeyeceğini beyan etmesi, gerekirse ölçüm yaptıracağını söylemesi gibi deliller sanıkta hak alma kastının bulunmadığının delilidir. Bu nedenlerle, sanığın suç kastı bulunmadığından beraati yönünde hüküm kurmak gerekmiştir." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

    Bu hükmün de katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının 1.4.2004 günlü "bozma" isteyen tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Sanığın mala zarar vermek suçundan beraatine karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, olay yerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle so-ruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığına ilişkindir.

    İnceleme konusu olayda;

    Katılan Hasan Özdemir şikayet dilekçesi ve ifadesinde; 7 Ocak mahallesi, 15 pafta, 12 parsel nolu taşınmazın maliki olduğunu, komşu 13 nolu parseli satın aldığını söyleyen kişilerin taşınmazının üzerindeki ağaçlarını kestiğini belirtmiş, duruşmada ise, önceki anlatımını yine-leyerek, sanığın mülküne üç metre kadar girerek izinsiz olarak ağaçlarının dallarını kestiğini belirtmiştir.

    Sanık Yusuf K........ kollukta verdiği ifadede; 13 nolu parseli satın aldığını, işçi tutup kendi parselindeki turunç ağacının kuruyan dallarını budayarak oraya bıraktığını, yan taraftaki evde oturan yaşlı bayana da bu dalları yakabilirsiniz dediğini, kadastro memuru getirtip yerini ölçtüreceğini, başkasının yerine tecavüz etmişse zararını telafi edeceğini belirtmiş, duruşmada sınırdaki ağaçların arsasına sarkan dallarını keserken yanlışlıkla şikayetçinin ağaçlarının dallarını kesmiş olduğunu ileri sürmüştür.

    Tanık Dudu Coşkuner ise; şikayetçinin taşınmazındaki evde kiracı olarak oturduğunu, tanımadığı bazı kişilerin gelip bahçe içindeki ağaçları kestiklerini, bu kişileri "yanlış yeri ke-siyorsunuz, sınırınız orası değil" diye uyardığı halde dinlemeyip motorla kestiklerini ifade etmiştir.

    Kolluk tarafından düzenlenen 27.3.2002 günlü olay yeri inceleme ve tespit tutanağında; suça konu yerin şikayetçiye ait evin doğu kısmına düştüğü, aralarında 10 metre uzunluğunda harçsız, biriket duvar bulunduğu, bahçe içinde çeşitli yerlerde ve özellikle şikayetçiye ait eve yakın bölümlerde zamzalak, erik, zeytin ve portakal ağaçlarının kesildiği belirtilmiş, düzenlenen krokide de kesilen ağaçların arazideki konumları gösterilmiştir.

    İbraz edilen tapu fotokopisine göre, 792 m2 yüzölçümlü arsa vasfındaki 13 nolu parselin suç tarihinden iki hafta önce sanık tarafından satın alındığı anlaşılmaktadır.

    Türk Medeni Kanununun "Mülkiyet hakkının içeriği" başlıklı 683. maddesi: "bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir" hükmü ile malikin mülkiyet hakkını yasal sınırlar içinde kullanabilme yetkisini düzenlemiştir. Öte yandan, anılan Kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen "komşu hakkı" bölümünde yer alan 740. maddesi ise, başkasının mülküne taşarak zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibinin istemi üzerine uygun bir süre içinde kaldırılmaması halinde, zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği ve kendi mülkiyetine geçirilebileceği hükmünü içermektedir. Görüleceği üzere bu madde ile de mülkiyetin aşkın kullanımına kısıtlama getirilmiştir. Buna göre, mülk sahibi bu hakkını, önceden istemde bulunmasına karşın taşan dal ve kökler uygun bir süre içinde kaldırılmadığı takdirde kendisi kullanabileceği gibi, bu zararın mahkeme aracılığı ile giderilmesini de isteyebilir.

    Somut olayda, katılan kendisine ait tapulu taşınmazındaki ağaçların komşu parseli satın alan sanık tarafından kesildiğini iddia etmiş, katılanın kiracısı olan tanık Dudu Coşkuner de, kesim yapılan taşınmaz ve kesilen ağaçların katılana ait olduğu yolunda uyarıda bulunmasına karşın kendisini dinlemeyip ağaçları kestiklerini belirtmiş, sanık ise ağaçları budadığını savunmuştur.

    O halde, suç kastının ve niteliğinin belirlenmesi açısından soruşturmanın genişletilerek, öncelikle suça konu yerde bilirkişi incelemesi yaptırılıp, ağaçların tümüyle mi kesildiği yoksa dallarının mı budandığı, kesilen ağaçların ya da budanan dalların sanığın kendi taşınmazı içinde kalıp kalmadığı hususlarının belirlenmesi sonucuna göre sanığın eyleminin TCY"nın 308. maddesinde düzenlenen kendiliğinden hak almak suçunu oluşturup oluşturmayacağının da tartışılması zorunludur. Bu itibarla, eksik soruşturmaya dayalı Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekir.

    SONUÇ: Açıklanan nedenle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMA-SINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 27.04.2004 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara