Esas No: 2004/1.MD-47
Karar No: 2004/101
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/1.MD-47 Esas 2004/101 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2004/1.MD-47 E., 2004/101 K.
"İçtihat Metni"
Sanık jandarma eri Fatih Y......"ın yasanın bir hükmünü icrada aşırılığa kaçmak suretiyle kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçundan TCY"nın 448. maddesi aracılığı ile 452/1, 49/1. maddesi aracılığı ile 50. ve 59. maddeleri uyarınca 2 sene 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, TCY"nın 50/son ve 20. mad-deleri uyarınca 4 ay süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanmasına, 750.000.000 lira avukatlık ücretinin sanık Fatih"ten alınarak müdahiller vekiline verilmesine, kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçuna iştirak-ten sanıklar Mehmet Ç......, Muhammet S..... ile Mesut K......."nün, kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçuna iştirak, etkili eylem ve efrada kötü muamele suçundan sanıklar Resul A........., Ömer D..... A.... ile Necdet U...."ın, kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürmeye iştirak, etkili eylem, fertlere kötü muamele, yalan tanıklık ve cürüm kanıtlarını yok etmek suçundan sanıklar Olgun Deniz, Bayram A..... ile Hasan Y....."in, kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürmeye iştirak, yalan tanıklık ve cürüm kanıtlarını yok etmek suçundan sanıklar Murat K...., Doğan Y...... ile Şener S....."ın ve kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçundan sanıklar Seyit K....., Yunus K........, Tolga K...., Murat U...... ile Nezir Ş............."nın beraatlerine ilişkin Yargıtay 1. Ceza Dairesinden verilen 12.6.2003 gün ve 1-1 sayılı hükmün sanık Fatih Y...... vekili ile katılanlar Cengiz Ö...., D..... Ö...., Hacı İbrahim Ö...., Fatma Ö.... ile katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Maktulün eşi katılan Kadriye Ö...., sanıklardan Fatih Y...... hakkında Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 2000/63 esas sayılı davanın yargılaması sırasında 19.1.2000 günlü oturumda sanık Fatih"e yönelik olarak "ben sanık olan askerden davacı değilim, benim eşimi sanık asker öldürmemiştir." şeklinde beyanda bulunduğundan, şikayetten vazgeçme niteliğindeki bu açıklama dolayısıyla CYUY"nın 372. maddesi uyarınca müdahalesi hükümsüz kaldığı cihetle, yargılamaların birleştirilmesinden sonra 2.5.2002 günlü oturumda Özel Dairenin bu hususu belirleme bakımından verdiği ara kararı isabetli görülmüş, bu nedenle katılan Kadriye vekillerinin sanık Fatih Y...... yönünden vaki temyiz inceleme istemlerinin CYUY"nın 317. maddesi uyarınca reddi ile, sanık Fatih yönünden incelemenin hükmü temyiz eden diğer katılanların vekilleri ile katılanlar Cengiz Ö...., D..... Ö...., Halil İbrahim Ö...., Fatma Ö.... ve sanık Fatih vekilinin istemine hasren yapılmasına karar verilmiştir.
Şebinkarahisar C.Başsavcılığının 13.10.2000 gün ve 308-41 sayılı iddianamesiyle; Maktul Y...... Ö...."ın Koyulhisar C.Savcılığı tarafından çıkartılan yakalama müzekkeresi, yine Koyulhisar Sulh ve Asliye Ceza Mahkemeleri tarafından çıkartılan gıyabi tutuklama müzekkereleri ile arandığı, kimliğini vermeyen bir kişinin 23 Eylül 2000 tarihinde Koyulhisar İlçesi Ortakent Jandarma K....kolunu arayarak yıllardır aranan Y...... Ö...."ın Güzelyurt köyündeki evinde olduğunu ihbar ettiği, bunun üzerine şahsı yakalamak amacıyla köye gidildiği, evinin etrafında iki kademeli güvenlik önlemi alındığı, bu sırada maktulün evin kapısına çıktığı ve kendisine Y...... Ö...."ın sorulması üzerine, "babam içeride babamı çağırayım, ben Y...... Ö...."ın oğluyum dediği ve askerleri içeri davet ettiği, bu sırada "siz biraz bekleyin, bayanlar elbiselerini giysinler" diyerek izin aldığı ve evinin penceresinden atlayarak kaçmaya çalıştığı, ancak atlayınca pencerenin altında bekleyen Uzman Çavuş Ömer D..... A...."un üzerine düşmesi yüzünden uzman çavuşun elinden kaçtığı, uzman çavuş D..... A...."un kendisine "dur, jandarma" diye bağırmasına karşın kaçmaya devam ettiği, uzman çavuşun havaya ateş açtığı, bu sırada maktulün evinin yanındaki bahçeden atlayarak eğimli araziye doğru kaçarken ikinci çemberde bulunan jandarma eri sanık Fatih Y......"la karşılaştığı, sanık Fatih"in elinden de kaçmaya çalışırken düştüğü, daha sonra sanıkla boğuşmaya başladığı, sanıkla boğuşma sırasında tüfeğin ateş alması sonucu Y...... Ö...."ın ensesinden vurularak öldüğü iddiası ve TCY"nın 452/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı, bu davanın Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesinin 2000/63 Esas sırasına kaydedildiği ve davanın ana dosyasını oluşturduğu,
Kamu davasına katılan maktul yakınlarının başvuruları üzerine Koyulhisar Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma sonucunda, Şebinkarahisar C.Başsavcılığının 2.3.2001 gün ve 60-5 sayılı iddianamesi ile; önceki iddianamede belirtilen olaylar aktarıldıktan sonra, sanıklar Koyulhisar Merkez Jandarma K....kol Komutanı olan Astsubay Mesut K......., Ortakent Jandarma K....kol Komutanı Astsubay Resul A........., Uzman Çavuş Ömer D..... A...., Jandarma Astsubay Necdet U...., Koyulhisar Jandarma Komutanlığında görevli erler Seyit K....., Yunus K........, Tolga K...., Şener S....., Murat U......, Olgun Deniz ve Bayram Ardıç"ın da asıl fail olan Fatih Y......"a cesaret vermek ve öldürülenin cesaretini kıracak ve gerektiğinde karşı davranışları önleyecek şekilde müzaheret ve muavenette bulundukları iddiası ve sanıkların TCY"nın 452/1, 65/3. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açıldığı, bu davanın 12.4.2001 gün ve 9/19 sayılı karar ile Mahkemenin ana dosyası ile birleştirildiği, bu soruşturma sonunda Koyulhisar Orman İşletme Müdürü olan Nezir Ş............. hakkında atılı suça iştirak ettiği yolundaki iddialar nedeniyle takipsizlik kararı verildiği,
Katılan tarafın şikayeti üzerine sanıklar Olgun Deniz, Murat K...., Doğan Y......, Hasan Y....., Şener S..... ve Bayram Ardıç haklarında, yalan tanıklık yapmak ve suç kanıtlarını yok etmek cürümlerinden soruşturma başlatıldığı, ancak Koyulhisar C.Savcılığının 6.2.2001 gün ve 336-26 sayılı kararıyla kanıt yetersizliğinden dolayı takipsizlik kararı verildiği, katılanların gerek bu takipsizlik kararı ile yukarıda açıklanan sanık Nezir Ş............. hakkındaki takipsizlik kararına itiraz etmesi üzerine Giresun Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının takipsizlik kararlarını kaldırdığı, bunun üzerine Şebinkarahisar C.Başsavcılığının 4.7.2001 gün ve 219-25 sayılı iddianamesi ile, önceki olay açıklanmak suretiyle, sanıklar Orman İşletme Müdürü Nezir Ş............., Jandarma erleri Murat K...., Doğan Y...... ve Hasan Y..... haklarında, asıl fail olan sanık Fatih Y......"a cesaret vermek ve öldürülenin cesaretini kıracak ve gerektiğinde karşı davranışları önleyecek şekilde müzaharet ve muavenette bulundukları iddiası ile etkili eylem sonucu kastı aşan adam öldürme suçuna fer"i iştirak suçundan TCY"nın 452/1 ve 65/3. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açıldığı, bu davanın Mahkemenin 4.7.2001 gün ve 39-47 sayılı kararıyla ana dava ile birleştirildiği,
Ayrıca Şebinkarahisar C.Başsavcılığının 4.7.2001 gün ve 220-26 sayılı ek iddianamesiyle; sanık Jandarma erleri Murat K...., Doğan Y......, Hasan Y....., Olgun Deniz, Şenel S..... ve Bayram Ardıç haklarında, öldürme olayının soruşturması sırasında tanık olarak beyanda bulunurken olayın gerçek mahiyetini gizleyerek adli soruşturmayı yanlış yola sevk ile yalancı tanıklıkta bulundukları iddiası ve TCY"nın 286/2 ve 296/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açıldığı, Mahkemenin 4.7.2001 gün ve 40-48 sayılı kararı ile bu davanın da ana dava ile birleştirildiği,
Yine katılan tarafın devam eden şikayet ve suç duyuruları nedeniyle Koyulhisar C.Başsavcılığı tarafından yürütülen hazırlık soruşturması sonucunda Şebinkarahisar C.Başsavcılığının 12.9.2001 gün ve 308-417 sayılı ek iddianamesiyle, sanıklar Ortakent Jandarma K....kol Komutanı Astsubay Resul A........., Ast-subay Necdet U...., aynı K....kolda görevli uzman çavuş Ömer D..... A.... ile Koyulhisar Jandarma Komu-tanlığında görevli jandarma erleri Bayram Ardıç, Hasan Y..... ve Olgun Deniz haklarında, maktul Y...... Ö...."ı yakalamak için köye giden ve zor kullanma yetkisi bulunan jandarma ekibinde yer alan sanıkların, hakkında önceden dava açılan sanık er Fatih Y......"ın maktul Y...... Ö...."ı öldürmesinden önce evinde yakaladıkları, maktulün direnmesi üzerine kanunun tayin ettiği nizamı aşarak evin arka bahçesinde onu postal ve tüfek dipçikleri ile darp ederek yaraladıkları, er Fatih"in maktulü vurmasından hemen sonra ve fakat ölmeden önce onu sürükleyerek cismen eza verdikleri, iddiası ve TCY"nın 456/2 ve 245/.2. maddeleri uyarınca ceza-landırılmaları istemi ile kamu davası açıldığı, ayrı bir esasa kaydedilmeyen bu davanın doğrudan ana davanın bünyesine dahil edildiği,
Tüm bu davaların yargılamalarının birleştirilerek Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesinde yürütüldüğü,
Bu arada Adalet Bakanlığı Başmüfettişi tarafından yapılan idari soruşturma sonucunda Koyulhisar C.Savcısı Mehmet Ç...... ile Koyulhisar Jandarma Bölük Komutanı Ütğm. Muhammet S..... haklarında kovuşturma yapılması gerektiği kanısına varıldığının belirtilmesi nedeniyle, Adalet Bakanının oluru, Giresun C.Başsavcılığının 17.7.2001 gün ve 1691-105 sayılı iddianamesi ile dosyanın intikal ettirildiği Giresun Ağır Ceza Mahkemesinin 2.11.2001 gün ve 269-415 sayılı son soruşturmanın açılması kararı ile; Koyulhisar İlçe Jandarma Komutanı olan sanık üsteğmen Muhammet S....."in, hakkında yakalama ve gıyabi tevkif müzek-keresi bulunan Y...... Ö...."ın yakalanması amacıyla düzenleyip yönettiği operasyon sırasında sanığın ölümüne neden olduğu, Koyulhisar C.Savcısı Mehmet Ç......"ün, 6831 sayılı Yasaya muhalefet suçundan 6 ay hapis cezasına mahkum olan Y...... Ö...."ın Koyulhisar C.Başsavcılığının 2000/233 ilamat sayılı evrakına konu olan bu cezası nedeniyle hakkında 11.7.2000 tarihinde davetname düzenleyerek tebliğe çıkarttığı, ancak bu davetnamenin tebliğ süresini beklemeden 13.7.2000 tarihinde yakalama müzekkeresi tanzim ederek gerekmediği halde hükümlünün yakalanması amacıyla düzenlenen ve Y...... Ö...."ın ölümüyle sonuçlanan 24.9.2000 tarihli operasyon sırasında olay mahallinde bulunarak eyleme iştirak ettiği iddiası ile sanıklardan Mehmet Ç......"ün TCY"nın 65/3. maddesi aracılığı ile 448, 452, 251. maddeleri, sanık Muhammet S....."in TCY"nın 64, 448, 452, 251 maddeleri uyarınca haklarında son soruşturmanın açılmasına, sanıklardan Mehmet Ç......"ün 1. sınıfa ayrılmış bulunması nedeniyle yargılamanın Yargıtay 1.Ceza Dairesinde yapılması gerek-tiğine karar verildiği,
Bu iki sanık yönünden Yargıtay 1. Ceza Dairesinde başlayan yargılama sürecinde Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesinin 2000/63 esasına kayıtlı bulunan ana dava ile bu dava arasında eylem ve kişiler bakımından bağlantı bulunması nedeniyle her iki davanın yargılamalarının birleştirilmesine karar verilerek tüm sanıklar hakkındaki yargılamanın birlikte sürdürüldüğü,
Yargıtay 1.Ceza Dairesindeki yargılama sonunda, sanıklardan Fatih Y......"ın yasanın emrini icrada aşırılığa kaçmak suretiyle kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçundan TCY"nın 448. maddesi ara-cılığı ile 452/1, 49/1. maddesi aracılığı ile 50. ve 59. maddeleri uyarınca 2 sene 1 ay hapis cezası ile cezalan-dırılmasına, TCY"nın 50/son ve 20. maddeleri uyarınca 4 ay süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanmasına, 750.000.000 lira avukatlık ücretinin sanık Fatih"ten alınarak müdahiller vekiline verilmesine, diğer sanıkların ise üzerlerine atılı suçlardan beraatlerine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dosyadaki kanıtlar değerlendirildiğinde;
Maktul Y...... Ö...."ın Koyulhisar Sulh Ceza Mahkemesinin 1999/125 Esas sayılı davasında 2.5.2000 tarihinde çıkartılan gıyabi tutuklama müzekkeresi,
Koyulhisar Asliye Ceza Mahkemesinin 1999/48 Esas sayılı davasında 26.4.2000 tarihinde çıkartılan gıyabi tutuklama müzekkeresi,
Koyulhisar Sulh Ceza Mahkemesinden 17.7.1998 gün ve 42-55 sayılı ilam ile almış olduğu 4 ay 12 gün hapis cezasının infazı nedeniyle Koyulhisar C.Başsavcılığı tarafından çıkartılan 27.3.2000 günlü yakalama müzekkeresi,
Aynı ilama konu para cezasının ödenmemesi nedeniyle 1 gün hapse çevrilmesinden dolayı Koyulhisar C.Başsavcılığınca çıkartılmış olan yakalama müzekkeresi,
Koyulhisar Sulh Ceza Mahkemesinin 26.10.1999 gün ve 21-78 sayılı ilamı ile almış olduğu 6 ay hapis cezasının infazı için Koyulhisar C.Başsavcılığınca çıkartılan 13.7.2000 tarihli yakalama müzekkeresi nedeniyle kolluk tarafından arandığı, 24.09.2000 günü maktul Y...... Ö...."ın yakalanması için jandarma tarafından Koyulhisar ilçesi Güzelyurt köyündeki evine sabaha karşı 05.00-06.00 sıralarında gidildiği, Y...... Ö...."ın kaçmasını önlemek için çevrede güvenlik çemberi oluşturulduğu, bir süre sonra silah sesleri duyan köylülerin toplanmaya başladıkları, ancak jandarmanın köylüleri bir müddet maktul Ö...."ın evine ve evin 76 metre aşağısında bulunan cesede yaklaştırmadığı dosyadaki belge ve ifadelerden anlaşılmaktadır.
Olay öncesinde ve sonrasında düzenlenen tutanaklardan;
Sanık üsteğmen Muhammet S..... ile Ortakent Jandarma K....kol Komutanı sanık Resul A......... tarafından düzenlenen 23 Eylül 2000 tarihli tutanakta; 20.00 sıralarında Ortakent Jandarma karakolunu telefonla arayan ve kimliği hakkında bilgi vermeyen bir şahsın, jandarma tarafından aranan Güzelyurt köyünden Y...... Ö.... adlı kişinin köydeki evinde olduğunu ihbar ettiği,
24.09.2000 günü Koyulhisar C.Savcılığınca ölü muayene işlemi öncesinde mahallinde yapılan ilk belirleme sonucu düzenlenen tutanakta; maktulün bulunduğu yer ile evi arasında yaklaşık 100 metre mesafenin olduğu, ev ile ceset arasında ufak tefek ağaçların bulunduğu, 60-70 metre ileride başka evlerin yeraldığı belirtilmiştir.
Sanık Astsubaylar Mesut K....... ile Resul A......... ve sanık uzman çavuş Ömer D..... A.... ile jandarma eri İbrahim Oral tarafından imzalanan 24 Eylül 2000 günlü tutanakta; maktul Y...... Ö...."ın yakınlarının, Y...... Ö...."ın evinin yakınlarında öldürülüp sonra sürüklenerek cesedin bulunduğu yere bırakıldığı yolunda iddiada bulunmaları üzerine yeniden ev ile maktulün cesedinin bulunduğu yer arasında inceleme yapıldığı, herhangi bir kan ve sürtünme izi ile emaresine rastlanmadığı, ancak maktulün vefat ettiği yerde yoğun miktarda kan birikintisinin bulunduğu, Y...... Ö...."ın öldüğü yer ile ev arasındaki mesafenin ortalarında iki adet boş 7.62 mm çaplı Kalashnikof tüfek kovanına rastlandığı, olay yerinde tansiyonun yüksek olması ve küçük çaplı kargaşa yaşanması nedeniyle herhangi bir infiale sebebiyet vermemek için maktul ve yakınlarının isim ve imzalarının alınmadığı ifade edilmiştir.
Sanık jandarma astsubayı Resul A........., sanık uzman çavuş Ömer D..... A.... ve sanık er Hasan Y..... tarafından imzalanan 24 Eylül 2000 günlü tutanakta; maktulün ilk güvenlik çemberinde görevli uzman çavuş Ömer D..... A...."un üzerine atladığı, atlama sırasında dengesini kaybederek üzerine düştüğü, yakalandığı halde kurtulup kaçmaya başladığı, bu sırada uzman çavuş Ömer D..... A...."un sol bacak kaval kemiğinden yaralandığı, pantolonunun sol yan cebinin yırtıldığı, apış arasının söküldüğü, pantolon düğmesinin koptuğu, elbisesinin üstü ve pantolonunun çamur olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir.
Koyulhisar C.Savcısı tarafından düzenlenen ve içeriğinden olay günü düzenlendiği anlaşılan tarihsiz tutanakta, "ceset üzerinde otopsi işlemi yapıldıktan sonra maktule ait ceset ile cesedin bulunduğu yer arasında inceleme yapıldığı, evin üç katlı olduğu, orada bulunanların beyanına göre maktulün orta kattan atladığı, pencerenin bulunduğu yerde bir kısım izlerin olduğu, evin önündeki bahçede fasulyelerin ve diğer bitkilerin çiğnenmiş bulunduğu, bahçenin çevresindeki tahtalarda ve sonrasındaki ağaçların altında bir kısım izlerin olduğu, maktulün bulunduğu yere doğru eğimli alandan inilirken bir kısım yerlerde 2-3 metre kesintisiz izlerin oluştuğu, bir kısım yerde toprak aşınması görüldüğü, patika yola yaklaşık 7-8 metre kala ve derenin geldiği kısımda taşların üzerinde 3 damla kan izi saptandığı, cesedin bu kan izlerine 10-15 metre ileride bulunduğu" ifade edilmiştir.
Sanık astsubay Resul A......... ile sanık uzman çavuş Ömer D..... A.... ve sanık er Fatih Y......"ın imzalarını taşıyan 24.09.2000 günlü tutanakta; ".... güvenlik tedbirinin ikinci çemberinde görevli jandarma eri Fatih"in şahsı yakalaması üzerine çıkan boğuşmada er Fatih Y......"ın bacağından ve kolundan yaralandığı, boğazının sıkılması nedeniyle boğazında tırnak izlerinin bulunduğu, pantolonun yan cebinin yırtıldığının tespit edildiği" belirtilmiştir.
Aynı sanıkların imzasını taşıyan 24.09.2000 günlü bir başka tutanakta ise, "... jandarma eri Fatih Y......"ın üzerine zimmetli 79 H 1623 seri numaralı Kalashnikof piyade tüfeğinin olaydan sonra incelendiği, tüfeğin haznesinde dolu fişek bulunduğu, namlunun barut koktuğu, emniyet mandalının seri atış konumunda olduğu, takılı şarjörde yapılan incelemede ve sayımda, şarjör içinde 25 adet dolu fişek olduğu, haznedeki fişekle birlikte 26 adet fişek bulunduğu, diğer tesisatındaki fişekler ve malzemelerin tam olduğu" yazılıdır.
Sanıklardan jandarma astsubayı Necdet U.... tarafından düzenlenen krokide, maktulün evin 3 metre yüksekliğindeki penceresinden atladığı ve sanık uzman çavuş Ömer D..... A...."la pencerenin altında boğuş-tuğu işaretlenmiştir.
Koyulhisar C.Başsavcılığının olaydan yaklaşık iki ay kadar sonra 20.11.2000 tarihinde gerçekleştirdiği olay yeri incelemesi sonucunda düzenlenen tutanakta; olaya karışan bir kısım askerin olay yerine getirilmiş olması nedeniyle maktulün yakınlarınca tepki gösterildiğinden, istenilen tespitlerin yapılamadığı ifade edilmiştir. Bu karşı koyma nedeniyle maktulün bazı yakınları hakkında Koyulhisar C.Savcılığı tarafından soruş-turma başlatıldığı, bazı kişilerin Sulh Hakimliğince tutuklandıkları, bu olay nedeniyle soruşturmayı yürüten ve tutuklama kararını veren C.Savcısı ve Hakim hakkında Adalet Müfettişince inceleme yürütüldüğü, evrak içe-riğinden anlaşılmaktadır.
23.11.2000 günü Koyulhisar C.Savcısı tarafından inceleme için yeniden olay yerine gidildiği, katılan tarafın hazır bulundurduğu üç tanığın dinlendiği, olay yerine ilişkin fotoğraf çekimi yaptırıldığı, ayrıca maktulün kızı Zeynep"in olay yerinden kovan dip kısmına benzeyen bir metal parçası bularak savcıya teslim ettiği, yine maktulün yakınları tarafından olay günü cesedin 15 metre kadar uzağında görüldüğü belirtilen kan lekesine benzer görüntüye sahip bir karton parçasının bulunarak zaptedildiği, düzenlenen tutanaktan anlaşılmaktadır.
Bilahare mahkemece 15.12.2000 tarihinde olay yerinde keşif yapıldığı, müdahil, sanık ve tanıkların bazılarının dinlendiği, teknik bilirkişi polis memuru E.doğan Kocaman"ın raporunda, maktulün atladığı iddia olunan pencerelerden sağdakinin 370 cm, soldakinin ise 560 cm yüksekliğinde olduğu, pencere altı ile sanık Ömer D....."un maktulle boğuştuğunu söylediği yer arasının 9 metre olduğu, cesedin görüldüğü yer ile ev arasındaki uzaklığın 76 metre ölçüldüğü, arazinin % 70 eğimli, taşlı ve sert zeminli bulunduğu, maktulün üstün-den atladığı çitin 110 cm yüksekliğinde olduğu, sanık Fatih"in keşifteki anlatım ve göstermesine göre, bu sanık ile maktulün ilk karşılaşmalarından sonra yaklaşık olarak 45 metre sürüklenip patika yola indikleri ve ölümün buradaki boğuşma sırasında meydana geldiği belirtilmiştir.
9.4.2001 günü yapılan diğer bir keşif sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda ise, boş kovanın cesede 38 metre mesafede bulunduğu ifade edilmiştir.
İlçe Jandarma Komutanlığının gönderdiği listeye göre, jandarma görevlisi sanıkların tümünün Y...... Ö...."ın yakalanması operasyonunda görev aldıkları, yine teslim senedine göre, sanık Fatih Y......"a, 62379 HA 1623 seri numaralı, kalashnikof marka tüfeğin zimmetli olduğu anlaşılmaktadır.
Adli Tıp Fizik Balistik İhtisas Dairesinden aldırılan 30.3.2001 gün ve 733 sayılı ve 2.7.2001 gün ve 1558 sayılı raporlarda; sanık Fatih tarafından kullanılan otomatik tüfeğin sağlam olduğu, olay yerinden elde edilen iki boş kovanın bu silahtan atılmadığı, sanık uzman çavuş Ömer D..... A....."a zimmetli kalashnikof marka tüfekten atıldığı, Ankara Merkez Polis Kriminal Laboratuarının 5.1.2001 gün ve 2754 sayılı ekspertiz raporunda katılanın kızı Zeynep tarafından bulunup teslim edilen materyalin ateşli silah fişeklerinin unsur-larından olan kapsül, kovan ve mermi çekirdeklerinden herhangi birisine ait olmadığı, yine Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı Parmak İzi Şube Müdürlüğünün 20.12.2001 gün ve 167 sayılı raporunda da, olay yerinden bulunan karton üzerinde parmak izi tespit edilemediği belirtilmektedir.
Ayrıca olay sanıklarından Murat, Seyit, Necdet, Tolga, Muhammet, Olgun, Yunus, Resul ve Mesut"un taşıdığı kalashnikof silahlar elde edilerek balistik mukayesesi yaptırılmış, Ankara Polis Kriminal Laboratuarının 2.7.2001 gün ve 2759 sayılı raporunda, olayda kullanılmadığı belirtilmiştir.
Koyulhisar Devlet Hastanesinin 24.09.2000 gün ve 3046 sayılı raporunda: sanık Fatih Y......"ın boyun ön ve yanlarında erozyon ve yırtık, sol kalçada sıyrıklar, sol diz altında sıyrık ve erozyonlar olduğu, sol omuzda travmaya bağlı ağrı ve hareket kısıtlılığı bulunduğu, bu yara ve izlerin bir boğuşma ve travma sonucu olabile-ceği, arazların 5 gün iş ve güce engel nitelikte olduğu, aynı Hastanenin 24.09.2000 gün ve 3047 sayılı raporunda da: sanık Ömer D..... A...."un sol bacak ön yüzünde bir adet kızarık, 4 cm uzunluğunda sıyrık, sol kol ön yüzünde sıyrıklar bulunduğu, bu lezyonların 3 gün iş ve güce engel nitelikte olduğu, mevcut yaraların bir sürtünme sonucu olabileceği, belirtilmektedir.
Koyulhisar Müftülüğü"nün 24.11.2000 günlü cevabi yazısından, olay günü sabah ezanının okunma vak-tinin 05.23, güneşin doğum zamanının ise 06.18 olduğu anlaşılmaktadır.
24.09.2000 günü Koyulhisar C.Savcısı tarafından ceset üzerinde yapılan dış muayene ve 25.09.2000 günü Sivas Numune Hastanesinde Sivas Cumhuriyet Savcısının gözetiminde yapılan klasik otopsi işlemi sonu-cunda düzenlenen tutanak ve raporlarda;
Maktulün 1.77 cm boyunda, 85-90 kilo ağırlığında, 40 yaşında olduğu, enseden giren ve yukarı doğru seyirle yüz kemiklerini kırarak sol zigomadan çıkış yapan ateşli silah mermisi isabeti ile omurilik harabiyeti ve kanama sonucu öldüğü, ölümünden önce husule getirildiği anlaşılan çok sayıda harici lezyonun belirlendiği, bu cümleden olarak; sırtta, sağ kolda, dirseklerde, sternumda, omuz başlarında, sol scapula üzerinde, her iki el üstlerinde, sol patella üzerinde, sol bacakta, sol lomber bölgeden sakruma uzanan kısımlarda, sol frontal bölgede, sol yanak ve dudakta, alın orta kısmında, çok sayıda cildi sıyrık ve ekimozlar bulunduğu, sağ zigoma üzerinde yatay seyirli alt dudağı yıldızvari görünümde içten dışa doğru kemik kakmalarının saptandığı, 6.5x3 cm"lik muhtemel ateşli çıkış yarasının bu bölümde oluştuğu, ensede sağda saçlı derinin 5 cm altında 6x4 cm"lik yanık alanın içinde kalan 0.8x1 cm"lik muhtemel ateş giriş yarasının belirlendiği, bu yaraya kesi yapıldığında hofman maden boşluğu görülmediği, baş açıldığında saçlı deri altında oksipital üst bölgede 2x3 cm"lik kana-malı alan görüldüğü, sağ temporol adale grubunda arka üst bölgede 2x2 cm"lik kanamalı alan tesbit edildiği, boyun omurlarında C2-C3 arasındaki kurşun lezyonu dışında özellik görülmediği, bu bölgenin yaygın kanamalı olduğu, cesette tarif edilen ekimozlu cildi sıyrıkların altındaki yumuşak dokularda da ekimoz olması ve bunların yüzeyin yaygın ekimozları ve sıyrıklarıyla abrazyonlarına eşlik etmesi nedeniyle genel beden travmasına bağlı olarak oluşan bu lezyonların ölümden önce meydana gelmiş olduğu, atış mesafesinin saptan-ması için delik ihtiva eden giysilerin incelenmesi gerektiği belirtilmektedir.
Adli Tıp Fizik Balistik İhtisas Dairesinin 13.3.2001 gün ve 560 sayılı inceleme raporunda; maktul Y......"a ait pantolon, eşofman altı ve külot"un incelendiği ancak ateşli silah giriş deliğinin saptanmadığı, be-yaz atlet üzerinde ateşli silah deliğinin olmadığı, arka üst kısmına gelen yerinin yırtık olduğu, bu bölgede de atış artığının belirlenmediği bildirilmiştir.
Adli Tıp Kimyasal Tahliller ve Toksikoloji İhtisas Dairesi"nin 10.11.2000 gün ve 3240 sayılı raporuna göre maktulün kanında; 56 mg/dl etanol, 7 mg/dl metanol bulunduğu anlaşılmaktadır.
Adli Tıp Kurumu 1.İhtisas Kurulunun 30.5.2001 gün ve 1172 sayılı raporunda; "1- Haricen vücudunun baş, göğüs, sırt, kol ve bacaklarda değişik yön ve yerlerinde çok sayıda travmatik değişiklikler saptandığından bunların tamamının kişinin pencereden atlaması veya koşarken düşmesi ile oluşamayacağı, sorulduğu üzere taş, sopa, dipçik ve postal şeklinde sert ve künt cisim travmalarına maruz kalmış olduğu, sırttaki bir kısım lezyonların ölümüne yakın veya ölümünden önce kısa sürede sürüklenmesiyle meydana gelmiş nitelikte oldu-ğu, 2- ensede ateşli silah giriş yarası çevresinde yanık tarif edildiği ancak bu bölgeden cilt-cilt altı dokusu alınarak kimyasal inceleme yapılmamakla birlikte resimlerin tetkiki ve yara çevresinde geniş bir alanda yanık tarif edilmesi nedeniyle atışın 2-15 cm mesafeden yapılmış olacağı, kurşunun vücutta arkadan öne ve yukarıya doğru seyir gösterdiği, kişiler mobil olup her an pozisyon değiştirebileceklerinden ateşli silah yara yer ve trajesinin atışın yapıldığı yön ve seviyeyi tespite medar olmayacağı cihetle atışın yapıldığı sırada kişilerin yön, seviye ve pozisyonunun tıbben bilinemeyeceği" ifade edilmiş,
Aynı Kuruldan aldırılan 7.11.2001 gün ve 2215 sayılı raporda ise; "1- ..... müdahillerin duruşmada belirttikleri şekilde ölenin yüzükoyun sağ omuza dönük, sol yanağı yerde yatarken ayak ucunda duran bir şahıs tarafından ensesine doğru eğilerek yakın atış mesafesinden ateş etmesiyle oluşmasının mümkün olduğu, sanığın keşif sırasında ve duruşmada belirttiği pozisyonda da yakın atışla otopside tarif edilen trajenin oluş-masının mümkün olduğu, 2-Otopsisinde ateşli silah mermi çekirdeğinin C2-C3 arasından girerek medulla spinalis harabiyetine sebep olduğu bildirildiğine göre, solunum ve dolaşım merkezlerinin bulunduğu beyin sapının yaralanma bölgesine olan komşuluğu dikkate alındığında, bu yaralanmayı takiben ölümün derhal gerçekleşmesinin mümkün olduğu, 3-A....li silah yarası dışındaki yaraların iç organ ve büyük damarlarda kanama ve harabiyet oluşturmadığı cihetle uzuv zaafı, uzuv tatili niteliğinde olmadığı, 10 gün iş ve gücüne engel teşkil edecek nitelikte oldukları" belirtilmiştir.
Maktul Y...... Ö...."ın babası olan ve olay tarihinde İstanbul"da bulunduğunu, olayı görmediğini belirten katılan Hacı İbrahim Ö.... yargılamanın çeşitli evrelerinde özü itibariyle, eşi, çocukları ve torun-larından duydukları ile kişisel tahminlerine dayalı olarak, olayın gerçek failinin sanık jandarma eri Fatih Y...... olmadığını, oğlunun bir davada Koyulhisar Hakimi Durmuş Çetin"i reddetmesi nedeniyle Hakim, C.Savcısı, İlçe Jandarma Komutanı, Orman İşletme Müdürü ve tüm kolluk görevlilerince önceden yapılan planlama sonucu evinin önünde önce dövüldüğünü, ardından sanık İlçe Jandarma Komutanı Muhammet S..... tarafından öldürüldükten sonra kanıtların yok edilmesi amacıyla sürüklenip götürülerek kaçtığı sırada öldürüldüğü izlenimi verilmeye çalışıldığını, gerçek suçlunun sanık İlçe Jandarma Komutanı Muhammet S..... olduğunu, yine sanık C.Savcısı Mehmet Ç......"ün de suça azmettirdiğini ileri sürmüştür.
Öldürülenin oğlu olan katılan Ali Ö.... C.Savcısına verdiği 3.10.2000 günlü ifadesinde; 50 metre ilerideki diğer evde uyurken silah seslerine uyanıp babasının evine geldiğinde evdeki herkesin kalkmış oldu-ğunu görerek "ne oldu" diye sorduğunu, babasını askerlerin götürdüğünü söylediklerini, bu kez askerlere ne olduğunu sorduğunda, onların da babasının ellerinden kaçıp gittiğini söyleyip olay yerine bırakmadıklarını, babasının öldüğünü 08.00 sıralarında dayısından öğrendiğini belirtmiş, duruşmada da benzer beyanda bulun-muştur.
Öldürülenin diğer oğlu katılan Ömer Ö.... da C.Savcısında verdiği 4.10.2000 günlü ifadede; diğer evde yattıkları sırada silah seslerine uyanıp evlerine geldiğinde, kardeşlerinin de kalkmış olduğunu görüp sorduğunu, kardeşlerinin de askerlerin babasını götürdüklerini söylediğini, daha sonra evden dışarı çıktığını, ancak askerlerin kendisini sonradan cesedin bulunduğu yere bırakmadıklarını, daha sonra dayısının arka taraftan dolaşarak babasının öldüğünü görüp kendilerine bildirdiğini belirtmiş, duruşmada da benzer anlatımda bulunmuştur.
Öldürülenin oğlu katılan D..... Ö.... duruşmada; olay sırasında ağabeyleri ile birlikte diğer evde yattıklarını, silah sesi üzerine kalkıp evlerine gittiklerinde askerleri gördüğünü, evdekilere sorduğunda, baba-sını Koyulhisar"a götürdüklerini söylediklerini belirtmiştir.
Öldürülenin annesi katılan Fatma Ö.... C.Savcısına verdiği 3.10.2000 tarihli ifadede özetle; sabah kapının vurulduğunu, oğlu Y......"ın açıp askerleri içeri buyur ettiğini, yaklaşık 20 askerin içeri girdiğini görünce gelinine haber vermek üzere odaya girdiğini, tekrar geldiğinde oğlu Y......"ı kapıdan çıkarttıklarını, kendilerini de engellediklerini, o sırada silah sesleri geldiğini, torunlarının camdan görüp babamızı öldü-rüyorlar diye bağırmaları üzerine evdeki askerlerle birlikte kendilerinin de dışarı çıktıklarını, biraz aşağıdaki kalabalığın bulunduğu yere gitmek istediğini, ancak askerlerin kendisini bırakmadıklarını, bunun üzerine kocasını telefonla arayıp İstanbul"dan çağırdığını, oğlunun pencereden atlamadığını, öldürenlerin tespit edilip cezalandırılmalarını istediğini belirtmiş, duruşmada 16.11.2000 tarihli oturumda beyanlarını geliştirerek, oğlunu ellerini bağlayarak dışarı çıkarttıklarını, 4 el ateş edilmesi üzerine camdan baktığını, oğlunun 5-6 kişinin arasında olduğunu, sanık üsteğmenin yüzükoyun yatan oğluna ayak ucundan ateş ettiğini, daha sonra sürükleyerek dereye doğru götürdüklerini, silah sesinden önce de oğlunun "savcım, teğmenim yapmayın" diye bağırdığını duyduğunu belirtmiş, talimat yoluyla alınan 27.11.2000 günlü beyanında, sonradan diğer sanıklar yönünden yaptıkları şikayet nedeniyle C.Savcısına verdiği 19.12.2000 günlü ve Şebinkarahisar C.Başsavcısına verdiği 21.12.2000 günlü ifadelerde duruşmadakine benzer beyanda bulunmuş, Adalet müfettişine verdiği 14.2.2001 günlü ifadesinde, sanık C.Savcısının da eve girdiğini belirtmiş, sanık Fatih Y...... hakkındaki dava ile diğer sanıklar hakkında sonradan açılan davaların birleştirilmesi üzerine 12.4.2001 günlü oturumda verdiği ifadede ise, eve sanık Üsteğmen ile diğer sanıklar Resul ve Ömer D....."un girdiklerini, pantolonunu giydiği sırada oğlunu dışarı çıkardıklarını, kendilerinin dışarı çıkmalarını engellediklerini, bu nedenle olaya müdahale edemediklerini, bu sırada dışarıdan silah sesleri geldiğini, oğlunun evin bahçesinde öldürüldüğünü, oğlunun evden çıkarken, "savcı bey, senden izin aldım" diye söylediğini, dışarı çıkarmadıkları için cesedin yanına gidemediklerini belirtmiştir.
Öldürülenin eşi katılan Kadriye Ö.... C.Savcısına verdiği 3.10.2000 günlü ifadede; sabah namazına kalktıklarını, kapının vurulması üzerine eşi Y......"ın açıp, buyurun çay içelim, çocuklar üzerini giysinler, ben de pantolonumu giyeyim diye söylediğini, ancak pantolonunu zar zor giyebildiğini, o sırada diğer askerlerin de içeri girdiğini, tahminince içeride 15-20 asker bulunduğunu, eşinin "üsteğmenim savcıdan izin aldım, beni bırakın, düğünden sonra gelip yatacağım" diye yalvardığını, ancak kabul etmeyip eşini dışarı çıkardıklarını, bir kısım askerin içeride kaldığını, olay yerinde sivil kimseyi görmediğini, askerlerin kendilerini dışarı bırakma-maları üzerine pencereye koştuğunu, eşini dövenlerin hepsinin asker elbiseli olduklarını, "beni bırakın" diye sesler duyduğunu, burada eşini hareketsiz hale getirdikten sonra sürükleyerek aşağı doğru götürdüklerini, eşi evden çıktıktan 2-3 dakika sonra silah sesi geldiğini, aşağı sürüklendikten sonra da bir el silah sesi daha duyduğunu, tahminine göre eşinin yukarıda vurulduğunu, aşağı inince de kafasına kurşun sıktıklarını, eşini öldürenlerin tespit edilerek cezalandırılmalarını istediğini belirtmiş, duruşmada 16.11.2000 günlü oturumda verdiği ifadede özetle; eşinin pantolonunu güçlükle giyebildiğini, sonra ellerini bağlayarak dışarı çıkardık-larını, askerlerden birinin eşini savcı ve üsteğmenin alıp götürdüğünü söylediğini, bunun üzerine kayın-pederine telefon açtığını, bir ara pencereden baktığında, 5-6 kişinin eşini tüfek dipçikleri ve botlarla vurarak dövdüğünü gördüğünü, omzunda yıldız bulunan kişinin de bunların arasında bulunduğunu, sonra bu kişinin yüzükoyun yatan eşine ayak tarafından ateş ettiğini, bilahare fenerlerle önlerini aydınlatarak eşini aşağı doğru sürüklediklerini, dereye gittikten sonra bir daha silah sesi gelmediğini, eşinin hakkında mevcut orman davalarından dolayı haksız kararlar verilmesi üzerine hakkını yedirmemek için çeşitli yollara başvurması yüzünden öldürülmüş olabileceğini, maktul eşinin üzerinde atlet ve pantolon bulunduğunu, ayakkabısını dahi giyemediğini belirtmiş, aşamalardaki diğer anlatımlarında beyanlarını geliştirerek iddialarını sürdürmüştür.
Öldürülenin kızı katılan Zeynep Ö.... C.Savcısına verdiği 4.10.2000 günlü ifadede; sabah namazı için uyanan babasının kendilerini de kaldırdığını, daha sonra kapının vurulması üzerine babasının kapıyı açıp buyurun çay içelim dediğini duyduğunu, içeriye yaklaşık 20 askerin girdiğini, babasının "bir dakika bekleyin çocukları çağırayım, pantolonumu giyeyim" dediğini, sonra babasını kapıdan çıkardıklarını, askerlerin bir kısmının evde kaldığını, ancak kendilerine camdan baktırmadıklarını, babasının dışarıda "teğmenim durun yapmayın, ben zaten gelip teslim olacağım" diye bağırdığını duyduğunu, daha sonra da "vurun şu adamı öl-dürün" diye bir ses duyduğunu, babasının da "durun yapmayın" diye bağırdığını, askerlerin havaya ateş ettik-lerini, cama koşup baktığında 5-6 kişinin babasını dipçikle dövdüklerini gördüğünü, iyice etkisiz hale gelince de kafasına iki kurşun sıktıklarını gördüğünü, sonra sürükleyip aşağı götürdüklerini, ancak neresinden sürükle-diklerini bilemediğini, tahminen ayaklarından tutup sürüklediklerini, başka da silah sesi duymadığını, silah sıkan kişinin büyük yıldızları bulunduğunu, dışarı çıkmak istediklerini, ancak askerlerin engellediklerini, daha sonra dışarı çıktıklarında boş bir kovan ile bir kep bulduklarını, ancak askerlerin bunları aldığını belirtmiş, ağır ceza mahkemesindeki duruşmada ve diğer sanıklar yönünden yapılan soruşturmalar sırasında verdiği diğer ifadelerde bu anlatımlarını geliştirerek iddiasını sürdürmüş, Şebinkarahisar C.Başsavcısına verdiği iki ayrı ifadede, içeri sanık Üsteğmen, C.Savcısı ve sanıklardan Resul ile iki kişinin daha girdiklerini, babasını üsteğmenin öldürdüğünü belirtmiş, Adalet Müfettişine verdiği 14.2.2001 günlü ifadede benzer beyanda bulu-narak, tüm askerlerin camın önünde babasını dövdüklerini belirtmiştir.
Öldürülenin kızı katılan Nermin Doğan C.Savcısında verdiği 3.10.2000 günlü ifadede; babasının dışarı çıkarılmasından sonra baktığında, tüm askerlerin başına toplandığını gördüğünü, o arada çok sayıda silah sesi duyduğunu, sonra askerlerin babasını evin yanındaki bahçeden sürükleyerek aşağı indirdiklerini gördüğünü, aşağıdan da silah sesi geldiğini, sonradan kardeşinin üsteğmenin şapkasını bulduğunu, ancak muhtarın bu şapkayı alıp iade ettiğini belirtmiş, duruşmada 16.11.2000 günlü oturumda, babası kapıyı açtığında, C.Savcısı ile üsteğmen ve bir başka kişinin daha içeri girdiğini, içeride 15-20 kadar asker bulunduğunu, kelepçe takıp götürdüklerini, dışarıda da 30-40 kadar asker bulunduğunu, silah sesleri duyup pencereden baktığında 5-6 kişiyi babasını döverken gördüğünü, üsteğmenin de "vurun, öldürün" dediğini, babasının sağ yanında tüfekle oluşmuş yara fark ettiğini, daha sonra sanık üsteğmenin babasının ayak ucundan bir el ateş ettiğini, olayın bahçede meydana geldiğini, sonra da cesedi sürüklediklerini, ellerinde el fenerleri olduğu için olayları gördüğünü belirtmiş, duruşmada talimatla alınan ifadesinde, keşifte ve Şebinkarahisar C.Başsavcısına verdiği ifadede iddia-larını benzer biçimde yinelemiştir.
Öldürülenin kızı katılan Ziynet Ö.... C.Savcısında verdiği 4.10.2000 günlü ifadede; bahçede gürültü üzerine uyandığını, babasının "savcılıktan izin aldım, gidip teslim olacağım, bırakın" diye bağırdığını, daha sonra "vurun şunu, öldürün" diye bir ses, ardından da 3-4 el silah sesi duyduğunu, evin içindeki askerlerin pencereden bakmalarına izin vermediklerini, bir ara koşup pencereden baktığında, etkisiz halde olan babasını 5-6 kişinin ayaklarından sürükleyerek götürdüklerini gördüğünü, başka da silah sesi duymadığını, sonra askerlerle birlikte dışarı çıktıklarını, ancak babasının ortalıkta gözükmediğini, askerlerin önce "baban kaçtı" diye söyle-diklerini, daha sonra da "yakalandı, elleri kelepçelendi, tutanak tutuyoruz, şimdi götüreceğiz" diye söyle-diklerini, pencereden baktığında bir askerin el feneri ile kan izlerini kapattığını gördüğünü belirtmiş, duruşmada 16.11.2000 günlü oturumda önceki ifadesini geliştirerek, pencereye koştuğunda üsteğmenin dipçikle babasının yüzüne vurduğunu, babasının yüzünün içine göçtüğünü, oradakilerin de tekme ve dipçiklerle dövdüklerini, daha sonra sanık üsteğmenin eğilerek babasının ayak ucundan kafasına ateş ettiğini, sonra babasını sürüklediklerini, fenerlerle olay yerindeki kanları topladıklarını, esasen camdan bakmalarına izin vermediklerini, ancak askerler babaannesiyle konuşurken bir ara camdan bakabildiğini, ifade etmiş, keşifte, Şebinkarahisar C.Savcılığında ve Adalet Müfettişinde ve birleştirilen davaların Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan duruşması sırasında 12.4.2001 günlü oturumda benzer beyanda bulunup, sanık Mesut dışındaki tüm askerlerin olay yerinde olduğunu belirt-miştir.
Öldürülenin kızı katılan Niğmet Ö.... 16.11.2000 günlü oturumdaki ifadesinde; namaz sırasında kapının çalındığını, babasının açtığını, üsteğmen ve 15-20 kişinin içeri girdiğini, babasının çay içme teklifini kabul etmediklerini, pantolonunu zar zor giyebildiğini, sonra üsteğmenin onu kelepçelediğini, ayakkabısız olarak dışarı çıkardıklarını, 5 dakika kadar sonra silah sesinin geldiğini, pencereden baktığında 5-6 kişiyi babasını döverken gördüğünü, daha sonra üsteğmenin babasına ateş ettiğini, sonra da ayaklarından sürük-leyerek götürdüklerini belirtmiş, mahkemece yapılan keşif sırasında, Şebinkarahisar C.Başsavcısına ve Adalet müfettişine verdiği ifadelerde aynı doğrultuda beyanda bulunmuştur.
Öldürülenin kardeşi katılan Susan Y..... Adalet müfettişine verdiği 14.2.2001 günlü ifadede; Sabaha karşı annesinin telefonla aradığını, bunun üzerine yola çıktıklarında Necati isimli dayısına rastlayıp beraberce köye gittiklerini, askerlerin annesini ve evdekileri dışarı bırakmadıklarını, kendisinin abisinin cesedini görerek koştuğunu, annesi telefon ettiğinde teğmen ve savcının askerlerle birlikte gelip ağabeyi Y......"ı götürdüklerini söylediğini belirtmiştir.
Sanık C.Savcısı Mehmet Ç...... Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama sırasında 16.11.2000 günlü oturumda tanık sıfatıyla verdiği ifadede; olaydan bir gün önce ilçe jandarma komutanı, ilçe hakimi ve orman işletme müdürü Nezir ile birlikte gittikleri piknik dönüşünde Ortakent jandarma karakoluna uğrayıp çay içtikleri sırada bir telefon geldiğini, bölük komutanının görüştüğünü, bu konuşmadan sonra orman işletme müdüründen ihtiyaçları olduğunda idarenin araçlarından kendilerine tahsis edilmesini istediğini, müdürün de şoförünü çağırıp bu konuda talimat verdiğini, Koyulhisar"a döndükten sonra bölük komutanı Muhammet S....."in gece Ortakent"e gideceğini, Y...... Ö...."ın köyde olduğunu, ona bakacağını söyleyip, Ortakent"te odun fırınında pide yapıldığından bahisle birlikte gidip Pazar sabahı birlikte kahvaltı yapma teklifinde bulunduğunu, kendisinin de kabul etmesi üzerine bölük komutanının resmi aracıyla önce Ortakent"e oradan da orman işletmesinin aracını alıp bir kısım jandarma görevlisi ile birlikte Güzelyurt köyüne gitmek üzere yola çıktıklarını, vaktin erken olması nedeniyle köye yaklaştıklarında bir süre durup beklediklerini, daha sonra hareket ettiklerinde aracın lastiğinin patlaması nedeniyle askerlerin gittiğini, araç şoförü ile kendisinin orada kaldıklarını, bundan 15-20 dakika sonra birkaç el silah sesi duyduklarını, daha sonra tekrar silah sesleri geldiğini, 15-20 dakika sonra bölük komutanı ve postasının yaya olarak gelip adamın vurulduğunu söyledik-lerini, lastiğin tamiri devam ettiği için arkadan gelen askeri araçla Ortakent karakoluna gidip diğer savcı arkadaşına haber verdiğini, maktûl hakkında meraya tecavüzden ve orman kanununa muhalefetten yakalama müzekkereleri bulunduğunu, bir ara maktûlün oğlunun maktule ait para cezasını yatırmak için geldiğini, ancak kendisinin gelmesini söylediğini, yine Temmuz veya Ağustos ayında bir telefon geldiğini, isminin Y...... Ö.... olduğunu söyleyen kişinin Ekim"de gelip yatacağım dediğini, kendisinin de bunun imkansız olduğunu, hakkında yakalama çıkarıldığını söyleyip telefonu kapattığını, maktulü sadece ismen tanıdığını belirtmiş, keşif sırasındaki ifadesinde, Adalet Müfettişine verdiği yazılı savunmada ve Özel Dairedeki yargılama sırasında yaptığı savunmada da benzer açıklamada bulunmuştur.
Sanık Jandarma Bölük Komutanı Üsteğmen Muhammet S..... C.Savcısında tanık sıfatıyla verdiği 27.9.2000 günlü ifadede; Mart ayından bu yana sürekli yakalamalar ve gıyabi tevkifler sebebiyle aranıp bulunamayan Y...... Ö.... hakkında, köyde olduğu halde yakalanmadığı yolunda sürekli ihbarlar bulundu-ğunu, olay günü şahsı yakalamak amacıyla ilçeden kuvvet alıp Ortakent karakoluna uğrayıp oradan da takviye alıp, terör ihtimaline binaen ekibi güçlü tutarak iki araçla iki ayrı yoldan şahsı yakalamaya gittiklerini, mezarlık yakınında havanın aydınlanmasını beklediklerini, sonra yürüyerek köye vardıklarında Y...... Ö...."ın evinin önünde beklediğini, üzerinde atlet altında da pijama bulunduğunu, ancak kendisinin bu şahsın Y...... Ö.... olduğunu sonradan öğrendiğini, kendisine Y...... Ö...."ı sorduğunda, bu şahsın da "Y...... babam olur, bekleyin çağırayım" dediğini, arkasından da kendilerini içeri buyur ettiğini, onun peşinden evin giriş bölüm-ünden içeri girerken, bu şahsın "içeride bayanlar var, üzerleri açık, bekleyin, siz içeri girmeyin" diye söylemesi üzerine kendilerinin bayanların üzerlerini giymeleri için içeri girmediklerini, bu arada kendilerini karşılayan kişinin gittiğini, yaşlı bir kadının gelip "ne var" diye sorduğunu, Y......"ı almaya geldiklerini söylediğini, bu sırada evin arka tarafından boğuşma sesleri ve "kaçıyor, bırakma, dur, tutun" gibi sesler geldiğini, kendilerinin de yaşlı kadın ve askerlerle birlikte evin önündeki yolda bulundukları sırada silah sesleri geldiğini, ateş etmeyin diye bağırdığını, ancak o ana kadar ateş edilmiş olduğunu, yaklaşık bir dakika sonra aşağıdan tekrar silah sesleri geldiğini, bu arada yaşlı kadın ile bazı erler ve Necdet Astsubay"ın da kendisi ile birlikte bulunduğunu, o sırada bir erin gelip şahıs vurulmuş diye söylediğini, olay yerine gidip baktıklarında vurulanın kendilerini karşılayan kişi olduğunu anladığını, kendisinin ve ekibinin ateş edilmesi konusunda kimseye emir ve talimat vermedik-lerini belirtmiş, ağır ceza mahkemesindeki yargılamada tanık sıfatıyla verdiği ifadede; bir gün önce savcı, hakim ve orman işletme müdürü ile birlikte gittikleri piknik dönüşünde Ortakent karakolunda çay içtikleri sırada Y...... Ö.... hakkında bir ihbar aldığını, ancak tam olarak teyit edemediğini, önceden de araç talebinde bulunduğu orman işletme müdüründen kendilerine araç konusunda yardımcı olmasını istediğini, onun da şoförünü çağırtıp konuştuktan sonra, bu hususta şoförüne talimat verdiğini söylediğini, Koyulhisar"a döndük-lerinde ihbarı teyit ettirmesi üzerine karakol komutanına haber verip 03.30"da Ortakent"te olacaklarını bildir-diğini, C.Savcısı Mehmet Ç......"ün bölgeyi hiç görmediğini söylemesi üzerine ona da Ortakent"e gide-ceklerini, isterse kendileriyle gelebileceğini, Pazar olması nedeniyle Ortakent"te odun ateşinde pide yapıldığını söylemesi üzerine onun da kabul ettiğini daha sonra bölüğün iki aracı ile yanlarına şoför, Necdet Astsubay ve altı asker alarak Ortakent"e gittiklerini, on dakika sonra orman işletmesinin aracının da geldiğini, bölüğün arazi aracına Ortakent"ten aldıkları askerleri bindirip onları ayrı bir yoldan gönderdiklerini, kendilerinin de orman idaresinin aracıyla ayrı bir yoldan köye gittiklerini, saat beşe yaklaştığında köye 4 kilometre uzaklıkta durup 45 dakika kadar diğer ekibin yerini almasını beklediklerini, karakol komutanının yerlerini aldığını anons ettiğini, kaçma olayı olmaması için yolu da kestiklerini, daha sonra araçla hareket ettiklerini, aracın lastiği patlayınca C.Savcısı ile şoförü orada bıraktıklarını, güvenlik önlemlerini karakol komutanının aldığını, evin hemen etrafında birinci güvenlik çemberi bulunduğunu, ikinci çemberin daha ileride olduğunu belirterek olay anını benzer biçimde anlatmış, olaydan hemen sonra sanık er Fatih"e "bu adam terörist olsa bacağına vuracaktınız, niye bu şekilde ateş ettin" dediğini, Sanık Fatih"in de, şahsın üzerine geldiğini, boğazını sıktığını, silahın namlusundan çektiğini, silahın ne şekilde patladığını hatırlamadığını söylediğini, maktul hakkında 4 yakalama 2 gıyabi tevkif müzekkeresi bulunduğunu, maktul çok genç gösterdiği ve çok soğukkanlı olduğu için "Y......"ın oğluyum" deyince şüphelenmediğini belirtmiş, Keşif sırasında benzer beyanda bulunduğu gibi, Adalet Müfettişine verdiği yazılı savunmada da olayı benzer biçimde aktarmış, ilaveten, olaydan sonra yanına gittiğinde sanık jandarma eri Fatih"in şokta olduğunu, maktulle boğuştuklarını ve silahın patladığını söylediğini belirtmiş, Özel Dairedeki yargılama sırasında da benzer savunma yapmıştır.
Sanık Jandarma uzman çavuş Ömer D..... A.... C.Savcılığında tanık sıfatıyla verdiği 24.9.2000 günlü ifadede; üsteğmenin grubunda değil, diğer grupta idim. Maktulün evinin etrafına gittik, kaçma ihtimali olan camın altında oturdum, hiç hareket etmedim, bir ara maktûl kafasını camdan çıkardı, sağa sola baktı, ses mi duydu, neden baktığını bilmiyorum, bu arada evin giriş kapısına tıklama yapıldığını duydum, ancak konuşma sesi duyamadım, kapıya sert bir şekilde vuruldu, 15-20 saniye geçti, orta katın yola yakın olan camı açıldı, şahsı pencerede gördüm, atlayacaktı, "dur jandarma" diye ihtar ettim, yine de atladı, yarım adım yakınıma düştü, yüzyüze geldik, bir elimde silahım vardı, bir elimle de onu tutmaya çalışıyordum, ikimiz birlikte düştük, ben sırtüstü düştüm, o da üzerime düştü, üzerimden atladıktan 3-4 adım sonra tahtadan yapılmış bahçe çitine doğru kendisini fırlattı, burada yuvarlandı, kaçtığını hissettim, ihtar amacıyla havaya iki el ateş ettim, dışarıda ikinci bir çember daha varmış, ancak o çemberi göremedim, çitten atlarken düştüğünü gördüm, ancak ağaçlar önümü kapattığından bundan sonrasını göremedim, peşinden de ben atladım, atlamadan önce kepim düştü, silahımı düzelttim, yaklaşık 15-20 saniye sonra ben de maktulün atladığı yerden atladım, o arada bağırma çağırma sesleri geliyordu, seslerle birlikte silah sesi geldi, bir veya iki el gibiydi, tahminime göre silah serideydi, olay yerine vardığımda maktul patika yolun yarım metre kadar altında yüzükoyun yere düşmüştü, nabzını yokladım, ense ve bileklerine baktım, ölmüştü, yanına gittiğimde Şener S..... oradaydı, olay sırasında hava iyice aydınlanmıştı, insanlar rahatlıkla seçilebiliyordu, olayı telsizle bölük komutanıma haber verdim, tedbir alıp adli heyetin gelmesini bekledik, olay yerine gittiğimde sanık Fatih"in üstü başı toprak içindeydi, boğuşma izleri vardı, boğazının iki tarafında da kızartılar bulunuyordu, olay yerine vardığımda sanık kriz geçiriyordu, şoka girmişti, iki tokat attım, kendine geldi, maktulün yukarıda vurulup aşağı tarafa sürüklenmesi söz konusu değildir demiş, ağır ceza mahkemesinde duruşmada ve keşifte tanık olarak dinlendiğinde benzer beyanda bulunarak, sanık er Fatih"i önceden tanımıyorum, ilk kez olay yerinde gördüm, sanık er şok içinde "komutanım vurdum, kazara oldu" gibi sözler sarf etti, maktulün üzerinde atlet vardı, ayağında ayakkabı yoktu, elleri bağlı değildi, maktulle karşılaştığımızda aramızdaki boğuşma çok kısa sürdü, bana çarpması ile düştüm, o da üzerime düştükten sonra kendini toparlayıp çitin üzerinden atladı, maktul çitten atladıktan sonra sanık Fatih Y......"ın bulunduğu yere kadar başkası ile karşılaşmadı, sanık Fatih"le aramızda 70-80 metre kadar mesafe olduğunu tahmin ediyorum, olay yerine vardığımda Fatih"in yanında Şener ile Bayram adlı erleri gördüm, maktûl öldükten sonra karakol komutanına söyledim. O da bölük komutanına söyledi. Üsteğmenle savcı birlikte geldiler. Sonra adli heyeti getirmek üzere savcı ve komutan ayrıldılar. Sonra gelip gelmediğini hatırlamıyorum. Bölük komutanı evin kapısı tarafında kaldığı için onu cesedin yanına gelinceye kadar görmedim, olay sırasında düşen kepimi olaydan 1-2 saat sonra muhtar vasıtasıyla bulduk, ayrıca maktûl çitten atladığı sırada havaya ateş ettim, olay yeri tutanağı da oradaki bir kaya üzerinde karakol komutanı tarafından hazırlandı, altındaki imza benimdir demiş, C.Savcılığında sanık olarak, Adalet müfettişinde tanık olarak verdiği ifadeler ile Ağır Ceza Mahkemesindeki ve Özel Dairedeki duruşmalarda sanık olarak yaptığı savunmalarda, önceki ifadelerini yinelemiştir.
Jandarma eri sanık Fatih Y...... 24.9.2000 günlü C.Savcılığı ifadesinde; Komutanlarımızla Ortakent K....kolu"na gittik. Orada ikiye bölündük. Bir kısmımız benim gittiğim yoldan, bir kısım arkadaşlar da çevre yolundan gittiler. Güzelyurt mezarlığına geldiğimizde sabah ezanı okunuyordu, arabamızın lastiği patladı. Biraz uğraştık, zaman alacağı için yürüyerek olay yerine gittik. Gittiğimizde evin etrafında çember oluşturulmuştu. Biz de bunun 100 metre dışında ikinci bir çember oluşturduk. Ben cesedin bulunduğu yere 5-10 metre yukarıda bekliyordum. En yakınımda Şener S..... isimli er arkadaşım vardı. Evin olduğu taraftan "kaçıyor, camdan atladı, dur" diye sesler duydum, bu sesler 3-4 kez tekrarlandı, maktûl yanıma yaklaşmıştı, birkaç el silah sesi duydum. Maktûl atlet ve pantolonluydu, kaçarken yüzüstü düştü, kalktı, kaçarken sırtüstü de düştü, koşar durumda, düşe kalka yanıma kadar geldi, silah omzumda takılıydı, namlusu aşağı bakıyordu, maktul geldi, onu tutmaya çalıştım ancak o daha güçlü olduğundan boğazımdan tuttu, beni altına aldı, elimden de tüfeğimi almaya çalışıyordu, boğuşarak patika yola kadar geldik, maktul hala üzerime çullanıyordu, hem de namludan tutup tüfeği almaya çalışıyordu. Bir ara kendimi biraz toparladım, ayağımla karnından geriye itirdim, habire tüfeği çekiyordu, tüfeğimin kayışını omzumun altına kıstırdığımdan alamadı, maktul bir eli ile tüfeğimi almaya çalı-şıyordu ve arkasını bana dönmüştü, o anda tüfek patladı ve maktûl düştü. Olay bir anda gelişti, yanımda bulunan arkadaşım da yetişemedi, bize bu olay dolayısıyla vur diye herhangi bir emir verilmemişti. Bölgede terör olma ihtimaline binaen tüfeğim tam dolduruştaydı, emniyeti de kapalıydı, tahmin ediyorum ki boğuşurken açılmış olmalı, tetiğe dokunduğumu hatırlamıyorum, en yakın arkadaşım Şener S....."dı, biraz daha uzakta da arkadaşlarım vardı, ancak isimlerini hatırlamıyorum, olay maktulün üzerime gelmesi ve boğuşma sırasında silahın patlamasından dolayı meydana gelmiştir, maktulle boğuşurken hava iyice aydınlanmıştı, insanlar tanınabiliyordu demiş, Sulh Ceza Hakimliğinde; ifadesini aynen tekrar etmiş, duruşmada talimatla alınan ifadesinde; Savcılık ifadesinin doğru olduğunu belirtmiş, ilave olarak Koyulhisar ilçesinde son zamanlarda PKK terör örgütünün yoğun baskısı altındaydı, devamlı operasyonlara gidiyorduk, olay günü de, daha önceden defalarca yakalanmaya çalışılan ancak her seferinde jandarmayı atlatarak evden kaçan maktulü yakalamak için iki çember şeklinde konuşlandık, ben evin 100 metre kadar dışında ikinci çemberde komutanımın emrettiği yerde bekliyordum, yukarıda evin bulunduğu yerden "camdan atladı, dur" diye sesler duydum, sonradan öğren-diğime göre, maktul pencereden D..... A.... isimli uzman çavuşun üzerine atlamış, onu devirdikten sonra benim tarafıma kaçarken o sırada birkaç el silah sesi duydum, maktul tarafından komutanlarımdan biri vuruldu zannıyla, bölge de terör bölgesi olduğundan tüfeğimin emniyetini o anda açar durumda bekliyordum, göre-bildiğim kadarıyla maktul uzman çavuşun üzerine atlayıp onu yıktıktan sonra evin tahta perdelerle çevrili çitini omuz darbesiyle yıktı ve yıkar yıkmaz dengesini kaybederek yüzükoyun sert bir şekilde yere düştü, toparlandı, yeniden kaçmaya çalıştı, bu kez %70 civarında eğimli, taşlık, kayalık ve kısmen ağaçlarla kaplı arazide ayağının taşa takılmasından dolayı yeniden dengesini kaybetti ve benimle arasında olan 15-20 metre mesafeyi de yuvarlanarak ve takla atarak kat edip yanıma geldi, silahımın namlusu aşağı bakar durumdaydı, omzumda takılıydı, maktulü sıkıca arkasından belinden yakaladım, boyum 160 cm olup, 68 kilo ağırlığındayım, maktul oldukça uzun boylu, iri yarı ve güçlüydü, boğuşurken birlikte yere düştük, yerde yuvarlandık, maktul benden önce kalktı, tekrar kaçmaya davrandı, arazinin taşlık ve kayalık olmasından dolayı dengesini kaybetti, yüzükoyun yere kapaklandı, bunu fırsat bilip arkasından yetişip tekrar kendisine sarıldım, karşılıklı altlı üstlü boğuşmaya başladık, maktul güçlü olduğundan boğazımdan tuttu, altına aldı, bir yandan da elimdeki tüfeği almaya çalışıyor, çekiyordu, altlı üstlü boğuşurken patika yola kadar yuvarlanarak geldik, maktul hala üzerime çullanıyordu, hem de namludan tutup tüfeğimi almaya çalışıyordu, can havliyle kendimi toparladım, ayağımla karnına vurarak ittirdim, bu sırada maktul tüfeği çekiyordu, kayışını omzumun altına dolayıp kıstırdığımdan, güçlü olmasına karşın alamadı, maktul bir eliyle tüfeği almaya çalışıp, vücudu ile hem benden kurtulmak hem de tüfeği almak için bana arkasını döndüğü sırada nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde tüfek patladı, maktul oraya düştü, olay kendimi korumaya ve maktulü kaçırmamaya çalışırken meydana gelmiştir, maktul olay yerinde ve olay anında vefat etti, gördüğüm kadarıyla nefes bile alamadı, olayın sıcaklığıyla savcılıkta emni-yetin kapalı olduğunu söylemiştim, ancak şimdi sakin kafayla düşündüğümde komutanlarımdan biri vuruldu, bölge terör bölgesi diye silah seslerini duymam üzerine açmıştım, maktulün uzun süre benimle boğuşması, ondan önce tahta çiti vurup yıkması, düşüp kalkması ve maktulün atletli olması nedeniyle yara beresinin olması normaldir, benim üzerimde parke vardı, tam teçhizatlıydım, buna karşın ben de olay nedeniyle beş gün iş ve gücüme engel olacak şekilde yaralandım, maktulün ayağında ayakkabısı dahi yoktu, maktulü tanımam, aramızda husumet yoktur, öldürme kastım da yoktur, maktulün hakkında yakalama müzekkeresi olduğu için kaçırmamak amacı ile ufak cüsseli olmama rağmen elimden gelen gayreti gösterdim şeklinde beyanda bulun-muş, Mahkemece yapılan keşif sırasında benzer savunma yapmış, Özel Dairedeki yargılama sırasında da önceki savunmalarını yinelemiştir.
Ortakent Jandarma K....kol komutanı sanık Resul A......... C.Savcısına tanık sıfatıyla verdiği 24.9.2000 günlü ifadede; Bölük komutanından önce gidip evi çembere aldım, o sırada komutan geldi, kapıya çıktı, ben de yanına gittim, kapıyı açan buyrun dedi. Ben 5-6 metre arkada idim. Sonra hole girdim. Bir şahıs Y...... yatıyor, uyandırıp kimliğini getireyim, içeride bayanlar yatıyor diye bir odaya girdi. Biz içeride beklerken dışarıdan kaçıyor diye bir ses geldi. Uzman çavuş bağırıp havaya 2-3 el ateş etti. Ben maktûlün kaç-ma ihtimali olan dere yatağına doğru koştum. O sırada 3-4 el silah sesi duydum. Gittiğimde şahıs ölmüştü. Fatih ve Şener oradaydı. Askerin silahını alıp boşalttık demiş, duruşmada tanık olarak dinlendiğinde benzer beyanda bulunmuş, ilaveten, şahsın öldüğünü görünce bölük komutanını anons ettim o da geldi demiş, Keşif sırasında tanık olarak, C.Savcısında sanık sıfatıyla, Adalet Müfettişinde sanık sıfatıyla ve Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada sanık sıfatıyla verdiği ifadelerde özü itibariyle benzer beyanda bulunmuştur.
Sanık Astsubay Necdet U.... tanık olarak C.Savcılığında verdiği 27.09.2000 günlü ifadesinde; 05.30-06.00 sıralarında yürüyerek Y......"ın evine gittik, bir şahıs dışarıdaydı, bölük komutanım onunla bir şeyler konuşuyordu, başlangıçta evin alt kısmındaydım, bölük komutanımla konuştuğunu görünce yanına gittim, bölük komutanı bu şahsa Y...... Ö...."ın evde olup olmadığını sordu, o da Y...... Ö...."ın oğlu olduğunu, baba-sının yattığı söyledi, ayrıca içeride bayanların da yattığını söyleyerek komutanımdan izin istedi, izin verildi, içeri girdi, bu arada dışarıdan "kaçtı, tut, dur" gibi sesler geldi, hemen dışarı çıktım, dereden önüne çıkmaya çalışacaktım ki, silah sesleri duydum, ancak kaç el olduğunu hatırlamıyorum, çünkü koşuyordum, daha sonra bizi karşılayan şahsın vurulmuş olduğunu gördüm, bölük komutanımıza haber verdik şeklinde beyanda bulun-muş, C.Savcısı tarafından olay yeri incelemesi sırasında dinlendiğinde ve duruşmada sanık olarak dinlendiğinde, suçlamayı reddederek önceki beyanlarının doğru olduğunu belirtmiştir.
Sanık Jandarma eri Şener S..... tanık sıfatıyla C.Savcısında verdiği 24.9.2000 günlü ifadede; Ortaköy Jandarma karakolunda askerlik yapıyorum, olay günü Fatih Y......"ın yanında dış çemberde görevliydim, Fatih"le aramızda 15 metre kadar mesafe vardı, birden yukarıda aşağı doğru bir kişinin koşarak geldiğini gördüm, ancak düşüp kalktığını fark etmedim, köşede bekliyordum, Y...... Ö.... koşarak Fatih"in yanına indi, inerken orada düştü, daha doğrusu tam fark edemedim, tahminime göre beyaz atlet giymişti, pantolonu vardı, Fatih"in yanına geldi, bir ara Fatih"in önüne geçti, o sırada Y...... bir kez düştü, Fatih"de peşinden koşarak yakaladı, o sırada bir boğuşma oldu, boğuşma sürerken silah sesi geldi, kaç el olduğunu anlamadım, yanlış hatırlamıyorsam boğuşmadan önce dur ihtarı ve silah sesi duydum, silah sesinden sonra Y......"ın vurulduğunu tahmin ettim, çünkü ondan sonra herhangi bir hareketlenme olmadı, daha sonra komutanımız gelip olayı bölük komutanına bildirdi, olay sırasında hava aydınlanmıştı demiş, ağır ceza mahkemesinde tanık olarak dinlenil-diğinde, 5 metre kadar sağımda Bayram Ardıç, sol ön tarafımda da sanık Fatih bulunuyordu, ancak onun orada görev aldığını olaydan sonra fark ettim, güneşin doğduğunu biliyorum, ancak bulunduğum yere güneş vur-madığından güneşi göremedim, evden uzak olduğum için evde olanlara da tanık olmadım, ancak maktul pencereden atlamış, kaçarken yüksek sesle dur ihtarı yapıldığını duydum, arkasından tek tek 2 veya 3 el silah sesi duydum, maktul çiti atlayıp aşağı doğru gelirken sanık Fatih Y...... maktulün önüne geçmek istedi, ancak maktul hızlı geldiğinden önüne geçemedi, arkasında kaldı, arkasından müdahale etmeye çalıştı, bu sırada Y...... Ö.... yere düştü, düşme nedenini tam olarak göremedim, sanık Fatih, Y...... Ö...."ın üzerine gitti, Y...... yerden kalkarken sanık Fatih silahına uzandı, o sırada silah ateş aldı, silahın emniyeti boğuşma sırasında açılmış olabilir, sanık Fatih"in bulunduğu yere gittiğimde Fatih ayaktaydı, maktul yüzükoyun yatıyordu, daha sonra komutanlarımız geldi, maktulün kaçarken Fatih"in yanına gelinceye kadarki bölümde düşüp düşmediğini hatırlamıyorum, Fatih"in maktulle karşılaşmasından sonraki silah sesi seri idi, kaç el olduğunu hatırlamıyorum, sanık Fatih"in yanına gelirken maktulün ellerinde kelepçe yoktu, ayrıca üzerinde atlet, ayağında pantolon vardı, ancak ayakkabıları yoktu demiş, C.Savcısında sanık olarak dinlendiğinde, ifadesinin doğru olduğunu belirtip, yalan tanıklık yapmadım şeklinde beyanda bulunmuş, Mahkemece yapılan keşifte tanık olarak dinlendiğinde; koşan maktule çalının yanında Fatih müdahale etti, birlikte yuvarlandılar, maktûl kalkıp kaçmaya devam etti, sanık Fatih onu yakaladı, öldüğü yerde bir miktar boğuştular, sanık tüfeği sağ eliyle denge vaziyetinde tutuyordu, öldüğü yerde tüfek patladı. Sanık maktûlü yatırmak için yerden doğrulmaya çalışırken dizlerinin üstüne geldiğinde maktûl sanıktan kurtuldu fırladı, tüfek bu esnada ateş aldı. Maktûlün sırtı sanığa dönüktü şeklinde beyanda bulunmuş, C.Savcılığı ve duruşmada sanık sıfatıyla alınan ifadelerinde; benzer savunmada bulunup, ikinci çemberde olduğunu, önce dur, kaçma diye sesler, ardından bahçeden kaçma sesleri ile ağaçlara dokunma sesleri duyduğunu, Ömer uzman çavuşun iki el ateş ettiğini, ancak şahsın hala Fatih"in olduğu yere doğru kaçmaya devam ettiğini, daha sonra Fatih Y...... onu yakaladığında seri halde silah sesleri geldiğini, yalan tanıklık yapmadığını, delilleri karartmadığını belirtmiştir.
Sanık jandarma eri Bayram Ardıç tanık sıfatıyla C.Savcısında verdiği 5.10.2000 günlü ifadede; uzman çavuş Ömer D....."un yanında çevre emniyetinde olduğunu, bu arada Y...... Ö...."ın pencereyi açtığını, etrafa bakındığını, aşağı atladığını, aşağı atlaması nedeniyle aşağıdaki Ömer uzman çavuşun dengesinin bozulup yere düştüğünü, sonra dur diye bağırdığını, bu sırada kendisinin de içeriye atladığını, ancak şahsa yetişemediğini, şahsın çitten atlayarak kaçtığını, bu sırada 2-3 el silah sesi duyduğunu ancak kimin attığını görmediğini, tahminen 2-3 dakika sonra tekrar seri halde silah sesleri geldiğini, aşağı gittiklerinde şahsın patika yolun altında ölü olarak yattığını gördüklerini, ancak kimin vurduğunu göremediğini, ayrıca şahsın kaçarken düşüp düşme-diğini de görmediğini belirtmiş, duruşmada tanık olarak ve daha sonra da sanık sıfatıyla dinlendiğinde; benzer beyanda bulunmuştur.
Sanık Jandarma eri Yunus K........ C.Savcısında tanık olarak verdiği 5.10.2000 günlü ifadede; evin önünde nöbetçiydim, Maktulün atladığı pencere oradan görünmüyordu. Dur kaçma, jandarma diye sesler, ardından birkaç el silah sesi duydum. Bir kafanın bayırdan aşağı kaçtığını gördüm, giysisinin beyaz olduğunu da fark ettim, 2-3 dakika sonra bu kez seri halde ikinci defa silah sesi geldi. Gittiğimde koşan şahıs ölmüştü demiş, ağır ceza mahkemesinde tanık olarak dinlendiğinde ve C.Savcılığı ile duruşmada sanık olarak ifadesine başvurulduğunda benzer beyanda bulunmuştur.
Sanık Jandarma eri Seyit K..... C.Savcısında tanık olarak verdiği 5.10.2000 günlü ifadede; Y......"ın evine varmadan, başka bir evin yanında bekledim. Eve giriş çıkışları görmedim. "Dur kaçma, jandarma dur" diye sesler duydum. Y...... Ö...."ın evine doğru koşmaya başladım, eve yaklaştığım anda, 1-2 el silah sesi duydum, şahsın dereye doğru kaçtığını söylediler. O tarafa koşmaya başladım, 1-2 dakika geçti, seri halde silah sesi duydum, dereye indiğimde Y...... Ö.... yerde yatıyordu, ancak nasıl vurulduğunu görmedim demiş, duruşmada ve keşifte tanık olarak dinlendiğinde, C.Savcılığında ve duruşmada ise sanık sıfatıyla dinlendiğinde; aynı doğrultuda beyanda bulunup savunma yaparak, maktulü dövmediğini, delil karartmadığını, suçsuz oldu-ğunu belirtmiştir.
Sanık jandarma eri Tolga K.... C.Savcısında, duruşmada ve keşifte tanık olarak dinlendiğinde benzer biçimde; aracı eve 100 metre kala park ettiklerini, kendisinin aracın başında nöbette kaldığını, olayı görme-diğini, bağrışma ve silah sesleri duyduğunu belirtmiş, sanık olarak C.Savcılığında ve duruşmada yaptığı savunmalarda ise; benzer beyanda bulunmuş, ilk atışın 2 el tek tek, sonraki atışın ise seri halde yapıldığını belirterek, suçlamaları reddetmiştir.
Sanık Jandarma eri Murat U...... C.Savcısında tanık olarak verdiği 5.10.2000 günlü ifadede, maktulün evinin doğusunda görevliydim, Sabah ezanı okunmuş, hava aydınlanmıştı. Silah sesleri, dur sesleri, 2-3 dakika sonra silah sesleri duydum. Gittiğimde şahıs ölmüştü demiş, ağır ceza mahkemesinde 16.11.2000 günlü oturumda tanık olarak dinlenildiğinde; benzer beyanda bulunarak, olaydan sonra komutanım uzman çavuş Ömer D..... kepini bulmamı istedi, aradım bulamadım, muhtara sordum, muhtar kendilerinde olduğunu söyledi, getirip verdi. Ben de Ömer"e verdim demiş, Keşifte tanık sıfatıyla, C.Savcılığında ve duruşmada sanık olarak dinlenildiğinde; benzer beyanda bulunmuştur.
Sanık jandarma eri Olgun Deniz tanık sıfatıyla C.Savcılığında verdiği 27.9.2000 günlü ifadede; yürü-yerek Y...... Ö...."ın evine yaklaştığımızda bir şahıs kapıda bekliyordu, komutanım kendisine Y...... Ö...."ı sordu, o da önce sağdaki soldaki evleri gösterdi, daha sonra da ben oğluyum, babam içeride uyuyor dedi ve komutanımı içeri davet etti, komutanımız evin giriş kısmına girdi, ben de yanında girdim, bu arada Y...... Ö.... içeride bayanlar yatıyor, siz burada bekleyin dedi. Biz de bekledik, bu sırada yaşlı bir bayan geldi, ne oldu diye bize sordu, biz de kendisine Y...... Ö...."ı almaya geldiğimizi, herhangi bir şey olmadığını söyledik, konuşurken, bir patırtı kütürtü geldi, dur kaçma, gibi sesler ve iki el silah sesi geldi, patırtı geldiğinde biz hemen dışarı çıktık, ben Y...... Ö...."ın geldiği pencere tarafına gitmiştim, o nedenle Ömer uzman çavuşun havaya ateş ettiğini gördüm, Y...... Ö.... kaçtıktan sonra Ömer uzman çavuş da kendini toplayıp peşine doğru gitti, dur kaçma diye bağırdı, bir dakika falan zaman geçti, 3 el silah sesi geldi, olay yerine gittik ki, bizi karşılayan şahıs olay yerinde vurulmuş yüzüstü yatıyordu, komutanlarımız bize şahıs kaçarsa vurun diye bir talimat vermedi demiş, Mahkemede tanık olarak ve C.Savcılığı ile duruşmada sanık olarak verdiği diğer ifadelerinde; önceki beyanlarını tekrar etmiştir.
Sanık jandarma eri Hasan Y..... C.Savcısına tanık sıfatıyla verdiği 27.9.2000 günlü ifadede; Y...... Ö...."ın evine gittik, evinin önünde üzerinde atlet ve altında eşofman veya pijama ile Y...... Ö.... vardı, komutanım bu şahsa bir şeyler sordu, sonra da Y......"la görüşebilir miyim dedi, bunun üzerine bu şahıs Y......"ın yattığını, çağıracağını söyledi, daha sonra komutanım beraber girelim dedi, bu şahıs da buyurun dedi, birlikte kapıdan girdiler, ben şahıs kaçabilir düşüncesiyle sonradan kaçtığı camın kenarına gittim, bu arada Y...... Ö.... pencereyi açtı, etrafa baktı, o sırada uzman çavuş Ömer"in olduğu yere atladı, orada fasulyeler vardı, Ömer uzman çavuşla bir hareketlilik oldu, uzman çavuşu itti, kaçmaya devam etti, Ömer uzman çavuş da kaçma vururum jandarma, dur diye ihtar etti, şahıs dinlemeyip kaçtı, Ömer uzman çavuş kendini toparladıktan sonra havaya ateş etti, yine jandarma dur diye bağırdı, bu arada Y...... Ö.... çitlerden atlayıp kaçmaya devam etti, bu ikisi mücadele ederken ben de bahçenin içine atladım, ancak Y...... Ö.... kaçmıştı, Ömer uzman çavuş ateş ederken iki metre kadar yakınındaydım, havaya ateş ettiğinden eminim, aşağı ateş etmesi söz konusu olamazdı, zira diğer arkadaşlarımız aşağıda ikinci bir güvenlik çemberi oluşturmuşlardı, Ömer uzmanın ateş etmesinden biraz sonra tekrar silah sesleri duydum, olay yerine vardığımızda maktul Y...... ölmüştü demiş, duruşmada tanık olarak dinlendiğinde; Ömer uzman çavuş, maktûl çitten atladıktan sonra oturur vaziyette 2 el havaya ateş etti, kaçan maktûl sanık Fatih"le, boğuşarak aşağı indi, sonrasını görmedim. Boğuşma sırasında Ömer"in kepi fasulyelerin arasına düştü. Ev halkından biri bulup vermiş demiş, keşifte tanık olarak din-lendiğinde ve duruşmada sanık sıfatıyla dinlendiğinde benzer beyanda bulunmuştur.
Sanık Jandarma eri Murat K.... da C.Savcılığında tanık olarak dinlenildiğinde diğer sanık Hasan Y....."in ifadeleriyle aynı doğrultuda beyanda bulunmuş, sonraları da sanık sıfatıyla benzer savunma yapmıştır.
Sanık Orman İşletme Müdürü Nezir Ş............. ise; bir gün önce ilçe erkanı ile pikniğe gitmiştik, dönüşte Ortakent K....koluna uğradık, o dönemde kaymakamlığa da vekalet eden üsteğmen araçlarının yetersiz olduğunu söyleyerek ihtiyaç olduğunda araçlarımızı kullanmak için izin istedi, olur dedim, şoför Murat G...."e de bu konuda talimat verdim şeklinde savunma yapmıştır.
Sanık jandarma eri Doğan Y...... C.Savcısında verdiği 27.9.2000 günlü ifadede; eve gittik, kapının önündeki bir şahısla bölük komutanımız konuştu, ben şahsın kaçtığı pencere tarafına gittim, beklerken, Y...... Ö...."ın birden pencerenin camını açıp atladığını gördüm, Ömer uzman çavuşun üzerine düşünce uzman çavuş da yere düştü, sonra yanımdaki Hasan Y..... uzman çavuşun bulunduğu yere atladı, ancak Y...... Ö.... kaçmaya devam etti, uzman çavuş, "kaçma, jandarma" diye bağırdı, kaçan şahıs da "beni vurun" dedi ve evin önündeki bahçeden atlayarak kaçtı, uzman çavuş iki kez havaya ateş etti, daha sonra kendisini toparladı, o da Y......"ın kaçtığı yerden indi, arkasından Hasan Y....."de aynı yerden sekerek aşağı indi, 2-3 dakika sonra tekrar silah sesi duydum, gittiğimde şahsın öldüğünü gördüm, demiş, duruşmada 16.11.2000 günlü oturumda tanık sıfatıyla dinlendiğinde; komutan kapıyı çalıp içeri girerken arka taraftan adam kaçıyor diye ses duydum, bu sırada uzman çavuş Ömer"in dur sesini işittim, havaya 2 el ateş edildiğini duydum, birkaç dakika sonra daha uzaktan iki kez silah sesi geldi, bağırarak aşağıda maktulün vurulduğunu söylediler şeklinde beyanda bulunmuş, keşifte ve adalet müfettişine verdiği ifadelerde benzer beyanda bulunmuş, duruşmada sanık sıfatıyla alınan ifadesinde ise; çevre emniyetini aldık, evin giriş kapısına 100 metre uzaktaydım, Üsteğmen, astsubay ve postası ile kapıyı çaldı, balkona bir şahsın çıktığını gördüm, kimi arıyorsunuz dedi, üsteğmen Y...... Ö...."ı arıyoruz dedi, balkondaki şahıs Y...... Ö...."ın oğlu olduğunu, babasının içeride yattığını, çağıracağını beklemelerini söyledi, içeri girdi, üsteğmen ve yanındakiler kapı açılıp içeri girmeden Ömer uzman çavuş, şahıs kaçıyor, dur jandarma diye bağırdı, havaya üç kere seri olarak ihtar atışı yaptı, ben kaçanı görmedim, ancak kaçtığını söyledikleri tarafa doğru koşmaya başladım, arkadaşlarım da benimle birlikte koşmaya başladılar, adam vuruldu diye bağırdılar, olay yerine gittiğimizde sanık fatih Y...... baygın durumdaydı, kaçan şahıs da 20 metre kadar ilerisindeydi, Fatih"i ayılttık, aklı başına gelince ne olduğunu sorduk, "adamla boğuştuk, adam boğazımı sıkmış-tı, silah tam dolduruştaydı, ancak emniyeti açık değildi, boğuştuğumuz sırada birden silahın emniyeti açılmış, silah seri olarak patladı, bu arada ben de bayılmışım" dedi, olayın olduğu sırada saat 06.00 civarındaydı, şafak yeni doğuyordu şeklinde beyanda bulunup, önceden de olayı benzer şekilde anlattığını, hiçbir şey gizlemediğini, yalan tanıklık yapmadığını, kanıtları yok etmediğini savunmuştur.
Sanık Jandarma Merkez K....kol Komutanı Mesut K....... ağır ceza mahkemesinde tanık sıfatıyla verdiği 19.1.2001 günlü ifadede; Y......"ın yakalanması olayında görevli değildim, ölüm olayından sonra haber verilmesi üzerine ekibimle birlikte köye gittim, ev ile ceset arasında eve daha yakın bir yerde ve eve tahminen 30 veya 50 m uzakta 2 kovan bulduk. Birini ben buldum, birini İbrahim Oral isimli asker buldu. Ortalık karışıktı o yüzden ölçüm yapmadık, mermi kovanı bulunmasına ilişkin tutanağı kendi elimle yazdım, Olay yeri tespiti ile ilgili, altında bölük komutanı Muhammet S....., Resul A........., Necdet U...., Ömer D..... A.... ve sanığın imzaları bulunan diğer tutanağı da olay yerinde tutulan notlar doğrultusunda ilçe jandarma komutanlığında, komutanımızın emri ile yazım düzgün olduğundan tarafımdan yazılmıştır demiş, keşifte dinlendiğinde bulduğu kovanların yerini göstermiş, sanık sıfatıyla 12.4.2001 günlü oturumda dinlendiğinde ise; karakoldaydım, 07.00 sıralarında er sanık Fatih Y......"ın birini öldürdüğünü bildirdiler, ilçeden yola çıktık, otopsi heyetinin güven-liğini sağlamak için onlarla birlikte olaydan 4-5 saat sonra köye vardık, orada infial vardı, Savcı tespit yaparken ben bir kovan buldum, bir kovanı da askerim buldu, art niyetli olsam bunları savcıya teslim etmezdim, diyerek savunma yapmıştır.
Tanık Fuzuli Aydoğdu duruşmada 21.12.2000 günlü oturumda; Olay sabahı 07.00"de diğer C.Savcısı Mehmet aradı, Ortakent"teyim, yakalamalı Y...... Ö.... öldü deyip, otopsi için gelmemi istedi. 07.30 da yola çıktık. Savcı Mehmet"i Ortakent"ten aldık, 2 saatte olay yerine vardık. Ceset yolun alt kısmında idi. Yakınında yoğun bir kalabalık vardı. Genel bir tepki vardı. Savcı Beyi görünce daha da arttı. Bizi de vurun, öldürün diye ağıtlar vardı. Askerlere de tepki vardı. Otopsiye başladık, askerler öldürdü dediler, askerleri uzaklaştırdık, zapta başlayınca tepkiler arttı ve savcı bey oradan ayrıldı. Cesedin üstünde atlet, pantolon, pantolonun altında eşofman vardı. Gördüklerimi tutanağa geçtim. Maktûlün atladığı söylenen pencerenin dibinde tam olarak tarif edemeyeceğim ancak orada birtakım olayların meydana geldiğini gösterir izler vardı. Oradaki fasulyelerin bir kısmı ezilmişti. Müştekilerin sürüklenerek maktûlün götürüldüğünü iddia ettikleri yer ile diğer tanıkların kaçtığını söyledikleri yerde cesedin olduğu yere kadar birtakım izler gördüm. Toprağın tabi hali bozulmuştu, ancak bunu net olarak boğuşmuş veya sürüklenmiş diye nitelendiremiyorum. Bu izler, ev ile ceset arasındaki eğimli kısımdaki izlerdir. Cesede yakın kısımda iz görmedim. Maktûlle ev arasında, cesede 10 m mesafede 3 damla kan izi gördüm. Notlarımı alırken tanık Necati A.... yanımda idi, bahçede kan görmedim, çitte yeni bir aşınma vardı, ayak izi olarak yazmak istedim, itiraz edip cesedin sürtünme izi dediler, ben de sadece iz olarak yazdım. Kan izini de onlar gösterdi. Orası müsait olmadığından cesedi Koyulhisar"a getirip, sonra Sivas"a gönderdik. Boş kovanların ne şekilde bulunduğunu bilemiyorum. Daha önce yine incelemeye gitmiştik, asker-leri istemiyoruz diye tespit yaptırmadılar. Tutanak doğrudur. Bir kısım izler kalabalık nedeniyle yok olmuş olabilir. Olay yerinde bulunan kutu içindeki kanlı topraktan bana başlangıçta söz edilmedi. Sonradan tespite gittiğimde bahsedildi.Yakın bir yerde kutu bulduk, toprak yoktu, kutuda kan izleri vardı şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık İsmail E. aşamalarda benzer biçimde; Y......"ın evi ile evlerimiz arası 2 km dir. Olay sabahı erken kalkmıştım. O taraftan 5-6 el silah sesi geldi. Y......"ın bırakın ulan diye sesini duydum. O taraftaki askeri aracın yanına birkaç kişi gelip Ortakent tarafına geçtiler, içlerinden biri sivildi, o tarafa gittiğimizde, Askerler bizi cenazenin olduğu yere bırakmadılar, Y...... Ö...."ı yakaladık, Koyulhisar"a götüreceğiz dediler, sonradan öldüğünü öğrendik demiştir.
Tanık Murat G.... aşamalarda benzer biçimde; orman işletmesinde şoförüm, olaydan bir gün önce müdürümüz Nezir telefonla Ortakent K....koluna çağırdı, gittim, tehlikeli bölgede görev icra ediyorsunuz, gerektiğinde yanınıza jandarma alın, ayrıca jandarmaya araç lazım olduğunda da birlikte gideceksiniz dedi. O gece, saat 03.00-03.30 sıralarında jandarmadan astsubay Resul aradı, araç ihtiyacımız var dedi, gittim, Üsteğmen, savcı ve 3-4 asker arabama bindiler. Güzelyurt Köyü"ne gittik. Köye vardığımızda sabah ezanları okunmak üzereydi., arabamın lastiği patladı, köye 1 km kala kaldık, üsteğmen ve askerler yürüyerek köye gittiler. Savcı ile ben arabada kaldık. Bir süre sonra askeri bir araç geldi, savcı da bindi, Ortakent"e doğru gittiler, şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık Sedat A....; İstanbul"da misafirdim. Olay sabahı namaza kalkmıştım, saat 6.30-7.00 sıraları idi, namazı kıldıktan sonra, Güzelyurt"tan abim Necati aradı, telefonda bana Y......"ın jandarma tarafından Koyulhisar"a götürülmek üzere olduğunu söyledi, 15 dakika sonra ben aradım, onu bulamadım. Amcamın toru-nu, Y...... Ö...."ın öldürüldüğünü söyledi. Hemen ablamın eşi katılan Hacı İbrahim"in evine gittim. Kendisi oğlunun yakalandığını biliyordu, ancak öldüğünü bilmiyordu, tereddütte kaldım, söylemeden ayrıldım. Sonra yine Necati"yi aradım, durum netleşince kendisine söyledim demiştir.
Tanık Cemal Ö.... 23.11.2000 günlü olay yeri incelemesi sırasında C.Savcısına; maktûlün öldüğü yerin 15 m aşağısında kartona doldurulmuş topraklı kan gördüğünü, ancak maktûlün yakınlarına söylemediğini belirtmiş, duruşmada ise; olay yerine 08.30"da gittiğini, savcı geldikten sonra otopsi için cesedi soyduklarını, ayaklarının çıplak, parmak uçlarının da soyulmuş olduğunu, omzunda toprak ve çamur bulunduğunu, derisinin de soyulmuş olduğunu, ceset götürüldükten sonra 15 metre mesafede mukavva kutuya doldurulmuş kanlı toprak gördüğünü, bunu maktulün yakınlarına 20-25 gün sonra söylediğini, daha sonra da savcıya bildirdiklerini belirtmiştir.
Katılan tanığı Nurettin B..... olay yeri incelemesi sırasında C.Savcısına; Olay günü 05.15"de sabah ezanını okudum. Ezandan sonra 05.20 veya 05.25"de 5-6 el silah sesi duydum. Namazı kıldırdım. 05.45"de Ali D....... bana sen ezan okuduktan sonra 5-6 asker ellerinde silahla Y......"ın evi tarafına gittiler dedi. Y...... akrabam olduğundan evini aradım. Ondan önce 05.45"de askeri aracın hızla köyü terk ettiğini gördüm. Telefon ettiğimde Ziynet çıktı, "babamı bahçede götürdüler, orada bir bağırtı oldu, biri vurun şunu diye bağırdı, sonra ateş sesi geldi, sonra biri "niye ateş ettiniz adamı öldürdünüz, ben size ateş edin mi dedim" diye bağırdı" diye söyledi demiş, aşamalarda benzer beyanda bulunmuştur.
Katılan tanığı Mehmet E. aşamalarda benzer biçimde; Maktûlün topuklarında, ayak bileklerinde ve tabanlarında yaralar vardı, omuzu soyulmuştu. Çitin iç ve dış kısmında maktûlün bulunduğu yere kadar sürükleme izleri ve askerlere ait bot izleri, yine bahçe içinde ve dışında damla şeklinde kan izleri gördüm, maktulün elinde kelepçe yoktu şeklinde beyanda bulunmuştur.
Katılan tanığı İbrahim Akkaya C.Savcısında verdiği 6.12.2000 günlü ifadesinde; sabah namazını kılıp yatmıştım. 5-10 dakika sonra, kapı çalındı, gelen orman işletmeden Murat"tı. Lastiğin patladığını söyledi, yardım istedi. Arabanın yanına gidince, göreve mi geldiniz dedim. Orman görevine değil, başka göreve geldiklerini, bunun için müdürden izin aldığını söyledi. Savcı Mehmet Ç......, üsteğmen ve askerler Y......"ı yakalamaya geldiler dedi. Ancak, savcı olay yerine gitti diye bir beyanı olmadı. Sonra sanıyorum Y...... vurul-muş dedi. İş bitince köye gittim, olayı öğrendim demiş, duruşmada benzer beyanda bulunarak, ilaveten, maktûlle ev arasında bir kısım sürükleme izleri olduğunu görüp savcı Fuzuli"ye söyledim. Yine maktûlle ev arasında bir noktada birkaç damla kan izi bulundu, Aracın lastiğini yaptığımda 05.30-06.00 sıralarıydı, Hava aydın-lanmak üzere idi demiş, Adalet Müfettişine verdiği 19.12.2001 günlü ifadede ise; savcının orada olduğunu bilmiyorlarmış, bunu ilk kez Necati"ye söyledim demiştir.
Katılan tanığı Muzaffer Akkaya; Köy muhtarıyım. 05.30 da maktûlün kızı arayıp eşimle görüştü. 5 dakika sonra oğlu Ömer aradı, evi bastılar, bizi yanaştırmıyorlar dedi. Evden çıktım. Mezarlığın orada bir aracın ışıklarını gördüm. Eve gittim. Ömer"i gördüm, babamı evden çıkarttılar, bizi yanaştırmıyorlar dedi. Hava henüz karanlıktı. Maktûlün bulunduğu yer gözükmüyordu. Bir askere sordum, bir şey yok dedi. Hava aydınlanınca maktûlün yattığını gördüm, yanına gittim. Resul ve Ömer D..... vardı. Olay yerini çiziyorlardı, maktûl yüzü-koyun yatıyordu, evin bahçesindeki fasulyeler boğuşma nedeniyle ezilmişti. Bahçede kan izi görmedim. Ancak çitten maktûlün bulunduğu yere kadar sürünme izi gördüm. Dere yatağındaki taşlarda kan izi gördüm. Maktûlün bulunduğu yerde de kan birikmişti. Bunları savcı Fuzuli"ye bildirdim. Fatma ve Ömer ben gittiğimde tedir-gindiler. Çocukları ağlıyorlardı. Niğmet babamı öldürdüler diye bağırıyordu. Askerler benden bir kep iste-diler. Ali veya Ömer getirdi askerlere verdi. Kepin üzerinde ay yıldız vardı. Üsteğmenin görev süresi itibarıyla Y......"ı tanıyabileceğini tahmin ediyorum. Y...... silah tamir ederdi, askerler bazen gelirlerdi. Ancak yine de astsubay Resul"ün veya üsteğmen Muhammet"in Y......"ı tanıyıp tanımadıklarını bilmiyorum. Ben gittiğimde evin etrafında gördüğüm 2 asker sakindi. Cesedin yanındaki Resul suskundu. Ömer D....."a ne oldu dedim, sonra anlatırım dedi, sonra da keşke kaçırmasaydım diye söyledi demiş, Şebinkarahisar C.Başsavcısı ile Adalet müfettişine verdiği ifadelerde de benzer beyanda bulunmuştur.
Tanık Necati A.... Şebinkarahisar C.Savcısına verdiği 30.10.2000 günlü ifadede; ezan okununca kalkmıştım, hava tam aydınlık değildi, tahminim 05.00-05.30 sıralarıydı, 5-6 el silah sesi duydum, namazı kıldım, daha sonra dışarı çıktığımda Hasan D......."ı görüp sen de silah sesi duydun mu diye sordum, jan-darmaların yeğenim Y......"ı yakalayıp götürdüklerini söyledi, merak edip evine gittiğimde evin çevresini askerler kuşatmıştı, bizi yaklaştırmıyorlardı, karakol komutanı Resul"e uzaktan seslenip sorduğumda, "Y...... Ö...."ı yakalayıp Koyulhisar"a gönderdim" diye söyledi, gönderdiysen askerler burada niye duruyor diye sorduğumda bir şey söylemedi, önceki silah seslerini duyduğum için "yoksa Y......"ı vurup öldürdünüz mü" diye bağırınca bir asker "kaçırdık" diye söyledi, bunun üzerine daha da şüphelendim, askerlerin toplandığı ikinci yere doğru koşup ulaştım, Y...... ölü olarak yüzüstü yatıyordu, Savcı gelinceye kadar cesede kimsenin yaklaşmamasını sağladım, bu sırada köylüler de cesedin yanına geldiler, jandarma başçavuşu Resul"le konu-şurken orada bir sivil kişi görmüştüm, daha sonra gün ağırmaya başladı, bir süre sonra genç bir savcı otopsiye geldi, gördüğüm sivil şahıs da olay yerindeydi, diğer savcıya onun kim olduğunu sorduğumda, Koyulhisar savcısı olduğunu, birlikte çalıştıklarını söyledi, ben de kendisine bu şahsı buradan uzaklaştırın, yoksa olay çıkar dedim, bu şahıs 3 asker ve uzman çavuşla birlikte olay yerinden ayrıldı, olay yerinde inceleme yapan Savcıya evin orada sürtünme ve kan izlerinin olduğunu söyledim, o da ben sadece ceset üzerinde inceleme yaparım, bunlar benim işim değil diye söyledi, benimle birlikte söylediğim yerleri gezdi, ben o sürme izlerini ve kan izlerini gördüğüm için olayın evin etrafında geçtiği kanısındayım, çünkü cesedin üzerinde sürtünmeye bağlı yara izleri vardı, bunları görünce olayın yukarıda meydana geldiğini, sonra aşağı doğru sürüklenerek götü-rüldüğü kanısındayım, maktul yeğenime niye kaçıyorsun diye sorduğumda, düğün yapıp teslim olacağım diye söylemişti, ben de madem öyle bir durumun var, git savcıdan izin al demiştim, maktul de tamam dayı düğünden sonra beraber gider alırız diye söylemişti şeklinde anlatımda bulunmuş, aşamalarda benzer beyanda bulun-muştur.
Katılan tanığı Hasan D.......; Saat 07.30-08.00"de olay yerine gittiğinde. Necati"nin kimin nasıl öldürdüğünü araştırmakta olduğunu,
Katılan tanığı Bayram Ocaklı; Maktûlün olaydan 1 hafta önce Dursun Ali G......."in cep telefonu ile, savcıbey diye hitap ettiği birisiyle cezasının ertelenmesi konusunda konuştuğunu, karşısındaki kişi 1 hafta izin verince sevindiğini,
Katılan tanığı Küplüce Köy muhtarı Mustafa Doğan; Olaydan önce maktul Y......"ın, düğün yapmak için savcıdan izin aldığını, düğün bitince teslim olacağını söylediğini,
Tanık Abbas D.......; Ezandan hemen sonra ilk ikisi tek tek sonra ikisi seri olacak şekilde 4 el silah sesi duyduğunu,
Katılan tanığı Hasan Ö....; bölük komutanı sanık Muhammet"i bu yıl Y......"ın evi önünde ayakta sohbet ederken gördüğünü,
Tanık Özlem H... ise; Zabıt katibi olduğunu, otopsiye gittiklerinde, savcının cesetle ev arasındaki kısmı gezip notlarını aldıktan sonra yazdırdığını belirtmişlerdir.
Katılan tanığı Ali G....... aşamalarda benzer biçimde; maktul Y...... ile Mesudiye"de karşılaştım. Cep telefonunu ver, savcı ile görüşeceğim dedi. Telefonla bir yeri aradı, görüşemedi. Sonra postaneye gitti, geldiğinde, tamam işlerimi hallettim, çocuğumun düğününe kadar hakkımdaki cezanın infazı için izin aldım diye söyledi demiştir.
Katılan tanığı Cemal A..... ise ilk ifadesinde, maktul ile sanık üsteğmeni daha önceden bir parkta birlikte otururlarken gördüğünü belirtmiş, daha sonra yeniden dinlendiğinde, maktul ile birlikte gördüğü kişinin sanık üsteğmen olmadığını belirtmiştir.
Dosyaya toplanan ve yukarda ayrıntılı olarak yer verilen kanıtlar birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde;
Katılan taraf ile sanıkların beyanlarının iki farklı yönde yoğunlaştığı görülmektedir. Öldürülenin babası olan katılan Hacı İbrahim Ö...."ın olay günü İstanbul"da bulunması nedeniyle olayı görmediği, yine öldü-rülenin kardeşleri olan katılanlar Ali ve Ömer Ö.... ile öldürülenin oğlu olan katılan D..... Ö...."ın olay sırasında 50 metre ilerideki diğer evlerinde uyumaları nedeniyle, olaydan sonra eve geldikleri ve yine öldürülenin kız kardeşi Susan Y....."nın ise başka köyde olması nedeniyle olayı görmedikleri anlaşılmaktadır. Davaya katılanlardan öldürülenin annesi Fatma Ö...., öldürülenin eşi Kadriye Ö.... ve öldürülenin kızları olan Zeynep Ö...., Nermin Doğan, Ziynet Ö...., Nimet Ö.... ise olayı evin penceresinden gördüklerini belirtmiş-lerdir. Olayı gördüklerini belirten tanıkların, ilk ifadelerinin olaydan 9-10 gün sonra C.Savcılığında alındığı, sanık jandarma eri Fatih Y...... hakkında dava açılmasından sonra diğer sanıklar hakkında şikayette bulun-maları nedeniyle yürütülen soruşturmalar sırasında Şebinkarahisar C.Başsavcısına, Adalet Müfettişine verdikleri ifadeler ile mahkemece yapılan keşif sırasında beyanlarını geliştirdikleri, diğerlerinin ifadeleriyle kısmen çelişkili açıklamalarda bulundukları gibi, aşamalardaki anlatımlarının kendi içerisinde de çelişkiler taşıdığı anlaşılmaktadır. Katılan Hacı İbrahim Ö.... olaydan bir gün sonra Sivas Valiliğine dilekçe ile başvuruda bulu-narak kanıtlar kaybolmadan olay yerinde keşif yapılmasını, 27.9.2000 günü Adalet Bakanlığına telgraf çekerek, Koyulhisar İlçesinde görevli olmayan bir hakim ve savcının görevlendirilerek olay yerinde keşif yapılmasını istediği, aynı gün Koyulhisar C.Başsavcılığına dilekçe vererek Koyulhisar C.Savcısı ile İlçe Jandarma Bölük Komutanını ve olay yerine gelen tüm er ve erbaşları sanık gösterip bu kişilerin oğlunu kasten öldürdüğünü ve öldürülmesine neden olduklarını bildirdiği, 28.9.2000 tarihinde Adalet Bakanlığına yazdığı dilekçede; 04.30 sıralarında evi saran askeri personelle birlikte üsteğmen ve C.Başsavcısının, işittiğine göre 6-7 el silah kullanmış olduklarını, akabinde evin kapısının çalındığını, kapıyı açan oğlunun çay içme teklifini kabul etmeyen ve annesinin "ben onu getireceğim" şeklindeki sözlerini dinlemeyen bu kişilerin oğlunu dışarı çıkardıklarını, bir kısım askerin de evde kalarak öldürülenin annesi ve eşini oyaladıklarını, yine bir kısmının evin arkasında oğlunu öldürdükten sonra sürükleyerek götürdüklerini, bu olay nedeniyle maktulün çocuklarına yüzelli milyar lira tazminat verilmesini, halen delilleri araştırma safhasında olduğunu, bulabileceği delilleri Bakanlığa bildireceğini, olay yerinde acilen bilirkişi katılımıyla keşif yapılması gerektiğini belirtmiş, ancak olaydan sonraki ilk dört gün içinde yaptığı tüm bu başvurular sırasında olayı gören herhangi bir tanık göstermemiş, son dilekçesinde de halen delilleri araştırmakta olduğunu, delil bulduğu takdirde bildireceğini belirtmiştir.
Öte yandan, maktulün kardeşleri ile oğlu olan ve olay günü başka evde uyumakta olan katılanlar Ali, Ömer ve D..... Ö.... da silah sesleri üzerine uyanıp babasının evine geldiklerinde ev halkının kalkmış olduğunu görerek sormaları üzerine, ev halkının babasının vurulduğunu ve dövüldüğünü söylemedikleri, katılanların Y...... Ö...."ın öldürüldüğünü olaydan iki saat kadar sonra saat 08.00 sıralarında dayıları Necati tarafından cesedin görülerek kendilerine söylenmesi üzerine öğrendikleri, böylelikle olay sırasında evde bulunan öldürülenin annesi, eşi ve kızları olan diğer katılanların da esasen o saate kadar babalarının öldürülmesi olayından haberdar olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu kanaati pekiştiren bir başka husus da, öldürülen Y......"ın İstanbul"da bulunan babasının olay sabahı eşi ve gelini tarafından telefonla arandığı, kendisine eve gelen jandarmaların Y......"ı götürmek istediklerinin söylendiği, ancak oğlunun dövüldüğü ya da öldürüldüğünün bildirilmediği, katılan Hacı İbrahim"in oğlunun öldürüldüğü haberini o tarihte İstanbul"da bulunan Sedat A.... isimli yakınının eve gelip haber vermesi üzerine öğrendiği anlaşılmaktadır. Tanık Sedat A.... ise, 06.30-07.00 sıralarında telefon eden abisi Necati A...."in kendisine, Y...... Ö...."ın jandarma tarafından Koyulhisar"a götürülmek üzere olduğunu söylediğini, 15 dakika kadar sonra Necati A...."i aradığını, ancak bulamadığını, amcasının oğlu ile görüştüğünde Y...... Ö...."ın öldürüldüğünü öğrendiğini, hemen ablasının eşi olan katılan Hacı İbrahim"in evine gittiğini, İbrahim"in oğlunun yakalandığını bildiğini, ancak öldüğünü bilmemesi nedeniyle tereddütte kalıp söylemeden ayrıldığını, sonra abisi Necati"yi arayıp durumu netleştirince maktulün öldüğünü babası olan katılan Hacı İbrahim"e söylediğini belirtmektedir. Görüleceği üzere, silah seslerinin köyde bir çok kişi tarafından duyulduğu, ancak Y...... Ö...."ın öldürülme anının köylüler ve öldürülenin aile fertleri tarafından görülmediği, esasen eve 76 metre mesafede bulunan cesedin yakınlarına jandarma tarafından kimsenin yaklaştırılmadığı, takviye kuvvet ve C.Savcısı ile otopsiyi yapacak doktorların gelmesine kadar geçen süre içinde infiale meydan verilmemesi bakımından Y...... Ö...."ın öldürülmesi olayının köylülerden ve öldürülenin ailesinden gizlenmeye çalışıldığı, ancak öldürülenin dayısı olan Necati A...."in önlem alınan bölgeye bir başka yönden yaklaşarak cesedi görüp aile fertlerine haber vermesi üzerine olayın duyulduğu, yine Necati A...."in İstanbul"daki kardeşi Sedat A.... vasıtasıyla öldürülenin babasının da olaydan haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Öldürülenle aynı evde bulunan annesi ve eşinin İstanbul"daki katılan Hacı İbrahim ile telefonla görüşmelerine karşın kendisine dövülme ve öldürme olayından söz etmemeleri de öldürme anını görmedik-lerinin diğer bir kanıtını oluşturmaktadır. Oysa katılanlar, soruşturmanın diğer evrelerinde gerek duruşmada gerekse keşifte ifade verirlerken, askerlerin ellerindeki fenerler sayesinde olayı bizzat gözlemlediklerini, Y...... Ö...."ın sanık üsteğmen Muhammet S..... tarafından öldürüldüğüne ve ardından cesedin sürüklenerek götürüldüğüne tanık olduklarını" bildirmişlerdir. Ayrıca öldürülenin geçmişte mahkum olduğu bir kısım dava-larda hakimi reddetmesi nedeniyle aralarında husumet bulunan ilçe hakiminin, yine hakkındaki kesinleşmiş ve infazı gereken hürriyeti bağlayıcı cezaları nedeniyle hakkında yakalama kararı çıkartan C.Savcısının, keza öldürülenin geçmişte bazı orman muhafaza memurlarını şikayet etmesi ve kendisinin de orman suçundan mahkum olması nedeniyle Orman İşletme Müdürü sanık Nezir Ş........."nun da olayın planlayıcıları arasında olduğunu, orman işletmesinin aracını maktulü yakalamaya gelen jandarmalara tahsis etmek suretiyle suça katıldığını, jandarma görevlisi olan diğer sanıkların da olayın planlama ve icra safhasında suça iştirak ettiklerini belirtmişlerdir.
Bu nedenle, katılan tarafın ve tanık olarak dinlenilen yakınlarının beyanlarının oluşa, düzenlenen belgelere, yaşamın olağan gelişim şekline uygun düşmediği, aşamalarda geçirdiği değişimler ve taşıdıkları çelişkiler nedeniyle de hükme dayanak alınamayacağı anlaşılmaktadır.
Gerek kolluk tarafından gerekse ölü muayene ve keşif işlemleri nedeniyle olay yerine gelen C.Savcısı tarafından olay günü düzenlenen tutanaklar, sanıkların savunmalarını doğrular niteliktedir. Olay yerinde ilk belirlemeleri yapan ve tutanakları düzenleyen görevliler sonradan katılanlar tarafından suçlanmış ve bunlar hakkında kamu davaları açılmış ise de, gerek bu kişilerin tespitlerine gerekse olaylarla ilgisi bulunmayan C.Savcısı Fuzuli Aydoğdu"nun belirlemelerine itibar etmemek için geçerli bir hukuki neden bulunmamaktadır. Kaldı ki, katılanlar dahi aşamalarda, bazı tutanakları düzenleyen ve imzaları bulunan sanıklardan bir kısmının olayda sorumlulukları bulunmadığını, yazdıkları dilekçelerde bunların isimlerinin yanlışlıkla yer aldığını belirtmişler, bu cümleden olarak katılanlardan Halil İbrahim Ö.... sonradan gerçekleştirdikleri bir şikayet nedeniyle Şebinkarahisar C.Başsavcısına verdiği 1.11.2000 günlü ifadesinde, avukatının yazdığı dilekçede isimleri bildirilenlerden Mesut K......., Necdet U.... ile Merkez İlçe ve Ortakent jandarma karakollarında görevli er ve erbaşlardan şikayetçi olmadığını, bunların isimlerinin dilekçeye yanlışlıkla yazıldığını belirtmiştir. Öte yandan, bu görevlilerin, kısa bir zaman diliminde düşünce birliği içinde hareketle, sanık üsteğmen Muhammet"i korumak amacıyla suça fail olarak er Fatih"i bulup cürmü kabullenmeye zorladıklarını düşünmeyi gerektirecek herhangi bir geçerli neden de bulunmamaktadır. Bu nedenle bir kısmı sonradan sanık durumuna geçen jandarma görevlilerinin düzenledikleri tutanakların gerçeği yansıtmadığı yolundaki düşünce yasal dayanaktan yoksun olduğu gibi, dosyada bu iddiayı destekler nitelikte bir kanıt da bulunmamaktadır.
Maktulün evinin penceresinde ve bahçedeki çitte görülen ayak izi, maktulün önce pencereden sonra da çitten atladığının kanıtıdır. Öte yandan, maktulün üzerinde sadece atlet ve pantolon bulunması, ayaklarının da çıplak olması, kendisini yakalamaya gelen jandarma görevlilerinden kaçmak için evin bahçe kısmına bakan pencereden atladığını gösteren en önemli olgulardan biridir. Kaldı ki, maktulün hakkındaki kesinleşmiş cezalar ve yargılaması süren iki dava nedeniyle çıkartılan yakalama ve gıyabi tutuklama müzekkereleri ile uzun süredir arandığı halde, çeşitli kereler köye gelen jandarma görevlileri tarafından bulunmadığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır. Yine uzman çavuş Ömer D..... ile sanık er Fatih Y......"a da olaydan hemen sonra belirlenen yara ve arazlar, öldürülen Y......"ın bu sanıklarla karşılaştığında onlarla mücadele ettiğini ortaya koymaktadır. Maktulün evi ile cesedin bulunduğu yer arasından elde edilen iki adet boş kovanın sanık uzman çavuş Ömer D..... A...."un silahından atıldığının saptanması da sanık Ömer D....."un, maktulün durmasını sağlamak için havaya ateş ettiği yolundaki savunmalarını doğrulamaktadır. Evin bahçe kısmındaki bitki örtüsünde ve zeminde mevcut izler de, maktulün bahçeye atladığını, burada uzman çavuş Ömer D..... A.... ile aralarında fiziki mücadele geçtiğini ve daha sonra maktulün bu yolu takiben % 70 eğimli araziden aşağıya doğru kaçtığını göstermektedir. Maktulün evi ile dere yatağı arasında yoğun kan lekesinin bulunmaması, maktulün evinin yakı-nında öldürülmediğini, yine sanık Fatih"in silahının olaydan sonra incelendiğinde barut kokusunun bulunması ve şok halinde görülmesi, 30 mermi taşıdığı bilinen silahında mermi yatağındaki dahil 26 mermi olması da olayda silah kullandığını ortaya koymaktadır. Öte yandan, sanık Fatih"in silahından çıkan boş kovanlar ele geçirilememiş ise de, oldukça eğimli, geniş, engebeli ve bitki örtüsü düzensiz olan arazide kovanların bulunamaması olağan kabul edilmelidir.
Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun yukarıda açıklanan raporlarında, öldürme olayının, gerek müdahil tarafın iddiaları gerekse sanık Fatih"in oluşa ilişkin savunmasında ileri sürüldüğü biçimde gerçek-leşmesinin tıbben mümkün bulunduğu belirtilmektedir. Yine, Adli Tıp Kurumu mütalaasında, maktulün kurşun isabeti sonucu derhal ve aniden öleceği, kendisinde mevcut iz, ekimoz ve arazın ise ölümünden önce ve ölümüne yakın bir zamanda husule gelmiş olması gerektiği" bildirilmiştir. Bu nedenle, "maktulün sanık üsteğmen Muhammet tarafından evin önünde kurşunlandığı, ölüsünün ise askerler tarafından dere yönünde sürüklenerek sair arazların oluşturulduğu" yolundaki iddiaları bu tıbbi bulgu ve görüşler karşısında geçersiz kalmaktadır.
Öte yandan, üzerinde sadece atlet ve pantolon bulunan, ayakları da çıplak olan maktulün önce yüksek bir pencereden bir hayli eğimli olan ve sebze ekili bulunan bahçeye atladığı, burada uzman çavuş Ömer D....."la mücadele ettiği, ardından çiti aşarak, % 70 eğimli arazide yaklaşık 76 metrelik bir mesafeyi düşe kalka koştuğu, sanık er Fatih"le karşılaştığında onunla mücadeleye girişerek boğuştukları ve birlikte kavgalaşıp yuvarlanarak aşağıya kadar indikleri dikkate alındığında, bu süreç içinde kendisinde mevcut yaraların oluşabileceği de anlaşılmaktadır.
Toplanan ve yukarda tartışılarak üstünlük tanınan kanıtlara göre, maktul Y......"ın kesinleşmiş hapis cezalarına ilişkin mahkumiyetleri ve başka yargılamalar nedeniyle hakkında çıkartılan gıyabi tutuklama müzekkereleri nedeniyle arandığı, olay öncesinde yapılan bir ihbar nedeniyle köyünde bulunduğunun öğrenil-mesi üzerine İlçe Jandarma Komutanı sanık Muhammet S..... tarafından maktulün yakalanmasının planlanıp bu amaçla kolluk ekiplerinin talimatlandırılıp hazırlık yapıldığı, aynı zamanda İlçe Kaymakam vekili olan üsteğmen Muhammet"in isteği ve ihtiyaç bulunması nedeniyle orman işletme müdürlüğünden araç alındığı, Koyulhisar Cumhuriyet Savcısı olan sanık Mehmet Ç......"ün de Ortakent Beldesine gidileceği söylenerek davet edildiği, iki araçla maktulün köyüne yaklaşıldığı sırada köye yaklaşık bir kilometre mesafede sanık C.Savcısının içinde bulunduğu orman işletmesine ait aracın lastiğinin patlaması üzerine sanık C.Savcısı ile araç şoförü tanık Murat G...."in aracın yanında kaldıkları, bu araçtaki jandarma görevlilerinin de sanık üsteğmen Muhammet"in komutasında maktulün evinin yakınına kadar giderek evin çevresinde biri yakında diğeri ise daha uzakta olmak üzere iki çember halinde güvenlik önlemi aldıkları, sanık Muhammet ile bazı görevlilerin evin kapısına yaklaşıp kapıyı çalıp seslendikleri, sabahın erken saatinde mahallin teşhise elverişli düzeyde aydınlık olmaması nedeniyle içeriden çıkan maktulü tanıyamayıp, Y...... Ö...."ı almaya geldiklerini söyledikleri, kendi kimliğini gizleyen maktulün de, Y...... Ö...."ın babası olduğunu, onu haberdar edeceğini, ancak içeri-de kadınların bulunduğunu ve üzerlerinin açık olduğunu belirterek gelenlerin içeri girmelerini engelleyip evin içine yöneldiği, ancak evin yan tarafa bakan odasının penceresinden üzerinde sadece atlet ve pantolon bulunduğu, ayakları da çıplak olduğu halde kaçmak için atladığı, evin alt kısmındaki ilk çemberde bulunan sanık uzman çavuş Ömer D....."un hemen yanına düştüğü ve onunla mücadeleye girişip kurtularak bahçedeki çite doğru kaçtığı, sanık Ömer D....."un yerden tüfeğini alıp bir süre peşinden koştuğu maktulün yüksek çitten atladığı sırada kendisine durmasını ikaz edip bir yandan da havaya doğru en az iki el ikaz atışı yaptığı, çitin dışına çıkan maktulün % 70 eğimli, taşlık ve kayalık araziden aşağı kısma doğru düşe kalka koştuğu, ikinci güvenlik çemberinde bulunan ve yukarı taraftan silah sesleri gelmesi üzerine silahının emniyetini açıp tam dolduruş durumuna getiren sanık jandarma eri Fatih Y......"ın yanına vardığında kendisini yakalamak isteyen sanık Fatih"le mücadeleye giriştiği, bu mücadele sırasında birbirleriyle boğuşan sanık Fatih ve maktulün bir süre eğimli arazide yuvarlandıkları, sanık Fatih"den daha cüsseli ve güçlü olduğu anlaşılan maktulün sanık eri sırtüstü yatırıp kaçmak istediği sırada sanık Fatih"in silahını seri biçimde ateşlediği, Y...... Ö...."ın ense-sinden isabet edip yüz bölgesinden çıkan tek merminin isabeti nedeniyle derhal öldüğü anlaşılmaktadır.
Sanık Fatih"in, maktulle fiziki mücadeleye giriştiği, boğazının maktul tarafından sıkıldığı yolundaki savunması doktor raporu ve jandarma eri sanık Şener S....."ın beyanları ile doğrulanmıştır. Ancak, sanık Fatih, silahın tetiğine bilinçli basmadığını belirtmekte ve eylemini tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu adam öldürme niteliğine büründürmek istemektedir. Oysa, ateş edildiği sırada otomatik tüfeğin maktule tevcih edildiği ve silahın tetik tertibatının herhangi bir müdahale olmaksızın sanığın kontrolünde bulunduğu açıktır. Reddedilemeyen savunmaya ve bunu doğrulayan anlatıma göre, yerden ani olarak fırlayıp kaçmak isteyen maktul ensesinden isabet alıp ölmüştür. Sanık Fatih"in silahından seri halde ve en az iki el ateş edildiği, ancak bunlardan bir merminin isabet ettiği değerlendirildiğinde, sanığın öldürme kastıyla ateş etmediği, maktulü sadece yaralayabileceği öngörüsü ile tetiğe bastığının kabulü gerekmektedir.
Bu kabul karşısında, ateşlemenin tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu olmadığı, ancak hedef gözetilerek yapılmamış olması nedeniyle de eylemin "katil kastıyla olmayan etkili eylemden oluşan ölüm" niteliğinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Yasasının 11. maddesi ve Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinin 39. maddesinin c, f, g ve h bentleri uyarınca, kaçmak istediğinde kendisine engel olmaya çalışan uzman çavuşla boğuşup, "dur" uyarısına ve havaya yapılan uyarı atışlarına karşın kaçışını sürdüren, bilahare kendisiyle etkin bir mücadeleye girişip boğazını sıkıp silahını almaya çalışarak ardından yeniden kaçmaya yeltenen maktule karşı, sanık Fatih"in görev silahını kullanma hak ve yetkisi doğmuştur. Ancak bu yetkinin anılan Yönetmeliğin 40. maddesinde belirtilen koşullarda, dikkat ve özenle kullanılması, aşırılıktan kaçınılması da zorunludur. TCY"nın 49. maddesinin 1.fıkrasında, eylemin "Yasanın bir hükmünü icra suretiyle işlenmesi" hali bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmiş, yine aynı Yasanın 50. maddesinde ise "...49"uncu maddede yazılı fiillerden birini icra ederken Yasanın veya sela-hiyettar makamın veya zaruretin tayin ettiği hududun tecavüz edilmesi" cezada indirim nedeni olarak belir-lenmiştir. Somut olayda maktulün etkisiz hale getirilip yakalanması sırasında, öldürücü gücü yüksek Kalashnikof tüfeğin seri atış pozisyonuna getirilerek maktulün kafa bölgesine yöneltilip atışa hazır halde tutulması, silahın ancak ve sadece başka çare kalmadığı hallerde ateşlenebileceği kuralının gözardı edilmesi, ateşleme zorunluluğu doğduğunda da kişinin öldürülmeden yakalanmasına özen gösterilmesi gereğine uyulmaması "Yasanın emrini yerine getirmede zorunluluk sınırının aşılması" niteliğinde görülmüştür.
Bu değerlendirmelere göre, sanık jandarma eri Fatih Y......"ın eylemdeki sorumluluğunun Özel Daire uygulamasında olduğu gibi, TCY"nın 448. maddesi yollaması ile 452/1 ve 49/1. maddesinin yollaması ile 50. maddelerine uygun olup, yine kullanılan silahın etkinliği, kullanılma koşulları, ateşlenmesindeki zorunluluk derecesi, maktulün diğer kolluk görevlileri tarafından da yakalanabileceği gerçeği karşısında cezanın aşağı haddin üzerinde tayinine ve TCY"nın 50. maddesiyle yapılan indirimin de makul düzeyde gerçekleştirilmesine ilişkin uygulamalarda da bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Öte yandan, mermi isabeti sonucu ölümün hemen gerçekleşeceği ve maktulün vücudundaki diğer yaraların da ölüm öncesinde meydana geldiği Adli Tıp Kurumu mütalaasında bildirildiğinden, maktulün evinin yanında sanık üsteğmen tarafından öldürüldükten sonra aşağı tarafa sürüklenerek götürüldüğü yolundaki iddia tıbben ve tümüyle çürütülmüş, haklarında Y...... Ö...."ın öldürülmesi eylemine iştirak, maktule karşı etkili eylem, maktule kötü muamelede bulunmak, suç kanıtlarını gizlemek veya yok etmek, yalan tanıklıkta bulunmak suçlarından kamu davası açılan diğer sanıklar Mehmet Ç......, Muhammet S....., Mesut K......., Resul A........., Ömer D..... A...., Nejdet U...., Tolga K...., Şener S....., Murat U......, Olgun Deniz, Bayram Ardıç, Nezir Ş............., Murat K...., Doğan Y......, Hasan Y....., Seyit K..... ve Yunus K........"na yüklenen suçların sübutuna ve cezalandırılmalarına yeterli, her türlü kuşkudan arınmış, kanıt elde edilememiş, maktule kötü muamelede bulunduğu iddiasıyla haklarında kamu davası açılan sanıklardan hangilerinin olayın hangi aşamasında maktulle bir araya geldikleri belirsiz olduğu gibi, mevcut kanıtlara göre maktulle karşılaşıp mücadele ettiği anlaşılan uzman çavuş Ömer D..... A...."un fiziki mücadele ve boğuşma şeklinde gerçekleştiği anlaşılan eylemlerinin de yakalama koşulları bulunan kaçak kişiyi durdurmaya yönelik olduğu ve TCY"nın 49/1. maddesi kapsamında hukuka uygunluk düzeyinde gerçekleştiğinden, diğer tüm sanıkların yüklenen suçlardan beraatlerine karar verilmesinde de bir isabetsizlik bulunmayıp, katılanlar Cengiz Ö...., D..... Ö...., Hacı İbrahim Ö...., Fatma Ö.... ve katılanlar vekilleri ile sanık Fatih Y...... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Ancak,
4467 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önce Avukatlık Yasasının 163. maddesinde; "avukatlık ücreti, avukatın vekalet hizmetine karşılık olan meblağı ifade eder" şeklinde tanımlanmakta iken 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında, ücretin tanımı 164. maddeye alınmış olup, bu maddenin birinci fık-rasında "avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder" hükmüne yer verilmiştir.
Avukatlık ücreti, avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan avukatlık ücreti ve "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine" göre karşı tarafa yüklenen avukatlık ücreti olarak ikiye ayrılır. Bunlardan ilki yargılama giderlerine dahil olmadığı halde, bir çok yargısal kararda vurgulandığı üzere dava sonunda haksız çıkan tarafa yüklenen bu ikinci tür avukatlık ücreti yargılama giderlerindendir. Bu nedenle, talep bulunmaksızın diğer yargılama giderleri gibi avukatlık ücretine de kendiliğinden hükmedilmesi gerekir. (CGK, 5.14.1996 gün ve 86-91)
Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun 07.06.1971 gün ve 497-209, 07.02.1972 gün ve 447-72, 24.02.1975 gün ve 37-32 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, dava sonunda "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi" uyarınca karşı tarafa yüklenen avukatlık ücreti kişisel hak niteliğindedir. Bu yönü itibariyle de, ayrıca temyiz edilmediği sürece Yargıtay tarafından inceleme konusu yapılamaz. Yine sanık lehine vaki temyiz üzerine kararın bozulup yeniden hüküm kurulduğu hallerde, davaya katılan tarafın yeni hükmü vekalet ücreti yönünden temyiz etmesi durumunda, kazanılmış hak nedeniyle bu hususun bozma konusu yapılamayacağı da uygulamada yerleşmiş hususlardandır.
Sanığın mahkum olması halinde, ceza davalarında, vekaletnamesi bulunan bir avukatın hukuki yardımından yararlanan veya kendilerini vekille temsil ettiren katılan veya şahsi davacı lehine, "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin ikinci kısım ikinci bölümüne göre maktu vekalet ücreti ödenmesine karar verilir. Yine tazminata hükmedilmişse, tarifenin üçüncü kısmına göre nispi vekalet ücretine de hükmedilir. Ayrıca sanığın da vekaletnamesini haiz bir avukatının bulunması durumunda, manevi tazminatın reddedilen kısmı üzerinden sanık yararına da avukatlık ücretine hükmedilecektir.
H...gi tarihteki "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin uygulanacağı hususuna gelince: 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 168. maddesinde 10.5.2001 gün ve 24398 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik öncesinde, yerleşik yargısal kararlarda vurgulandığı ve ayrıntıları 23.12.1976 gün ve 7-6 sayılı İçtihadı Birleştirme K....rında açıklandığı üzere; yargı mercilerince ceza davalarında karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, kamu davasına katılma isteği veya kişisel dava tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenmekteydi.
Ancak; Avukatlık Yasasının ücret sözleşmesini düzenleyen 168. maddesinde 4667 sayılı Yasanın 81. maddesi ile değişiklik yapılmış olup, anılan maddenin son fıkrasında; "Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife"nin esas alınacağı belirtildiğinden, yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinin belirlenmesinde de hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan tarifenin uygulanması gerekir.
Karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin kimin adına hükmedileceği sorununu inceleyecek olursak;
Ceza Genel Kurulumuzun 20.10.1975 gün ve 250-256 sayılı kararında, avukatlık ücretinin vekil olan avukat lehine değil, asil adına hükmedilmesi gerektiği belirtilmiş olup, gerek Hukuk Dairelerinin gerekse Yargıtay Ceza Dairelerinin bu doğrultudaki uygulamaları istikrarlı biçimde süregelmiştir.
Ancak Avukatlık Yasasında 4667 sayılı Yasa ile yapılan yeni düzenleme sonrasında, karşı tarafa, dava sonunda yargılama gideri olarak yüklenecek avukatlık ücretinin vekile mi yoksa müvekkile mi hükmedilmesi gerektiği sorunu çeşitli yargısal kararlarda tartışılmaya başlanmıştır.
Avukatlık Yasasının 164. maddesinin son fıkrası 4667 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce: "Avukat ile iş sahibi arasında aksine yazılı sözleşme bulunmadıkça tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücreti avukata aittir." hükmünü taşımakta iken, bu hüküm 4667 sayılı Yasa ile şu şekilde değiştirilmiştir: "Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti, avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez."
Görüleceği üzere, gerek önceki gerekse sonraki yasa metinlerinde, karşı tarafa yüklenecek ücretin, kimin adına hükmedileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. 4667 sayılı Yasa ile Avukatlık Yasasının 163. maddesinde yapılan düzenleme ile avukat ile iş sahibi arasındaki avukatlık sözleşmesinin yazılı olması şartı kaldırıldığından, buna paralel olarak 164. maddede değişiklik yapılarak "aksine yazılı sözleşme bulunmaması" koşulu kaldırılmıştır. Esasen sözleşme özgürlüğü prensibi uyarınca, iş sahibi ile avukat isterlerse karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinin iş sahibine ait olacağına ilişkin sözleşme de yapabilirler. Böyle bir sözleşmeyi yasaklayan herhangi bir yasal düzenleme de mevcut değildir. O halde, salt bu değişiklik nedeniyle gider olarak karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin vekil lehine hükmedilmesi gerektiğini söylemek olanaklı değildir.
Diğer yandan, karşı tarafa yüklenecek ücretin avukata değil, iş sahibi müvekkile hükmedilmesi gerektiğini gösteren bir başka husus 164/son maddenin ikinci cümlesinde yer alan "Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez" hükmüdür. Şayet, karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücreti avukat adına hükmedilecek ise, bu ücretin zaten iş sahibinin borcu nedeniyle takas veya mahsup edilmesi ya da haczedilmesi mümkün olamayacaktır. Aksi bir yorum, bizi yasakoyucunun 164. maddesinin son fıkrasına ikinci cümleyi boş yere koyduğu sonucuna götürür. (Murat Aydın, Avukatlık Ücreti, Ankara-2004, 2. Bası, s.252)
Yine, ücretin asil adına hükmedilmesi gerektiğini gösteren bir başka yasal düzenleme de, Avukatlık Yasasının 163/3. maddesi olup, bu düzenleme 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sırasında da korunmuştur. Bu hüküm uyarınca bir ilamın cebri icra yolu ile infazına girişildiğinde, takip talebini alan icra müdürü ilamı inceleyerek, ilam bir avukatın takibi ile elde edilmiş, ancak iş sahibinin kendisi veya bu avukatın dışında bir başka avukat tarafından icraya konulmuşsa, masrafını takip talebinde bulunandan alarak ilamın icraya konulduğunu ilamda adı yazılı avukata bildirecek, bu bildirim yapılmadan icranın sonraki aşamalarına geçilmeyecektir. Bu düzenleme ile, avukatın ilama konu alacağını kolayca alması sağlanmak istenmektedir. Karşı tarafa yüklenen avukatlık ücreti avukat adına hükmedilecek ise bu kurala da gerek bulunmamaktadır. (Murat Aydın, age, s.253)
Kaldı ki, hükümlerin kimler tarafından temyiz edilebileceği usul yasasında gösterilmiştir. Avukatın hükmü ancak yetkili kılındığı takdirde ve vekili adına temyize yetkisi bulunduğu, oysa avukat lehine ücrete hükmedilmesi halinde, ücret alacağına ilişkin kısım kendisi yönünden bir hak veya olumsuzluk yaratmayacağı cihetle, ceza davalarında katılan, şahsi davacı ya da sanığın buna yönelik temyiz yetkisinin de ortadan kalkması sonucunun doğacağı, yine hükmü kendisi adına temyiz yetkisi bulunmayan vekilin bu hususu temyiz edeme-yeceği, C.Savcılarının şahsi hakka ilişen konularda hükmü temyize yetkilerinin bulunmadığı, sanığın da hükmü kendi aleyhine temyiz edemeyeceği düşünülürse, yargılama giderlerinden sayılan ve hükmün bir parçasını oluşturan avukatlık ücretine eksik hükmedildiği hususunun temyiz incelemesine getirilmesine hukuki olanak kalmayacağı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, 4667 sayılı Yasa ile Avukatlık Yasasının 164/son maddesinde gerçekleştirilen değişikliğin, yargılama giderlerinden sayılan ve dava sonunda tarife uyarınca karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin, vekil lehine değil, kendilerini vekille temsil ettiren katılan, şahsi davacı veya sanık lehine hükme-dilmesi gerektiği yolundaki önceki kararlar ve istikrarlı uygulamadan dönülmesini gerektirmediğinden, Özel Dairenin karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 750.000.000 lira avukatlık ücretinin sanıktan alınarak, katılanlar vekiline verilmesine ilişkin uygulaması hatalı olup, sanık Fatih vekilinin temyiz isteğinin kabulüyle hükmün bu yönden bozulmasına karar verilmelidir. Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyip CYUY"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm kurulması mümkün bulunduğundan, 750.000.000 lira avukatlık ücretinin sanıktan alınarak kendilerini vekille temsil ettiren katılanlara eşit olarak verilmesi kararlaştırılmak suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ; Açıklanan nedenlerle;
1- Katılanlar Cengiz Ö...., D..... Ö...., Hacı İbrahim Ö.... ve Fatma Ö.... ile katılanlar vekil-lerinin temyiz itirazlarının reddiyle, sanıklar Mehmet Ç......, Muhammet S....., Mesut K......., Resul A........., Ömer D..... A...., Nejdet U...., Tolga K...., Şener S....., Murat U......, Olgun Deniz, Bayram Ardıç, Nezir Ş............., Murat K...., Doğan Y......, Hasan Y....., Seyit K..... ve Yunus K........"na atılı suçlar yönünden kurulan hükümlerin ONANMASINA,
2- Sanık Fatih Y...... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile bu sanığın yasanın belirlediği sınırın tecavüz edilmesi suretiyle kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçundan mahkumiyetine ilişkin Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 12.6.2003 gün ve 1-3 sayılı kararının avukatlık ücretine hatalı hükmedilmesi nedeniyle BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği ve CYUY"nın 322. maddesi uyarınca hüküm kurulması mümkün bulunduğundan, "Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir olunan 750.000.000 lira avukatlık ücretinin sanık Fatih Y......"dan alınarak kendilerini vekille temsil ettiren katılanlar Hacı İbrahim Ö...., Fatma Ö...., Ömer Ö...., Nermin Ö...., Zeynep Ö...., Ali Ö...., Ziynet Ö...., D..... Ö...., Nimet Ö...., Kader Ö...., Susan Y....., Sunay D......., Mustafa Ö.... ve Arife Ö...."a eşit olarak verilmesine" ibaresinin hüküm fıkrasına eklenmesi suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 20.04.2004 günü oybirliği ile karar verildi.