Esas No: 2004/8-77
Karar No: 2004/98
Karar Tarihi: 20.04.2004
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/8-77 Esas 2004/98 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2004/8-77 E., 2004/98 K.
"İçtihat Metni"
Korku, kaygı ve panik yaratacak şekilde silah atmak suçundan sanık Nuri"nin TCY.nın 264/7-8, 59/2 maddeleri uyarınca 2 yıl 2 ay 20 gün hapis ve 158.184.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Yalova Asliye Ceza Mahkemesince 30.04.2002 gün ve 958-388 sayı ile verilen kararın sanık ve vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8.Ceza Dairesince 02.03.2004 gün ve 1728-1658 sayı ile;
"4806 sayılı Yasanın 1. maddesi ile TCK.nun 30. maddesinin 2. fıkrasındaki "bir" sözcüğünün "bin" olarak değiştirilmiş bulunması karşısında, sanığa para cezası tayin edilirken her aşamada "bin" lira küsurunun atılması zorunluluğu" gerekçesiyle hükmün bozulmasına ve ağır para cezası miktarının 158.183.000 liraya indirilmek suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 01.04.2004 gün ve 92801 sayı ile;
"1- TCK. 264. maddesinin 7. fıkrası ile topluluğun korunması amaç edinildiğinden, topluluğa yönelik olmayan, kısa bir süre önce tartıştığı ve sonra da kendisine yol vermeyen servis aracı şoförüne yönelik ateş etme olayında "korku, kaygı ve panik yaratabilecek biçimde" olan suç unsurunun gerçekleşmediği görülmektedir. zira müşteki dahil, tanıklar silah sesini duymadıklarını bildirdiklerinden, yukarıdaki suç unsurlarının gerçekleşmesi mümkün değildir.
2- Kabul ve uygulamaya göre, sanık hakkında TCK.nun 264/8 madde ve fıkrasının tatbiki de düşünülmemelidir. Çünkü hem müşteki hem de sanık sevk idarelerindeki araçlarla zorunlu olarak seyahat halindeler. Olay bu esnada meydana geldiği için sanığın taşıt aracını kullanarak veya onun kolaylığından yararlanarak suçu işlemesinden söz edilemez." görüşü ile itiraz yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Olay tarihinde sanığın, yönetimindeki özel aracı ile seyir halindeyken bir fabrika servis aracının hatalı bir şekilde önüne çıkması nedeniyle kaza tehlikesi atlatması üzerine otobüs şoförleri ile tartışıp, bilahare kavga ettiği, olayın yatıştırılması ardından yeniden yola devam ettiği sırada, önünde gitmekte olan olan ve daha önce kavga ettiği şoförlerden Engin yönetimindeki otobüsü geçmeye kalkıştığında yol verilmemesi üzerine tabanca ile otobüse doğru iki el ateş ettiği, mermilerden birisinin otobüsün sağ arka tamponun üzerinde, kaportada çöküntü şeklinde iz bıraktığı, diğerinin ise arka cama isabet ederek kırdığı ve merminin otobüs içerisinde tavan döşemesine saplandığı, yakınanın ve tanıkların anlatımları, sanığın kaçamaklı savunması, olay tutanakları, otobüse ait fotoğraflar, ekspertiz raporu ve tüm dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Esasen eylemin açıklanan bu oluşunda Yerel Mahkeme, Özel Daire ve Yargıtay C.Başsavcılığının görüşleri arasında bir uyuşmazlık da yoktur. Uyuşmazlık;
1- Sanığın sabit olan bu eyleminin hangi suç niteliğine uyduğunun belirlenmesi,
2- Yerel Mahkemenin kabul ve uygulamasına göre, sanık hakkında belirlenen cezanın TCY.nın 264 üncü maddesinin 8 inci fıkrası ile artırılması olanağının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
1- Sanığın eyleminin hangi suçu oluşturduğu hususunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşabilmek için konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ve öğretideki görüşlerin değerlendirilmesinde yarar vardır.
Ceza Yasamızın 264 üncü maddesine 16.06.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2245 sayılı Yasa ile 7 nci fıkra eklenerek inceleme konumuzu oluşturan korku, kaygı veya panik oluşturabilecek biçimde silahla ateş etmek suçu ihdas edilmiştir. Anılan fıkrada bu suç "Her kim korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde her ne amaç ve nedenle olursa olsun, meskûn bir yerde veya çevresinde veya özel veya resmî veya genel yapılara ya da her türlü taşıt araçlarına ya da halkın toplu olarak bulundukları diğer yerlere silahla ateş ederse, eylem başka bir suçu oluştursa bile ayrıca ... cezalandırılır." şeklinde tanımlanmıştır.
Anılan maddede 2245 sayılı Yasanın 7 nci maddesiyle yapılan değişikliğin Hükümet gerekçesi; "... Maddeye eklenen yedinci fıkra ile, günümüzde en çok başvurulan ve yasal boşluklar nedeniyle faillerinin etkin bir biçimde yaptırıma tabi tutulmadığı eylemler düzenlenmiştir.
Bilindiği gibi, meskûn veya halkın toplu olarak bulunduğu yerlere patlayıcı madde atanlar, altıncı fıkra ile etkin bir biçimde cezalandırıldıkları halde, aynı nitelikteki yerlere ve taşıtlara, en az patlayıcı maddeler kadar ve hatta onlardan daha ağır sonuçlar doğurabilecek silahla ateş etme eylemleri, çok etkisiz yaptırımlara tabi tutulmuştur.
Atılan silah türünün saptanamaması halinde eylem, TCK"nun 551 inci maddesi kapsamı içinde ele alınarak, 50 liraya kadar hafif para cezası ile cezalandırılmaktadır.
Yeni getirilen düzenleme ile, fıkrada belirtilen yerlere, korku, kaygı, panik yaratacak biçimde silahla ateş edenler, eylemleri daha ağır bir cezayı gerektirse bile, yalnız bu eylemlerinden dolayı ayrıca, etkin bir ceza ile cezalandırılacaklardır. Terörist eylemlerin bir bölümünü oluşturan bu tür eylemlerin, toplum huzurunun sağlanması bakımından, etkin ceza yaptırımına bağlanması, bir zorunluluk haline gelmiştir." şeklinde belirtilmiştir.(4.1.1979 gün ve 101-394/10814 sayılı gerekçe)
Gerek maddenin düzenleniş şekli, gerekse madde gerekçesi nazara alındığında bu suçun ön koşulu, eylemin "meskûn bir yerde veya çevresinde" veya "özel, resmi veya genel yapılara, taşıt araçlarına veya halkın toplu olarak bulunduğu yerlere karşı" işlenmesidir. Suçun maddi unsuru ise, ön koşulda açıklanan yerlerde veya hedeflere karşı korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde "silahla ateş etmek"tir. Bu düzenleme çerçevesinde Yasakoyucu tarafından bu suçun bir tehlike suçu olarak öngörüldüğü açıktır. Bu nedenle suçun oluşabilmesi için, gerçekleştirilecek ateş etme eyleminin, korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde olması aranacak, bu sonuçların gerçekleşmesi koşul olarak aranmayacaktır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 24.02.2004 gün ve 18-52 sayılı ve 09.12.2003 gün ve 259-287 sayılı kararlarında da aynı husus vurgulanmıştır.
Bu suçun manevi unsuru ise, genel kasttır. Fail hem ön koşulu hem de maddi unsuru teşkil eden hareketi gerçekleştirdiğini bilecek, hem de bunları isteyecektir, saikinin önemi yoktur. Anılan maddede "her ne amaç ve nedenle olursa olsun" denmek suretiyle bu husus belirtilmiştir. Konu öğretide de ele alınarak aynı esaslar vurgulanmıştır. (ERMAN-ÖZEK, Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar, İst-1992, sh.376)
TCY.nın 191 inci maddesinde tanımlanan tehdit suçu ise, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesidir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak olan bir kötülüğün gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Ceza Genel Kurulumuzun 5.4.1993 gün ve 95/72 sayılı kararında belirtildiği üzere tehdit, mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı, iç huzurunu bozmalı, onu endişeye düşürmelidir.
Tehdit, söz, yazı, işaret ve resimle mümkün olabileceği gibi, failin hareketi de tehdit anlamına gelebilir. Fakat herhalde tehdidin korku doğurmaya elverişli ve ciddi olması gereklidir. Bu suçun ağırlaştırılmış hallerinden birisi de maddenin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere tehdidin silahla işlenmesidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alınıp değerlendirildiğinde;
Sanık, içinde insanlar bulunan ve taşıt aracı niteliğindeki fabrika servis otobüsüne iki el ateş etmiştir. Bu eylem nedeniyle otobüsün arka kısmına iki mermi isabet ettiği nazara alındığında, sanığın doğrudan otobüsün şoförünü hedef almadığı anlaşılmaktadır. Kullanılan silahın niteliği, olayın gerçekleşme şekli ve zamanı nazara alındığında eylem, korku, kaygı ve panik yaratabilecek niteliktedir. Olayda yukarıda açıklanan şekliyle suçun ön koşulu, maddi ve manevi unsurları gerçekleşmiş olup, Yerel Mahkemece sanığın TCY.nın 264 üncü maddesinin 7 nci fıkrası uyarınca cezalandırılması isabetli ve yasaya uygundur.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığının birinci itiraz nedeni yerinde olmadığından reddine karar verilmelidir.
2- İkinci itiraz nedeninin incelenmesinde ise;
TCY.nın 264 üncü maddesinin 8 inci fıkrasında ise, korku, kaygı ve panik yaratacak şekilde ateş etme suçunu ağırlaştıran, dolayısıyla daha ağır ceza verilmesini gerektiren haller sayılmıştır. Anılan fıkrada bu haller, "Yukarıdaki iki fıkrada yazılı eylemler, iki veya daha çok kişi tarafından birlikte veya taşıt aracı veya suçun icrasını kolaylaştırıcı başkaca araçlar kullanarak işlenirse cezalar üçte birden yarıya kadar artırılarak hükmolunur." şeklinde sayılmıştır.
Bu fıkraya ilişkin olarak Hükümet gerekçesinde; "Maddeye eklenen son fıkra ile de yukarıdaki iki fıkrada öngörülen eylemlerin, suçun işlenmesini kolaylaştırıcı ve faillerin yakalanmasını güçleştirici her türlü teknik ve mekanik araçlardan yararlanılması ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir." denilmiş, 08.03.1979 tarihli Adalet Komisyonu Raporunda da, "Son fıkradaki suçu ağırlaştırıcı unsurlar arasına <
<
>> da eklenmiştir." açıklamasına yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi, yasa koyucu yaptığı bu düzenleme ile açıkça suçun işlenmesinin kolaylaştırılmasını ve faillerin yakalanmasının güçleştirilmesini aramıştır ki, bu ancak failin bu araçlardan iradi olarak yararlanması halinde söz konusu olacaktır. Bir başka anlatımla, fail suçun işlenmesini kolaylaştırmak için bu araçları bilerek ve isteyerek kullanmalıdır. Bu konu öğretide de ele alınarak aynı şekilde değerlendirilmiştir. ERMAN-ÖZEK, Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar adlı eserlerinde konuyu, "Suçun "taşıt aracı veya icrasını kolaylaştırıcı başkaca araçlar kullanarak işlenmesi" ise, suçun işlenmesini kolaylaştıran vasıtalara başvurulması halinde cezanın ağırlaştırılması prensibine uygun düşmektedir. Taşıt aracı veya suçun icrasını kolaylaştıran başka bir aracın kullanılış biçimi önemli değildir; içine bomba yerleştirilen bir otomobilin bir binaya çarparak patlatılmasını sağlayacak surette sevkedilmesi gibi, bir otomobilden bomba atılıp süratle olay yerinden uzaklaşma halinde de taşıt aracı kullanılmış olur. Suçun icrasını kolaylaştıran diğer araçlara gelince, failin tehlikesizce hareket etmesini sağlayan her araç bu deyime girer." şeklinde açıklamışlardır. (ERMAN-ÖZEK, Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar, İst-1992, sh.374) Bu açıklamada da, verilen örneklerde de iradi olarak kullanım ve sonucunda sağlanan kolaylığa yer verilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık, taşıt aracını eylemini kolaylaştırmak için iradi olarak kullanmamış, tam tersine eylem, taşıt aracı kullanmaktan kaynaklanan bir anlaşmazlık sonucunda işlenmiştir. Bir başka anlatımla olayda taşıt aracı suçun işlenmesini kolaylaştıran neden değil, suçun işlenmesine neden olan etkendir. Bu nedenle sanık hakkında TCY.nın 264 üncü maddesinin 7 nci fıkrası uyarınca belirlenen cezanın, aynı maddenin 8 inci fıkrası gereğince artırılmasına yasal olarak olanak yoktur.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığının ikinci itiraz nedeni yerinde olduğundan kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ :Açıklanan nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığının;
1- Suç niteliğine ilişkin itiraz nedeninin REDDİNE,
2- Sanık hakkında tayin olunan cezanın artırılamayacağına ilişkin itirazının KABULÜNE, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 02.03.2004 gün ve 1728-1658 sayılı kararının onamaya dair kısmının KALDIRILMASINA, Yalova Asliye Ceza Mahkemesinin 30.04.2002 gün ve 958-388 sayılı hükmünün, Özel Dairenin belirlediği yasaya aykırılık yanında, sanık hakkında belirlenen cezanın olayda uygulanma yeri olmayan TCY.nın 264 üncü maddesinin 8 inci fıkrası uyarınca artırılması suretiyle fazla ceza tayini isabetsizliğinden de BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.04.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.