Esas No: 2004/2-16
Karar No: 2004/33
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/2-16 Esas 2004/33 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2004/2-16 E., 2004/33 K.
"İçtihat Metni"
Hükümlü O.... K....."ın sarhoşluk suçundan TCY.nın 571, 81/1-3 maddeleri uyarınca 39.150.540 lira hafif para cezası ile cezalandırılmasına, mala zarar vermek suçundan açılan kamu davasının TCY.nın 99. maddesi uyarınca düşürülmesine ilişkin,Yığılca Asliye Ceza Mahkemesince verilen ve Yargıtay incelemesinden geçmeksizin kesinleşen 12.6.2001 gün ve 18/86 sayılı hüküm, Adalet Bakanının yazılı emir istemi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 17.7.2003 gün ve 10101-8847 sayı ile;
"İddianamedeki tavsif ve sevk maddelerine göre sanığa isnat olunan suçların Sulh Ceza Mahkemesinin görevi kapsamında bulunduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi yerine As-liye Ceza Mahkemesince duruşmaya devam olunarak yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden Yığılca Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 12.6.2001 gün ve 18-86 sayılı hükmün CMUK.nun 343. maddesi gereğince bozulmasına ve kararın esasa taalluk etmesi nedeniyle görevli Sulh Ceza Mahkemesince duruşma açılması imkanı bulunmadığından sanık hakkında tayin olunan cezanın çektirilmemesine" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 19.1.2004 gün ve 103523 sayı ile;
"İtiraz konusu sorun, sulh ceza mahkemesinin görevine giren bir suçun yargılamasının Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılarak sonuçlandırılmasının yazılı emirle bozulmasından sonra cezanın çektirilmemesine karar verilip verilmeyeceğine ilişkindir.
Somut olayda, etkili eylem ve sarhoşluk suçlarından sanık O.... K....."ın TCY"nın 456/4, 62, 457/1, 571. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasına ilişkin yargılama görevinin sulh ceza mahkemesine ait olduğu yönünde bir uyuşmazlık yoktur. Tartışma konusu sorun usul hükümlerine aykırı olarak bu davanın asliye ceza mahkemesince sonuçlandırılması nedeniyle, kararın yazılı emir yoluyla bozulmasından sonra cezanın çektirilmemesine karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
Öğretide ve uygulamada görüş birliğiyle kabul edildiği gibi Ceza Yargılama Yasasının 343. maddesinde yer alan "yazılı emirle bozma" kurumu olağanüstü ve ayrık nitelikte bir yasa yoludur. Hukuksal konularda Yargıtay"ın ilk derece mahkemesinin yerine geçerek karar vere-bileceği ya da düzeltilebileceği çarpıcı yanılgılar bakımından işlerliği bulunan, uygulamada birliği sağlamak için salt yasa yararına benimsenmiş bir çaredir. 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İç-tihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, davanın esasını çözen kararlarda yargılamanın yeniden yapılması olanağı bulunmadığı gibi karara etkili esaslı yanlışlıklar yazılı emir konusu olabilir.
CMUY"nın 343. maddesi, yazılı emirle bozma isteminin yerinde görülmesi durumunda verilen bozma kararının etkileri bakımından ilgilerin yararına olup olmamasını dikkate alarak bir ayırım yoluna gitmiş bulunmaktadır.
a- Davanın esasını kapsayacak şekilde verilen bozma kararı, eğer hükümlülerin aleyhine ise, bu bozma kararı aleyhe etki etmeyecektir. Örneğin, hükümlüye daha ağır bir cezanın verilmesi gerektiği ortaya çıkarsa hükümlünün hukuksal konumu ağırlaştırılamayacak, ancak aleyhe etki etmemek üzere yasa yararına bozma kararı verilebilecektir.
b- Bozma kararı, hükümlülerin yararına ise duruma göre, "cezanın çektirilmemesine", "hükmün ortadan kaldırılmasına" veya daha az ceza verilmesi yoluna gidilmesi gerekiyorsa ilk derece mahkemesi yerine geçerek uygulamayı bozma kararında gösterecektir.
Bu ilkeler ışığında somut olay ve bozma kararı değerlendirildiğinde:
Etkili eylem ve sarhoşluk suçlarından sanık hakkında açılan kamu davasının yargılaması sonucunda, TCY.nın 571, 81/1-3. maddeleri gereğince 39.150.540. lira hafif para cezası ile cezalandırılmasına asliye ceza mahkemesince karar verilmiş ve bu karar infaz edilmiştir.
CMUY"nın 262. maddesi uyarınca duruşmada anlaşılan vasıf ileri sürülerek görevsizlik kararı verilemeyecektir. Bu düzenlemenin karşıt kavramından varılan sonuca göre iddianamedeki anlatım ve sevke göre üst mahkeme madde itibarıyla yetkisizlik kararı verebilecektir. Aynı Yasanın 263. maddesinde ise "Duruşmalarda sanığa yüklenen suçun, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir." hükmüne yer verilmiştir. Bu iki madde birlikte değerlendirildiğinde, anılan kararın bozulması yerindedir.
Ancak, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.12.1987 gün ve 2-483/614 sayılı kararında, "görevsiz mahkeme tarafından verilen kararın yazılı emir üzerine bozulması durumunda uygulanacak cezanın kararda gösterilmesi gerektiği" belirtilmiştir. Buna göre bozma kararına ek olarak uygulanması gereken ceza, kararda gösterilmeli dolayısıyla cezanın çektirilmemesine karar verilmemelidir, cezanın çektirilmemesine karar verilmesi CMUY"nın 343. maddesinin 5. fıkrasının 2. bendine aykırılık oluşturacaktır. Aksi halde infaz edilmiş bir cezanın çektirilmemesi sonucu ortaya çıkacak ve yazılı emirle bozma kurumu cezadan kurtulma aracı haline dönüşmüş olacaktır." gerekçesiyle itiraz yasayoluna başvurularak Özel Daire kararındaki "sanık hakkında tayin olunan cezanın çektirilmemesine" ibaresinin karardan çıkartılmasına ve infazı gereken cezanın gösterilmesine karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, olağanüstü temyiz (yazılı emir) yoluna başvurulması üzerine, mahkemenin görevsizliği nedeniyle bozulan kararda, cezanın çektirilmemesine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın bıçakla etkili eyleme kalkışmak ve sarhoşluk suçlarından TCY.nın 456/4, 62, 457/1 ve 571. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle 7.2.2001 günlü iddianame ile Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, Asliye Ceza Mah-kemesince, mala zarar vermek suçundan açılmış bir dava bulunmadığı halde, bu suçtan açılan kamu davasının TCY.nın 99. maddesi uyarınca düşürülmesine, sarhoşluk suçundan ise sanığın TCY.nın 571 ve 81/1-3. maddeleri uyarınca 39.150.540 lira hafif para cezasıyla cezalandırıl-masına karar verilmiş, Yargıtay denetiminden geçmeksizin 12.7.2001 tarihinde kesinleşen hüküm, 3.12.2001 günü infaz edilmiştir.
İddianamedeki nitelendirme ve sevk maddelerine göre sanığa isnat edilen suçların Sulh Ceza Mahkemesinin görevi kapsamında olduğu halde, Asliye Ceza Mahkemesince yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında karar verildiği yönünde herhangi bir kuşku bulunma-maktadır, sorun üst dereceli mahkemece verilen hükmün hukuken geçerli olup olmadığı, bu hük-me karşı olağan veya olağanüstü yasayollarına başvurulduğu taktirde ne gibi bir karar verilmesi gerektiğine ilişkindir.
CYUY.nın 262. maddesinde; "Mahkeme, duruşmada anlaşılan vasıf ve mahiyetini ileri sürerek davanın görülmesi, derecesi dûn bir mahkemeye ait olduğundan bahisle görevsizlik ka-rarı veremez." hükmüne yer verilmiş, 263. maddesine ise, "Duruşmalarda sanığa yüklenen suçun, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir ka-rarla işi görevli mahkemeye gönderir.
Bu karar aleyhine Cumhuriyet Savcısı acele itiraz yoluna başvurabilir." hükmü yer almıştır. Görüldüğü gibi, üst dereceli mahkemece, suçun duruşmada anlaşılan vasfı ileri sürülerek, alt dereceli mahkemeye görevsizlik kararı verilmesi olanağı bulunmamakta ise de, iddiana-meden anlaşılan vasıf ve sevk maddelerine göre alt dereceli mahkemeye görevsizlik kararı ve-rilmesinde CYUY.nın 263.maddesindeki düzenleme de dikkate alındığında zorunluluk bulunmaktadır.
Mahkemenin yasaya aykırı olarak kendisini görevli veya yetkili görerek verdiği hükmün temyizi halinde, bu hal CYUY.nın 308. maddesinin 4. bendinde yasaya mutlak aykırılık nedenleri arasında sayılmış olduğundan verilen hükmün CYUY.nın 321. maddesi hükmü uyarınca bo-zulmasına karar verilecektir. Ancak bu hüküm aleyhine olağan yasayoluna başvurulmayıp, ola-ğanüstü yasa yollarına başvurulduğunda, Yargıtayca nasıl bir karar verilecektir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.12.1987 gün ve 483-614 sayılı kararında belirtildiği üzere, görevsiz mahkemece verilen kararın ve yaptığı işlemlerin hukuki sonuçlarının ne olduğu yönünde yasalarımızda bir açıklık bulunmamakta ise de, yapılan işin niteliğine bakılarak, sadece görevsizlikten dolayı işlemin batıl olmayacağı, bunun yasal bir işlemle ortadan kal-dırılmasına kadar hüküm ifade edeceği, başka bir anlatımla, görevsiz mahkemece verilen hük-mün ortadan kaldırılıncaya kadar hukuki değere sahip olacağıdır. Bu kabul yasanın özüne de uy-gundur.
Bu şekilde, görevsiz mahkemece de verilmiş olsa, hükmün, ortadan kaldırılıncaya kadar hukuki değere sahip olduğu belirlendikten sonra, bu hüküm hakkında yazılı emir yoluna başvu-rulduğunda ne gibi bir karar verileceği konusu, yazılı emrin hukuki mahiyeti, koşulları ve sonuç-ları da dikkate alınarak saptanmalıdır.
Olağanüstü bir yasayolu olan ve öğretide "olağanüstü temyiz" de denilen yazılı emir yasayolunu düzenleyen CYUY"mızın 343. maddesine göre, Yargıtay, ileri sürülen nedenleri yerinde bulursa karar ve hükmü bozacaktır. Ancak, anılan maddede, bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek yargısal makamlar yönünden ikili bir ayrıma gidilmiştir. Şayet bozma davanın esasını halletmeyen mahkeme kararları hakkında ise, Yargıtay kararı bozduktan sonra, dosyayı yeniden inceleme ve araştırma yaparak sonucuna göre bir karar vermek üzere Yerel Mahkemeye gönderecektir.
Davanın esasına şamil olarak verilen hükmün bozulması halinde ise, bozma sebebi cezanın tamamıyla kaldırılmasını gerektiriyorsa, Yargıtay, önceden hükmolunan cezanın çektiril-memesini kararına yazacak, bozma nedenine göre daha hafif bir ceza uygulanması gerekiyorsa, bu takdirde de uygulanacak cezayı kararında gösterecektir.
Görüldüğü üzere yasamız, davanın esasını halleden hükümler yönünden başvurulan olağanüstü temyiz (yazılı emir) yasayolu nedeniyle verilen bozma kararlarını, olağan yasayolu olan temyiz üzerine verilen bozma kararlarından farklı bir sonuca bağlamış, olağanüstü temyiz nedeniyle hükmün bozulması halinde yeniden yargılama yapılmasını engelleyerek, bu durumda bozma nedenine göre gerekli kararın Yargıtay"ca verileceğini öngörmüştür.
Öte yandan 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; "Adalet Bakanının uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan usul hatalarından dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını halletmediği surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği", yine 3.6.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; "mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu" belirtilerek, "yargılamanın tekrarlanması yasağı"nın sınırları belirlenmiştir.
İnceleme konusu olayda, mahkemenin görevsizliği nedeniyle bozulan mahkûmiyet hükmü davanın esasını halleden nitelikteki kararlardan olduğundan, Görevli Mahkemece yeniden in-celeme ve araştırma yapılmasına ve yeni bir hüküm kurulmasına yasal olanak bulunmamakta, ancak bozma nedeni cezanın tamamen ortadan kaldırılmasını da gerektirmemektedir. Bu itibarla Özel Dairece, sanık hakkında tayin olunan cezanın çektirilmemesine değil, uygulanması gereken cezanın da kararda gösterilmesi gerekmektedir.
Somut olayda Yerel Mahkemece, sulh ceza mahkemesinin görevine giren ızrar suçundan dava açılmadığı halde bu suçla ilgili davanın düşürülmesine, bıçakla etkili eyleme kalkışmak suçundan dolayı hüküm kurulmamış ise de yazılı emir istemine konu olmayan bu hususlar sonuca etkili olmadığı, ancak sarhoşluk suçundan tekerrüre esas alınan hüküm kararda belirtilme-miş olduğundan, sanık hakkında hükmolunacak sonuç cezanın yukarıdaki ilkeler de nazara alınarak Özel Dairece belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 17.07.2003 gün ve 10101-8847 sayılı kararının KALDIRILMASINA, açıklanan hususta bir karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 17.02.2004 günü oybirliği ile karar verildi.