Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2003/7-317 Esas 2004/31 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2003/7-317
Karar No: 2004/31

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2003/7-317 Esas 2004/31 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık, Telsiz Yasasına aykırılık suçundan önce beraat etmiş ancak bu hüküm katılan vekilinin temyizi üzerine bozulmuştur. Yerel mahkemece bozma sonrasında tensiple duruşma yapılmıştır ancak sanığın en son sözünün alınmadığı ve hüküm sanığın yokluğunda verildiği tespit edilmiştir. Bu sebeple, hüküm öncelikle usuli nedenlerden dolayı bozulmuştur. Ayrıca, duruşmanın sona erdiği bildirilmeden hüküm kurulması da CYUY'nin 253/1. maddesine aykırıdır ve hükmün bozulması gerektiği değerlendirilmiştir. Kanun maddeleri ise 1412 S. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (mülga) Madde 251 ve Madde 253 olarak belirtilmiştir.
Ceza Genel Kurulu 2003/7-317 E., 2004/31 K.

Ceza Genel Kurulu 2003/7-317 E., 2004/31 K.

  • EKSİK SORUŞTURMAYA DAYALI HÜKÜM TESİSİ
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 251 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 253 ]
  • "İçtihat Metni"

    Telsiz Yasasına aykırılık suçundan sanık C.... Ç...."ın beraatine ilişkin Ankara 23.Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 5.7.2000 gün ve 180-784 sayılı hüküm katılan vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 7.Ceza Dairesince 10.12.2001 gün ve 18325-19355 sayı ile;

    "Sanığın 2813 sayılı yasa ve bu yasanın 33. maddesine dayanılarak çıkarılan yönetmeliklere aykırı olarak Ulaştırma Bakanlığı Telsiz Genel Müdürlüğünden izin almadan devir aldığı kabul edilen el telsizlerinin yasanın 13. maddesindeki ruhsatlı telsiz verici ve verici-alıcı cihazları mı veya 23/b maddesinde belirtilen telsiz alıcı cihazı mı olduğu telsiz konusunda uzman (Ulaştırma Bakanlığı Telsiz Genel Müdürlüğünden seçilecek) bilirkişilere incelettirilerek tespiti ve sonucuna göre 312/a-2 maddesinde gerekli ruhsat almadan verici veya verici-alıcı telsiz tesisi kuranların cezalandırılacağına dair hüküm bulunduğu, dava konusu cihazlar kullanılmadan önce izin alınmadığı da gözetilerek suç vasfının ve sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken eksik soruşturmaya dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesisi" isabetsizliğinden bozulmuştur.

    Yerel Mahkeme 16.4.2002 gün ve 206-352 sayı ile; sanığın suç kastı bulunmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

    Bu hükmün de süresi içinde katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli tebliğnamesi ve Özel Dairenin 24.9.2003 gün ve 9700-7140 sayılı kararı ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Telsiz Yasasına aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm katılan vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, eksik soruşturma ile hüküm tesisi isabetsizliğinden bozulmuştur.

    Yerel Mahkemece bozmadan sonra tensiple duruşmanın 16.4.2002 gününe ertelendiği, bu oturuma ilişkin tutanak kapsamına göre, bozma ilamı okunarak, öncelikle duruşmaya gelip kim-liği saptanan sanık ve vekilinden, ardından da katılan vekili ile C.Savcısından bozmaya karşı di-yecekleri sorulduktan sonra, CYUY"nın 253/1. maddesi hükmü uyarınca duruşmanın sona erdiği tefhim olunmadan ve aynı yasanın 251. maddesi uyarınca en son söz sanığa verilmeden hüküm kurulduğu, tutanak sonunda hükmün sanığın gıyabında verildiği belirtilmek suretiyle de çelişkiye düşüldüğü anlaşılmaktadır.

    CYUY"nın 251. maddesi uyarınca "…

    ….. en son söz sanığındır." Bu hüküm gereğince, hazır bulunduğu takdirde duruşma mutlaka en son söz sanığa verilerek bitirilecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bu-lunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmak-tadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı olan savunma hakkı hiçbir şekilde kısıt-lanamaz.

    "En son sözün sanığa verilmesi" kuralı, kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilke-sinin doğal sonucu olarak, bozmadan sonra başlayan yargılama sürecinde de aynen geçerlidir. Çünkü, dava sonuçlanmamış olup yargılama sürmektedir. Bu nedenle, "en son söz" sanığa verilmeyerek CYUY"nın 251. maddesine aykırı davranıldığı gibi, sanığın duruşma tutanağına göre son oturumda hazır bulunduğu ve kimliği saptanarak bozmaya karşı diyecekleri de sorulduğu halde, tutanağın son kısmında hükmün sanığın yokluğunda verildiği belirtilerek, duruşma süre-cini yansıtan ve yargılamaya kimlerin katıldığını kanıtlamaya yarayan tutanakta çelişki yaratıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, esası incelenmeyen hükmün öncelikle bu usuli nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.

    Öte yandan, CYUY"nın "Duruşmanın bitmesi ve hüküm" başlığını taşıyan 253. madde-sinin 1. fıkrasında "Duruşmanın sona erdiği tefhim olunduktan sonra hüküm verilir." hükmü yer almaktadır. Bu hükümden de açıkça anlaşılacağı üzere, mahkeme artık son kararı verebileceğine, olayı aydınlatmak için yapılacak başka bir iş kalmadığına kanaat getirince, mahkeme başkanı ve-ya hakim duruşmanın bittiğini açıkladıktan sonra hüküm verilecektir. Madde metninin açıklığı karşısında, duruşmanın bittiğinin bildirilmesi zorunludur.

    Somut olayda, duruşmanın bittiği bildirilmeden, dolayısıyla sanığın duruşma sırasında kanıt ileri sürebilme hakkını kullanmasına olanak sağlanmadan hüküm kurulmuş olduğundan, CYUY"nın 253/1. maddesine aykırılık oluşturan bu usuli yanılgı nedeniyle de hükmün bozulmasına karar verilmelidir.

    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, esası incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün öncelikle açıklanan usul yanılgıları nedeniyle BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 10.02.2004 günü sonucu itibariyle tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara