Esas No: 2003/9-311
Karar No: 2004/30
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2003/9-311 Esas 2004/30 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2003/9-311 E., 2004/30 K.
"İçtihat Metni"
Halkı Hükümet aleyhine silahlı isyana teşvik suçundan sanıklar N... T...., E.... B....., Ö.... T...., S...... T...., Ş....... T....ve G..... T...."ın TCY"nın 149/3 maddesi uyarınca 10"ar yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına, haklarında TCY"nın 31 ve 33. maddelerinin uygulanmasına ilişkin Diyarbakır 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinden verilen 5.11.2002 gün ve 136-424 sayılı hüküm sanıklar vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 9.Ceza Dairesince 31.3.2003 gün ve 381-425 sayı ile;
"1- Oluşa, dosya kapsamına ve mevcut delillere göre sanıkların eylemlerinin TCK.nun 254. maddesi kapsamında bulunduğu, hukuki durumlarının buna göre tayin ve takdiri gerektiği, olayda TCK.nun 149. maddesindeki suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de; Suç tarihinde 18 yaşından küçük olduğu anlaşılan sanık G..... T.... hakkında TCK.nun 55/3. maddesinin uygulanmaması," isabetsizliğinden bozul-muştur.
Bozmanın (2) nolu bendine uyan Yerel Mahkeme (1) nolu bentte belirtilen neden yö-nünden 16.9.2003 gün ve 139-189 sayı ile;
"TCK. 254. maddesi hükümet memurlarının biri hakkında vazifesini müteallik bir işi yapmaya yahut yapmamaya icbar için şiddet veya tehdit gösteren kimse veya kimseleri kapsa-maktadır.
Olayımızda: dosya sanıklarının da içerisinde bulunduğu Mezra ve Çığlıca köyü korucularından oluşan M…
……. aşiretine bağlı korucuların 250 kişilik bir grup halinde ilçe merkezine geldikleri, saat 14.30 da ilçe girişindeki polis noktasına silahlarını teslim etmeyi red ederek toplu halde ve kaleşnikof marka uzun namlulu silahları ile birlikte ilçe merkezine doğru yürüyerek "kan içmeye geldik, hakim savcıyı bize verin" şeklinde tehdit içeren sloganlarla hükümet konağına kadar ilerledikleri, hükümet konağının birinci katında bulunan Adliye binasına girmek için toplu halde merdivenlere doğru yürüyerek kapıda bulunan ve girişi tutan polis memurlarını tüfek dipçikleri ile tartakladıkları, ilçe kaymakamı Musa Işın"ın grubu yatıştırmak için N.... T...."un serbest bırakılacağını vaat ettiği, bunun üzerine grubun ilçe girişine doğru geri çekildiği bir süre sonra tekrar geri dönerek hükümet konağı bahçesine geldikleri, tutuklu kişinin serbest bırakılmaması halinde geri döneceklerini söyledikleri hakim savcı lojmanlarını basıp çoluk çocuklarını alalım şeklinde tehdit içeren sözler sarf ettikleri bu baskı altında ilçe hakiminin tutukluyu serbest bırakmak zorunda kaldığı ve tutuklunun serbest bırakılması üzerine grubun tutukluyu da alarak olay yerinden ayrıldıkları sübut bulmuştur.
İlçe hakimleri Ü... G....ve F..... D....... tarafından tanzim edilen tutanaktan ve diğer zabıtlardan olayın ne şekilde gerçekleştiği ve tutuklunun hangi şartlar altında serbest bırakıldığı açıkça anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla, Yargıtay bozma ilamında belirtildiği gibi sanıkların fiilleri TCK. 254. maddesinde belirtilen bir işi yapmaya icbar için şiddet ve tehdit göstermek unsurundan çok daha ileriye gitmektedir.
Hadise 250 kişilik silahlı bir grubun cebir ve şiddet kullanarak devlet kuvvetlerine karşı gelmesi, devlet güçlerini hedef alarak devlet otoritesini yok edecek biçimde güç göstererek kendi insiyatifleri doğrultusunda tutukluyu serbest bıraktırmaları ve devlet otoritesini acze düşürme-lerinden ibaret olup bu fiil ve hareketler TCK.nun 149. maddesinde yazılı isyan suçunun unsur-larını oluşturmaktadır.
Bu nedenle olayın Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanlığının belirttiği gibi TCK. 254. maddesinin kapsamında kalmadığı kanaatine varılmış olup eski kararda belirtildiği gibi sanıkların fiilleri TCK. 149. maddesi kapsamında kaldığı ve bu madde gereğince cezalandırılmaları gerekeceği düşünüldüğünden eski kararda direnilmesi gerekeceği kanaatine varılmıştır." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıklar vekili tarafından temyiz edilmesi dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 23.12.2003 gün ve 193980 sayılı iddianamesiyle Birinci Başkanlığa gönde-rilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Yargılama Yasamızda Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılabileceğine ilişkin bir hüküm bulunmaması nedeniyle, sanıklar vekilinin duruşmalı inceleme isteminin CYUY"nın 318. maddesi uyarınca oybirliği ile reddine karar verilerek, dosya üzerinden yapılan incelemede;
Somut olayda;
Beytüşşebap İlçe Seçim Kurulu Müdürünün, kendisini telefonla arayıp Mezra Köyü Muhtarı N.... T.... olarak tanıtan bir kişinin tehdit ve hakaret içeren sözler söylediği yolunda tutanak tutup suç duyurusunda bulunması üzerine, ağabeyi belediye başkanı ve çevrede etkinliği bulunan bir aşiret lideri, kendisi de aynı aşiretin ileri gelenlerinden ve köy muhtarı olup korucubaşı olarak görev yapan N.... T...."un C.savcısı tarafından ertesi günü celbedilerek ifadesinin alındığı, suçlama konusu telefon görüşmesinin yapıldığı saatlerde askeri yetkililerle birlikte olduğunu belirtip suçlamayı reddeden N.... T...."un Sulh Ceza Hakimliğindeki sorgu-sunun ardından 30.12.1995 günü tutuklanarak İlçe Cezaevine konulduğu, bunun üzerine N.... T...."un köylüleri ve aynı aşirete mensup olan köy korucuları ile kardeşlerinden oluşan yaklaşık 200-250 kişinin toplanarak yanlarında kendilerine Devlet tarafından görevleri nedeniyle teslim olunan uzun menzilli silahları ve bir roketatar bulunduğu halde birkaç kamyona doluşup Beytüşşebap İlçe Merkezi girişine geldikleri, burada bulunan polis noktasındaki görevlilerin ilçeye girişte silahlarını alışılagelmiş biçimde polis noktasına bırakmalarını istemelerine karşın silahlarını teslim etmeyi reddederek giriş katında Adliyenin bulunduğu Hükümet Konağına doğru toplu olarak yürümeye ve "Hakim ve Savcıyı bize verin, kan içmeye geldik" şeklinde slogan at-maya başladıkları, durumdan haberdar edilen İlçe Emniyet Müdürünün izinli olan polis memurları da dahil olmak yaklaşık 25 kişi civarındaki emniyet gücünü toparlayarak hükümet konağı ve çevresinde güvenlik önlemi aldırdığı, gelişmelerden haberdar olan ve Adliyede Hakim ve Savcılarla birlikte bulunan İlçe Kaymakamının da jandarma görevlileri ile temasa geçip kuvvet gön-derilerek çevre güvenliği alınması yolunda talimat vermesine karşın jandarma amirlerince kuvvet gönderilmediği ve adliye ile hükümet konağı çevresinde önlem alınmadığı, kalabalık grubun hü-kümet konağı çevresini sardıkları, bir kısmı siper alıp silahlarını adliyeye doğru çevirip bekler-ken bir kısmının da bahçeye girdikleri, içlerinden birkaç kişinin silahlı olarak ve zorla adliyeye girme teşebbüsünde bulunmaları üzerine Hükümet Konağı kapısında görevli polisler tarafından zor kullanılıp engellenerek bahçeye çıkarıldıkları, bu sırada İlçe Kaymakamı M... I..."ın dışarı çıkarak "Biz N...."i istiyoruz, bizlere haksızlık yapılıyor, bize hakim ve savcıyı verin" diye ba-ğıran gruptakilerle konuşarak, yaptıklarının yasalara uygun olmadığını, silahlı olarak gelmelerinin isyan olarak değerlendirileceğini, her şeyin bir usulü olduğunu söyleyerek yatıştırmaya çalıştığı, gruptakilerin "N...."i istiyoruz, vermezseniz yılbaşı kanlı olur, bu günü kanla kutlayacağız" diye bağırmaları üzerine, İlçe Kaymakamının yaklaşık onbeş dakika kadar yatıştırıcı konuşma yapıp, tutuklunun serbest bırakılması konusunda kendisinin yetkisinin bulunmadığını, isteklerini hakim ve savcılara ileteceğini, Devleti ve kendilerini sevmeyen teröristlerin oyuna gelmemelerini söylediği, tutuklu kişinin kardeşi olan sanık N... T...."un bir ara, "hakim ve savcı lojmanlarını basalım, çoluk çocuklarını alalım" diye bağırması üzerine kaymakamın da, terbiyesizlik yapmayın, istekleriniz yapılacak ama, bu şekilde değil" diye söylediği, kalabalık grubun adliye lojmanına doğru yönelmek istediği, ancak önceden birkaç polis tarafından burada da güvenlik önlemi alınması nedeniyle geri döndükleri, konuşmalar sırasında "hakim ve savcıları döveceğiz, yaşatmayacağız, kahrolsun adliye, hakim ve savcılar" diye bağıran kalabalık grubun kaymakamın isteği üzerine Hükümet Konağı önünden ayrılıp "Adliye istifa, N.... dışarı" diye bağırarak ilçe girişine doğru yürümeye başladıkları, ilçe kaymakamının adliyede hakim ve sav-cılarla görüştüğü, bu arada oradan ayrılan silahlı grubun 15-20 dakika kadar sonra sloganlarla yeniden Hükümet Konağı bahçesine dönerek "ya Nesim"i alır götürürüz, bayramımızı kutlarız, ya da hakim ve savcıyı alırız" diye bağırmaya başladıkları, ilçe kaymakamı ile emniyet müdürü, jandarma komutanı, ilçe ve mezra belediye başkanlarının da araya girip yatıştırıcı konuşmalar yaptıkları, Kaymakamın ve ilçe jandarma komutanının, tutuklunun bırakılabileceğini, ancak bu-nun için ilçeyi terk etmeleri gerektiğini söylemeleri üzerine silahlı grubun "N.... bırakılmazsa tekrar geleceklerini" belirtip oradan ayrılarak cezaevinin bulunduğu ilçe girişine doğru gittikleri, mevcut tehditler ve silahlı çatışma çıkmasından çekinen Asliye Ceza Hakiminin tutuklu N.... T...."un istemini kabul ederek salıverilmesine karar vermesinden sonra tutukluyu alan silahlı grubun ilçeyi terk edip köye döndüğü, sanıkların olayları yönlendiren elebaşı konumunda oldukları, sanıkların kısmen inkar, kısmen tevilli ikrara yönelik anlatımları, dinlenen tanıklar, düzenlenen tutanaklar, N.... T...."un tutuklanması ve salıverilmesine ilişkin belgeler ve dosyaya toplanan diğer kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Sanıkların Hükümete karşı silahlı isyana katılmak suçundan TCY"nın 149/3. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıklara yüklenen eylemin silahlı isyana katılmak suçunu mu, yoksa TCY"nın 254. maddesinde belirtilen, memura karşı görevini yapması veya yapmaması için şiddet veya tehdit kullanmak suçunu mu oluşturduğuna ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca varılabilmesi için her iki suç tipinin incelenip karşılaştırılması gerekir.
TCY"nın 146. maddesinde Anayasal düzene karşı cürümler ile yasama organının fonksi-yonları aleyhinde cürümler, 147. maddesinde Bakanlar Kurulunu cebren ıskat veya görevinden men ve bunu teşvik fiilleri, 149. maddesinde ise Hükümet aleyhine halkı isyana ya da Türkiye ahalisini mukateleye teşvik edenlerin eylemleri ile silahlı isyana veya kıtale katılma fiilleri suç olarak nitelendirilip yaptırıma bağlanmıştır. Ancak, 147. ve 149. maddedeki fiillerle, esas itibariyle yürütme organını oluşturan kişiler değil, yürütme gücünün fonksiyonu himayeye mazhar kılınmıştır.
TCY"nın 3531 sayılı Yasa ile değişik 149. maddesinde;
"Her kim Hükümet aleyhine halkı silâh veya uyuşturucu yahut boğucu veya yakıcı gazlar veya patlayıcı maddeler kullanmak suretiyle isyana veya Türkiye ahalisini birbiri aleyhine silahlandırarak mukateleye teşvik eylerse yirmi seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası ile ce-zalandırılır.
Eğer bu teşvik neticesi olarak isyan veya kıtal zuhur etmişse buna sebebiyet veren veya âsilere kumanda eden kimseler hakkında …
……. cezası verilir.
Bu cürümlere yalnız iştirak etmiş olanlar …
……. cezalandırılırlar.
Birinci fıkrada yazılı silâhlar ile diğer maddeler yalnız bir yere depo edilmiş olsa dahi isyan silahlı sayılır." hükümlerine yer verilmiştir.
Bu maddede "Hükümet" denilmesine karşılık, Mehaz İtalyan Ceza Yasasının 120. maddesinde "devlet kuvvetlerinden" söz edilmekte ve bu mefhum ile kuvvetler ayrılığı tasnifine bağ-lı kalınarak, devletin üç ana fonksiyonu kastedilmektedir. Bununla beraber, fiilin, bu üç ana kuv-vetin fonksiyonlarına karşı olduğu esası da genel olarak belirtilmektedir. Diğer bir anlatımla, bi-zim 149., Mehaz Yasanın 120. maddesi, esas itibariyle fonksiyonu ifade etmektedir. Fakat Mehaz Yasanın, idari, adli, yasama fonksiyonlarını birlikte kabul etmesine karşılık, Yasamız sadece icra organının fonksiyonunu göz önünde bulundurmuştur. (Dr.Çetin Özek, Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler, İstanbul-1969, sh. 250)
Yasamızda yürütme organı tabiri dahi kullanılmamakta ve "hükümet" ifadesi yer almaktadır. Bu şekilde, icraya ait siyasi fonksiyonların, siyasi iktidarın himaye edildiği açıkça ortaya konmuş olmaktadır. 149. maddede her ne kadar bir fonksiyonun önlenmesinden bahsedilmemekte ise de, bir organa karşı yapılan tecavüz, ya organın kuruluş prensiplerine karşı ika edilmiştir, ya da fonksiyonlarına yani organın serbest iradesine karşıdır. Bu bakımdan, icra organının kuruluş sistem ve prensiplerine karşı fiiller, 146. maddeyi ihlal edeceğine göre, 149. maddenin cezalandırdığı husus, doğrudan doğruya icra organının siyasi iktidarı, fonksiyonu aleyhindeki fiillerdir.
147. ve 149. maddeler birlikte değerlendirildiği takdirde, bu iki maddenin koruduğu hukuki muhteva ve varılması istenen sonuç bakımından bir fark olmadığı görülmektedir. aradaki fark, suçların maddi unsurlarından, yani fiillerin icra ediliş tarzından çıkmaktadır ve 149. madde 147. maddenin daha özel bir şekli olmaktadır. (Çetin Özek, age, sh. 252 v.d)
Hükümete karşı halkı silahlı isyana teşvik suçunun maddi unsurunun hareket kısmı, hal-kın isyana "teşvik" edilmesidir. 149. maddeyi değiştiren 3531 sayılı Yasanın gerekçesinden de anlaşıldığı gibi, bu suç, "hükümet aleyhine halkı silahlı isyana …
……. sevketmek" suçudur. Buradaki teşvik tabirini, bir neticeye sevketmek şeklinde kabul etmek gerekir. Teşvikin, neticenin gerçekleşmesi bakımından manevi bir değer taşıması gereklidir. Yani, telkin, propaganda, tahrik, azmettirme şeklinde bir değer taşıyan hareketlerin mevcudiyeti şarttır. Teşvik edici faaliyet, sırf fikrî bir mahiyet taşıyabileceği gibi, maddi hareketler de olabilir. Yeter ki failin hareketi, teşvik edici bir mahiyet taşısın. Yasamız, teşvik hareketinin isyan doğurmasını aramamakta ve fakat is-yana teşvik edici mahiyette olmasını aramaktadır. 149. maddedeki suç, diğer bir neticeyi doğurmaya matuf olmakla beraber, hareket başlı başına suç teşkil etmektedir. Bu bakımdan, teşvik edici hareket sonucu, bir neticenin doğmuş olup olmaması aranmaksızın, sırf sevkedici hareketin yarattığı tehlikelilik bir suç teşkil etmektedir.
Yasamız, halkta sadece isyan fikrinin yaratılmasını yeterli görmemiş, ve bu isyanın silah veya uyuşturucu yahut boğucu veya yakıcı gazlar veya patlayıcı maddeler kullanmak suretiyle yapılması fikrinin telkin edilmesini, bu konuda teşvik yapılmasını şart koşmuştur. Bununla bir-likte teşvik hareketinin silahlı olması, suçun oluşumu için şart değildir.
Suçun oluşumu, bu isyan keyfiyetinin gerçekleşmesine bağlanmadığı için, isyan, fiilin neticesi olarak kabul edilemez. Nitekim Yasamız isyanın gerçekleşmesini maddenin 2 ve 3. fıkralarında başka bir suç olarak kabul etmiştir. Bu bakımdan, 149/1. maddedeki suçun oluşumu bakımından, hareketten ayrı bir neticeyi kabul etmeye olanak yoktur. Teşvik hareketinin toplulukta yarattığı psikolojik etki, fiilin neticesi olmaktadır. Hareket ile isyanın gerçekleşmesi halinde doğan netice arasındaki bağ, illî ilgi, 2. fıkradaki suçun teşekkülü yönünden rol oynayacaktır. Gö-rüleceği üzere 149. madde, sadece teşvik hareketinin icra edilmesini, failin cezalandırılması için yeterli görmüş ve müstakil suç olarak kabul etmiştir. Bütün bunlara göre, ceza hukukunun genel ilkelerine göre, bir suçun işlenmesi için tahrik ve teşvik, esas fiile ait bir icra hareketi başla-madığı takdirde cezalandırılmamaktadır. Ancak 149. madde, bu konuda istisna oluşturan ve teşvik halini müstakil olarak suç sayan bir hükümdür.
Teşvikin, halkı silahlı olarak hükümete karşı isyana matuf olduğu 149. maddenin 1. fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Bu "halk" tabiri, bir ülke içinde yaşayan, vatandaş olsun veya olmasın bütün toplumu ifade etmek için kullanılmıştır.
Yasanın, "halk" tabirini kullanmasının bir neticesi de, tahrik edilen topluluğun, küçük, kısmî ve fonksiyonunun emniyeti bakımından tehlike doğurmayacak mahiyette olmamasıdır. Madem ki, teşvik hareketi, halkın silahla icra organının fonksiyonlarını önlemesi ihtimalini, tehlikesini yarattığı için cezalandırılmaktadır; o halde, isyan denilebilecek silahlı bir hareketi doğur-maya yetmeyecek çoğunluğun teşviki halinde, 149. maddenin 1. fıkrasında cezalandırılan suç gerçekleşmeyecektir. Mesela, bir köy ahalisinin, hükümet memurlarına karşı silahlı olarak isyana teşvik edilmesi, teşvik hareketi amacına ulaşsa bile, doğacak hareket, hükümet fonksiyonlarını engelleyebilecek mahiyette değildir. İşbu durumda, 149. maddedeki bir isyandan bahsedileme-yeceği gibi, böyle bir isyana teşvikten de söz açılamaz. Olsa olsa, hükümet memurlarına silahla mukavemet suçundan ve umumi suç işlemeğe teşvik halinden bahsedilebilir. Yani TCY"nın 255. ve 311. maddelerinin tatbikinden bahsedilebilir. (Çetin Özek, age, sh. 281)
Hükümet aleyhine halkı silahlı teşvik suçu, bir tehlike suçudur. Fiilden bir zarar doğması halinde, bu zarar isyan hareketi ise, artık 149. maddenin 2. fıkrasının uygulanması söz konusu olabilecektir. Bu suçun oluşması için genel kast yeterlidir.
149. maddenin 2. fıkrasında ise icra organına karşı silahlı isyan suçu düzenlenmiştir. İsyan hareketinin içeriği bakımından, icra organı aleyhine işlenen diğer suçlar bakımından bir fark bulunmamaktadır. Sadece suçun maddi unsuru farklı olmaktadır.
149/2. maddede "isyan zuhur etmişse" ifadesi kullanıldığından, bu isyanın, silah veya uyuşturucu yahut boğucu veya yakıcı gazlar veya patlayıcı maddeler kullanmak suretiyle ya-pılması gereği açıktır. İsyan suçunun maddi unsurunun hareket kısmı isyan hareketidir. Yasamız isyan hareketinin neticesi konusunda ise bir hüküm koymamıştır. İsyan, kollektif, düşmanca, devamlı ve genişleyen bir harekettir. Bu hareket, organize olabileceği gibi, ani ve düzensiz de olabilir. İsyan hareketi bir kalabalığı, topluluğu gerektirmektedir. Fiilin tehlikeliliğini ortaya koyan da budur. Kalabalık, fiilin failidir. (Çetin Özek, age, sh. 285)
İsyan, belirli bir iktidara karşı hareketi ifade etmekte, onun varlığını, serbest iradesini ve hukuki varlığı ile değerini tanımamak şeklinde ortaya çıkmaktadır. İsyanda maddi ve cebri hareketin var olması gerekir. İsyan hareketi, bir kuvvete karşı gelen diğer bir kuvveti ifade eder ve bu kuvvetler arasındaki mücadeledir. Ancak bu mücadelenin bariz vasfı, hukuki ve normal usuller ile kurallara uygun olmayışıdır. Bu bakımdan isyan mefhumu, zorunlu olarak hukukun inkarı, başka deyişle hukuka aykırılığı ihtiva eder.
Silahlı isyan suçu bakımından, bu fiili gerçekleştirmek hususunda yapılan hareketleri ve fiile katılanların durumu Yasamızın 149. maddesinde dörde ayrılmıştır. Halkı silahlı isyana teşvik edenler tehlike nedeniyle maddenin 1. fıkrası uyarınca cezalandırılacaklar, şayet bu teşvik sonucu isyan zuhur etmişse, bu kez teşvik edenler eklenen zarar tehlikesi nedeniyle ve sadece 2. fıkra uyarınca cezalandırılacaklardır. İsyana kumanda edenler ile sebebiyet verenler de 2. fıkra uyarınca cezalandırılacaklar, bu cürümlere yalnız iştirak etmiş olanlar ise, maddenin 3. fıkrası uyarınca cezalandırılacaklardır.
Yasamızda hareketin dışında bir netice aranmamıştır. İsyanın vuku bulması, neticeyi de ortaya çıkarmaktadır. Madde zaten, siyasi iktidara karşı düşmanca bir hareketi cezalandırmakta olup, bunun dışında bir netice aramamaktadır. Suçun tamamlanma anı, isyan hareketinin ger-çekleşmesi, icranın başlaması anıdır. İsyanın temadi edip etmemesi cezalandırılabilme bakı-mından önemli değildir.
Hükümete karşı silahlı isyan suçu genel kasıtla işlenebilen suçlardandır. Yasamız isyan hareketini yeterli görmüş ve hareketin saikı bakımından bir ayırım yapmamıştır. Saikın politik mahiyet taşıması da şart değildir. İsyanın Devletin şahsiyeti ile ilgili suçlar arasında düzenlenmesi, hareketin politik maksatlarla yapıldığını göstermek için değil, fakat suç konusunun ve doğan sonuçların siyasi iktidar ile ilgili bulunmasındandır. (Çetin Özek, age, sh. 296)
Failin hareketinin kanuna aykırı olup olmadığını bilmesi veya bilmemesi, suçun teşekkülü bakımından rol oynamaz. Zira bu durumda, fiilî hatadan değil, hukuki bilmemeden söz edilebilir. Esasen, icra hareketlerine başlanması ile suç tamam olduğundan, failin hareketinin isyan teşkil edecek mahiyette olup olmadığını bilmesine de gerek yoktur. Yine maddede hareketten ayrı bir netice de kabul edilmediği için, hareketin neticeyi yaratmaya elverişli olup olmadığı da önemli değildir. Bu durumda failin, iradi olarak hareketini yapması, manevi unsur bakımından yeterlidir.
Memura karşı şiddet veya tehdit suçu ise TCY"nın 254. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında düzenlenmiştir. Buna göre; "Resmî meclisler azasından veya hükümet memurlarından biri hakkında vazifesine müteallik bir işi yapmaya veya yapmamaya icbar için şiddet veya tehdit gösteren kimse, bir seneden üç seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Eylem silahla bir kişi tarafından işlenmiş ise iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. Eylemin iki veya daha çok silahlı kişiler tarafından anlaşarak birlikte veya silahsız ve anlaşma olmasa bile toplanmış beşten çok kişiler tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza beş yıldan az olamaz."
Bu fiili cezalandırmakla korunmak istenen hukuki yarar kamu görevini yapacak olanlara karşı şiddet kullanmak veya onları tehdit etmek suretiyle bu görevin yerine getirilmesinin engellenmemesini ve böylece kamu idaresinin fonksiyonunu sükunetle ve kesintisiz icra etmesini sağlamaktır. Şüphesiz ki, kendisine karşı şiddet kullanılan veya tehdit olunan memurun kişisel hürriyet hakkının korunması da söz konusudur ve bu açıdan fiil birden fazla hukuki menfaati koruyan suçlardan biridir. Bununla beraber kamu otoritesini temsil eden gerçek kişilerin hürriyet ve vücut tamlıklarının korunmasındaki çıkar, kamu fonksiyon ve hizmetlerinin sükunetle ve ke-sintisiz bir şekilde yapılmasının sağlanmasındaki menfaate nispetle ikinci planda kaldığından, suçun kamu idaresine karşı işlenen suçlar arasında yer alması gereklidir. (Erman-Özek, Kamu İdaresine Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul-1992, sh. 292 v.d)
Memura karşı şiddet veya tehdit suçunun faili herkes olabilir. Mağduru ise, Yasamızın deyimiyle "resmi meclisler azasından veya Hükümet memurlarından biri" olmalıdır. Görüleceği üzere suçun mağduru daima bir gerçek kişidir. Mağdur kurul olduğunda 255. madde uygulanır. Maddedeki "Hükümet memuru" deyimi TCY"nın 279. maddesindeki memur anlamında kabul edilmelidir.
Suçun maddi unsuru, "göreve yönelik bir işi yapmaya yahut yapmamaya icbar için şiddet veya tehdit göstermek"tir. Failin yaptığı hareket şiddet veya tehdittir. Şiddetten amaç, cebirdir. Cebrin de tehdidin de memurun şahsına yönelik olması gerekir. Bununla beraber, başkasına yönelik tehdit memuru zorlayacak nitelikte ise, yine memura yönelik sayılmalıdır. Memurun evine veya arabasına bomba konması, çocuğunun kaçırılması bu niteliktedir. Cebrin ağırlığı veya hafifliği önemli değildir. Ancak hedefin elde edilebilmesine uygun ve elverişli olması gerekir. Yine tehdidin niteliği, yani verileceği bildirilen zararın mahiyeti veya belirli bir ağırlıkta olması yeterli olup, memurun bizzat huzurunda yapılması da şart değildir. Aranan husus, yapılan cebir ve teh-didin normal olarak bir memuru görevine giren bir işi yapmaktan veya yapmamaktan alıkoyacak nitelikte olmasıdır.
Suç şiddet veya tehdidi ifade eden herhangi bir hareketin yapılmasıyla tamam olur; tehdidin sözle, yazıyla veya bazı hareketlerin yapılmasıyla vukubulması mümkündür. Memurun şiddete boyun eğmesi veya tehditten korkması şart olmadığı gibi, suçun oluşumu için memurun görevine giren bir işin bu nedenle yapılması veya yapılmaması da aranmamıştır. Bu nedenle, fiil neticesi harekete bitişik bir suçtur. Genel kasıtla işlenebilen bu suçun oluşumu için ayrıca özel bir kasıt da aranmıştır. Bu da memurun görevine giren bir işi yapmaya veya yapmamaya onu zorlamak maksadıyla hareket edilmiş olmasıdır.
Eylemin, "silahla bir kişi" tarafından işlenmesi, 254. maddenin 2. fıkrasının 1. cümlesinde suçun ağırlatıcı nedeni olarak düzenlenmiştir. Bunun dışında, 2. fıkranın 2. cümlesinde, suçun "iki veya daha çok silahlı kişiler tarafından anlaşarak birlikte işlenmesi" veya "silahsız ve anlaşma olmasa bile toplanmış beşten çok kişiler tarafından işlenmesi" halleri ile 258. maddenin son fıkrasında da mağdurun bir "bakan" olması hali ayrı birer ağırlatıcı neden olarak kabul edilmiştir.
Failin beşten fazla olması halinde ağırlatıcı nedenin uygulanabilmesi için bunların silahlı olmaları ve anlaşmış bulunmaları şart değilse de, "toplanmış" olmaları gereklidir. Salt fail sayısının çok oluşunun, mağdurdaki ürkütücülük etkisinin fazlalaşmasına yol açtığı kabul edilen bu durumda, faillerin bir arada bulunmaları aranmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirecek olursak;
Aynı köyün sakinleri olan ve köy korucusu oldukları anlaşılan sanıklar, tutuklanan yakınlarının salıverilmesini sağlamak için, aynı köye mensup koruculardan oluşan yaklaşık 250 kişilik silahlı bir grupla birlikte ilçeye gelip hükümet konağının çevresinde siper alarak silahlarını adliyeye tevcih ettikten sonra slogan atıp bağırarak görevli yargıca yönelik tehditte bulunmuşlardır. Kaymakam ile emniyet ve jandarma mensupları gibi Hükümet emrinde görev yapan kişilerle görüşmeler yaptıkları halde, tutuklanan yakınlarının salıverilmesi dışında bir istekte bulunmadıkları, nitekim bu kişilerin uyarıları ve tutuklunun salıverileceğini bildirmeleri üzerine, ilçe girişine gidip bekleyerek, daha sonra salıverilen tutukluyu da yanlarına alıp köylerine döndükleri anlaşılmaktadır. Gerek katılanların sayısı, gerek hedefi ve gerçekleşme biçimi itibariyle sanıkların eylemleri, icra organı olan Hükümetin fonksiyonlarına yönelmediğinden, somut olayda TCY"nın 149/3. maddesinde belirtilen Hükümete karşı silahlı isyan suçunun unsurları oluşma-mıştır. Sayılarının beşten fazla olduğu anlaşılan sanıkların saptanan ve yukarıda açıklanan ey-lemleri TCY"nın 254. maddesinin 2. fıkrasının 2. cümlesinde yazılı suçu oluşturacağından, diren-me hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ; Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 10.02.2004 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.