Esas No: 2018/802
Karar No: 2018/831
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/802 Esas 2018/831 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/802 KARAR NO : 2018/831 KARAR TR: 24.12.2018 |
ÖZET: Adli yargı yerinde açılan davanın kesinleşmemiş olduğu anlaşıldığından, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirtilen koşulların oluşmaması nedeniyle,aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk. |
KARAR
Davacı: E.Ö.
Vekili: Av. Ö.Y.
Davalı: Spor Toto Teşkilatı Başkanlığı
Vekili: Av. M.A.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin davalı kuruma tabi olan "İddia" adlı oyunun lisanslı ve ruhsatlı müsteciri olduğunu, 18 yaşından küçük M.K. isimli kişiye oyun oynattığı gerekçesi ile sözleşmesinin ve bayiliğinin iptal edildiğini, düzenlenen tutanağın hatalı ve yanlış olduğunu, 18 yaşın altında olduğu iddia edilen ve resmi çekilen kişi ile tutanakta ismi geçen kişinin aynı kişiler olmadığını, hatalı tespit ve teşhise dayalı tutulan tutanaktan dolayı müvekkilinin bayiliğinin iptal edildiğini, müvekkilinin iddia oyunu oynatabilmesi için davalı kurum iptal kararının iptaline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
İZMİR 11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ : 13.4.2012 gün ve E:2012/570, K:2012/117 sayı ile, 2577 Sayılı Yasanın 1 ve 2.maddeleri gereğince, davaya bakma görevi idari yargıya ait olup, mahkemelerinin görevsiz olduğu; Uyuşmazlık Mahkemesi ile Yargıtay Hukuk Dairesinin emsal kararlarında da kabul edildiği üzere; spor toto bayiliğinin iptaline ilişkin kurum kararının iptali ve yürürlüğünün durdurulmasına ilişkin davalar idari bir dava olup, İdare Mahkemelerinde görülüp karara bağlanması gerektiği gerekçesiyle, HMK"nun 114.maddesi gereğince görev ve yargı yolu dava şartı olup her aşamada resen nazara alınacağı, bu nedenle HMK"nun 115.maddesi gereğince davanın usulden reddine karar vermiştir.
Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
ANKARA 2. İDARE MAHKEMESİ: 9.6.2016 gün ve E:2016/2312, K:2016/1743 sayı ile, Bayiler ile davalı arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin 8. maddesinin (e) bendinde, "İlgili hasılatın zamanında yatırılmaması halinde %5 gecikme zammı alınacağı ve ayrıca yasal faiz uygulanacağı ve sözleşme süresince hakkında 5 defa gecikme cezası uygulananların ya da hasılatın bir muhasebe dönemi içerisinde yatırmayanların bayilik ruhsatının iptal edileceği" hüküm altına alınmış olup, anılan sözleşmenin idarenin özel hukuk alanında gerçekleştirdiği bir hukuksal işlem olduğu ve bu ilişkiden doğan hakların kullanılmasına ve takibine ilişkin davaların da özel hukuk hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği dikkate alındığında, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlığın çözümü adli yargı yerinin görev alanında bulunduğu; dava konusu olayda ise davacı tarafından sözleşmenin fesih işleminin kaldırılması istenilmekte olup, nihayetinde davacının bu talebinin, idare ile olan özel hukuktan kaynaklı olan ve daha önce iptal edilen sözleşmenin iptal işleminin kaldırılarak yeniden kurulmasına yönelik bir talep olduğu; bu durumda, özel hukuktan kaynaklı olup iptal edilen bayilik sözleşmesinin iptal işleminin kaldırılarak yeniden kurulmasına yönelik davacı talebinin reddine dair uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili adli ve idari yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiylebaşvuruda bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi"nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ"un katılımlarıyla yapılan 24.12.2018 günlü toplantısında:Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 158. maddesinin birinci fıkrasında “Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir”. denilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde “ Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.
Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır.” hükümleri yer almıştır.
2247 sayılı Yasanın 14.maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinden ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir.
Aynı Yasa’nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.
Anılan hükümlere göre, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bir görev ya da hüküm uyuşmazlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen karar veya kararların, adli veya idari yargı mercilerince ya da hakemliğin hakim tarafından yerine getirilmesinde olduğu gibi yargı merci sayılanlarca verilmesi ve 14.madde kapsamında olumsuz görev uyuşmazlığının varlığından söz edebilmek için de; adli veya idariyargı merciilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davalarda kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması gerekmektedir.
Olayda, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı Hukuk Bölümünün 7.6.2018 gün ve Kayıt No:2018/467 sayılı yazısı ile, Ankara 2. İdare Mahkemesine dosya iade edilerek, İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2012/570 Esas sayılı dosyanın kesinleşmiş karar örneğinin de eklenerek gönderilmesi istenilmiş ancak, Ankara 2. İdare Mahkemesinin 17.7.2018 gün ve E:2016/2312 sayılı yazısı ile dosyaya adli yargı kararının kesinleşme şerhi eklenmeden mahkememize gönderilmiş; yine Mahkememizin 21.9.2018 gün ve Kayıt No:2018/630 sayılı yazısı ile 2. kez Ankara 2. idare Mahkemesine dosya iade edilerek, adli yargı kararının kesinleşmiş örneğiyle gönderilmesi istenilmiş, ancak idare mahkemesinin 7.11.2018 gün ve E:2016/2312 sayılı cevabi yazısında ise idare mahkemesi kararının kesinleşme şerhinin örneğinin gönderildiği, fakat adli yargı kararının kesinleşme şerhi olmadığı için gönderilmediğianlaşılmıştır.
Bu durumda, davacı vekili tarafından görevli merciin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 14.maddesi kapsamında Mahkememize başvurulmuş olmasına karşın, İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararının henüz kesinleşmediğinin kabulü gerekmiş ve 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen “kesin ve kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine” koşulu geçekleşmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.
S O N U Ç: 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 24.12.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Süleyman Hilmi Aydemir Nurdane
AYDIN TUNÇ TOPUZ