Esas No: 2018/732
Karar No: 2018/781
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/732 Esas 2018/781 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018 / 732 KARAR NO : 2018 / 781 KARAR TR: 26.11.2018 |
ÖZET : Davacı şirket tarafından sigortası yapılan taşıtın geçirdiği trafik kazası sonucu oluşan hasar sebebiyle davacı tarafından ödenen bedelin tahsili amacıyla Bodrum 1. İcra Müdürlüğünün E: 2016/2085 esas sayılı dosyasında, davalı idarenin yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
KARA R
Davacı : A. Sigorta A.Ş
Vekilleri : Av. U. E. C. Av. Ö. G. Av. E. E.
Davalı : Bodrum Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. S. M. G.
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekilleri : Av. Ş. E. K.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketçe sigortalı 01 . 7... plaka sayılı aracın geçirdiği trafik kazası sonucu uğradığı hasarı ödeyerek halef olduklarını, meydana gelen 10.821,23-TL tutarındaki maddî zararın rücuen tazmini için Bodrum 1. İcra Müdürlüğünün E: 2016/2085 sayılı dosyasında başlatılan ilamsız icra takibine borçlular (davalı idareler) tarafından yapılan itirazın iptaline ve icra takibinin devamına karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
BODRUM 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ : 21.06.2017 gün ve E:2016/504, K:2017/244 sayılı dosyada “Davanın haksız eylem nedeniyle tazminat alacağı için başlatılan takibe itirazın iptali davası olduğu, davalılara yönelik tazminat istemine konu olayın kamu hizmetinin eksik görülmesine dayandığı, idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı İdrai Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, taraflarca istinaf edilmeyen karar 10.09.2018 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı vekili, bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
MUĞLA 2. İDARE MAHKEMESİ : 16.10.2018 gün ve E:2018/1242 sayılı kararı ile “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun l"inci maddesinde, Kanun"un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2"nci maddesinde, bu Kanun"un trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanun"un karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; 10"uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, 1. Yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak, 2. Gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak, 3. Karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek, 4. Karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak, 5. Yol yapısı veya işaretleme yetersizliği yüzünden trafik kazalarının vukubulduğu yerlerde, yetkililerce teklif edilen tedbirleri almak, 6. Çocuklar için trafik eğitim tesisleri yapmak veya yapılmasını sağlamak, 7. Bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak, belediyelerin 2918 sayılı Kanun kapsamındaki görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Yine aynı Kanun"un (19/01/2011 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun"un 14"üncü maddesiyle değişik) 110"uncu maddesinde, “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adlî yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukukî sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir" hükmüne yer verilmiş; geçici 21"inci maddesinde de, “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce İdarî yargıda ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz denilmek suretiyle, 6099 sayılı Kanun"un yürürlüğünden önce İdarî yargının görev alanına giren ve söz konusu Kanun"un yürürlük tarihinden sonra açılan davaların adlî yargının görev alanında bulunduğu kabul edilmiştir.
Benzer sebepten dolayı belediye ve Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine Elâzığ ve Yozgat İdare Mahkemelerinde açılan tazminat talepli başka tam yargı davalarında, İdare Mahkemeleri 2918 sayılı Kanun"un 110"uncu maddesinin birinci fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin Anayasa"ya aykırı olduğu kanısına varmış, İdare Mahkemelerinin bu iki cümlenin iptali istemiyle yaptığı başvuruları inceleyen Anayasa Mahkemesi, 08/12/2011 günlü, E: 2011/124, K: 2011/160 sayılı ve 08/11/2012 günlü, E: 2012/118, K: 2012/170 sayılı aynı içerikli iki karar ile; “2975 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun ’dan doğan sorumluluk davalarının adlî yargıda görüleceği öngörülmektedir. İtiraz başvurusunda bulunan mahkeme ise idare mahkemesi olup davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkeme değildir. Başvurunun Mahkeme ’nin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir. ” kararına varmıştır.
Yine; 27/03/2014 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 26/12/2013 gün ve E: 2013/68, K: 2013/165 sayılı kararıyla, 2918 sayılı Kanun"un (6099 sayılı Kanun ile değişik) 110"uncu maddesinin Anayasa"ya aykırı olduğu gerekçesiyle Bursa ve Batman Asliye Hukuk Mahkemelerince yapılan başvurular, "İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askerî hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adlî yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askerî İdarî yargı, İdarî yargı veya adlî yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usûl belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanacak dadaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede’ sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adlî yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun"da tanımlanan karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur." gerekçesiyle reddedilmiştir.
Bu durumda; 2918 sayılı Kanun"un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren (ve Anayasa Mahkemesince iptal istemi esastan reddedilen) 110"uncu maddesi ile Anayasa Mahkemesinin benzer bir konuda İdare Mahkemelerinin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanun"un, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adlî yargının görevli olduğu; 2918 sayılı Kanun kapsamındaki trafik kazasından dolayı meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan işbu davanın da adlî yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Nitekim; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un l"inci maddesi ile, "adlî, İdarî ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili" bulunmak üzere kurulan Uyuşmazlık Mahkemesinin (Hukuk Bölümü) (26/02/2013 gün ve 28571 -Mükerrer- sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan) 14/01/2013 gün ve E: 2013/58, K: 2013/161 sayılı kararında da, emsal bir uyuşmazlıkta adlî ve İdarî yargı arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığı, yukarıda belirtilen gerekçelerle adlî yargı görevli kılınmak suretiyle giderilmiştir.
Sonuç olarak; uyuşmazlığın çözümünde adlî yargı yeri görevli olduğundan; aynı istemle açılan davada verilen Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin (kesinleşmiş) görevsizlik kararının kaldırılması ve görevli yargı kolunun belirlenmesi için 2247 sayılı Kanun"un 19"uncu maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Kanun"un 19"uncu maddesi uyarınca, bakılan davada görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, bakılan davaya ait dosya ile birlikte Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin E: 2016/504 sayılı dava dosyasının asıllarının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye değin bakılan davanın incelenmesinin ertelenmesine " karar vererek 17/10/2018 gün ve 2018/1242 esas no"lu üst yazı ile Mahkememize başvurmuş, başvuru 22/10/2018 tarihinde kayıt altına alınmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ"un katılımlarıyla yapılan 26.11.2018 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME :
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davacı şirket tarafından sigortası yapılan taşıtın geçirdiği trafik kazası sonucu oluşan hasar sebebiyle davacı tarafından ödenen bedelin tahsili amacıyla Bodrum 1. İcra Müdürlüğünün E: 2016/2085 esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığı, ödeme emrine itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durdurulduğu belirtilerek, davalı idarenin yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş, değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.
İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.
İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.
Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu, takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.
Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.
Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Muğla 2. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21.06.2017 gün ve E:2016/504, K:2017/244 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Muğla 2. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 21.06.2017 gün ve E:2016/504, K:2017/244 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.11.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Süleyman Hilmi Aydemir Nurdane
AYDIN TUNÇ TOPUZ