Esas No: 2003/6-308
Karar No: 2004/8
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2003/6-308 Esas 2004/8 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2003/6-308 E., 2004/8 K.
"İçtihat Metni"
Hırsızlık suçundan sanık E.... Ü....."in TCY.nın 491/ilk, 522, 523/1, 59, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca 85.419.360 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, bu ceza-sının ertelenmesine ilişkin Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesince 09.04.2002 gün ve 60-156 sayı ile verilen kararın üst C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, yine Şreflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesince 21.06.2002 tarihli ek karar ile; "Dosyanın Yargıtaya gönderilmek üzere hazırlıklarının yapıldığı esnada kararı temyiz eden üst Cumhuriyet Savcısının temyiz süresinin korunmasına ilişkin dilekçesinde hakim havalesi omaksızın doğrudan yazı işleri müdürü tarafından temyiz defterine kaydının yapıldığı görülmekle;
22.01.1962 tarih ve 2/1 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı ve bu içtihatı birleştirme kararına uygun bir çok Yargıtay Daire kararında da açıkça belirtildiği üzere hakim havalesi olmadan yapılan temyiz istemlerinin reddi gerekeceği dikkate alınarak, bahse konu temyiz süresinin korunmasına ilişkin dilekçesinin hakim havalesi olmaksızın mahkememize üst C.Savcılığının temyiz süresi dolduktan geldiği anlaşılmakla, temyiz isteminin süresinde yapılmadığı" gerekçesiyle CYUY.nın 315. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine ka-rar verilmiştir.
Üst Aksaray C.Başsavcılığınca 21.08.2002 günlü yazı ekinde sunulan ve süre tutum dilekçesinin yasal sürede havale edilmiş örneğine göre temyiz incelemesi yapılması talebi ile gönderilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 09.10.2003 gün ve 17569-6633 sayı ile;
"Temyiz isteminin Hakim havalesi bulunmaması nedeniyle verilen 21.6.2002 gün 2002/6-156 sayılı red kararının 2.7.2002 günü tebliğ edilmesine rağmen bir haftalık yasal süre içinde temyiz başvurusunda bulunmayan C.Savcısının bu konudaki isteğinin CMUK.nun 317. maddesi gereğince tebliğnameye aykırı olarak reddine" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 12.12.2003 gün ve 147452 sayı ile;
"Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesince verilen 9.4.2002 günlü mahkûmiyet kararı 8.5.2002 günlü süre tutum dilekçesi ile ve hakim havalesi de olduğu halde Üst C.Savcılığı olan Aksaray C.Başsavcılığınca temyiz edilmiştir.
Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmeyip temyiz kartonunda bulunan süre tutum dilekçe suretinde bu durum açıkça görülmektedir.
Bizim incelememiz gereken nokta, CMUK.nun 315. maddesinde belirtilen temyiz talebinin ilk derece mahkemesince hangi hallerde reddedileceğine ilişkindir.
CMUK.nun 315/1. maddesi ilk derece mahkemesine üç halde ön incelemede bulunma yet-kisi veriyor. Bunlardan birincisi "temyiz isteğinin yasal süresinde" olup olma-dığı ve üçüncüsü, "temyiz edenin buna hakkı olup olmadığı"dır.
Dosyamızda ön inceleme sonucu verilen karar temyiz isteğinin yasal süresinde olup olma-dığı ile ilgilidir. İlk derece mahkemesine bu yetkinin verilmesi, temyiz mahkemesinin meşgul edilmesine engel olunması amacına yöneliktir. İlk derece mahkemesinin süresinde verilmiş bir temyiz dilekçesini, süresinde verilmediğinden bahisle, temyiz isteyenler için hak kaybına uğratacak biçimde reddetmesi mümkün değildir.
Diğer yandan, temyiz dilekçesi süresinde olup, ilk derece mahkemesine hitaplıdır. Yasal süresi içerisinde verilmiş bir dilekçenin, bu sürenin geçirildiğinden bahisle, başvuranın hakkını ortadan kaldırıp, sonra bu ön karara karşı 315/2. maddesinde öngörülen bir haftalık sürenin geçirildiği gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmesi, prensipte üst yargı yoluna başvuranların haklarının kaybına ve hatalı ön kararın meşruluk kazanmasına sebebiyet verir. Hukukun şekle feda edilmesinin önüne geçilmesi gerekir. Yasanın bir haftalık süre içerisinde ön karara karşı başvuru öngörmekte gerçekte 315/1. maddede öngörü-len nedenlerden birine aykırı olmadan verilen kararlar bakımından dikkate alınmalıdır. Ön incelemeyle verilen kararların hak kaybına uğratıcı dosyayı esastan çözücü kararlar olmayıp, açıklayıcı (dekoratif) karar olduklarının kabulü gerekir. Süresinde verilen bir temyiz dilekçesinin, haklı olmayan bir nedenle reddedilmesi ve arkasından bu ret kararına karşı başvuru süresinin geçtiğinin kabulü, temyiz mahkemesinin, usulsüz 315/1. maddesinde yer alan ön inceleme üzerine ret kararı verilebilecek hususları inceleyememesi gibi bir sonuç doğurur.
Yani burada ilk derece mahkemesinin dayandığı temyiz isteminin süresinde olmadığı şek-lindeki gerekçesi yerinde değil, zira temyiz dilekçesi süresinde verilip, hakim havalesi ile 8.5.2002 günü kayda geçmiştir. Bunun süresinde olmadığından dolayı reddedilmesinin incelenmesi yerine, bu ret kararının incelenmesi için öngörülen bir haftalık sürenin geçtiğinden bahisle istemin temyiz dışı bırakılması yerinde değildir. Yasa (315/2) temyiz edene "Yargıtaydan bu hususta bir karar verilmesi talep edebilir" demekle, Yargıtayın ilk derece mahkemesinin ön kararının içeriğinin incelenmesi gerektiği öngörülmektedir.
Olayımızda, eğer ilk derece mahkemesi, süresinde olan temyiz başvurusunu süresinden sonra diye reddetmemiş olsaydı, hepimizce de anlaşıldığı üzere Yargıtay dosyayı temyizen inceleyecekti. İlk derece mahkemesi ön kararı ile temyiz mahkemesinin yetkisini ortadan kaldırır hale getirmiştir. Her ne kadar 315. madde bu yetkiyi ilk derece mahkemesine ver-miş ise de bu maddede yer alan hususlara aykırı olmayan başvuruları hukuka aykırı olarak reddedip, yeni ve kısa sürede kullanımını sağlayıcı bir yetkiyi ilk derece mahkemesine vermiş değildir. Zaten bu nedenledir ki yasa, 317. maddesinde de 315/1. maddede belirtilen nedenlerden biri bakımından Yargıtaya temyiz isteminin reddine karar verme yetkisi vermiştir. Temyiz süresinin geçirilip geçirilmediğinin tartışmalı olduğu hallerde ilk derece mahkemesinin istemi, asıl yetkili olan Yargıtaya bırakmak yerine, hem de hukuka aykırı takdirle hak kaybına sebebiyet vermesi kabul edilemez.
Yasanın 315/1"e göre verilen karara karşı 315/2. madde gereğince Yargıtaya başvurma yetkisi vermesi, yani ön karara kesinlik tanımayıp bir yargı yolu tanıması, temyiz mahke-mesinin ön kararın hukuka uygun olup olmadığını takdir etme yetkisinin olması demektir. İlk derece mahkemesinin temyiz istemini reddetmesi koşulları olmadığı halde, ön inceleme kararı vermesi mümkün olmadığı gibi, verdiği böyle bir kararın da hüküm ifade etmediği düşünülemez. Dolayısıyla böyle bir ön kararın tarafları ve Yargıtayı bağlaması mümkün değildir.
Nihayet eldeki dosya ile ilgili olarak, temyiz isteminin reddi yönünde çıkacak karardan sonra, başvurulabilecek bir başka etkili yargı yolu bulunmamaktadır. Zira yazılı emir yolu-nun sanığın aleyhine sonuç doğurmaması göz önünde bulundurulursa, süresinde yapılan temyiz başvurusunun yasaya aykırı olarak reddedilmesi ve bunun Yargıtayda yeniden ince-lenmesinin de kabul edilmemesi, hukukun öngördüğü yargı yolu esasının bertaraf edilmesi demektir. Oysa hukuk, hukuka uygun olmayan, adil olmayan karar ve başvuru yollarını içinde taşımaz. Yargı yolunun benimsenmesi, hukuka aykırılıkların giderilmesi amacına yöneliktir. Dosyamızda süresinde yapılan temyiz başvurusunun reddi suretiyle bir başvuru yolu engellenmiş olmaktadır." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; üst C.Savcısının süresinde temyiz isteğinde bulunup bulunmadığının, buna bağlı olarak da temyiz incelemesi yapılmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesinin 09.04.2002 gün ve 60-156 sayılı, sanık E.... Ü....."in hırsızlık suçundan cezalandırılmasına ilişkin kararına karşı, üst Aksaray C.Başsavcılığınca 08.05.2002 günlü dilekçe ile temyiz süresinin saklı tutulması talebinde bulunulmuş, dilekçe aynı gün Yazı İşleri Müdürü tarafından kaleme havale edilmiştir.
Yerel Mahkemece 21.06.2002 günlü karar ile dilekçede hakim havalesi bulunmadığı ve temyiz isteminin süresinde yapılmadığından bahisle CYUY.nın 315/1. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine karar verilmiş ve bu karar 02.07.2002 tarihinde ilgili C.Savcısına PTT kanalıyla tebliğ edilmiştir.
Üst Aksaray C.Savcısı, 21.08.2002 havale tarihli dilekçe ile; "Mahkemenizin 2002/60 esas, 2002/156 karar sayılı ilamı tarafımdan temyiz edilmesine rağmen 21.06.2002 tarih ve 2002/60 esas sayılı kararıyla hakim havalesi olmadığından bahisle reddine karar verilmiş-tir. 09.04.2002 tarihinde verilen mezkur kararın 08.05.2002 tarihinde Asliye Ceza Hakimi tarafından havale edilen süre tutum dilekçesinin aslı ekte gönderilmiştir. Dosyanın temyiz incelemesi için Yüce Yargıtaya gönderilmesi kamu adına talep olunur." şeklinde talepte bulunmuştur. Dilekçe ekinde, 08.05.2002 tarihli temyiz süre tutum dilekçesinin suretinin bulunduğu, aynı tarihte Hakim tarafından dilekçenin havale edildiği anlaşılmaktadır.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;
CYUY.nın 310. maddesinin 1. fıkrasında "Temyiz talebi hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyan-la olur..." hükmü yer almaktadır. Yargıtayda temyiz incelemesi yapılabilmesi için, bu maddede öngörülen sürede usulünce açılmış bir temyiz davasının var olması gerekir.
Yerel Mahkemenin temyizin reddine ilişkin verdiği kararının ilgili C.Savcısına PTT kanalıyla tebliğ edilmesi karşısında, yasal süre geçtikten sonra dilekçe ile yapılan başvuru ne-deniyle temyiz incelemesi yapılması olanaksızdır. Özel Dairece, CYUY.nın 317. maddesi uyarınca temyiz inceleme isteminin reddine karar verilmesi isabetlidir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ve bir kısım Kurul Üyeleri; "Üst Aksaray C.Başsavcısının 21.08.2002 havale tarihli dilekçesi, temyiz isteğinin reddine ilişkin Yerel Mahkeme kararına yönelik bir temyiz dilekçesi niteliğinde değildir. Yalnızca, süresinde hakime havale ettirildiği ileri sürülen ve Yerel Mahkemenin mahkumiyet hükmüne yönelik olan, temyiz süresinin saklı tutulmasına ilişkin 08.05.2002 tarihli dilekçe aslının sunulması ve bu dilekçe uyarınca dosyanın Yargıtaya gönderilmesi talebini içeren bir üst yazı niteli-ğindedir. Bu nedenle anılan dilekçeye bağlı olarak bir inceleme yapılması ve ortada bu-lunmayan bir temyiz isteğinin reddine karar verilmesi de olanaksızdır.
Öte yandan Yerel Mahkemenin temyiz isteğinin reddine ilişkin kararının, süresinde her-hangi bir yasa yoluna başvurulmaması nedeniyle kesinleşmiş olması karşısında, bu karar yöntemince, CYUY.nın 343. maddesi uyarınca yazılı emirle bozma talebinde bulunularak ortadan kaldırılmadıkça, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazında ileri sürüldüğü gibi, üst C.Savcısının 08.05.2002 tarihli ilk temyiz başvurusuna dayalı olarak inceleme yapılması da olanaksızdır.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın incelenmeksizin yerine iadesine karar verilmelidir." gö-rüşüyle;
Bir kısım Kurul Üyeleri ise, "Haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığının itirazı-nın kabulüne, Özel Dairenin temyiz isteğinin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına ve Üst Aksaray C.Başsavcılığının 08.05.2002 tarihinde süresinde verilmiş temyiz dilekçesine dayalı olarak temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine ka-rar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının REDDİNE, dosya-nın yerine gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 30.12.2003 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 20.01.2004 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.