Esas No: 2003/8-313
Karar No: 2004/6
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2003/8-313 Esas 2004/6 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme, sanık Mehmet Ali'nin saldırgan sarhoşluk suçundan cezalandırılmasına karar verilmişti. Ancak Yargıtay C.Başsavcılığı, iddianamede sanığın sarhoşluğundan bahsedilmediğini ve yanlış bir suçlamaya sebep olduğunu belirtti. Bu nedenle Yerel Mahkeme'nin kararı bozuldu. Saldırgan sarhoşluk suçu, TCK'nin 572. maddesinde yer almaktadır. Ayrıca, suç iddiasının özelliklerini ve kanun maddelerini belirtmek için CMUK'nin 163,150 ve 257. maddeleri kullanılmaktadır.
Ceza Genel Kurulu 2003/8-313 E., 2004/6 K.
"İçtihat Metni"
Sanık Mehmet"in saldırgan sarhoşluk suçundan TCK"nun 572 ve 59. maddeleri uyarınca 1 ay 20 gün hafif hapis, izinsiz silah taşımak suçundan 6136 sayılı Kanunun 13/1, TCK"nun 59 ve 81/1-3. maddeleri uyarınca 10 ay 1 gün hapis ve 50.300.000 lira ağır para cezası, görevli memura etkin direnme suçundan TCK"nun 258/3, 59 ve 81/1-3. maddeleri uyarınca 3 ay 11 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Çine Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 21.11.2001 gün ve 318-438 sayılı hüküm sanık vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 8.Ceza Dairesince 6.10.2003 gün ve 10425-4368 sayı ile onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı 22.12.2003 gün ve 17694 sayı ile; "Sanığın TCK"nun 571. maddesinde belirtilen biçimde sarhoş olduğuna ilişkin yeterli kanıt bulunmamaktadır. Sanık, muka-vemet, hakaret ve tehdit eylemlerini sarhoşluk saikı, alkolün verdiği cesaret ve dengesizlikle gerçekleştirmemiş, polis takibinden kurtulmak için direnmiştir. Bu nedenle, TCK"nun 572. maddesinde yazılı saldırgan sarhoşluk suçunun unsurları oluşmamıştır." görüşü ile itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Dairenin sarhoşluk suçundan kurulan hükmünü onayan kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bu nedenle bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konu-şulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın saldırgan sarhoşluk suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, atılı suçun öğeleri itibariyle oluşup oluşmadığı hususuna ilişkindir.
Ancak, konunun esasının incelenmesine geçilmeden önce, saldırgan sarhoşluk suçundan sanık hakkında açılmış bir kamu davası bulunup bulunmadığı hususunun Kurul Başkanı tarafından "ön sorun" olarak gündeme getirilmesi üzerine Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27/1. maddesi uyarınca öncelikle bu hususun ele alınıp değerlendirilmesine karar verilmiştir.
CMUK"nun 163/2. maddesi uyarınca iddianamede "sanığın açık kimliği, isnat olunan suçun neden ibaret olduğu, suçun kanuni unsurlarıyla uygulanması gereken kanun maddeleri, deliller ve duruşmanın yapılacağı mahkeme" gösterilecektir. Aynı Kanunun 150. maddesinde "tahkikat ve hüküm yalnız iddianamede beyan olunan suça ve zan altına alınan şahıslara hasredilir" hükmü yer almaktadır. 257. maddeye göre de, "Hükmün mevzuu, duruşmanın sonucuna göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir. Fiili takdirde mahkeme, iddia ve müdafaalarla bağlı değildir."
Bu hükümlerde belirtildiği gibi, hükmün konusu iddianamede gösterilen eylemdir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Bu bakımdan iddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; sorgusundan önce iddianame okunduğunda üzerine atılı suçun ne olduğunu anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve kanıtlarını sunabilmelidir. Yüklenen suç açık ve net olarak belirlenmeli, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır.
İncelenen dosyada, Çine C.Başsavcılığı tarafından düzenlenen 30.11.1999 günlü iddianameyle sanık hakkında Çine Asliye Ceza Mahkemesinde birçok suçtan kamu davası açılmıştır. Sözkonusu iddianamede; "olay tarihinde, sanık Mehmet Ali"nin silahla adam yaralama suçundan dolayı hakkında gıyabi tevkif müzekkeresi çıkartılarak arandığı, sanığın bu halini diğer sanıkların da bildiği, tüm sanıkların birlikte bir çok kereler oturup konuştukları, gezdikleri, dolayısıyla aralarında samimiyet doğduğu ve buna bağlı olarak birbirleri hakkında bilgi sahibi oldukları, tüm sanıkların birlikte İzmir ilinden geri döndükleri 27.11.1999 günü ilçe merkezinde yapılan genel arama ve kontrol sırasında sanıkların üzerlerinde ve içinde bulundukları araçta da arama ve kont-rol yapıldığı sanık Mehmet Ali"nin kimliği konusunda gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu, şüphe üzerine tüm sanıklar ayrı ayrı araçlarla Emniyet Müdürlüğüne götürülürken sanık Mehmet Ali"nin hareket halindeki araçtan atlayarak kaçmaya başladığı, takip neticesinde yakalandığı, bu sırada görevli polis memurlarına cebir şiddet ve tehditte bulunduğu gibi üzerinde taşıdığı ruh-satsız silahı görevlilere çektiği, diğer sanıkların sanık Mehmet Ali"nin cürüm işlemesi nedeniyle arandığını ve ruhsatsız tabanca taşıdığını bildikleri halde sakladıkları, dolayısıyla tüm sanıkların üzerlerine atılı suçları işledikleri anlaşılmıştır" denilmektedir. İddianame başlığında sanığa yük-lenen suçlar arasında, 6136 sayılı Kanuna muhalefet, görevli memura karşı silahla fiili muka-vemet, kimliği hakkında yalan beyanda bulunmak suçları yanında saldırgan sarhoşluk suçu da yazılmış, yine sevk maddeleri arasında TCK"nun 572. maddesi gösterilmiş ise de, iddianamenin dava konusu eylemlerin gösterildiği kısmında sanığın sarhoşluğundan, dolayısıyla suçun unsu-runu oluşturan eyleminden hiç söz edilmemiştir. İddianamede suçun adı ve temas ettiği kanun maddelerinin yazılması yeterli olmayıp, olayın ve eylemin/eylemlerin suçun kanuni unsurlarını da içerecek biçimde açıklanması gerekir.
Bu bakımdan, somut olayda saldırgan sarhoşluk suçundan dolayı CMUK"nun 163. maddesine uygun bir iddia ve davadan söz etmeye olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu suçtan dolayı usule uygun olarak açılmış bir kamu davasının varlığı halinde dahi, suçun işlendiği 27.11.1999 tarihi ile Özel Dairece incelemenin yapıldığı tarih arasında, bu suç yönünden TCK"nun 102/5 ve 104/2. maddelerinde öngörülen asli ve fer"i toplam 3 yıllık dava zamanaşımı süresinin de dolmuş bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, yargılama usulüne ilişkin öncelikler sıralaması da dikkate alınarak, sanık hakkında saldırgan sarhoşluk suçundan açılmış bir kamu da-vası bulunmadığı halde bu suçtan hüküm kurulması karşısında, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının açıklanan bu değişik gerekçeyle kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mah-keme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş kurul üyesi; "İddianame kapsamına göre sanık hak-kında saldırgan sarhoşluk suçundan kamu davası açıldığının kabulü gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 6.10.2003 gün ve 10425-4368 sayılı kararının sar-hoşluk suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünü onayan kısmının KALDIRILMASINA, sanığın saldırgan sarhoşluk suçundan mahkûmiyetine ilişkin olup diğer yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme hükmünün öncelikle açıklanan usuli nedenden dolayı BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.01.2004 günü oyçokluğu ile karar verildi.