Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2009/3 Esas 2009/93 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2009/3
Karar No: 2009/93

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2009/3 Esas 2009/93 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Bölümü         2009/3 E.  ,  2009/93 K.
  • YAŞ HADDI NEDENIYLE IŞ SÖZLEŞMESI FESHEDILEREK GÖREVINE SON VERILEN PERSONELI ARASINDAKI ANLAŞMAZLIKTAN DOĞAN DAVANIN, İDARİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI
  • ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI HAKKINDA KANUN (4046) Madde 22

"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           :   B.A.

            Vekilleri         :  Av. M. K.Ş.

            Davalı            : Türkiye Petrolleri A.O. Genel Müdürlüğü

            Vekili              : Av.E.K.       

         O L A Y            : Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü Mali İşler Daire Başkanlığı emrinde kapsam dışı statüde Kıdemli Uzman olarak görev yaparken, 60 yaşını doldurması nedeniyle, davalı idare ile arasındaki iş sözleşmesi 9.1.2007 tarih ve 47 sayılı işlemle feshedilerek Davacının görevine son verilmiştir.

        Davacı vekili müvekkilinin, iş sözleşmesinin re"sen feshedilmesine ilişkin işleme karşı açtığı davada, Ankara 13. İdare Mahkemesinin 28.12.2007 gün ve E:2007/412, K:2007/2052 sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline ve yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesine karşın, İdarece; müvekkilinin işe başlatılabilmesi için daha önce ödenen kıdem tazminatı ile diğer ödemeler tutarının, alacaklarından mahsup edilen kısmı düşüldükten sonra kalan bakiyenin ödenmediği, bu nedenle göreve başlatmanın hukuken mümkün bulunmadığının ifade edildiğinden bahisle;  müvekkilinin işe başlatılmamasına ve özlük haklarının ödenmemesine ilişkin 28.12.2007 gün ve 11899/029895 sayılı işlemin iptali ile bu nedenle oluşan parasal hakları ve özlük haklarının yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle, 12.2.2008 gününde idari yargı yerinde dava açılmıştır.

         Davalı İdare vekilince birinci savunma dilekçesinde, davada adli yargının görevli olduğu ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.

           ANKARA 7. İDARE MAHKEMESİ; 25.4.2008 gün ve E:2008/208 sayı ile, 4857 sayılı İş Kanununun 17. maddesinde "Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir.

           İş sözleşmeleri;

          a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,

          b) İşi altı aydan birbuçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,

         c) İşi birbuçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra,

         d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra feshedilmiş sayılır." hükmünün yer aldığı;  29/1112006 tarihli ve 26351 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Personel Yönetmeliğinin 15. maddesinde ise, "Personelin hizmet akitlerini; a) Mevzuata uygun olarak, ihbar öneline velveya kıdem tazminatına hak kazanmayı gerektirecek bir şekilde,

         b) Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı bağlanmasına hak kazanan, kadınlardan 55, erkeklerden 60 yaşını doldurmuş olmaları kaydıyla, Ortaklık re"sen sona erdirebilir." hükmüne yer verilmiş olduğu;  olayda, Türkiye Petrolleri A.Ş. Genel Müdürlüğü"nde 1475 sayılı İş Kanununa tabi kapsam dışı personel statüsünde kıdemli uzman olarak görev yapmakta iken iş sözleşmesi feshedilen ve yargı kararı üzerine işe başlatılmamasına ve özlük haklarının ödenmemesine ilişkin işlemin idarenin kamu gücüne dayanarak, tek yanlı hukuk aleminde sonuç doğuracak nitelikte davacının menfaatini ihlal eder bir işlem olması nedeniyle bu işleme karşı açılacak davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevinde bulunduğunun açık olduğu; bu durumda, davalı idarenin Anonim şirket statüsüne dönüştürülmesi yolunda yasal düzenleme yapılmış olmasına karşın, sermaye yapısında halen bir değişikliğin bulunmadığı, kamu payının ağırlığının halen devam etmekte olduğu, davalı idare tarafından yapılan işlemlerin de tek yanlı olarak tesis edildiği, idari işlem niteliği taşıdığı, dolayısıyla davacının iş sözleşmesinin re"sen feshedilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli bulunduğu gerekçesiyle, davalı idarenin görev itirazının reddine ve Mahkemelerinin görevliliğine karar vermiştir. 

         Davalı İdare vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçesi üzerine, dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına gönderilmiştir.

         YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; aynen; “Davacı tarafından davalı idare aleyhine açılan iptal ve tam yargı davasında, davalı idare görev itirazında bulunmuş, bu itirazın reddedilmesi üzerine davalı idare tarafından olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması talebinde bulunulması nedeniyle dosyanın Başsavcılığımıza gönderildiği anlaşılmıştır.

         Davacının, davalı idarede kapsam dışı personel statüsüyle görev yaptığı sırada, 60 yaşını doldurduğu gerekçesiyle davalı idare ile arasındaki iş sözleşmesi feshedilerek görevine son verilmesi nedeniyle idari yargı yerinde açtığı davayı kazanması üzerine, idarenin mahkeme kararına rağmen işe başlatmama ve özlük haklarının ödenmemesine ilişkin 28.12.2007 gün ve 11899/29895 sayılı işlemin iptali ile parasal haklarının yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

         Davalı idarenin, davanın iş mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunmuş, Ankara 7.İdare Mahkemesi"nce itirazın reddedilmesi bu hususta bir karar verilmek üzere dosyayı Başsavcılığımıza gönderilmiştir.

        2247 sayılı Yasa"nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre idare Mahkemesi"nce anılan Yasa"nın 19.maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır.

       2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun "idari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı " başlıklı 2.maddesinin değişik (l/c), bendinde, "Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar." idari davalar arasında sayılmıştır.

         Dava, davacının davalı idarede kapsam dışı personel statüsüyle görev yaptığı sırada, davalı idarenin iş sözleşmesini feshederek görevine son vermesi üzerine, idari yargı yerinde işlemi iptal ettirerek yeniden işe alınma ve parasal haklarının ödenmesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır. 

        TPAO"lığı Ana Statüsü"nün 1.maddesinde "Bu Ana Statünün amacı; 8/6/1984 tarih ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak ve söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) adı altında teşkil olunan İktisadi Devlet Teşekkülü"nün hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilât yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir. "

         3.maddesinde " Bu Ana Statü ile teşkil olunan TPAO Tüzel Kişiliğine sahip, faaliyetle rinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir iktisadi Devlet Teşekkülü"dür., TPAO KHK, bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabidir."

        21.maddesinde de "TPAO, müessese ve bağlı ortaklık personelinin; istihdam şekilleri, atama, göreve son verme, yükümlülük ve sorumlulukları, kadro tespiti, ücret, prim, ikramiyeler, yurtdışına gönderme, siyasi faaliyet yasağı, vekâlet ücretlerinin dağıtımı ile yönetim kurulu üyesi, denetçi ve tasfiye kurulu üyelerinin ücret ve hakları konusunda KHK ve söz konusu KHK"ye uygun olarak çıkarılacak Kamu iktisadi Teşebbüsleri Personel rejimi esaslarını düzenleyen kanun hükümleri uygulanır. ",

       Keza; 29.11.2006 tarih ve 26361 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanıp yürürlüğe giren TPAO Personel Yönetmeliği"nin 1.maddesi,"Bu Yönetmelik, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı daimi kadrolarında toplu-iş sözleşmesi kapsamı dışında kalan belirsiz süreli hizmet akdi ile çalışan personelin; tayin, nakil, terfi, kadro, çalışma esasları, sosyal, idarî, malî ve diğer özlük hakları ile disiplin yönünden tabi olacakları hükümleri kapsar.",

       2.maddesi "Bu Yönetmelik, 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır."

      15.maddenin (b) bendi, "Personelin hizmet akitlerini; Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı bağlanmasına hak kazanan, kadınlardan 55, erkeklerden 60 yaşını doldurmuş olmaları kaydıyla ortaklık re"sen sona erdirebilir."

       23.maddesi,"Personel, sosyal güvenlik yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabidir.",

       68.maddenin 1.bendinde de "Bu Yönetmelikte düzenlenmeyen hususlarda, 4857 sayılı İş Kanunu, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname hükümleri dikkate alınır."

       Biçiminde kurala bağlanmıştır.

      Anayasa"nın 128. maddesi uyarınca, "Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür." hükmü yer almıştır.

      Kapsam dışı personel iş hukuku ile ilgili bir kavramdır. Kapsam dışı bırakılma, toplu iş sözleşmesinden yararlanmama sonucunu doğurur, işçiyle işveren arasındaki bireysel iş ilişkisini, hizmet sözleşmesine dayanan olguyu etkilemez. Kapsam dışı bırakılacak olanlar, iş sözleşmeleri veya işyerinde uygulanan personel yönetmelikleri ile iş hukukunun güvencesi altında bulunmaktadır.

      İşçiler ya yasadan ötürü zorunlu olarak kapsam dışı kalmakta, ya da toplu iş sözleşmesinin tarafları serbest iradeleri ile bazı işçi gruplarını kapsam dışı bırakmaktadırlar.

      Bunlar hizmet akdiyle çalışan, iş Kanununa, sosyal güvenlikleri yönünden ise 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi kişiler olup, kapsam dışı bırakılmaları, bunların işçilik sıfatını, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılmaları olgusunu etkilememektedir.

     657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4.maddesinde kamu hizmetlerinin; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürüleceği, 5. maddesinde ise; bu Kanuna tabi kurumların, dördüncü maddede yazılı dört istihdam şekli dışında personel çalıştıramayacakları kurala bağlanmıştır.

     399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/a maddesinde ise teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin; memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceği belirtilmiş, bu düzenlemede ayrıca bir "kapsam dışı personel" ifadesine yer verilmemiş, (e) bendinde; işçilerin bu Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olmadığı ifade edilmiştir.

     Yine aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 25. maddesinin (c) fıkrasında sözleşmeli personelin ücretinin nasıl saptanacağı, 25 ve devamı maddelerinde diğer mali ve sosyal haklar düzenlenmesine karşın, bu düzenlemeler içinde de kapsam dışı personele yer verilmemiştir. Kapsam dışı personel mali ve sosyal haklar yönünden 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere tabi tutulmamıştır.

   Haklarında, statü hukukuna ilişkin hiçbir yasal düzenleme bulunmayan, sadece KİT"lerce kendi durumlarına uygun yönetmelikler çıkartılan kapsam dışı personelin Anayasa"nın 128.maddesinde sözü edilen "diğer kamu görevlileri" tanımı içerisinde kabulüne yasaca olanak bulunmamaktadır.

   Kapsam dışı personel kamu hukukunda iş gücünün istihdamını belirleyen - statü hukukuna tabi- bir çalışma statüsü değildir. Kapsam dışı bırakılan işçiler, işverenleri ile olan çalışma ilişkilerine hizmet akdi çerçevesinde devam etmektedirler. Sınırlı olarak belirtilen istihdam türlerine toplu sözleşmenin taraflarınca yeni bir statü eklenemez.

   KİT personel rejimini düzenleyen 399 sayılı KHK ile de 657 sayılı Kanunda aynı adı taşımakla birlikte farklı bir sözleşmeli personel uygulamasına gidildiği görülmektedir.

   Sözleşmeli personel; Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileri olarak tanımlanmaktadır.

   Bunların dışında 399 sayılı KHK"nin istihdam şekillerinde sözleşmeli personel ibaresi yer almış ve 3/C maddesinde; "...teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel idare esasları dışında yürüttükleri hizmetlerinde bu KHK’de belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde akdedilecek bir sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde olmayan personel" olarak tanımlanmıştır.

   Kamu İktisadi Teşebbüslerinde çalışan sözleşmeli personel, 399 sayılı KHK hükümlerine tabi bulunmaktadır. Bu KHK"de hüküm bulunmayan konularda ise 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaktadır.

   Görüldüğü gibi, işçi niteliğinde bulunan kapsam dışı personelin, farklı esaslara ve
statüye tabi tutulmuş olan sözleşmeli personel gibi ele alınarak değerlendirilmeleri mümkün bulunmamaktadır.                                                                                    

         4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Kanununun, özelleştirme programına alınacak kuruluşlardan personel naklini düzenleyen 22. maddesinde (kapsam dışı personel) ifadesine yer verilmiş olması, Yasanın amaç ve kapsamıyla ilgilidir.

            Anılan Yasa, özelleştirme uygulamalarını düzenlemeye, özelleştirmeye tabi yerlerde çalışanların mali ve sosyal haklarını güvence altına almaya yöneliktir.

           Nitekim 1.maddesinde; özelleştirme uygulamaları kapsamında bulunanlara mali ve sosyal haklar sağlanması amacından söz edilmektedir, özelleştirme uygulamalarına ilişkin bir yasa ile kamuda çalışanların istihdam ilişkilerinin düzenlenmesi beklenmemelidir. KİT"lerde çalışan ve özelleştirme uygulamalarında nakle tabi tutulan kapsam dışı personelin, sözleşmeli personel gibi (kamu personeli olarak) nitelendirilmeleri, Yasanın amacına da aykırı bulunacaktır.

          Kaldı ki, 2005 yılında anılan maddede yapılan değişiklik ile (kapsam dışı personel) ifadesi yerine; "iş kanunlarına tabi olarak görev yapmakla birlikte toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmayan genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, kurul başkanı, daire başkanı, müessese, bölge, fabrika, işletme ve şube müdürü, müfettiş ve müfettiş yardımcısı, müşavir ve başuzman unvanlı kadrolara atanmak suretiyle görev yapan personel" ifadesine yer verilerek, duruma açıklık getirilmeye çalışılmaktadır.

         Belirtilen düzenlemeler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 24.10.2007 gün 2007/10-663 esas ve 20071770 sayılı kararı ile birlikte değerlendirildiğinde; TPAO Ana Statüsü"nün 1,3,2l,TPAO. Personel Yönetmeliği"nin l,2,l5,23,68.maddeleri ile 399 sayılı KHK.nazara alındığında, KlT"lerde "kapsam dışı personel" adı altında, İş Kanunu"na tabi olarak çalıştırılan ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"na göre sosyal güvenlik yönünden sigortalı kabul edilip bu kurumla ilişkilendirilen davacının, re"sen emekli edilmesi işleminin iptali üzerine, işe alınmama ve özlük haklarının ödenmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde  adli yargı yerleri görevli bulunmaktadır.” gerekçesiyle, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasanın 10. ve 13. maddelerine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinden istemiştir.

           Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

          DANIŞTAY BAŞSAVCISI,  aynen; “Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü Mali İşler Daire Başkanlığında kapsamdışı statüde Kıdemli Uzman olarak görev yapan davacının, iş sözleşmesinin re"sen feshine ilişkin işlemin yürütülmesinin durdurulması yolunda verilen Ankara 13.İdare Mahkemesinin 2.11.2007 günlü, E:2007/412 sayılı kararı üzerine yaptığı başvuru sonucunda, işe başlatılmaması ve parasal haklarının ödenmemesi yolunda tesis edilen 28.12.2007 gün ve 11899/29895 sayılı işlemin iptali ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle Ankara 7. İdare Mahkemesinde açılan davada, davalının görev itirazının reddi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmış olmakla dosya incelendi:

        Türkiye Petrolleri A.O. 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında bir Kamu İktisadi Teşekkülü olup, bu kararnamede ayrı tutulan haller dışında özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzel kişiliği olan bir kuruluştur.

         Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesine ilişkin 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/a maddesinde, Teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin, memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceği düzenlenmiş; memur ve sözleşmeli personelin toplu iş sözleşmeleri  kapsamına alınmadığı ve işçilerin bu Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olmadıkları belirtilmiş; Geçici 9. maddesinde de; özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş olup yönetim kademelerinde iş kanunu çerçevesinde personel çalıştıran ve ekli 1 sayılı cetvelde yer almayan teşebbüs ve bağlı ortaklık personeli hakkında yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden önce tabi oldukları iş kanunu hükümlerinin uygulanacağı, bu kuruluşların genel müdür, genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyelerinin (seçimle gelenler hariç) atanmalarında 2477 sayılı Kanunun uygulanacağı, bunun dışında kalan görevlere yönetim kurullarınca atama yapılacağı hükme bağlanmıştır.

         Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında kapsam dışı personel adı altında İş Yasası çerçevesinde çalıştırılan bir kesim bulunmaktadır. Kapsam dışı personel uygulamada Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde yer almamakla birlikte, sendikalarla işveren arasında düzenlenen toplu iş sözleşmelerinde konu edilmekte ve toplu iş sözleşmesinden yararlananlar “kapsam içi” diğerleri de “kapsam dışı” olarak adlandırılmaktadır.

         Kapsam dışı personel hakkında düzenlemeye 418 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yer verilmiş ise de bu Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Daha sonra bu personelin 18.5.19994 günlü, 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede ve 24.11.1994 günlü, 4046 sayılı Yasada yer aldığı ve iş yasasına tabi olmasına rağmen Kamu personeli sayılarak memur ve sözleşmeli personel yanında yer aldığı anlaşılmaktadır.

          Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin 01.3.1996 günlü Resmi Gazetede yayımlanan E:1995/1, K:1996/1 sayılı ilke kararında da “ Kapsam Dışı personel olarak belirlenen görev unvanlarını taşıyanların kurumda belli bir süre çalıştıktan sonra sendika ile ilişkisini kesen ve daha çok idareci niteliğindeki personel olduğu, bu ayrımdaki amacın, bu kesimin, yetki ve ücretinin tayin ve takdirinin idareye bırakılması ve statülerinin asli ve sürekli görevleri genel idare esaslarına göre yürüten personele göre yaklaştırılması olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle 4046 sayılı yasa hükümlerinden, kapsam dışı personelin de kamu personeli sayıldığı sonucu çıkmaktadır.” denilmektedir.

           Ayrıca Anayasa Mahkemesi"nin 22.12.1988 günlü, E1988/5, K:1988/55 sayılı ve 4.4.1991 günlü, E:1990/12, K:1991/7 sayılı kararlarında da; Kamu iktisadi Teşebbüslerinde kamu hizmetlerinin yürütülmesiyle ilgili kararların idari nitelik taşıdığı ve asli ve sürekli kamu görevini yerine getiren çalışanlar hakkındaki işlemlerin de aynı nitelikte olup, bu bağlamda yönetimle görevlileri arasındaki ilişkinin idare hukuku ilkelerine dayanan kamu hukuku ilişkisi olduğu belirtilmiştir.

           Yukarıda yer verilen düzenlemeler ve yargı içtihatları ile 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki 1 sayılı cetvelde yer almayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde İş Kanunu çerçevesinde kapsam dışı personel adı altında personel çalıştırılması 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği 29.1.1990 tarihinden itibaren statü olarak kabul edilmiş ve bu statüye hukukilik kazandırılarak uygulamalar sürdürülmüştür.

           399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 9. maddesi uyarınca kapsam dışı personelin nitelikleri atanmaları görev ve yetkileri aylıkları ve diğer özlük haklarının kanunla yapılması gerektiğinde tereddüt olmamakla birlikte, aynı hüküm ile de açıkça belirtilmese de “ Kapsam Dışı Personel” statüsünün kabul edilmiş olduğu ve bu statüde istihdam edilen personelin istihdam edilmeye devam edilmesinin ön görüldüğü, bu personel hakkında yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar statüsünün devamını temin amacıyla iş kanunu hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, atama usulünün gösterildiği, yine 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de ücret tespitine yönelik düzenleme yapıldığı, teşebbüslerde de uygulamaların anılan hükümlere dayalı olarak Ana Statüler ve Yönetmeliklerle devam ettirildiği, kapsam dışı personel statüsünün yargı içtihatları ile de kabul edildiği göz önünde bulundurulduğunda, statüsü itibariyle kamu personeli olan davacı ile davalı idare arasındaki ilişkinin idare hukuku ilkelerine dayanan kamu hukuku ilişkisi olduğunun kabulü gerekir.

          Bu durumda, davalı idarede kapsamdışı statüde görev yapan davacının, iş sözleşmesinin re"sen feshine ilişkin işlemin yürütülmesinin durdurulması yolundaki idare mahkemesi kararı üzerine yaptığı başvuru sonucu tesis edilen işe başlatılmaması ve parasal haklarının ödenmemesine ilişkin işlemin iptali isteminden doğan uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

         Açıklanan nedenle 2247 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulüne hukuki olanak bulunmadığı…” yolunda yazılı düşünce vermiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE:

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 13.04.2009 günlü toplantısında;

           l-İLK İNCELEME : Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasa’nın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör - Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ’ın davada adli yargının;  Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

           Dava, yaş haddi nedeniyle davalı idare ile arasındaki iş sözleşmesi feshedilerek görevine son verilen kapsam dışı statüdeki davacının; iş sözleşmesinin re"sen feshine ilişkin işlemin yürütülmesinin durdurulması yolunda verilen İdare Mahkemesi kararı üzerine yaptığı başvuru sonucunda, işe başlatılmaması ve parasal haklarının ödenmemesi yolunda tesis edilen 28.12.2007 gün ve 11899/29895 sayılı işlemin iptali ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi isteminden ibarettir.

            Kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında, işveren ile sendikalar arasında akdedilen toplu iş sözleşmelerinin kapsamı dışında tutulan ve bu nedenle “ kapsam dışı personel” olarak adlandırılan personelin, hizmet sözleşmelerine konulan yasakla sendika üyesi olamaması, yönetim kademesindeki daimi kadrolarda görev alarak işverene ait yetkileri kullanması ya da görevinin özel bir önem taşıması ve özellikle de yetkileri, ücret ve diğer haklarının tayin ve takdirinin idareye ait olması nedeniyle statüleri, asli ve sürekli görevleri genel idare esaslarına göre yürüten memur ve sözleşmeli personel statüsüne yaklaşmakta; nitekim, 24.11.1994 tarih ve 4046 sayılı Yasa’nın 22. ve Geçici 9. maddesinde de, ( daha önce de, Ana. Mah. 5.2.1992 gün ve E:1990/22, K:1992/6 sayılı kararıyla iptal edilmiş olan 9.4.1990 tarih ve 418 sayılı K.H.K.’nin 40. maddesinde) yasa koyucu tarafından, memur ve sözleşmeli personel ile birlikte anılmaktadır.

           Öte yandan, 29.11.2006 tarih ve 26361 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanıp yürürlüğe giren Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Personel Yönetmeliği"nin, “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1.maddesinde,"Bu Yönetmelik, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı daimi kadrolarında toplu-iş sözleşmesi kapsamı dışında kalan belirsiz süreli hizmet akdi ile çalışan personelin; tayin, nakil, terfi, kadro, çalışma esasları, sosyal, idarî, malî ve diğer özlük hakları ile disiplin yönünden tabi olacakları hükümleri kapsar.";  “Dayanak” başlıklı 2.maddesinde “Bu Yönetmelik, 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır.” denilmiştir.

           Kapsam dışı personelin sosyal güvenlik yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi kılınması veya bir kısım hak ve yükümlülüklerinin 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine paralel olması ya da anılan Kanuna atıfta bulunulmasının, idare ile kamu personeli olan görevlileri arasındaki idare hukuku ilkelerine dayanan kamu hukuku ilişkisini ortadan kaldıramayacağı;  teşebbüs  veya  bağlı  ortaklıktaki  kamu  kesimi  paylarının %50’nin altına düşmesi ve kuruluşun kamu kurumu niteliğini kaybetmesi halinde işveren ile personeli arasındaki hukuki ilişkinin özel hukuk ilişkisi niteliğine dönüşeceği kuşkusuzdur.

             Olayda, 233 sayılı KHK.’ye tabi, Enerji ve Tabii Kaynaklar  Bakanlığı ile ilgilendirilmiş bir Teşekkül olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (T.P.A.O); sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsüdür.

            Açıklanan nedenler ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, 1.3.1996 tarih ve 22567 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 22.1.1996 gün ve E:1995/1, K:1996/1 sayılı ve özelleştirme kapsamında bulunmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğuna ve konunun 2247 sayılı Yasa’nın 30. maddesi doğrultusunda ilke kararına bağlandığı gözetildiğinde;  davalı idare ile arasındaki iş sözleşmesi feshedilerek görevine son verilen kapsam dışı statüdeki davacının; iş sözleşmesinin re"sen feshine ilişkin işlemin yürütülmesinin durdurulması yolunda verilen İdare Mahkemesi kararı üzerine yaptığı başvuru sonucunda, işe başlatılmaması ve parasal haklarının ödenmemesi yolunda tesis edilen işlemin iptali ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılan davanın idari yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

         Belirtilen nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurusunun reddi gerekmiştir.

       SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 13.04.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Hemen Ara