Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2005/10-140 Esas 2005/143 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2005/10-140
Karar No: 2005/143

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2005/10-140 Esas 2005/143 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2005/10-140 E., 2005/143 K.

Ceza Genel Kurulu 2005/10-140 E., 2005/143 K.

  • GÜVENLİK TEDBİRLERİNDE TEMYİZ
  • TEMYİZ SINIRI
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 223 ]
  • 5320 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ... [ Madde 8 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 305 ]
  • 3167 S. ÇEKLE ÖDEMELERİN DÜZENLENMESİ VE ÇEK HAMİLLERİN... [ Madde 16 ]
  • "İçtihat Metni"

    Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanığın, .3167 sayılı Yasanın 4814 sayılı Yasa ile değişik 16/1 ve TCY.nın 72. maddeleri uyarınca, her çek için ayrı ayrı 260 milyon lira ağır para cezası olmak üzere toplam 520 milyon lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, hesap sahipleri veya yetkili temsilcilerinin 1 yıl süre ile çek hesabı açtırmalarının yasaklanmasına ilişkin (Ankara Dördüncü Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 15.9.2004 gün ve 603-749 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay Onuncu Ceza Dairesince 26.9.2005 gün, 6368-9964 sayı ile;

    "CGK.nun 1988/6-200 esas nolu ve 1988/9-91 esas nolu kararında sanık hakkında hükmolunan ehliyetin geri alınmasına dair yaptırımın feri ceza olduğundan asıl hükme temyiz edilebilirlik vasfını kazandırdığından bahsedilmiş, CGK.nun 1989/8-200 esas sayılı kararında ise bahsi geçen zoralıma ilişkin hükmün temyizi olanaklı bulunduğundan zoralıma ilişkin temyiz incelemesi sırasında 2955 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün de incelenmesi gerektiği kabul edilmiştir.

    Zoralım kararının hem ceza hem tedbir niteliğinde olduğunda kuşku yoktur.

    3167 sayılı Yasanın 16. maddesinde öngörülen çek hesabı açmaktan yasaklama kararının ise tedbir niteliğinde olduğu ve temyiz incelemesi yapılabilmesinin asıl hükme bağlı olduğu kabul edildiğinden;

    Hükmolunan cezanın türü ve mahiyeti itibariyle 5219 sayılı Yasa ile değişik CMUK.nun 305. maddesi gereğince temyizinin mümkün olmadığı" gerekçeleriyle temyiz isteminin reddine oyçokluğuyla karar verilmiştir.

    Yargıtay C. Başsavcılığı ise; 26.10.2005 gün ve 11472 sayı ile;

    "5320 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 8. maddesi uyannca uygulaması süren, 5219 sayılı Yasa ile değişik 1412 sayılı CMUY.nın 305. maddesinde "Temyizi Kabil Olan ve Olmayan hükümler" başlığı altında aynen:

    Madde 305: Ceza Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir. Ancak, onbeş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalara ait hükümler hiçbir harç ve "masrafa tabi olmaksızın Yargıtay"ca re"sen tetkik olunur.

    Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanığın, 3167 sayılı Yabanın 4814 sayılı Yasa ile değişik 16/1 ve TCY.nın 72. maddeleri uyarınca, her cek için ayrı ayrı 260 milyon lira ağır para cezası olmak üzere toplam 520 rnj|

    |yon lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, hesap sahipleri veya yetkili temsilcilerinin 1 yıl süre ile çek hesabı açtırmalarının yasaklanmasına ilişkin (Ankara Dördüncü Asliye Ceza Mahkemesi)nce verilen 15.9.2004 gUn ve 603-749 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyay, inceleyen Yargıtay Onuncu Ceza Dairesince 26.9.2005 gün, 6368-9964 say|

    | ile;

    "CGK.nun 1988/6-200 esas nolu ve 1988/9-91 esas nolu kararında sanık hakkında hükmolunan ehliyetin geri alınmasına dair yaptırımın feri ceza olduğundan asıl hükme temyiz edilebilirlik vasfını kazandırdığından bgnse_ dilmiş, CGK.nun 1989/8-200 esas sayılı kararında ise bahsi geçen zoraiıma ilişkin hükmün temyizi olanaklı bulunduğundan zoralıma ilişkin temyiz itelemesi sırasında 2955 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün de incelenmesi gerektiği kabul edilmiştir.

    Zoralım kararının hem ceza hem tedbir niteliğinde olduğunda kuşku yoktur.

    3167 sayılı Yasanın 16. maddesinde öngörülen çek hesabı açmaktan yasaklama kararının ise tedbir niteliğinde olduğu ve temyiz incelemesi yapı_ labilmesinin asıl hükme bağlı olduğu kabul edildiğinden;

    Hükmolunan cezanın türü ve mahiyeti itibariyle 5219 sayılı Yasa ile değişik CMUK.nun 305. maddesi gereğince temyizinin mümkün olmadığı" gerekçeleriyle temyiz isteminin reddine oyçokluğuyla karar verilmiştir.

    Yargıtay C. Başsavcılığı ise; 26.10.2005 gün ve 11472 sayı ile;

    "5320 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının Yürürlük ve Uygulama şek|

    |j Hakkındaki Yasanın 8. maddesi uyarınca uygulaması süren, 5219 sayılı yasa ile değişik 1412 sayılı CMUY.nın 305. maddesinde "Temyizi Kabil Olan ve Olmayan hükümler" başlığı altında aynen:

    Madde 305: Ceza Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir. Ancak, onbeş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalara ait hükümler hiçbir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtay"ca re"sen tetkik olunur.

    1. Ikimilyar liraya kadar (ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler,

    2. Yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,

    3. Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,

    Temyiz olunamaz.

    Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz. Ancak haklarında 343. madde hükümleri dairesinde Yargıtaya başvurulabilir.

    Hükmü yer almaktadır.

    Yasa maddesindeki düzenlemeden anlaşılacağı üzere maddede, temyiz edilmeseler bile kendiliklerinden Yargıtay incelemesine tabi olan hükümler gösterilmiş, daha sonra temyiz edilemeyecek hükümlerin ve kararların hangileri olduğu sıralanmıştır.

    Yasanın son derece açık olan bu düzenlemesi karşısında, sanık aleyhine olacak biçimde yorum ve kıyas yoluyla temyiz edilemeyecek hükümlerin genişletilmesi olanaklı değildir.

    Yargıtay kararlarının çoğunluğun dayandığı Yargıtay Ceza Genel Kuru-lu"nun 2.10.1989 gün ve 8-200/274 sayılı kararında özetle;

    "TCY.nın 11. maddesinde sayılan cezalar arasında yer almayan müsadere (zoralım), bir ceza olmayıp, cezai mahkumiyetin sonucu bulunan bir tedbirdir.

    "Tedbir" kararı da, Ceza Mahkemelerinden bir hükümle yani son kararla verildiğine ve CMK.nun 305. maddesinde ayrık bırakılanlar arasında sayamadığına göre, temyiz incelemesine tabi tutulması zorunludur" denilmektedir.

    6.6.1988 gün ve 202/245 sayılı kararında ise yine özetle;

    "CMK.nun 305. maddesinde, Ceza Mahkemelerinden verilen hükümlerin (son karar) temyiz olunabilecekleri ilke olarak kabul edilmiş olup, yine bu maddede temyiz edilmeseler bile kendiliklerinden Yargıtay incelemesine tabi olan hükümler gösterilmiş, daha sonra temyiz edilemeyecek hükümlerin ve kararların hangileri olduğu sıralanmıştır.

    "Tedbir" kararı da, Ceza Mahkemesinden bir hükümle, yani son kararla verildiğine ve CMUK.nun 305. maddesinde ayrık bırakılanlar arasında sayıl" madığına göre, temyiz incelemesine tabi tutulması zorunludur. (Bkz. N. Kun-ter Ceza Muhakemesi Hukuku, 8. bası, 1986, S. 977; Öztekin Tosun, Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, Cilt 2,1976, S. 211; CGK. 19.3.1962 gün ve 21/20, 28.2.1983 gün ve 1-409/81 sayılı kararları).

    Özel Daireler ve Genel Kurulumuz, asıl ceza yönünden temyiz incelemesine tabi tutulmayan bir hükümle bağlantılı olarak verilen "müsadere", "meslek ve sanatın tatili", "işyerinin kapatılması", "kahvehanenin karayolu kenarından kaldırılması", "müeccel cezanın TCK.nun 95/2. maddesi uyarınca aynen çektirilmesi" ve benzeri kararların hükme temyiz edilebilirlik vasfını kazandırdığına karar vermiş ve bu yoldaki uygulamalar istikrar kazanmıştır (Ör: 4. CD. 2.5.1974 gün. 4154/3910, 7. CD. 18.12.1967 gün ve 9841/9883, 2. CD. 2.9.1966 gün ve 5833/5165, CGK. 14.1.1985 gün ve 2-533/10, 9.11.1987 gün ve 2-440/537 sayılı kararları).

    Tüm bu açıklamalar ışığında, ister "fer"i ceza" isterse "tedbir" olarak adlandırılsın, asıl ceza yönünden temyiz incelemesine tabi tutulmayan bir hükümle bağlantılı olarak sanık aleyhine verilen kararların, hükme temyiz edilebilirlik vasfını kazandırdığında şüphe bulunmamaktadır.

    Kaldı ki yukarıda açıkladığımız Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Daire kararlarıyla oluşturulan içtihadı" sonuçlar; 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 223. maddesinde; "(1) duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza yerilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, d avanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür" denilmek suretiyle yasal düzenleme haline getirilmiştir. Böylece hem Türk Ceza Yasasında, hem de diğer özel yasalarda yer alan güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin temyiz edilebilirliği hususundaki duraksamalara ve tartışmalara son verilmiştir.

    Ayrıca Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlamasından sonra yürürlüğe girecek olan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 286/2-g maddesindeki düzenlemeye göre; "Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar" temyiz edilemez denilmektedir. Bu düzenlemenin mefhumu muhalifinden çıkan sonuç ise; bölge adliye mahkemeleri göreve başlayıncaya kadar ilk derece mahkemelerinden verilen "güvenlik tedbirlerine" ilişkin kararların temyiz edilebilir olduğudur." görüşüyle itiraz yasayoluna başvurularak Yargıtay Onuncu Ceza Dairesinin red kararının kaldırılarak hükmün esastan incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine ve yokluğunda verilen kararın katılma isteğinde bulunan şikayetçi vekiline Özel Dairece tebliği suretiyle eksikliğin giderilmesine karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.

    Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    Sanığın karşılıksız çek keşide etmek suçundan, 3167 sayılı Yasanın 4814 sayılı Yasa ile değişik 16/1. maddesi uyarınca her çek için ayrı ayrı 260 milyon lira ağır para cezası olmak üzere sonuçta, 520 milyon lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca hesap sahipleri veya yetkili temsilcilerinin 1 yıl süre ile çek hesabı açtırmalarının yasaklanmasına karar verilen somut olayda; Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, hükmün temyiz yeteneğinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

    5320 sayılı Ceza Yargılamaları Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 18. maddesi ile 1412 sayılı ÇYUY bütün ek ve değişiklikleri ile yürürlükten kaldırılmış ise de, aynı Yasanın 8. maddesi ile, Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı Yasanın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere 305 ila 326. maddelerinin uygulanacağı belirtilmekle, Bölge Adliye Mahkemeleri kurulup faaliyete geçinceye kadar verilen hükümlerle ilgili olarak 1412 sayılı Yasanın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması sağlanmıştır.

    Bu hüküm uyarınca yürürlükte bulunan 1412 saylı CYUY.nın 305. maddesinin 1. fıkrasında, ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin temyiz olunabileceği kuralına yer verildikten sonra, onbeş yıl veya daha yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalara ait hükümlerin kendiliğinden (re"sen) temyize tabi olacağı, aynı fıkranın 1,2 ve 3. bentlerinde ise, iki milyar liraya kadar (iki milyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler ve yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ile yasalarda kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz olunamayacakları belirtilmiştir.

    Görüldüğü gibi yasamızın temyiz edilebilirlik için aradığı ilk koşul verilen kararın hüküm niteliğinde olmasıdır.

    5271 sayılı CYY.nın 223. maddesinde ise;

    Beraat,

    Ceza verilmesine yer olmadığına,

    Mahkumiyet,

    Güvenlik tedbirine hükmedilmesi,

    Davanın reddi,

    Davanın düşmesi,

    Kararlarının hüküm olduğu belirtilmiş, maddenin son fıkrasında ise; "Adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı"nın yasa yolu bakımından hüküm sayılacağı vurgulanmıştır. Sayılan hükümlerin verilme koşulları da maddede ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 6. fıkrada; "Yüklenen suçu işlediğinin sabit olması halinde, belli bir cezaya mahkumiyet yerine veya mahkumiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine" hükmolunacağı belirtilmiştir.

    5237 ve 5271 sayılı Yasaların yürürlüğe girmesinden önce, yasalarımızda asli-fer"i ceza ve tedbir ayrımının bulunması nedeniyle, tedbirlerin temyizinin olanaklı olup olmadıkları öğreti ve yargısal kararlarda değerlendirilmiş;

    Prof. Dr. Öztekin Tosun; "ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir hükmü uyarınca, tedbir de ceza mahkemesinden bir hükümle yani son kararla verildiğine göre temyiz edilebilir" (Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, 2. bası, c. 2, sh. 211 vd.) görüşünü ileri sürmüş,

    Kunter-Yenisey ise; "Aynı suç için temyiz edilemiyen asıl ceza ile birlikte temyiz edilebilen ek bir ceza veya şahsi hak davasında temyiz edilebilen bir karar verilmişse," hükmün temyiz edilebilirlik vasfını kazandığını belirtmişlerdir (Ceza Muhakemesi Hukuku, İkinci Kitap, 12. Bası, sh. 1160).

    Yargısal kararlarda da öğretideki bu görüşlere paralel olarak; hükümle (son kararla) verilen tedbir kararlarının temyiz edilebileceği kabul edilmiş, bu doğrultuda, temyizi olanaklı olmayan bir hükümle bağlantılı olarak verilen "sürücü belgesinin geri alınması" (CGK. 25.4.1988-91/173), "müsadere" (CGK. 1.10.1989-200/274), "erteli cezanın TCY.nın 95/2. maddesi uyarınca aynen infazı, kahvehanenin karayolu kenarından kaldırılması" (CGK. 14.1.1985-533/10), "işyerinin kapatılması", (2. CD. 12.11.1987-8466/8813), "cürme vasıta kılınan meslek, san"at ve ticaretin tatili ile kapatma" (2. CD. 15.9.1987-7185/7270) tedbirlerinin hükme her yönüyle temyiz edilebilme yeteneği kazandırdığı vurgulanmıştır.

    5237 sayılı TCY.nda yaptırım olarak cezalar ve güvenlik tedbirlerine yer verilmiş, 5271 sayılı CYY.nın 223. maddesinde de güvenlik tedbirlerine hük-medilmesine ilişkin kararların hüküm sayılacağı açıkça belirtilmek suretiyle, tedbir kararlarının temyiz yeteneğinin bulunup bulunmadığı konusundaki tartışmalar da sonlandırılmıştır.

    Güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine ilişkin kararların hüküm sayılması nedeniyle temyiz yeteneğinin bulunduğu bu şekilde belirlendikten sonra, somut olaydaki; 520 milyon lira ağır para cezası ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca hesap sahipleri veya yetkili temsilcilerinin 1 yıl süre ile çek hesabı açtırmalarının yasaklanmasına ilişkin hükmün temyiz yeteneğinin bulunup, bulunmadığının saptanabilmesi için, güvenlik tedbirleri ile ilgili düzenlemeler ve maddedeki "çek hesabı açtırmalarının yasaklanmasına" ilişkin tedbirin hukuki niteliğinin saptanmasında zorunluluk bulunmaktadır.

    5237 sayılı TCY.nın 2. maddesinde güvenlik tedbirleri yönünden de ya-sallık ilkesinin geçerli olduğu vurgulandıktan sonra, "Birinci Kitap", "Üçüncü Kısım", "ikinci Bölürrfde, "Güvenlik Tedbirleri" düzenlenmiş, Yasanın 53. maddesinde "Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma", 54. maddede "Eşya müsaderesi", 55. maddede "Kazanç müsaderesi", 56. maddede "Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri", 57. maddesinde "Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri", 59. maddede "Sınır dışı edilme" ve 60. maddesinde "Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri" ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Kuşkusuz güvenlik tedbirleri anılan maddelerde sayılanlarla da sınırlı olmayıp, özel yasalarda da, yasallık ilkesine uyulmak koşuluyla farklı güvenlik tedbirlerine yer verilmesi olanaklıdır. Bu kapsamda, 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinin 3. fıkrasındaki "işlenen suçun niteliğine göre bir yıl ile beş yıl arasında belirlenecek bir süre için hesap sahiplerinin ve yetkili temsilcilerinin çek hesabı açtırmalarının yasaklanmasına karar" verilmesi yönündeki hüküm de, özel yasalarda yer alan ve belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma sonucu doğuran, güvenlik tedbirlerinden biridir.

    Bu şekilde gerek bir mahkumiyete ek olarak gerekse bağımsız olarak verilen güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine ilişkin kararın, diğer yönleri itibariyle kesin olan hükme her yönüyle temyiz edilebilirlik vasfını kazandırdığı saptandıktan sonra, 305. maddedeki kesinlik sınırının nasıl anlaşılması gerektiği konusunun da değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

    Bir kısım hükümlerle ilgili olarak yasayollarına başvurulması olanağının sınırlandırılması, iç hukukta olduğu kadar uluslararası sözleşmelere de konu olmuş, konuyla ilgili olarak; İnsan Hakları ve Ana Hürriyetlerin Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesine Ek 7 Nolu Protokol"ün, "Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı" başlıklı,

    2. Maddesinde;

    "1. Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkum edilen her kişi, mahkumiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek bir mahkemeye yeniden inceletme hakkına haiz olacaktır. Bu hakkın kullanılması, kullanabilme gerekçeleri de dahil olmak üzere, yasayla düzenlenir.

    2. Bu hakkın kullanılması, yasada düzenlenmiş haliyle önem derecesi düşük suçlar bakımından ya da ilgilinin birinci derece mahkemesi olarak en yüksek mahkemede yargılandığı veya beraatini müteakip bunun temyiz edilmesi üzerine verilen mahkumiyet hallerinde istisnaya tabi tutulabilir" hükmüne yer verilmiştir.

    Türkiye Cumhuriyeti tarafından 14.3.1985 tarihinde imzalanan bu ek protokol, TBMM "tarafından henüz onaylanmaması nedeniyle Anayasanın 90. maddesi uyarınca yasa hükmü niteliğini kazanmamış ise de, konu ile ilgili açıklamalarda bulunan, Kunter-Yenisey; "Sözleşmeye aykırı düşmemeye çalışmak için 7 numaralı Protokolün yürürlüğe girmesini yani kanun hükmünde sayılmasını beklemeye ihtiyaç yoktur. Kaldı ki protokol şimdiden Anayasamızın hukuk diye adlandırdığı "hukukun genel prensipleri" olarak "yazılı olmayan hukuk"u oluşturmakta ve mahkemelerimiz, kanuna olduğu kadar hukuka da uygun karar vermek mecburiyetindedirler" görüşlerini serd ettikten sonra protokolün bu hükmü de nazara alınmak suretiyle, kesinlik için aranan ölçütleri;

    "a) Suç hürriyeti bağlayıcı ceza gerektirmemen veya gerektirmiyor sayılmalıdır.

    b) Ödenmeyen para cezası hapse çevrilememelidir.

    c) Öngörülmüş olan para cezası da belirlenmiş sınırı aşmamalıdır" şeklinde açıklamışlardır (Ceza Muhakemesi Hukuku, İkinci Kitap, 12. Bası, sh. 1157 vd.)

    O halde CYUY.nın 305. maddesinin 1. fıkrasındaki kesinlik sınırını, maddede belirtilen kesinlik sınırları içinde kalmak koşuluyla, başkaca hiçbir hak kısıtlaması sonucunu doğurmayan, para cezasına ilişkin veya para cezası öngörülmüş hükümlerle sınırlı olarak yorumlamak yasanın ruhuna ve uluslararası sözleşmelerle getirilen İlkelere daha uygun bir çözüm olacaktır.

    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanığın keşide ettiği iki ayrı çek nedeniyle verilen 520.000 lira ağır para cezası miktarı itibariyle 1412 sayılı Yasanın 305. maddesi uyarınca kesin nitelikte bulunmakta ise de; aynı hükümle sanık hakkında 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinin 3. fıkrası uyarınca hesap sahipleri veya yetkili temsilcilerinin 1 yıl stire ile çek hesabı açtırmalarının yasaklanmasına da karar verildiğinden hüküm, kesinlik kapsamı ve sınırının dışında kalmakta ve temyiz yasayoluna tabi hale gelmektedir.

    Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile özel Daire red kararının kaldırılmasına, hükmün katılma isteğinde bulunan şikayetçi vekiline tebliğinin sağlanarak, esas yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul üyelerinden Onuncu Ceza Dairesi Başkanı Ş. Güngör; 3167 sayılı Yasanın 16. maddesinde öngörülen çek hesabı açmaktan yasaklama kararının tedbir niteliğinde olduğu, temyiz incelemesinin de asıl hükme bağlı bulunduğu, bu itibarla hükmolunan cezanın türü ve mahiyeti itibariyle 5219 sayılı Yasa ile değişik CYUY.nın 305. maddesi gereğince temyizinin mümkün olmadığı, gerekçeleriyle itirazın reddi yönünde oy kullanmıştır.

    Sonuç: Açıklanan nedenlerle,

    1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

    2- Yargıtay Onuncu Ceza Dairesinin 26.9.2005 gün ve 6368-9964 sayılı temyiz isteminin reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA,

    3- Hükmün, katılma isteğinde bulunan şikayetçi vekiline Dairesince tebliği ve temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay Onuncu Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE,

    4- 22.11.2005 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara