Esas No: 2022/496
Karar No: 2022/4946
Karar Tarihi: 25.10.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2022/496 Esas 2022/4946 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2022/496 E. , 2022/4946 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm davacılar ... A.Ş., ..., ... ve davalılar ... vekillerince duruşmasız, dahili davalılar müteveffa ..., ... ve ... mirasçıları vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde ... kısım dahili davalılar vekili Avukat ... ile davacılar ... A.Ş. vekili Avukat ... ve ... vekili Avukat ... geldi. Tebligata rağmen başka gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili ile davalı ... arasında 06.08.1991 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, belediyenin kamulaştırma işlemlerini tamamlamaması nedeniyle arsa tesliminin geciktiğini, bu sırada sözleşmenin ve sözleşmenin dayanağı olan encümen kararlarının iptali istemiyle açılan dava sonucunda, ilgili idare mahkemesince sözleşme ile birlikte encümen kararlarının iptal edildiğini, davalı ... tarafından idare mahkemesi kararının temyiz edilmediğini ve inşaatlara devam edilmemesi yönünde karar alındığını, her ne kadar idare mahkemesi kararı daha sonra Danıştayca kanun yararına bozulmuş ise de, inşaatlara devam edilemediğini, davalı belediyece ruhsatların iptal edildiğini, iş bedelinin ve zararların karşılanması için belediye ile yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığını, yapılan imalatların belediyenin kullanımında olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, yapılan imalatın bedeli için 100.000,00 TL’nin, mahrum kalınan kârdan kaynaklı zarar için 25.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah yoluyla iş bedeli talebini 4.600.000,00 TL’ye, yoksun kalınan kâr talebini 400.000,00 TL’ye arttırmıştır.
Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacı yüklenicinin iş bedelini ilçe halkına yaptığı dükkan satışlarından karşıladığını, sözleşmenin idare mahkemesince iptal edildiğini, idare mahkemesi kararı gereği sözleşmenin hükümsüz kaldığının davacıya bildirildiğini, inşaat ruhsatlarının iptal edildiğini, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine, 15. Hukuk Dairesinin 05.04.2010 tarih ve 722 Esas, 1908 Karar sayılı kararıyla, taraflar arasındaki sözleşmenin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi niteliğinde olduğu, sözleşmeyi taraflar dışında tapu paydaşı olduğu anlaşılan gerçek kişilerin de imzalamış olduğu, bu sözleşmenin ancak mahkeme kararıyla feshedilebileceği ya da fesih konusunda taraf iradelerinin uyuşması gerektiği, davanın açılmasına kadar tarafların iradelerinin sözleşmenin feshi konusunda da uyuşmadığı, davacı yüklenici şirketin, bu davadaki kâr kaybı ve iş bedeli istemleriyle sözleşmenin feshini kabul etmiş sayılacağı, bu davanın açılmasıyla yüklenici şirket ile iş sahibi Belediye yönünden sözleşmenin feshi konusunda iradeler birleştiği, ancak sözleşmenin feshedilmiş sayılması için, sözleşmede imzası bulunan ve davanın tarafı olmayan gerçek kişilerin de fesih iradesine katılmaları gerektiği, mahkemece bu konu üzerinde durulmadan ve bu davanın açılmasına kadar sözleşmenin taraflar yönünden de ayakta olduğu, zamanaşımının işlemeye başlamadığı dikkate alınarak, işin esası incelenerek toplanacak delillere göre ... karar verilmesi yerine, işin esasına girilmeksizin yazılı şekilde zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı belirtilerek, davacı yararına bozulmuştur.
Davacı yüklenici şirket vekili, bozma gereğince, sözleşmede imzası bulunan ..., ..., ... ve bunların mirasçılarının davaya dahil edilmesi için verdiği 04.12.2017 havale tarihli dilekçesinde, dava konusu yaptığı tazminat alacağının dahili davalılar hariç sadece davalı ... Belediyesinden tahsilini istemiştir.
Dava konusu alacağın ... kısmını, davadan sonra, davacı yükleniciden devralan kişiler, HMK’nın 125/2. maddesi hükmü uyarınca, davada davacı sıfatıyla yer almışlardır.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı yüklenicinin yaptığı imalatın bedelinin 3.395.254,17 TL, sözleşme konusu işlerin tamamlanmamış olması nedeniyle davacının mahrum kaldığı kâr kaybının 2.370.699,91 TL olduğu, davacının, taleple bağlı kalınarak imal bedeli yönünden 3.395.254,17 TL, kâr kaybı yönünden 4000.000,00 TL isteyebileceği, davacı ...’in dava konusu alacağın devrine ilişkin temliknamesinin bulunmadığını ve davada yer alan davalılardan herhangi ... alacağının bulunduğunun ispatlanamadığı, davacı ...’in alacağı devraldığı tarihte davacı yüklenici şirketin ticaret sicilinden terkin edilmiş olduğu, bu nedenle adı geçen davacıya yapılan temliğin geçersiz olduğu gerekçesiyle, davacıların imalat tutarına ilişkin talebinin kısmen kabulü ile 100.000,00 TL’nin dava tarihinden, 3.295.254,17 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile davalı ... Belediyesiden tahsiline ve davacı yüklenice şirket ile alacağı kısmen temlik alan diğer davacılara temlik senedindeki oranları nispetinde ödenmesine, kâr kaybına ilişkin talebin kabulü ile 25.000,00 TL’nin dava, 375.000,00 TL’nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faize ile birlikte davalı ... Belediyesinden tahsili ile davacı yüklenici şirkete ödenmesine, davacı ... yönüden davanın aktif husumet yokluğundan reddine, davacı ... yönünden davanın reddine, dahili davalılar yönünden alacak talebi bulunmaması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davacılar ... A.Ş., ... ve ... vekilleri ile davalı ... Belediyesi ve dahili davalılar müteveffa ..., ..., ... mirasçıları vekili temyiz etmiştir.
1-Dahili davalılar müteveffa ..., ..., ... mirasçıları tarafından, yüklenici şirket ve belediye aleyhine, zararlarının tazmini istemiyle ayrı ... mahkemede dava açılmış olup, taleplerinin o davada inceleneceği tabidir. Ayrıca, işbu davada yüklenici şirket vekilinin sunduğu, 04.12.2017 havale tarihli, adı geçenlerin davaya dahil edilmesi istemli dilekçede, dava konusu yapılan tazminatın sadece davalı belediyeden tahsilinin talep edilmiş olmasına göre, mahkemece isabetli olarak bu davalılar hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu açıklamalara, dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde ... isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı ...-... A.Ş., davacı ..., dahili davalılar müteveffa ..., ..., ... mirasçıları vekillerinin tüm, davalı ... Belediyesi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davalı ... Belediyesi vekilinin diğer temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi nedeniyle imalat bedeli ve mahrum kalınan kâr'ın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı yüklenici şirket ile davalılar arasında 06.08.1991 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiştir. Sözleşmeden sonra yüklenici şirket tarafından işe başlanılarak imalat belirli ... seviyeye getirilmiştir. Ancak, davada ve sözleşmede taraf olmayan üçüncü kişiler tarafından ... aleyhine Adana 1. İdare Mahkemesinin 1993/1091 Esas sayılı dosyası ile arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmesiyle, bu sözleşmeye dayanak olan belediye encümeni ve belediye meclisi kararlarının iptâli için açılan dava sonucunda, sözleşme ve encümen kararları iptal edilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bu karar nedeniyle sözleşmenin ifası mümkün olmamıştır.
Sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Yasası'nın 117. maddesi hükmü uyarınca, borcun ifası borçluya yüklenmeyen durumlar sonucu imkânsızlaşırsa borç sona erer. (TBK 136. md.) İmkânsızlık, sözleşme öncesi olabileceği gibi, sözleşmenin imzalanmasından sonra da ortaya çıkabilir. Sözleşme öncesi imkânsızlıkta, sözleşme konusu işin başkaları tarafından da yerine getirilmesi mümkün olamaz. Bu durumda da sözleşmenin batıl (geçersiz) olması nedeniyle BK 20. maddesi (TBK 27. md.) uyarınca geçersizliğine hükmedilir ve sözleşmelere ilişkin direnim hükümleri uygulanamaz. Burada objektif imkânsızlık hâli sözkonusudur. Sözleşme öncesi subjektif imkânsızlık ise, taraflardan kaynaklanan imkânsızlık halini ifade eder. Bu durumda kimse kendisinden kaynaklanan kusurdan yararlanamayacağı ilkesi uyarınca kusurlu olan taraf diğer tarafın zararını BK 96. madde (TBK 112. md.) hükmünce karşılamakla yükümlüdür. Sözleşme sonrası imkânsızlıkta iki kısımda incelenebilir. Sözleşme öncesi mevcut olmayan ve sözleşmeden sonra ortaya çıkan bu imkânsızlık, ifa imkânsızlığı (objektif) hâlidir. Bu durumda borç sona erer ve borçtan kurtulan taraf, diğer taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümlerince geri vermekle yükümlü olur. Başkaca ... hak talebinde bulunamaz. Kısaca BK 106. ve 108. madde (TBK 123-125) hükümlerince zarar istemi dinlenemez. Sözleşme sonrası subjektif imkânsızlık halinde ise kusurlu olan taraftan BK 96. madde uyarınca zarar istenilebilir. (15. HD. 12.06.2014 tarih ve 2014/1821 E., 2014/4114 K.)
Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşme ve sözleşmenin dayanağı olan encümen kararının, kesinleşen mahkeme ilâmıyla iptâl edilmesi sonucu sözleşmenin ifası imkânsız hale gelmiş, hukuki imkânsızlık doğmuştur. Ayrıca, kesinleşen mahkeme ilâmına bağlı iptâl kararının gerekçesi tartışılarak somut olayda kusur değerlendirmesi yapılması da doğru değildir. O halde sözleşmenin hukuki imkânsızlık sonucu ifa edilemeyeceği kabul edilmeli, sözleşme sonrası objektif imkânsızlık haline göre uyuşmazlık sonuçlandırılmalıdır. Bu durumda, davacı yüklenici ancak yaptığı imalatın bedelini talep edebilir, kâr kaybı (olumlu zarar) isteyemez. Mahkemece, bu husus gözetilerek, davacı yüklenici şirketin kâr kaybı talebinin reddi gerekirken, kabulü doğru olmamıştır.
3-Davacı ... vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
Davacı ... 10.03.2015 tarihli temlikname ile dava konusu alacağı kısmen devralmıştır. Mahkemece, temlik tarihinde, davacı yüklenici şirketin ticaret sicilinden terkin edilmiş olduğu gerekçesiyle, davanın aktif husumet ehliyeti yönünden reddine karar verilmiş ise de, tüzel kişiliğin sona erdirilmesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekir. Eğer tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişiliğin gerçek manada sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Kaldı ki terkin tarihinde eldeki dava derdest olup, davacı şirket yetkililerinin başvurusu üzerine şirketin ihyasına karar verilmiştir. Bu durumda, davacı ...'e yapılan temlikin geçerli olduğu ve HMK 125/2. maddesi hükmü uyarınca, dava konusu alacağı kısmen devraldığı nazara alınarak, davada aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü ile talebi hakkında ... karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı ...-... A.Ş., davacı ..., dahili davalılar müteveffa ..., ..., ... mirasçıları vekillerinin tüm, davalı ... Belediyesi vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... Belediyesi vekilinin diğer ve (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı ... Belediyesi ve davacı ... yararına BOZULMASINA, 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalılardan alınarak Yargıtaydaki duruşmada vekille temsil olunan davacı ...'e verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ... ve davalı ... Başkanlığına iadesine, aşağıda yazılı onama harçlarının temyiz eden davacılar ... A.Ş. ve ... ile dahili davalılar ... ve diğer davalılardan alınmasına, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 25.10.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.