Esas No: 2022/8675
Karar No: 2022/22047
Karar Tarihi: 08.11.2022
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/8675 Esas 2022/22047 Karar Sayılı İlamı
4. Ceza Dairesi 2022/8675 E. , 2022/22047 K."İçtihat Metni"
KARAR
Görevli memura mukavemet suçundan sanık ...'ün, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 258/2 ve 81/1. maddeleri gereğince 2 yıl 2 ay 12 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair ... Asliye Ceza Mahkemesinin 12/05/2005 tarihli ve 2005/79 esas, 2005/359 sayılı kararının infazı sırasında, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun lehe hükümlerinin uygulanması talebi üzerine 5237 sayılı Kanun'un sanık lehine düzenleme getirmediğinden bahisle yeniden karar verilmesine yer olmadığına, önceki hükmün aynen infazına ilişkin aynı Mahkemenin 05/08/2005 tarihli ve 2005/79 esas, 2005/359 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesinin 29/12/2005 tarihli ve 2005/975 müt. sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12/05/2022 gün ve 2022/45691 sayılı istem yazısıyla dava dosyaları Daireye gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında “Mahkemece, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun sanık lehine düzenleme getirmediğinden bahisle uyarlama yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de;
Uyarlama yargılaması yapılırken infaz yasası hükümleri nazara alınmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme karşısında, önceki ve sonraki temel ceza kanunlarının ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle lehe yasanın belirlenmesi gerektiği,
Somut olayda sanığın üzerine atılı silahla görevli memura mukavemet eylemi hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 258/2. maddesi uyarınca mahkûmiyetine karar verildiği, bu suça ilişkin cezanın alt sınırının 2 yıl üst sınırının ise 5 yıl hapis cezası olduğu, anılan maddeye karşılık gelen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 265/1.maddesi uyarınca cezanın alt sınırının 6 ay üst sınırının ise 3 yıl hapis cezası olduğu, anılan yasanın 265/4 maddesinde ise yarı oranında artırım öngörüldüğü, yapılacak ceza uygulaması neticesinde sonuç ceza miktarı itibariyle 5237 sayılı Kanun'un sanık lehine olduğu anlaşılmakla, sanığın lehine olan hükümlerin uygulanması gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
İncelenen dosyada, asker olan sanığın birlik adresine çıkarılan tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 14. maddesinin 1. fıkrası ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 22. maddesi hükümleri uyarınca kıta komutanı ve kurum amiri gibi en yakın üste yapılacağı şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, tebligat evrakında tebliğ yapılan kişinin kıta kumandanı veya kurum amiri olup olmadığının belirtilmemesi nedeniyle yapılan tebligatın usulsüz olduğu, kararın usulüne uygun olarak kesinleştirilmediği anlaşıldığından , bu aşamada kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi olanaklı görülmemiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, hükmün henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNİN REDDİNE,
2- Dosyanın, kanun yolu bildiriminin başvuru mercii, süresi ve yöntemi açısından şerhli davetiye ile sanığa bildirilip, tebligat eksikliğinin ikmali ile süresinde başvuruda bulunulması halinde temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesini, aksi takdirde usulünce kesinleştirme işlemi yapılarak, bu aşamadan sonra kanun yararına bozma isteminde bulunulmasını teminen mahkemesine iadesine, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 08/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.