"İçtihat Metni"
Sanıklar ..... ....., ..... ......, ...... ...... ve ...... ......."ın hırsızlık suçundan beraatlerine ilişkin Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesince 18.10.2001 gün ve 1045-1003 sayı ile verilen kararın o yer C.savcısı tarafından sanıklardan Aydın aleyhine temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 20.10.2003 gün ve 17696-7191 sayı ile;
"Yakınanın kapılarını kilitlediği aracında bıraktığı el çantasının içinde bulunan cüzdanın ve ...... ....... isimli şahsa ait montun, aynı poşet içerisinde, sanığın üvey oğlu ....... ........"e ait pazaryerinde bulunan aracın bagajında ele geçirildiği, sanığın da üzerinde 30"a yakın oto anahtarı ile şüphe üzerine yakalandığının anlaşılması karşısında; sanığın üzerine yüklenen hırsızlık suçunun sabit olduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise, 30.03.2004 gün ve 847-197 sayı ile; mahkemece verilen kararın doğru olduğundan bahisle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, somut olayda sanığa yüklenen hırsızlık suçunun sübuta erip ermediğine ilişkindir.
Ancak, dosyanın incelenmesinde;
1-Yerel Mahkemece, direnme hükmünün verildiği 30.03.2004 tarihli oturumda, sanıktan bozma kararına karşı diyecekleri sorulduktan sonra, C.Savcısından da görüşünün sorulduğu ve en son söz sanığa verilmeyerek, başkaca bir işlem yapılmadan yargılamaya son verildiği görülmektedir.
CYUY.nın 251. maddesi uyarınca "....en son söz sanığındır." Maddenin son fıkrasında ise, "sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilave edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur." hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katılmış olduğu takdirde duruşma mutlaka son söz sanığa verilerek bitecektir. Direnme hükmünün verilmesinden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 216/3. maddesinde de hükümden önce son sözün sanığa verileceği kuralı getirilmiştir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü, dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Bu nedenle, "en son söz"ün sanığa verilmemesi CYUY.nın 251. maddesine aykırıdır.
2- Yerel mahkemece direnme kararı verilirken, sanığın yüklenen hırsızlık suçunu işlediğine dair kanıt bulunmadığı belirtilmiş, dosyadaki kanıtların tartışması yapılmadığı gibi, direnme nedenleri de açıklanmadan, önceki hükmün doğru olduğunun belirtilmesiyle yetinilmiştir.
Anayasanın 141 ve CYUY.nın 32. maddeleri gereğince mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 34. maddesinde de aynı nitelikte bir kural getirilmiştir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasakoyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açar. Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, Yerel Mahkemece CYUY.nın 260, 261, 268 ve 308. maddeleri uyarınca yeniden hüküm kurulması ve gerekçenin gösterilmesi zorunludur.
Ancak, Yerel Mahkemece önceki hükümde direnilirken bu ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış olup, kanıtların tartışılmaması, bozulmakla tamamen ortadan kalkan eski hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, direnme nedenlerinin kararda gösterilmemesi, bozma kararına niçin uyulmadığının denetlenebilir düzeyde açıklanmaması yasaya aykırıdır.
Bu itibarla diğer yönleri incelenmeyen direnme hükmünün öncelikle saptanan bu iki usuli yanılgı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin öncelikle saptanan usuli yanılgılar nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 11.10.2005 tarihinde sonuçta tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.