Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2005/6-63 Esas 2005/108 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2005/6-63
Karar No: 2005/108

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2005/6-63 Esas 2005/108 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2005/6-63 E., 2005/108 K.

Ceza Genel Kurulu 2005/6-63 E., 2005/108 K.

  • SUÇUN BİLİNÇLİ TAKSİRLE İŞLENMESİ NEDENİYLE İNDİRİM VEYA ARTIRIM
  • YÜKLENEN SUÇUN SANIK TARAFINDAN İŞLENMEDİĞİNİN SABİT OLMASI
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 61 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 64 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 309 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 310 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 150 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 223 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 225 ]
  • 5320 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ... [ Madde 18 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 40 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 492 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 493 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 522 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 55 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 4 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 5 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 6 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 150 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 343 ]
  • "İçtihat Metni"

    ..... ve .........."dan olma 01.01.1988 d.lu Şanlıurfa ..... nüfusuna kayıtlı ..... ....."nın TCY.nın 64/1. maddesi yollamasıyla 493/1, 61, 522, 55/3 ve 40 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Şanlıurfa 3. Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında;

    Yerel Mahkemece; 09.09.2004 gün ve 641-607 sayı ile; ...... ......dan olma, 09.07.1989, Şanlıurfa ...... köyü nüfusuna kayıtlı ..... ......"nın TCY.nın 492/1, 522, 55/3, 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca birer ay ara ile on eşit taksitte ödenmek üzere 2.376.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve cezasının ertelenmesine karar verilmiş, verilen hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

    Adalet Bakanının 24.02.2005 gün ve 8763 sayılı kanun yararına bozma istemine dayalı olarak, Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen 04.03.2005 gün ve 38401 sayılı ihbar yazısı üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 31.03.2005 gün ve 2111-2752 sayı ile;

    "Benzer olaylara ilişkin Yargıtay 2.Ceza Dairesinin 30.03.2004 gün ve 2004/7699-6402 sayılı, 3.Ceza Dairesinin 23.06.2003 gün ve 2003/4403-3950 sayılı, 7.Ceza Dairesinin 14.04.2000 gün ve 2003/21097 esas, 2004/5166 karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere ...... ve ...... oğlu 01.01.1988 doğumlu ..... ...... hakkında hırsızlık suçundan soruşturma yapılıp, tutuklandığı ve kamu davası açıldığı, tutuklu yürütülen yargılama sırasında istenilen nüfus kaydına cevaben gelen iki ayrı ..... ....... isimli şahıslar adına olan kayıtlardan ...... ve ..... oğlu 09.07.1989 doğumlu ..... ......"nın kimlik bilgilerinin 30.03.2004 tarihli oturumda gerçek ..... ......"ya okunarak savunması alındığı halde dava ile ilgisi olmayan şahıs hakkında hüküm kurulmasında isabet görülmemiş olduğundan bahisle CMUK.nun 343. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması" dairemizden istenmiştir.

    Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay C.Başsavcılığının ihbar yazısı incelenen dosya içeriğine göre yerinde görüldüğünden kabulü ile hırsızlık suçundan sanık ..... ...... hakkında Şanlıurfa 3. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen09.09.2004 tarih ve 2004/641-607 sayılı kararın CMUK.nun 343. maddesi gereğince bozulmasına" karar verilmiştir.

    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 31.05.2005 gün ve 38401 sayı ile;

    "a- Yazılı emir konusu edilen hükmün kesinleşip kesinleşmediği hususunun öncelikle incelenmesi gerekmektedir.

    Dava dosyasının incelenmesinde; Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2.3.2004 tarih ve 2004/986 esas sayılı iddianamesi ile kilit kırmak suretiyle hırsızlık suçuna teşebbüsten dolayı sanıklar ....... ......ile ..... ve ....... oğlu, 01.01.1988 doğumlu Şanlıurfa Merkez ......n nüfusuna kayıtlı ..... ...... hakkında TCK.nun 64/1, 493/1, 61, 522, 55/3, 40. maddeleri uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmıştır.

    Dosya içerisinde mevcut; yakalama, yer gösterme, üst-vücut arama tutanakları, adli rapor, şüpheli ve sanık hakları takip formu, sanık karar takip formu, G.B.T. sorgulaması savcılık ifade tutanağı, sorgu tutanağı ile tutuklama müzekkeresi ve nüfus hüviyet cüzdanı fotokopisinin incelenmesinde hazırlık soruşturmasının da hakkında iddianame ile dava açılan sanık .... ...... hakkında yürütüldüğü anlaşılmaktadır.

    Yargılama sırasında sanık ...... ve ...... oğlu 01.01.1988 doğumlu ...... ......."nın doğum kaydının istenmesi üzerine; bu sanık ile birlikte aynı yer nüfusuna kayıtlı, ..... ve ..... oğlu 09.07.1989 doğumlu ..... ......"ya ait nüfus kaydının da gönderildiği, tutuklu sanığın ..... ve .... oğlu 09.07.1989 doğum tarihli olarak kimliğinin tespiti yapılarak savunması ve ek savunmasının alındığı, bilahare CMUK.nun 150/1. maddesine aykırı olarak hakkında iddianame ile dava açılmayan ..... ve .....n"dan olma 09.07.1989 doğumlu ..... B......ı"nın cezalandırılmasına karar verildiği görülmüştür.

    Kararın, haklarında iddianame ile dava açılan sanıkların yokluğunda, müdafiinin yüzüne karşı verildiği, ancak kararın hakkında hüküm kurulan ..... ve ...."dan olma 09.07.1989 doğumlu .... ......"ya tebliğ edilmediği, bu itibarla kesinleşmediği belirlenmiştir.

    Yazılı emir, Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleşen hüküm ve kararların Yargıtay tarafından denetlenmesini sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur. Söz konusu kararın kesinleşmemesi nedeniyle yazılı emir ile bozma isteminin reddine karar verilmesi yerine, yazılı emir ile bozma isteminin kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesinin isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır.

    b- Kabule göre ise; Yüksek 6.Ceza Dairesince yalnızca Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi ile yetinildiği, ayrıca cezanın çektirilmemesi hususunda bir karar verilmediği görülmüştür.

    26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında; "Adalet Bakanının uygulamadaki yanlışlıklardan başka esas ve hükme etkili olan usul yanlışlıklarından dolayı da yazılı emir verme yetkisi bulunduğu, yazılı emir ile bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını çözümlüyorsa yargılanmanın tekrarlanmaması, davanın esasını çözümlemiyorsa yargılamanın tekrarlanması gerektiği" 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında ise; "Mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu", belirtilmiştir.

    CMUK.nun 343. maddesi uyarınca uyuşmazlığın esasını çözümleyen kararların yazılı emirle bozulması isteminin yerinde görülmesi durumunda; bozma sebepleri cezanın tamamıyla kaldırılmasını gerektiriyorsa "cezanın çektirilmemesine" karar verilmesi gerekmektedir.

    Yazılı emir ile bozma isteminde, dava ile ilgisi olmayan kişi hakkında hüküm kurulması nedeniyle kararın bozulması istenmiştir. Yüksek 6.Ceza Dairesi bu istemi yerinde görmüş ve mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar vermiştir. Mahkûmiyet kararları davanın esasını çözümleyen kararlardandır. Geçerli bir yargılama yapılarak verilen esasa ilişkin kararların bozulması halinde yargılamanın tekrarlanması mümkün değildir. Bozma nedeni, sanık hakkında cezanın tamamıyla ortadan kaldırılmasını gerektirmektedir.

    Yüksek 6.Ceza Dairesi tarafından yazılı emir isteminin kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verildikten sonra, cezanın çektirilmemesine karar verilmemesinin usul ve yasaya uygun düşmediği kanaatine ulaşılmıştır." gerekçeleriyle itiraz yasayoluna başvurularak, Özel Dairenin bozma kararının kaldırılarak, kanun yararına bozma isteminin reddine, kabule göre de, bozma kararına ek olarak "cezanın çektirilmemesine" karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.

    Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    ...... ve ......."dan olma 01.01.1988 d.lu Şanlıurfa ..... nüfusuna kayıtlı .... ...... hakkında açılıp, ...... ve .....dan olma, 09.07.1989, Şanlıurfa ...... köyü nüfusuna kayıtlı .... ....."nın mahkûmiyeti ile sonuçlanan kamu davasında;

    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlıklar;

    1- Yazılı emir ile bozma istemine konu edilen hükmün kesinleşip kesinleşmediği, bu itibarla yazılı emir ile bozma talebinin reddedilmesi gerekip gerekmediği,

    2- Yazılı emir talebinin kabulü ve mahkûmiyet kararının bozulması halinde ise cezanın çektirilmemesine de karar verilmesi gerekip gerekmediği,

    Noktalarında toplanmaktadır.

    İncelenen dosyada;

    ...... ve ........ oğlu, Şanlıurfa Merkez, ..... köyü nüfusuna kayıtlı ..... ...... ile yanındaki arkadaşının, durumundan şüphelenen polis ekibince, 26.02.2004 günü yakalandıkları, haklarında düzenlenen hazırlık evrakı ile birlikte C.Savcılığına sevk edilip müdafi huzurunda beyanları saptandıktan sonra çıkarıldıkları Sulh Ceza Hakimliğince sorgularını müteakiben tutuklandıkları,

    02.03.2004 gün ve 2091-986-584 sayılı iddianame ile; ..... ve ......."dan olma 01.01.1988 d.lu Şanlıurfa ...... nüfusuna kayıtlı .... ....... ve ....... ......"nin TCY.nın 64/1. maddesi yollamasıyla 493/1, 61, 522, 55/3 ve 40 maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle Şanlıurfa 3. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı,

    Şanlıurfa 3. Asliye Ceza Mahkemesince 30.03.2004 tarihli oturumda, Sanık ..... ......."nın, müdafii huzurunda, "...... ve ......dan olma, 09.07.1989, Şanlıurfa ...... köyü nüfusuna kayıtlı" şeklinde kimliği saptanarak savunması ve ek savunmasının alındığı,

    ..... ve ......"dan olma 09.07.1989 Şanlıurfa Merkez, ...... nüfusuna kayıtlı ..... ......."ya ait nüfus kaydı ile ...... ve ........ oğlu ...... .......ya ait adli sicil kayıtlarının hazır bulunan sanığa okunarak diyeceklerinin sorulduğu, sanığın gelen kayıtlara bir diyeceğinin olmadığını beyan etmesi üzerine, aynı oturumda, .... ......."nın dosyada mevcut kimlik bilgilerine göre yeniden nüfus kaydının istenmesine karar verildiği,

    Nüfus müdürlüğünce 07.04.2004 tarihinde; ...... ve ...... oğlu 01.01.1988 d.lu ..... ......"nın nüfus kaydının çıkarılarak gönderildiği,

    Yerel Mahkemece de; 09.09.2004 gün ve 641-607 sayı ile; sanıklar müdafiinin yüzüne karşı; ..... ve ......dan olma, 09.07.1989, Şanlıurfa ........ köyü nüfusuna kayıtlı ..... ......ile ..... ....."nin, TCY.nın 492/1,522, 55/3, 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca birer ay ara ile on eşit taksitte ödenmek üzere 2.376.000.000"er lira ağır para cezasıyla cezalandırılmalarına ve cezalarının ertelenmesine karar verildiği,

    Anlaşılmaktadır.

    Görüldüğü gibi, Şanlıurfa ...... köyü nüfusuna kayıtlı ..... ve ...... oğlu 01.01.1988 d.lu .... ....... hakkında tutuklu olarak sürdürülen yargılamada, kimliği Şanlıurfa .... köyü nüfusuna kayıtlı ..... ve Sultandan olma, 09.07.1989 d.lu olarak saptanıp, 09.09.2004 günlü oturumda müdafisi hazır olduğu halde 641-607 sayılı mahkûmiyet hükmü tesis edilmiştir. Gönderilen nüfus kayıtlarından aynı yer nüfusuna kayıtlı iki ayrı .... ...."nın olduğu, Yerel Mahkemece de hakkında kamu davası açılan .... ...... yerine, kamu davası açılmayan; .....ve ......dan olma, 09.07.1989, Şanlıurfa ......n köyü nüfusuna kayıtlı ..... ...."nın mahkûmiyetine karar verildiği saptanmış ise de, müdafii huzurunda savunması alınarak kimliği 09.07.1989 d.lu olarak saptanan ..... ......"nın mı yoksa, iddianamede kimlik bilgilerine yer verilen 01.01.1988 d.lu ..... ....."nın mı suçu işlediği iddia edilen ve yargılanan sanık olduğu bilinmemektedir.

    Ancak tartışmasız olan husus, hangi ..... ..... yargılanmış olursa olsun, yargılamanın müdafiinin katılımıyla yapıldığı ve verilen hükmün müdafii huzuruyla tefhim edilmiş olduğudur. Re"sen temyiz incelemesine tabi bulunmayan bu hüküm tefhimden itibaren başlamış bulunan yedi günlük yasal süre içerisinde temyiz edilmemekle kesinleşmiş olup, Yargıtay C.Başsavcılığının, hükmün kesinleşmediğine ilişkin itirazı yerinde değildir.

    (2) nolu uyuşmazlık konusuna gelince;

    01 Haziran 2005 tarihinde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının yürürlüğe girmiş bulunması ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 18. maddesi ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası ve dolayısıyla yazılı emir (olağanüstü temyiz) yasayolunu düzenleyen 343. maddesini yürürlükten kaldırılarak, benzer bir kuruma "kanun yararına bozma" başlığı altında 309 ve 310.maddelerinde yer verilmiş olması, yargılama usulüne ilişkin normların istisnai düzenlemeler dışında derhal yürürlüğe gireceği ve uygulanacağına ilişkin ilke uyarınca uyuşmazlığın 5271 sayılı Yasa hükümleri kapsamında çözümlenmesi gerektiği anlaşılmakta ise de, sağlıklı bir çözüme ulaşabilmek için her iki yasanın "yazılı emir" ya da "(kanun yararına bozma)" kurumunu düzenleyen hükümlerinin ayrı ayrı değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

    Öğretide "olağanüstü temyiz", 23.03.2005 gün ve 5320 sayılı Yasanın 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CYUY"nda "yazılı emir," 5271 sayılı "CYY"nda ise "kanun yararına bozma" adıyla düzenlenen bu olağanüstü yasayolu, 1412 sayılı CYUY"nın 343. maddesine göre, Yargıtay denetiminden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerin, hukuka aykırılık yönünden Yargıtay"ca denetlenmesi için, Adalet Bakanınca başvurulan bir yasayoludur. Anılan madde uyarınca Yargıtay"ca ileri sürülen nedenlerin yerinde görülmesi halinde hüküm bozulacaktır. Bozma kararının davanın esasını halletmeyen mahkeme kararları hakkında olması halinde dosya yeniden inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmek üzere Yerel Mahkemesine gönderilecek, davanın esasına şamil olarak verilen hükmün bozulması halinde ise; bozma sebebinin cezanın tamamıyla kaldırılmasını gerektirmesi halinde Yargıtay"ca önceden hükmolunan cezanın çektirilmemesine hükmedilecek, daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirmesi halinde ise uygulanacak ceza Yargıtay"ca verilen kararda gösterilecektir.

    Görüldüğü üzere 1412 sayılı yasa, davanın esasını halleden hükümler yönünden yazılı emir yasayolu nedeniyle verilen bozma kararlarını, temyiz üzerine verilen bozma kararlarından farklı bir sonuca bağlamış, olağanüstü temyiz nedeniyle hükmün bozulması halinde yeniden yargılama yapılmasını engelleyerek, bozma nedenine göre gerekli kararın Yargıtay"ca verileceğini öngörmüştür.

    26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; "Adalet Bakanının uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan usul hatalarından dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını halletmediği surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği", yine 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; "mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu" belirtilerek, "yargılamanın tekrarlanması yasağı"nın sınırları belirlenmiştir.

    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının, "Olağanüstü Yasayolları"nın yer aldığı "Üçüncü Kısım" 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen "kanun yararına bozma;"

    İstinaf ve temyiz denetiminden geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlardaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için kural olarak Adalet Bakanı, istisnaen de Yargıtay C.Başsavcısı tarafından başvurulan olağanüstü bir yasayoludur.

    5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerdeki, gerek maddî hukuka ve gerekse usul hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklar bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtay"ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecek, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, Adalet Bakanı"nca bildirilen nedenler aynen yazılarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazı Yargıtay ceza dairesine verilecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay"ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.

    Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.

    Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup;

    Bozma nedenlerinin,

    5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin olması halinde, 309. maddesinin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.

    Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.

    Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, "tekriri muhakeme" "yeniden yargılama" yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.

    (4) üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.

    5271 sayılı Yasanın 310. maddesinde ise, Adalet Bakanı tarafından başvurulmadığı taktirde, 309. maddenin 4. fıkrasının (d) bendindeki hallerle sınırlı olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına kanun yararına başvuru yetkisi tanınmıştır.

    1412 sayılı CYUY"nın 343. maddesi ve bu maddenin uygulanma koşullarını belirten 26.10.1932 gün ve 29/12, 3.6.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca, davanın esasını halleden kararların bozulması halinde, bozma nedenleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın, yargılamanın tekrarlanması yasaklanarak, Yargıtay"ca verilebilecek kararlar, cezanın çektirilmemesi veya daha az cezaya hükmedilmesi ile sınırlandırılmış ise de, 5271 sayılı CYY"nın 309. maddesinde farklı bir düzenlemeye dönülmekte ve davanın esasını halleden kararların kanun yararına bozulması halinde, bozma nedenlerinin, davanın esasını çözmeyen veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan İBK.nın öngördüğü yeniden yargılama yasağı kaldırılmak suretiyle, kararı veren hakim veya mahkemece, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamak koşuluyla, yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm veya kararın verilmesi usulü öngörülmüş bulunmaktadır.

    Somut olayda; hakkında kamu davası açılan Şanlıurfa ......köyü nüfusuna kayıtlı ....... ve ...... oğlu 01.01.1988 d.lu ..... .......hakkında değil, hakkında kamu davası açılmayan Mehmet ve Sultandan olma, 09.07.1989, Şanlıurfa ...... köyü nüfusuna kayıtlı ...... ..... hakkında mahkûmiyet hükmü tesis edilmiştir.

    Hüküm tarihinde yürürlükten bulunan 1412 sayılı CYUY"nın 150. maddesinin 1. fıkrasında, "Tahkikat ve hüküm, yalnız iddianamede beyan olunan suça ve zan altına alına şahıslara hasredilir." hükmüne yer verilmiş iken, aynı hüküm, 5271 sayılı CYY"nın 225. maddesinin 1. fıkrasında; "Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilir." şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi hüküm her iki yasada da, sadece hakkında dava açılan sanık hakkında verilebilecektir. Aksi hal hukuka aykırılık oluşturduğundan hükmün bozulmasını gerektirmektedir.

    Bozma sonrası yapılacak işlemlere gelince, kanun yararına bozma istemi; davanın esasını çözmeyen yönüne ilişkin olduğundan, Özel Dairece cezanın çektirilmemesine karar verilmemesinde, 5271 sayılı Yasanın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendindeki yeni düzenleme karşısında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Şöyle ki; hüküm 1412 sayılı CYUY"nın 150 ve hükümden sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CYY"nın 225/1. maddesine aykırı olarak hakkında kamu davası açılmayan fail hakkında verilmiş olup, 1412 sayılı Yasa dönemindeki bu hukuka aykırılık, 5271 sayılı yasa hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir.

    Diğer yönden, gerçek failin iddianamede kimlik bilgileri belirtilen ancak hakkında hüküm tesis edilmeyen .... ......mı, yoksa, hakkında dava açılmadığı halde hüküm tesis edilen .... ...... mı olduğu ve hatta soruşturma evresinde failin verdiği kimliğin şahsi kimliği olup olmadığı hususları ancak yeniden yapılacak yargılama ve araştırma ile netleştirilebileceğinden olaya uygulanacak normun 5271 sayılı CYY"nın 309. maddesinin 4. fıkrası (b) bendi olacağında kuşku bulunmamaktadır.

    Bu itibarla; Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılıp, Adalet Bakanının yazılı emir isteminin kabulüyle, Şanlıurfa 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.09.2004 gün ve 641-607 sayılı mahkûmiyet hükmünün CYY"nın 309 uncu maddesinin 3 üncü fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin (4) üncü fıkrasının (b) bendi uyarınca, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına karar verilmelidir.

    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,

    1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile KABULÜNE,

    2-Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 31.03.2005 gün ve 2111-2752 sayılı bozma kararının

    KALDIRILMASINA,

    3- Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteğinin KABULÜYLE, Şanlıurfa 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.09.2004 gün ve 641-607 sayılı kararının kanun yararına BOZULMASINA,

    4- 5271 sayılı CYY"nın 309 uncu maddesinin (4) üncü fıkrasının (b) bendi uyarınca, müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasının temini için, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 27.09.2005 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara