Esas No: 2005/17.HD-109
Karar No: 2005/105
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2005/17.HD-109 Esas 2005/105 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2005/17.HD-109 E., 2005/105 K.
"İçtihat Metni"
Sanık Ali Zeki Y......."ın gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunmak suçundan İİY"nın 338. maddesi uyarınca 1 ay hafif hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Ankara 9. İcra Ceza Mahkemesinden verilen 23.09.2003 gün ve 1411-2315 sayılı hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 15.07.2004 gün ve 3815-9016 sayı ile;
"1-163 örnek ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süresinde verdiği 27.05.2003 günlü mal beyanı dilekçesinde "menkullerini ve geçim kaynağını" bildiren borçlu-sanığın bu beyanının gayrımenkul malı bulunup bulunmadığı açıklamasını içermemesi nedeniyle İİK"nun 74. maddesine uygun ve geçerli bir mal beyanı olmadığı, bu nedenle atılı gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulması,
2- Kabule göre de; hükmün esasını oluşturan kısa kararda hükmolunmadığı halde gerekçeli kararda sanığa yargılama gideri ile vekalet ücreti yükletildiğinin gösterilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 05.10.2004 gün ve 1141-1654 sayı ile;
"......Sanığın dilekçesinde menkul mallarını bildirip geçimini nasıl sağladığını ve borcunu nasıl ödeyeceğini beyan etmesi nedeniyle, mal beyanı dilekçesinin İİK"nun 74. maddesinde öngörülen koşulları içerdiği, sanığın sahibi olduğu taşınmazı beyan etmemesi karşısında atılı suçun oluştuğu" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de süresi içinde sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık Ali Zeki Y......."ın gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunmak suçundan İİY"nın 338. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa yüklenen suçun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığı hususuna ilişkindir.
İnceleme konusu olayda;
Borçlu-sanık hakkında 19.626.500.000 lira alacağın faiz ve masrafları ile birlikte haciz yoluyla tahsili istemi ile şikayetçi tarafından başlatılan takip sırasında borçlu-sanığın süresi içinde 27.05.2003 tarihli dilekçe ile İcra Müdürlüğüne başvurarak; "Tutumlu sokak 8/3 K.Esat-Ankara adresinde televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve muhtelif ev eşyalarım bulunmaktadır. Geçimimi serbest çalışarak sağlamaktayım, borcu ilk gelirimden defaten ödeyeceğim" demek suretiyle beyanda bulunduğu, ancak Çankaya Tapu Sicili 5693-6 ada ve parselde adına kayıtlı bulunan taşınmazı bildirmeyerek, mal beyanından iki gün sonra 29.05.2003 tarih ve 4757 yevmiye sayılı işlemle üçüncü kişiye sattığı anlaşılmaktadır.
Haciz yoluyla cebrî icra takibine uğrayan borçluların bir kısım eylemleri İcra ve İflâs Yasasının çeşitli maddelerinde yaptırımı gerektiren ihlâller olarak düzenlenmiştir. Bu cümleden olarak, borçlunun mal beyanında bulunma yükümlülüğüne uymaması Yasanın 337. maddesinde, istenen beyanı gerçeğe aykırı surette yapması 338. maddesinde, beyandan sonra mal ve kazancındaki artışı bildirmemesi 339. maddesinde ve malvarlığı mevcudunu alacaklıyı zarara sokmak maksadıyla azaltması ise 331. maddesinde yaptırıma bağlanmıştır.
Gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunma suçunu düzenleyen 338. maddede ise; "Bu Kanuna göre istenen beyanı hakikate muhalif surette yapan kimse, alacaklının şikayeti üzerine tetkik mercii tarafından ....... cezalandırılır" hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere bu hükümle, İİY"nın 74 üncü maddesine göre icra dairesine bildirilmesi gerekli beyanın gerçeğe aykırı surette yapılmış olması bağımsız suç olarak düzenlenmiştir. Koruduğu hukuki yarar "kamu güveni" olan bu suç, yasadan kaynaklanan bir yükümlülüğün yasadaki koşullara uygun, ancak gerçeğe aykırı biçimde yerine getirilmesi suretiyle işlenmekte ve suç tipinde kusur sorumluluğuna dayanılmaktadır. Gerçeğe aykırı bildirimde bulunma ise, borçlunun "başkasına ait mal, alacak ve hakları kendisine aitmiş gibi göstermesi" veya "kendisine ait mal, alacak ve hakları" gizlemesidir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, bildirimin bizzat borçlu tarafından ve gerçeğe aykırı olduğu bilinerek yapılması ve aynı zamanda bu bildirimin İİY"nın 74 üncü maddesinde gösterilen hususları da içermesi gerekir.
Anılan maddede ise mal beyanının içeriği; "....borçlunun gerek kendisinde ve gerek üçüncü şahıslar yedinde bulunan mal ve alacak ve haklarında borcuna yetecek miktarın nev"ini mahiyet ve vasıflarını ve her türlü kazanç ve gelirlerini ve yaşayış tarzına göre geçim membalarını ve buna nazaran borcunu ne suretle ödeyebileceğini yazı ile veya şifahen icra dairesine bildirmesi" olarak açıklanmıştır.
Madde metninden de anlaşıldığı üzere, içeriği itibariyle yasaya uygun bir bildirimden söz edilebilmesi için, borçlunun bu beyanında;
a) Çeşit, mahiyet ve vasıflarını da göstermek suretiyle, borcuna yetecek miktardaki mal, alacak ve haklarını,
b) Her türlü kazanç ve gelirlerini,
c) Yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını,
d) Borcunu ne surette ödeyebileceğini, bildirmiş olması gerekir.
Somut olayda, sanığın süresi içinde gerçekleştirdiği mal beyanında sahibi olduğu taşınmazını bildirmemesi bir vakıa ise de, bildirimine konu olan taşınmaz malların açık değerinin ve değerler toplamının gösterilmemesi ve bu itibarla beyanına konu malların borcuna yetecek miktarda olmadığı keyfiyetinin açıklık kazanmaması nedeniyle, bildirimin sair ayrıntıları da içermemesi karşısında İİY"nın 338. maddesinde düzenlenen gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçunun unsurları itibariyle oluştuğundan söz edilemeyecektir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul üyesi Şerafettin İste; "Borçlu-sanık hakkında icra müdürlüğü nezdinde kambiyo yolu ile icra takibinde bulunulmuş, borçluya (163 örnek) nolu ödeme emri tebliğ edilmiştir. Ödeme emrinde itiraz edilmediği ve borç ödenmediği takdirde 10 gün içinde İ.İ.K"nin 74. maddesine göre mal beyanında bulunulması, aksi halde hapis ile tazyik olunacağı, hiç mal beyanında bulunmaz veya hakikate aykırı beyanda bulunursa hapisle cezalandırılacağı ihtarı mevcuttur.
Somut olayda borca itiraz edilmediği ve ödenmediği ve 10 gün içinde mal beyanında bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Dosyadaki mal beyanı dilekçesinde evindeki buzdolabı, televizyon gibi menkul mallar bildirerek beyanda bulunulmuştur. Bu beyan İ.İ.K"nın 74. maddesinde belirtilen nitelikte bir beyandır.
Mal beyanında bulunan borçlu-sanık, borcun miktarı fazla olmasına ve dilekçesinde belirttiği menkul mallarının bu borcu karşılamayacağı aşikar olmasına rağmen, gayrimenkulünü mal beyanı dilekçesinde belirtmemiş, 2 gün sonra da bu gayrımenkulünü 3. kişiye devretmiştir.
Yargıtay 17. H.D kararında; mal beyanı dilekçesinin gayrımenkul malı bulunup bulunmadığı açıklaması içermediği için bu dilekçenin usulüne uygun mal beyanı dilekçesi olmadığı kabul edilmiş ve dolayısıyla gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suçunun unsurlarının oluşmadığı belirtilmiştir.
Oysa İ.İ.K"nın 74. maddesinin sözü ve özü birlikte değerlendirildiğinde ve ayrıca 163 nolu ödeme emrindeki ihtarat gözönünde tutulduğunda olması gerekenin borcu karşılayacak nitelikte ve yeterlilikte malların bildirilmesidir. Bilerek eksik mal bildirme de yalan beyan suçunu oluşturur.
Somut olayda borçlunun mal beyanı dilekçesinde gayrımenkulünü belirtmemesi alacaklıdan mal kaçırma kastından, dolayısıyla kötü niyetinden kaynaklanmaktadır. Bilerek yalan beyanda bulunmuştur. Aksinin düşünülmesi iyi niyetli alacaklının cezalandırılması kötü niyetli borçluların korunması ve ödüllendirilmesi sonucunu doğurur ve ayrıca bu sonuç yasa koyucunun amacına da aykırı bir değerlendirme olur.
Açıkladığım nedenlerle Ankara 9. İcra Ceza Mahkemesi"nin 5.10.2004 gün ve 1141-1654 sayılı direnme kararının onanması görüşünde olduğumdan aksi yöndeki sayın çoğunluğun görüşüne (suç tarihindeki mevzuat gözönüne alınarak) katılamıyorum." görüşüyle, bir Kurul üyesi ise; Yerel Mahkeme kararında gösterilen gerekçenin haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek direnme hükmünün onanması gerektiği yolunda karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 27.09.2005 günü oyçokluğu ile karar verildi.