Nitelikli dolandırıcılık - Yargıtay 23. Ceza Dairesi 2016/2970 Esas 2016/3114 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
23. Ceza Dairesi
Esas No: 2016/2970
Karar No: 2016/3114
Karar Tarihi: 17.03.2016

Nitelikli dolandırıcılık - Yargıtay 23. Ceza Dairesi 2016/2970 Esas 2016/3114 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanıkların birlikte yaşamasına karşın, sanıklardan birinin babasından dolayı ölüm aylığı almaları sonucu dolandırıcılık suçlamasıyla yargılanılmışlardır. Ancak, mahkeme kararıyla resmen boşanmalarına rağmen eski eşlerin bir arada yaşamalarını yasaklayan bir kanuni düzenleme bulunmadığından dolayı boşanma kararları hileli davranış olarak kabul edilemez. Ayrıca, maaş almak amacıyla yapılan boşanmalar dahi hileli davranış olarak nitelendirilemez. Boşanma davalarında, yasa boşanma nedenini araştırmaz, dolayısıyla maaş almaya yönelik boşanma kararları bile hileli olarak kabul edilemez. Kanunen boşanma kararı aldıktan sonra bile alınan maaşların geri alınabileceği hüküm altına alınırken, dolayısıyla bu durumun hukuki ihtilaflara sebep olduğu görülmüştür. Kararda, Türk Medeni Kanunu'nun 166/3 maddesi de ele alınarak, evliliğin en az bir yıl sürmesi ve eşlerin birlikte başvurması halinde, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağı ve boşanmaya hükmedileceği belirtilmektedir. Ancak, boşanma kararının somut olaya göre değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
23. Ceza Dairesi         2016/2970 E.  ,  2016/3114 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
    HÜKÜM : Beraat

    Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    22/10/2009 tarihinde mahkeme kararıyla resmen boşanan sanıkların, fiilen birlikte yaşamayı sürdürmelerine karşın, sanık ..."nın 09/01/1981 tarihinde vefat eden babasından dolayı hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığı aylık almak suretiyle haksız şekilde menfaat temin ettikleri ve bu yolla katılan ..."nı dolandırdıklarının iddia edildiği somut olayda;
    Hukuken geçerliliği hususunda tereddüt bulunmayan boşanma kararlarından sonra eski eşlerin bir arada yaşamasını yasaklayan kanuni bir düzenleme bulunmadığından; boşanmanın hileli davranış olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
    Kaldı ki, Türk Medeni Kanunu"nun 166/3 maddesinde, "evliliğin en az bir yıl sürmesi ve eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağı; hakimin, tarafların iradelerini serbestçe açıkladıklarına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması halinde de boşanmaya hükmolunacağı vurgulanmaktadır. Olaya bu açıdan bakıldığında zikredilen maddeye göre açılan boşanma davalarında yasa, boşanma gerekçesinin doğruluğunu araştırma hususunda boşanma kararını verecek hakime araştırma yetkisi vermediğinden, maaş almak amacı ile yapılan boşanmalar dahi hileli davranış olarak vasıflandırılamaz.
    Üstelik 5510 sayılı Kanun"un 56. maddesi ile bu durumu tespit edilen kimselerin gelir ve aylığının kesileceği ve ödenmiş tutarların geri alınacağı hükme bağlanırken, bu hususta cezai müeyyide getirilmemiş olması anlaşmazlığın hukuki ihtilaf niteliğinde kaldığını göstermektedir.
    Bu açıklamalar, kanuni düzenlemeler ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 26/11/2013 tarih ve 2012/15-1363 esas 2013/533 karar sayılı ilamı çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; yerel mahkemece sanıklar hakkında “sanıklara atfedilen eylemlerin kanunda suç olarak tanımlanmadığından” bahisle verilen beraat kararlarında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
    Bozma üzerine yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle sanıklar hakkındaki hükümlerin ONANMASINA, 17/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.















    Hemen Ara