Esas No: 2016/283
Karar No: 2016/330
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/283 Esas 2016/330 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2016 / 283 KARAR NO : 2016 / 330 KARAR TR : 6.6.2016
|
ÖZET : Davacının yanında çalıştığı iddia edilen kişiye ait işe giriş bildirgesinin ve 4 aylık dönem bordrolarının davalı kuruma bildirilmediği gerekçesi ile davalı hakkında tesis edilen 22694,60 TL prim ve 22.294,94 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 44.989,54 TL lik borç tahakkuku işleminin iptaline karar verilmesi istemi ile açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı :M.A.
Vekilleri :Av. M.R.A. (Adli Yargıda)
Av. O.E. (İdari Yargıda)
Davalı : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Vekili :Av. T.S.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı idare tarafından gerçekleştirilen denetim sonrasında düzenlenen 12.07.2012 tarihli rapor ile davacı hakkında, H.Ç. adlı kişinin aylık prim bildirgesinin yapılmadığı ve 4 aylık dönem bordrolarının verilmediği gerekçesi ile 22694,60 TL prim ve 22.294,94 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 44.989,54 TL lik borç tahakkuk ettirildiğini, söz konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu, zira H.Ç. isimli kişinin kendi yanında çalışmadığını, davacının şirketinde şoför olup emekliye ayrılan Ş.Ç.’in eşi olduğunu ve H.Ç. ile eşinin, davacılara ait olan yazlıkta kaldıklarını ancak bunun bir hizmet ilişkisine bağlı şekilde değil, hayır amacı ile izin verilen bir ikamet durumu olduğunu, davacı ve eşinin davaya konu yazlıkta yılda sadece 20 gün kaldıklarını ve bu esnada ihtiyaçlarının akrabaları M. Hanım ve bir çocuğu tarafından karşılandığını, davacının H.Ç.’in hizmetine ihtiyacı olmadığı gibi kendisinin bu evde kalmasının da yardım amacı ile kabul edildiğini, bu durumlar araştırılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı müfettişi raporunda H.Ç.’in davacının yanında çalıştığı kabul edilerek 08.07.2013 gün ve 58453423/2020101-09091391974034/2541364 sayılı işlem ile aleyhine 44.989,54 TL borç tahakkuk ettirilmesinin hukuka uygun olmadığını belirterek; söz konusu işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptaline karar verilmesi istemleri ile idari yargı yerinde dava açmıştır.
İstanbul 7. İdare Mahkemesi; 25.10.2013 gün ve 2013/2192 Esas, 2013/1704 Karar sayılı kararı ile “…..Dosyanın incelenmesinden; davacıya 5510 sayılı Kanunun hükümleri uyarınca, hesaplanan 08.07.2013 tarih ve 58453423/2020101-09091391974034/2541364 sayılı 44.989,54 TL tutarlı resen borç tahakkuk ettirilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır./ Bu nedenle; davacı hakkında 5510 sayılı Kanun uyarınca tahakkuk eden prim borcu ve ferilerinin tahsili amacıyla düzenlenen işlemden kaynaklanan bu uyuşmazlığın görümü ve çözümü adli yargının (yetkili iş mahkemesi) görev alanına girmektedir.” şeklindeki gerekçesi ile davanın görev nedeni ile reddine karar vermiş, verilen karar, karara da şerh edildiği üzere 26.12.2013 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez aynı taleplerle; hem 08.07.2013 gün ve 58453423/2020101-09091391974034/2541364 sayılı işlem ve hem de bu işlemin dayanağı niteliğindeki 12.07.2012 gün ve ÇY 116 sayılı rapor ve tutanağın iptali istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.
Bakırköy 2. İş Mahkemesi; 11.11.2014 gün ve 2013/802 Esas, 2014/415 Karar sayılı kararında aynen; “Davacı SGK vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davacı tarafın dava dilekçesinin konu içeri ve sonuç bölümünde kendilerine karşı uygulandığı iddia edilen idari para cezasının varlığından bahsetmekte ve bu idari para cezasının iptalini talep ettiğini, eğer bu şekilde bir idari para cezası var ise bu idari para cezasına karşı açılacak olan dava İdare Mahkemesinde görülmesini gerektiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir./Ayrıca davalı SGK vekili 11/11/2014 tarihli celsede görev konusunda itiraz ettiğini, görev yönünden karar verilmesini talep etmiştir./Mahkememize açılan davada; davalı SGK vekilinin görev itirazı da dikkate alınarak; İdare Mahkemelerinin davaya bakmayla görevli olduğundan, mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçesi ile davanın yargı yolu nedeni ile reddine ve dosyanın süresinde müracaatı halinde yetkili ve görevli idare mahkemesine gönderilmesine karar vermiş; verilen karar, karara da şerh edildiği üzere taraflarca temyiz edilmeksizin 31.12.2014 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı vekili, idari ve adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 6.6.2016 günlü toplantısında:
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmediği; idari yargı dosyasının Mahkememizin istemi üzerine UYAP sistemi üzerinden açılmasının sağlandığı ve ilgili bilgi ve belgelerin bu şekilde tamamlandığı anlaşılmakla usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı görüldüğünden görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davacının yanında çalıştığı belirtilen ve fakat davacı tarafından kabul edilmeyen H.Ç.’e ait işe giriş bildirgesinin ve 4 aylık dönem bordrolarının davalı kuruma bildirilmediği gerekçesi ile davalı idarenin 08.07.2013 gün ve 58453423/2020101-09091391974034/2541364 sayılı işleminin iptaline karar verilmesi istemi ile açılmıştır.
Her ne kadar davacı vekili tarafından İş Mahkemesi’ne verilen dava dilekçesinde, 12.07.2012 gün ve ÇY 116 sayılı rapor ve tutanağın iptali talep edilmiş ise de; 2247 sayılı Kanun’un 14.maddesi kapsamında idari yargıda dava konusu edilmeyen söz konusu talep itibari ile ortaya çıkan bir görev uyuşmazlığı bulunmadığından, Mahkememizce bu konuda bir değerlendirme yapılması mümkün değildir. Bu nedenle inceleme 08.07.2013 gün ve 58453423/2020101-09091391974034/2541364 sayılı işlemin iptaline karar verilmesi istemi ile sınırlı olarak yapılacaktır.
Dosya kapsamında bulunan ve davacı vekili tarafından iptali istenen 08.07.2013 gün ve 58453423/2020101-09091391974034/2541364 sayılı belge incelendiğinde, ilgili belgenin davalı kurum tarafından davacıya hitaben yazıldığı, 12.07.2012 gün ve ÇY 116 sayılı denetim raporu sonucuna dayandığı, davacının 2003/06 ile 2012/07 tarihleri arasında yanında çalıştırdığı kişi için, bu tarihler arasında kalan döneme ilişkin olarak aylık prim belgesinin düzenlenmemesi, dört aylık dönem bordrosu ve aylık prim ve hizmet belgesinin düzenlenmemesi nedenleri ile davacı aleyhine 44.989,54 TL borç tahakkuk ettirildiğinin bildirildiği görülmüştür. Davacı tarafından söz konusu işleme itiraz edilmiş, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü, Küçükçekmece Sosyal Güvenlik Merkezi Komisyonu’nun 12.09.2013 gün ve 3337031 sayılı kararı ile söz konusu itirazın reddedildiği, davacının bu karar üzerine idari yargıda dava açtığı anlaşılmıştır.
Yine dosya kapsamında bulunan 12.07.2012 gün ve ÇY 116 sayılı raporun incelenmesi neticesinde; raporda, Alo 170 ihbar hattına gelen 14.06.2012 tarihli mail üzerine 04.07.2012 tarihinde H.Ç. isimli kişinin sigortasız olarak çalıştırıldığı iddia edilen eve gidildiği, söz konusu adreste H.Ç., Ş.Ç. ve çocuklarının birlikte ikamet ettikleri, H.Ç. ile yapılan görüşmeden kendisinin söz konusu adreste 2003 yılı haziran ayından beri bekçilik, bahçıvanlık ve temizlik görevlerini yaptığı tespitlerine yer verildiği anlaşılmıştır. Yine söz konusu raporda, davaya konu evde sigortasız olarak çalıştığı tespit edilen Hayriye ÇETİN"in sigortalı işe giriş bildirgesinin işyerinden istenilmesi gerektiği, verilmemesi halinde res"en tanzim edilmesi gerektiği, işyerinde 24.06.2003 tarihinden bu yana sigortasız çalıştığı tespit edilen Hayriye ÇETİN için işverenden 2003/06. aydan 2012/05. aya kadar ek aylık prim ve hizmet belgelerinin verilmesinin istenmesi gerektiği, verilmemesi halinde re’sen düzenlenmesi ve idari para cezasının zaman aşımına uğramadığı 2007/07. aydan itibaren düzenlenecek her ek belge için 5510 sayılı Kanunun 102/c- 4 maddesi gereği idari para cezası uygulanması gerektiği, tespit edilen çalışanın 5510 sayılı Kanunun 86/1. maddesine göre 2012 yılı Haziran ayı aylık prim hizmet belgesinde beyan edilmemesi durumunda 5510 sayılı Kanunun 102/c/4 maddesi gereği idari para cezası uygulanması gerektiği yönünde tespitlere yer verildiği anlaşılmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Prim belgeleri ve işyeri kayıtları” başlıklı 86.maddesinin 1. fıkrasında; “İşveren bir ay içinde 4 üncü ve 5 inci maddeye tâbi çalıştırdığı sigortalıların ve sosyal güvenlik destek primine tâbi sigortalıların;
a) Ad ve soyadlarını, T.C. kimlik numaralarını,
b) 80 inci maddeye göre hesaplanacak prime esas kazançlarını,
c) Prim ödeme gün sayıları ile prim tutarlarını,
gösteren ve örneği Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenen asıl veya ek aylık prim ve hizmet belgesini, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındakiler için en geç Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar, diğer sigortalılar için ise ait olduğu ayı takip eden ayda Kurumca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma vermekle veya sigortalı çalıştırmadığı takdirde, bu hususu sigortalı çalıştırmaya son verdiği tarihten itibaren, onbeş gün içinde Kuruma bildirmekle yükümlüdür.” denilmek sureti ile işverenin aylık prim ve hizmet belgelerini düzenlemekle ve belirlenen sürelerde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na bildirmekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
Aynı Maddenin 7. Fıkrasında; “(Değişik yedinci fıkra: 17/4/2008-5754/50 md.) Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, bu maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. Mahkemenin Kurum lehine karar vermesi halinde, 88 inci ve 89 uncu maddelerin prim borcuna ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme ile işverenin aylık prim ve hizmet belgelerini düzenleyerek vermemesi ya da eksik vermesi halinde belgelerin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından resen düzenleneceği ve bu belgelere istinaden hesaplanan prim borcunun işverene tebliğ edileceği, işverenin bu tebliğden itibaren 1 ay içinde bu borca itiraz edebileceği, itirazın reddi üzerine de 1 ay içinde iş mahkemesine müracaat edebileceğinin belirtildiği görülmektedir.
Aynı maddenin 10. Fıkrasında “ Bu maddede belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde, 102 nci maddeye göre işlem yapılır.” denilmek sureti ile 86. Madde ile işverene yüklenen yıllık prim ve hizmet belgelerini düzenleme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi halinde 5510 sayılı Kanun’un 102. Maddesine atıf yapıldığı görülmektedir.
5510 sayılı Kanun’un 102. Maddesinde idari para cezalarının düzenlendiği ve maddenin c fıkrasında “86 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca verilmesi gereken belgeleri, Kurumca belirlenen şekilde ve usȗlde vermeyenler ya da Kurumca internet, elektronik veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu halde anılan ortamda göndermeyenler veya belirlenen süre içinde vermeyenlere her bir fiil için;
1) Belgenin asıl olması halinde aylık asgari ücretin iki katını geçmemek kaydıyla belgede kayıtlı sigortalı sayısı başına, aylık asgari ücretin beşte biri tutarında,
2) Belgenin ek olması halinde, aylık asgari ücretin iki katını geçmemek kaydıyla her bir ek belgede kayıtlı sigortalı sayısı başına, aylık asgari ücretin sekizde biri tutarında,
3) Ek belgenin 86 ncı maddenin beşinci fıkrasına istinaden Kurumca re’sen düzenlenmesi durumunda, aylık asgari ücretin iki katını geçmemek kaydıyla her bir ek belgede kayıtlı sigortalı sayısı başına, aylık asgari ücretin yarısı tutarında,
4) Belgenin mahkeme kararı, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde ya da bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden, hizmetleri veya kazançları Kuruma bildirilmediği veya eksik bildirildiği anlaşılan sigortalılarla ilgili olması halinde, belgenin asıl veya ek nitelikte olup olmadığı, işverence düzenlenip düzenlenmediği dikkate alınmaksızın, aylık asgari ücretin iki katı tutarında,
idari para cezası uygulanır.” denilmek sureti ile, 86. Maddenin 10. Fıkrasında yapılan atıf gereğince yükümlülüğün müeyyidesi belirlenmiştir.
Yine 5510 sayılı Kanun’un “Uyuşmazlıkların çözüm yeri” başlıklı 101.maddesinde ise; “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.” hükmüne yer verilmek sureti ile, kanunun uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli yargı yerinin iş mahkemeleri olduğu açıkça belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; Sosyal Güvenlik Kurumu İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından hazırlanan 12.07.2012 gün ve ÇY 116 sayılı rapora istinaden H.Ç. isimli kişinin davacının yanında çalıştığı varsayımıyla ve davacının kendisine verilen süre zarfında aylık prim belgesi, dört aylık dönem bordrosu ve aylık prim ve hizmet belgelerini düzenlemediği gerekçesi ile davacı hakkında 22694,60 TL prim ve 22.294,94 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 44.989,54 TL borç tahakkuk ettirildiği, davacının bu borca itiraz ettiği ancak itirazının da Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü, Küçükçekmece Sosyal Güvenlik Merkezi Komisyonu’nun 12.09.2013 gün ve 3337031 sayılı kararı ile reddedildiği, davacının bunun üzerine idari yargıda dava açtığı ancak davasının 5510 sayılı Kanun’un 101. Maddesi gereğince görev nedeni ile reddedildiği ve dava da adli yargının görevli olduğunun belirtildiği, davacının bunun üzerine iş mahkemesinde dava açtığı, ancak iş mahkemesince de davanın idari yargı yerinin görevine girdiği gerekçesi ile reddedildiği, davacının iki mahkeme kararı üzerine oluşan görev uyuşmazlığının çözümü istemi ile Mahkememize müracaat ettiği anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan inceleme ve ortaya konulan yasal mevzuat hükümleri gereğince, davaya konu olayda 5510 Sayılı Kanunun 86.maddesinin 7.fıkrasında belirtilen yükümlülüğü yasal süresi içinde yerine getirmediğinden bahisle, yine aynı fıkra uyarınca re"sen düzenlenen belgelere ilişkin borçtan kaynaklanan uyuşmazlığa bakmakla 5510 sayılı Yasa’nın 86. ve 101. maddeleri uyarınca iş mahkemesi görevli bulunmaktadır.
Her ne kadar, dava konusu olayda; H.Ç. isimli kişinin, davacının evinde sigortasız olarak çalıştığı dönemin 2003/06- 2012/07 tarihleri arası dönemi kapsaması nedeni ile dava konusu olaya 506 sayılı Kanun’un ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği düşünülebilir ise de, dava dosyasının incelenmesinden, davacı hakkında tahakkuk ettirilen ve davacının da iptaline karar verilmesini istediği 08.07.2013 gün ve 58453423/2020101-09091391974034/2541364 sayılı işlem,5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonra,2007/07 tarihinden itibaren düzenlenecek ek belgeleri kapsar şekilde tanzim edilmiş olması nedeni ile, dava konusu uyuşmazlığın 5510 sayılı Yasa kapsamında ele alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Kaldı ki, dava konusu olaya 2007/07 tarihinden 01/10/2008 tarihine kadar düzenlenecek ek belgeler yönü ile 506 sayılı Yasa’nın uygulanması düşünülse dahi, 506 sayılı Yasa’nın Prim belgeleri başlıklı 79. Maddesinde, konu ile ilgili olarak iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmekle, gerek 01.10.2008 öncesi ve gerekse 01.10.2008 sonrası dönemler itibari ile düzenlenmesi gereken ek belgeler nedeni ile tahakkuk ettirilen borçtan kaynaklanan uyuşmazlığın, her halükarda adli yargı yerinde görülmesi gerekecektir.
Belirtilen nedenlerle, Bakırköy 2. İş Mahkemesi’nin 11.11.2014 gün ve 2013/802 Esas, 2014/415 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bakırköy 2. İş Mahkemesi’nin 11.11.2014 gün ve 2013/802 Esas, 2014/415 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.6.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU
|
Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN
|
Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT |
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Yüksel DOĞAN
|