Esas No: 2005/4-37
Karar No: 2005/52
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2005/4-37 Esas 2005/52 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2005/4-37 E., 2005/52 K.
"İçtihat Metni"
Sarkıntılık ve tehdit suçundan sanık Levent E....."in TCY.nın 188/3, 421/2, 80 ve 71. maddeleri uyarınca 3 yıl 7 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve suçun işlenmesinde kullanılan kurusıkı tabancanın TCY.nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesince 09.03.2000 gün ve 2-241 sayı ile verilen kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 16.10.2001 gün ve 11401-12331 sayı ile tehdit suçundan kurulan hükmün onanmasına, sarkıntılık suçu yönünden ise;
"Teselsülün sarkıntılık suçunun unsuru olduğu gözetilmeden, TCY.nın 80. maddesinin uygulanması" isabetsizliğinden hükmün oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş, Daire Üyelerinden O Yaşar ise, "sanığın işyerinde çalıştırdığı mağdureyi zaman zaman öperek işlediği sarkıntılık suçundan verilen cezanın TCY.nın 80. maddesi ile arttırılması gerektiği düşüncesiyle bozmaya katılmıyorum" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Yerel Mahkeme ise, 21.03.2002 gün ve 1377-227 sayı ile; "Bir defaya mahsus ve kesik olarak öpmek, kalça okşamak, sürtünme her biri yalnız başına sarkıntılık olacaktır. Zira sarkıntılık suçu söz atma ve ırza tasaddi suçları arasında yer bulmuş olup, ırza geçme kastı olmaksızın devamlılık arzeder şekilde şehvet duygularını tatmin amacıyla okşama ve öpme gibi eylemlerin karşılığı olan ırza tasaddi boyutuna ulaşmaması gerekir. O halde devamlılık arz etmeyip öpme ya da sürtünme şeklinde bir defalık hareket sarkıntılık olacaktır ve şikayet halinde TCK.nun 421/2. maddesi uyarınca cezalandırılması yoluna gidilecek olan sanığın ertesi günü bir kez daha öpme ya da sürtünme şeklinde yinelenecek aynı kasıt altındaki eylemi müeyyidesiz mi kalacaktır.
Yargıtay bu şekilde meydana gelecek olaylarda teselsül hükümlerinin uygulanması gerekliliğini birkaç kararında vurgulamıştır.
Sanığın bir aylık zaman dilimi içerisinde mağdureye cinsel organını gösterdiği, birkaç gün sonra çalılar arasına girerek tuvalet ihtiyacını gideren mağdureyi seyrettiği, bir başka günde ahırda hayvanlara bakan mağdureye sarılıp öptüğü olaylarda teselsül eden sarkıntılık olduğu kabul edilmiş, (YCGK 24.12.1990-5-343/361) bir başka kararında sanığın apartman merdiveni çıkarken ve inerken iki kez mağdureye elle sarkıntılık yaptığı anlaşılmış olması karşısında TCK.nun 80. maddesinin uygulanmaması isabetsiz bulunmuştur. (Y.5.C.D. 01.03.1988, 5254/1438)
Bu kararlar ışığında da görüleceği üzere hangi eylemin sarkıntılık suçu hangisinin unsuru olacağı olayın oluş şekline göre değerlendirilmelidir.
Olayımızda, sanık cep telefonundan mesaj, seviyorum vb. sözler, mektup gönderme birlikte değerlendirildiğinde sırnaşık bir hal aldığı ve sarkıntılık olacağında bir tereddüt yoktur. Ancak yalnız başına sarkıntılık olacak şehvet hisli öpme akşam çıkışlarında tekrarlandığına göre öpmeleri sarkıntılığın teselsülü saymak, yukarıda zikredilen Yargıtay kararlarıyla çeliştiği gibi adalet hak ve nesafet duygularına ters düşecektir.
Diğer eylemleri bir tarafa bırakılsa dahi mağdurenin bir defa öpülmüş olması TCK.nun 421/2. maddenin uygulanmasını gerektireceği tabiidir. Zapta geçen ifadelerde belirtildiği gibi akşam çıkışlarında öpücük alınması eylemin teselsül ettiğinin kabulünü dolayısıyla TCK.nun 80. maddenin uygulanmasını zaruri kılar" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 08.04.2003 gün ve 93-96 sayı ile;
"Sanığın cezalandırılmasına ilişkin ilk hükmün bozulması üzerine yapılan yargılamada, sanık vekili Av. Yaşar Asutay, 16.01.2002 havale tarihli dilekçe ile sanığı bütün aramalarına rağmen bulamadığını, sanığın babasının dahi oğlunu bir yıldan fazla bir süredir görmediğini söylediğini belirterek gördüğü lüzum üzerine vekillikten çekildiğini bildirmiştir. Sanık adına çıkartılan davetiye ise, gösterilen "N... Yolu Cad. General Z…
…. Doğan Mah. 5…
…-1, Mamak/ Ankara" adresinin yıkıldığından bahisle iade edilmiştir. Yerel Mahkemece bozmanın sanık lehine olduğu gerekçesiyle, vekilinin çekildiği hususu sanığa bildirilmeden ve bozmaya karşı diyecekleri saptanmadan gıyabında direnme kararı verilmiştir.
Sanığın cezalandırılmasına ilişkin direnme kararının da adresin boş olması nedeniyle iade edilmesi üzerine, Yerel Mahkemece bu kez aynı tebligat evrakının kolluk marifetiyle tebliği yoluna gidilmiş ve 29.05.2002 tarihinde babası Feridun E....."e tebligat yapılmıştır. Dosya Yargıtay C.Başsavcılığının tebliğnamesi ile Başkanlığımıza gelip 21.03.2003 tarihinde esasa kaydedilmesinden sonra, sanığın eşi Zahide E..... tarafından verilen 27.03.2003 havale tarihli dilekçe ile sanığın Kızılcahamam Cezaevinde hükümlü olup yapılacak tebligatların bu adrese çıkarılması talep edilmiştir.
Bu itibarla sanığın, vekilinin çekildiğinden ve hakkındaki direnmeye ilişkin hükümden haberdar olmadığı anlaşılmakla bu eksikliğin giderilmesi için, vekilinin çekilme dilekçesi ve gerekçeli hükmün sanığa tebliğ edilmesi ve hükmü temyiz etmesi halinde dilekçesi de eklenmek suretiyle; hükmü temyiz etmese bile C.Savcısının temyizi yönünden inceleme yapılabilmesi için geri gönderilmek üzere dosyanın yerine iadesine" karar verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararı gereğince sanığa tebligat yapılarak dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay 4. Ceza Dairesine ve Özel Daire Başkanlığınca Birinci Başkanlığa gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okunup, konu müzakere edilmiş ve açıklanan karara varılmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın sarkıntılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, teselsül hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Bir otomotiv şirketinde şoför olarak çalışan sanığın yine aynı yerde sekreter olarak çalışan yakınana ses tabancasını gösterip, hatta sıkmak suretiyle kendisi ile evlenmesini aksi takdirde başkası ile evlendiğinde öldüreceğini bildirerek sürekli olarak silahla şartlı tehdit ettiği, ayrıca onu sevdiğini evlenmek istediğini söyleyip, hatta mektup yazarak bu işi sırnaşık hale getirerek sarkıntılık suçunu işlediği iddiasıyla TCY.nın 412/2, 188/1-3, 80. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
CYUY.nın 150. maddesinde;
"Tahkikat ve hüküm, yalnız iddianamede beyan olunan suça ve zan altına alınan şahıslara hasredilir.
Bu hudut dahilinde olarak, mahkemeler istiklal ile hareket etmek hak ve görevine haiz olup ceza kanununun tatbikinde kendilerine arz edilen iddialarla bağlı değildirler."
Aynı Yasanın 257. maddesinde ise;
"Hükmün mevzuu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir.
Fiili takdirde mahkeme, iddia ve müdafaalarla bağlı değildir." hükümleri yer almaktadır.
Görüldüğü gibi, CYUY.nın 150 ve 257. maddeleri uyarınca mahkemeler iddianamede belirtilen olayla bağlı olup, açılmayan bir davadan dolayı hüküm kuramazlar. Somut olayda sanık hakkında düzenlenen iddianamede sarkıntılık eylemi, "sevdiğini ve evlenmek istediğini söyleyip, hatta mektup yazarak bu işi sırnaşık hale getirmek" olarak nitelendirilmiş ve sınırlandırılmıştır.
Öte yandan mağdure Dilek T...., 05.01.2000 günü kolluğa başvurmuş ve alınan ifadesinde; "sanığın kendisine cep telefonu ile mesaj çekmek ve işyerinde çeşitli kereler sözlü beyanda bulunmak suretiyle şahsını sevdiğini söylediğini, başkasıyla evlenmesine katlanamayacağını belirterek tehdit ettiğini, en son da verdiği mektupta benzer şekilde kendisini sevdiğini" belirtmiş ve sanık hakkında şikayetçi olmuştur. Hazırlık soruşturması aşamasında sanığın kendisini öptüğü hususunda herhangi bir anlatımı bulunmamakta olup, bu hususu ilk defa son soruşturma aşamasında duruşmada alınan ifadesinde ileri sürmüştür.
Sanığın söz atma eylemlerinin sırnaşık bir hal alarak sarkıntılık suçunu oluşturduğu konusunda bir kuşku bulunmamaktadır. Ancak, bu eylemler manzumesi, kendi içinde unsur olarak teselsülü de barındırmakta olup, yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere TCY.nın 80. maddesinin uygulanmasına ayrıca konu teşkil etmesi yasal olarak olanaksızdır.
O halde iddianamede nitelendirilen eylem ile sınırlı yargılama yapılması gerektiği ve duruşmada ileri sürülen ve iddianamede konu edilmeyen bir eylemin hükme dayanak alınamayacağı nazara alındığında, sanığın sabit olan eyleminin, söz atma eylemlerini sırnaşık hale getirmek suretiyle sarkıntılık düzeyine vardırmış olması karşısında, somut olayda TCY.nın 80. maddesinin ayrıca uygulanma koşulları gerçekleşmemiştir.
Bu itibarla dosya kapsamına uymayan, yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile verilen Yerel Mahkeme direnme hükmünün, olayda tatbik yeri bulunmayan TCY.nın 80. maddesi uygulanmak suretiyle sanık hakkında fazla ceza belirlenmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 10.05.2005 tarihinde sonuçta tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.