Esas No: 2005/7-42
Karar No: 2005/41
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2005/7-42 Esas 2005/41 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2005/7-42 E., 2005/41 K.
"İçtihat Metni"
Sanık Abdulvahap A..... hakkında açılan müsadere davası sonucunda av tüfeği ile bir adet projektörün 2521 sayılı Yasanın 13 ve TCY.nın 36. maddesi gereğince müsaderesine ilişkin Elazığ 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 18.7.2002 gün ve 1766-994 sayılı karar sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 02.02.2005 gün ve 13971-157 sayı ve oyçokluğu ile onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise bu karara karşı 22.03.2005 gün ve 161378 sayı ile;
"1- CYUY.nın 392. maddesi uyarınca açılan müsadere davaları da, asıl fiil için öngörülen zamanaşımı süresine tabidir. (CGK.8.5.1999-120/122 sayılı kararı)
Somut olayımıza baktığımızda; sanığa uygulanan hafif para cezasına göre dava, TCK. 102/5, 104/2. maddeleri gereğince toplam 3 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Suç tarihi olan 14.9.2001, savunmanın alındığı 28.3.2002 tarihlerine göre; müsadere davası, zamanaşımına uğradığı halde; Özel Dairenin, zamanaşımı nedeniyle davanın ortadan kaldırılmasına karar vermesi yerine hükmün onanmasına karar vermesi, isabetli değildir.
2- 11.7.2003 tarihli R.G."de yayımlanarak yürürlüğe giren ve 3167 sayılı Yasayı yürürlükten kaldıran 4915 sayılı Yasa açısından konu incelendiğinde;
Her iki yasada, sanığa yüklenen fiil, suç olarak düzenlenmiş, suç vasıtalarının müsaderesine, "sulh ceza mahkemelerinin yetkili ve görevli olduğu" hükmü korunmuş, fiile uygulanacak yaptırım, 4915 sayılı Yasa ile idari para cezasına dönüştürülmüştür.
İnceleme konusu müsadere davasında, 4915 sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce fiil için öngörülen adli yaptırım uygulandığından bu dava için, adli yaptırımın tabi olduğu zamanaşımı süresinin geçerli olduğu kabul edilmelidir. Bu yaklaşım; hukukta genel kabul gören, "Ne Bis İn İdem" (aynı eylem ve konudan dolayı mükerrer yargılama ve ceza tatbiki mümkün değildir) kuralına da uygundur. Yine, adli yaptırımın tabi olduğu zamanaşımı süresi, bu davada tatbik yeri olmadığı düşünülen idari yaptırım için öngörülen zamanaşımı süresine göre sanığın lehine olduğundan; TCK. 2/2. maddesi uyarınca uygulanmalıdır.
Ayrıca, CGK"nun, 14.10.2003 tarih ve 2003/225-252 sayılı kararında, 4915 sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce zamanaşımı tahakkuk ettiğinden davanın ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Kararın, mefhumu muhalifinden, yeni yasanın yürürlüğe girmesinden sonra zamanaşımı tahakkuk etmişse, görevsizlik kararı verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmakta ise de; CGK"unda, incelenen olayda, fiil ve müsadere konu yapılmıştır. İncelemeye konu dosyada ise; fiil, adli yaptırım uygulanması nedeniyle kesinleştiğinden ve sadece müsadere talep edildiğinden, zamanaşımının, fiile bağlı bulunduğu gözetilerek ortadan kaldırma kararı verilmesi gerekir." görüşü ile itiraz yasayoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, CYUY"nın 322. maddesi uyarınca müsadere davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına, zaptedilen projektörün sanığa iadesine, ruhsatsız av tüfeğinin geçerli belge ibraz etmesi halinde sanığa iade edilmek üzere kolluğa teslimine karar verilmesini talep etmiştir."
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Projektör kullanarak tavşan avladığı sırada görülüp yakalanan sanık Abdulvahap A....."ın avladığı tavşan ile avlanmada kullandığı ruhsatsız av tüfeği ve projektöre el konulmuş, hazırlık soruşturması sırasında madde numarası zikredilmeksizin 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasasına muhalefet suçunu işlediğinden bahisle yapılan önödeme önerisine uyan sanık hakkında bu suçtan kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş, suçta kullanılan av tüfeği ve projektörle ilgili olarak da Sulh Ceza Mahkemesinde müsadere davası açılmıştır.
Yerel Mahkeme; suçta kullanılan av tüfeğinin ruhsatsız olduğunu belirterek, av tüfeği ile projektörün 2521 sayılı Yasanın 13. ve TCY"nın 36. maddeleri uyarınca müsaderesine karar vermiş, temyiz edilen karar Özel Dairece oyçokluğu ile onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise; ceza davasından bağımsız açılan müsadere davalarının asıl fiil için öngörülen dava zamanaşımı süresine tabi bulunduğunu, somut olayda sanığa yüklenen suça ilişkin dava zamanaşımı süresinin de asli ve munzam toplamının 3 yıl olduğunu, bu sürenin dolması nedeniyle müsadere davasının da ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek karara itiraz etmiştir.
Görüleceği üzere Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, müsadere davasının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususuna ilişkindir.
Ceza Genel Kurulunun 03.02.1998 gün ve 333-8 sayılı kararında; av tüfeklerinin münhasıran zoralıma tabi olmadığı vurgulanmış, yine Ceza Genel Kurulunun 8.2.1988 gün ve 547-16 sayılı ve 18.5.1999 gün ve 120-122 sayılı kararları ile müteakip birçok kararında ise; suç eşyası bakımından açılacak bağımsız müsadere davasının, asıl suç için yasada öngörülen dava zamanaşımına tabi olacağı belirtilmiştir.
Somut olayda, av tezkeresi olmayan ve projektör kullanarak ruhsatsız av tüfeği ile yasak dönemde tavşan avlarken yakalanan sanığa önce önödeme önerisinde bulunulmuş, ardından takipsizlik kararı verilmişse de, her iki belgede de sanığın suç oluşturan eylemi açıkça tarif edilmeyip, madde belirtilmeden eyleminin 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasasına muhalefet suçunu oluşturduğundan söz edilmiş, bilahare müsadere davası açılmasına ilişkin yazıda da dayanak yasa maddesi gösterilmemiştir. Bu bakımdan, sanığın önce hazırlık soruşturmasına, ardından da müsadere davası nedeniyle dolaylı biçimde yargılamaya konu olan eylemlerinin oluşturabileceği muhtemel suç tiplerinin ayrı ayrı incelenip değerlendirilmesi zorunludur.
3167 sayılı Kara Avcılığı Yasasında öngörülen suçlar bakımından yapılan değerlendirmede;
Sanığın tezkeresiz avlanma eyleminin, 3167 sayılı Yasanın 10. maddesi aracılığı ile 21. maddesine uyacağı, bu suçun asli dava zamanaşımının TCY"nın 102/6. maddesi uyarınca 6 ay olduğu, ancak maddedeki özel hüküm dolayısıyla, salt bu hükmün ihlalinin müsadereyi gerektirmeyeceği,
Belli zamanlarda avlanabilen tavşanı bu zaman dışında avlama eyleminin, 3167 sayılı Yasanın 22. maddesine uyduğu, bu suça ilişkin asli dava zamanaşımı süresinin TCY"nın 102/5. maddesi uyarınca 2 yıl olduğu, bu suçta kullanılan eşyanın, TCY"nın 36. maddesine göre müsadere edileceği anlaşılmaktadır.
2521 sayılı Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Yasada öngörülen suç bakımından yapılan değerlendirmede;
Sanığın ruhsatsız av tüfeği bulundurmak ve taşımak eyleminin 2521 sayılı Yasanın 13. maddesine uyduğu, yapılan atıf gereğince bu suç bakımından TCY.nın 549. maddesinde öngörülen yaptırımın uygulanabileceği, asli dava zamanaşımı süresinin TCY.nın 102/5. maddesi uyarınca 2 yıl olduğu, 13. maddede özel olarak öngörülmüş olması nedeniyle ruhsatsız av tüfeklerinin bu madde uyarınca müsadere edileceği belirlenmiştir.
Öte yandan sunî ışık kullanarak avlanma 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasasında suç olarak öngörülmemiştir. Ceza Genel Kurulunun 20.04.1999 gün ve 76-67 sayılı kararında; "Devletimizce de onaylanıp kabul edilen Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi"nin IV Nolu ek listesi ile yapay ışık kaynaklarıyla avlanmanın yasaklandığı ve bu hususlarda yasal ve idarî önlemlerin alınmasının öngörüldüğü, çevrenin ve doğanın korunması amacıyla ilgili uluslararası sözleşme ile koruma altına alınan bitki-hayvan ve bunların yaşadıkları alanların korunması hususunda önlemler alma görevinin ulusal mevzuatımıza göre Çevre Bakanlığına ait bulunduğu, böylece anılan Bakanlığın avlanma metod ve şekilleri hususunda önlem almak ve uygulamakla yükümlü olduğu, ayrıca çevrenin korunmasının 2872 sayılı Çevre Yasası ile düzenlendiği, Yasanın amacının ise 1. maddesinde "ülkenin bitki ve hayvan varlığının korunması" olarak açıklandığı" ifade edilmiş, kararın devamında da; "Yasanın 2/b maddesindeki tarif çerçevesinde "ekolojik denge" kavramının insan ve diğer canlıların varlık ve gelişmelerini sürdürebilmesi için gerekli şartların bütününü kapsadığı, 9. maddesinde ekolojik dengenin bozulması ve tahribine yasak getirildiği, 20/b maddesinde 9. maddedeki eylemlere aykırılıklar bakımından para cezası öngörüldüğü, 24. maddede ise bu para cezalarının idari nitelikte olduklarının kabul edildiği" belirtilerek, esasen diğer yasalara göre suç oluşturmayan projektörle avlanma eyleminin Çevre Yasasının 20. maddesinde yazılı idari nitelikte para cezasını gerektirdiği vurgulanmıştır. Ancak Çevre Yasasında müsadere konusu düzenlenmemiştir. TCY.nın müsadere konusunda genel hüküm niteliğindeki 36. maddesi ise sadece cürüm ve kabahatler bakımından müsadereyi mümkün kılmaktadır. O halde, diğer bir suçu oluşturmayacak biçimde projektörle avlanma halinde, sadece Çevre Yasasının 9 ve 20. maddeleri uygulanabileceğinden av tüfeğinin müsaderesi de söz konusu olamayacaktır.
Şu ana kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, somut olayda sanığın av tüfeğinin müsaderesi, ya suç tarihinde yürürlükte bulunan 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasasının 22. maddesine temas eden yasak dönemde avlanma suçu nedeniyle ve TCY"nın müsadereyi düzenleyen genel hüküm niteliğindeki 36. maddesi uyarınca ya da 2521 sayılı Yasanın 13. maddesinde düzenlenen ruhsatsız av tüfeği taşıma suçu nedeniyle ve suçla ilgili yasa maddesinde öngörülen özel müsadere hükmü gereğince mümkün olabilecektir. Kabahat nev"inden olan bu iki suçun asli dava zamanaşımı süresi de 2 yıldır.
Ancak henüz dava zamanaşımı süresi dolmadan, müsadere kararının temyiz incelemesi için Yargıtay"da bulunduğu bir aşamada 11.7.2003 günlü ve 25165 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan 4915 sayılı Kara Avcılığı Yasasının 34. maddesi ile 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasası yürürlükten kaldırılmış, 3167 sayılı Yasada düzenlenen zehirle avlanma dışındaki diğer suçların yaptırımı idari para cezasına dönüştürülerek 21. ve devamı maddelerinde bunlar için yüzellimilyon liradan başlayan idari para cezaları öngörülmüş, 30. maddede; bu cezaları vermeye yetkili idari merciler gösterilerek cezalara karşı idare mahkemelerine itiraz edilebileceği ifade edilmiş, 20. maddesinde; suçların takibi usulü açıklanarak zaptedilen suç aletlerinin Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirileceği, 28. maddesinde ise; bu Yasa ile yasaklanan fiilleri işleyenlerin derhal avdan men edileceği, bunların bizatihi av suçunda kullandıkları suç vasıtaları, suç aletleri kime ait olursa olsun idarece zapt ve yetkili sulh ceza mahkemesince müsadere edileceği, müsadere edilen silah dışındaki suç alet ve ekipmanlarının orman idaresince satılarak döner sermayeye gelir kaydedileceği belirtilmiştir. Öte yandan, yasalarımızda idari para cezasını gerektiren fiiller bakımından, dava zamanaşımına koşut bir takip zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. İdari para cezalarının tahsil zamanaşımı süresi ise 6183 sayılı Yasanın 102. maddesinde 5 yıl olarak belirlenmiştir.
Görüldüğü üzere, henüz dava zamanaşımı süresi dolmadan, dolayısıyla bağımsız müsadere davası zamanaşımına uğramadan önce çıkan 4915 sayılı Yasa ile sanığın yasak dönemde avlanma eyleminin yaptırımı idari para cezasına dönüştürülmüştür. Ancak müsadere davasına bakan mahkemenin yer ve madde itibariyle yetkisinde bir değişiklik meydana gelmemiştir. Müsadere yargılaması söz konusu olduğundan, mevcut yasal değişikliğin somut olayı öncelikle ilgilendiren yönü, anılan değişikliğin dava zamanaşımı süresini dolaylı olarak etkilemiş bulunmasıdır. Başka bir deyişle, aynı eylem için önceki ve sonraki yasalarda öngörülen yaptırımların farklı olması nedeniyle, bu suç yönünden dikkate alınması gereken dava zamanaşımı süreleri de farklıdır.
Bu durumda hangi yasanın lehe olduğunu belirlemek bakımından 23.2.1938 gün ve 23-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen ilkeler doğrultusunda uygulama yapılmalıdır. Anılan kararda; "fiilin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise hükümleri maznunun daha lehinde olan kanunun tatbiki lazım geleceğini gösteren Ceza Kanununun ikinci maddesini, ihtiva eylediği kat"i esaslar nazara alınarak mütalâa etmek iktiza eyleyeceği ve metni maddede yazılı fiilin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanunun hükümleri cümlesindeki kanun kelimeleri bütün şümul ve vüs"ati manasiyle hüküm ifade edip yeni ve eski kanun hükümlerinin birbiriyle karıştırılmaması lazım geldiği ve tatbikat sahasında her iki kanunun mukayesesi yeni kanundan evvel işlenen suçlar hakkında evvela mer"iyetten kaldırılmış olan kanuna nazaran tatbiki icap edecek ceza tayin ve ondan sonra o fiilin yeni kanunda gösterilen cezası da hesap olunmak suretiyle hasıl olacak neticeye göre hangisi lehte ise onun tatbiki gerekeceği" belirtilmektedir.
Buna göre, ceza ilişkisini etkileyen hükümler de dahil olmak üzere, suç tarihinde yürürlükte bulunan 3167 sayılı Yasa ile sonradan yürürlüğe giren 4915 sayılı Kara Avcılığı Yasasının lehteki ve aleyhteki hükümleri birer bütün halinde ayrı ayrı ele alınıp olaya uygulandığında ve görülmekte olan davanın eşyanın müsaderesiyle sınırlı olduğu da gözetildiğinde sanığın lehine sonuç doğuran yasa normunun suç tarihinde yürürlükte bulunan 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasasının yasak avlanma suçunu düzenleyen 22. maddesi olduğu anlaşılmaktadır. Zira, bu suç için TCY"nın 102/5. maddesinde öngörülen 2 yıllık asli dava zamanaşımı süresi müsadere kararının verildiği tarih ile Özel Dairece incelemenin yapıldığı tarih arasında dolmuş, ceza ilişkisini sona erdiren hal gerçekleşmiş bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme kararının zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CYUY"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak müsadere davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına, projektörün sanığa iadesine, ruhsatsız av tüfeğinin ise Ceza Genel Kurulunun 27.6.2000 gün ve 132-142 sayılı emsal kararında açıklanan ilkeler doğrultusunda, denetim için belgeye bağlanmasını sağlamak üzere kolluk makamlarına tevdiine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi ise; "sanığın yasak dönemde avlanma suçunun yaptırımının suç tarihinde yürürlükte bulunan 3167 sayılı Yasanın 22. maddesinde adli nitelikte hafif para cezası olarak öngörüldüğü, sonradan yürürlüğe giren 4915 sayılı Kara Avcılığı Yasasının bu suçun yaptırımını idari para cezasına dönüştürmesi karşısında, 4915 sayılı Yasa hükümlerinin sanığın daha lehine olduğu, bu itibarla bağımsız zoralım davasında dava zamanaşımı süresi belirlenirken lehe hükümler içeren 4915 sayılı Yasadaki suça ilişkin zamanaşımı süresinin ölçü alınması gerektiği, idari para cezalarının ise beş yıllık dava zamanaşımına tabi bulunduğu, inceleme konusu olayda bu sürenin henüz dolmadığı, bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddi gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 02.02.2005 gün ve 13971-157 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Yerel Mahkeme kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre yeniden yargılama yapılması gerekmediğinden CYUY"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak zoralım davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle ORTADAN KALDIRILMASINA, adli emanette kayıtlı projektörün sanık Abdulvahap A....."a iadesine, ruhsatsız av tüfeğinin ise gereği için kolluk makamlarına teslimine,
4- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 19.04.2005 günü oyçokluğu ile karar verildi.