Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/10-224 Esas 2005/39 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2004/10-224
Karar No: 2005/39

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/10-224 Esas 2005/39 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2004/10-224 E., 2005/39 K.

Ceza Genel Kurulu 2004/10-224 E., 2005/39 K.

  • HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASI
  • SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 30 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 320 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 322 ]
  • 3167 S. ÇEKLE ÖDEMELERİN DÜZENLENMESİ VE ÇEK HAMİLLERİN... [ Madde 16 ]
  • "İçtihat Metni"

    Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Sami A...."ın 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesi uyarınca 1 yıl 9 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 1 yıl 9 ay süreyle bankalarda çek hesabı açmaktan yasaklanmasına ilişkin Denizli 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 11.04.2000 gün ve 1404-301 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 08.01.2002 gün ve 19101-111 sayı ile;

    "17 Ekim 2001 tarih 24556 mükerrer sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 4709 sayılı Kanunun 15. maddesi ile değiştirilen Anayasa"nın 38. maddesinin son fıkrası karşısında yasal düzenlemenin ne olacağının belirlenmesi açısından acilen uyum yasası çıkartılması zorunluluğu da nazara alınarak sonucun beklenilmesi ve buna göre yeniden takdir ve değerlendirme yapılarak uygulama yapılmasında zorunluluk bulunduğu" gerekçesiyle, diğer yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.

    Yerel Mahkemenin bozmaya uyarak 16.06.2003 gün ve 193-445 sayı ile verdiği, sanığın karşılıksız çek keşidesi suçundan 4814 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 3167 sayılı Yasanın 16/1-3 maddesi uyarınca çek bedeli olan 6.397.718.462 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın 1 yıl süreyle bankalarda çek hesabı açmaktan yasaklanmasına ilişkin kararı ise sanığın temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 23.11.2004 gün ve 9143-11641 sayı ile;

    "Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; Ancak:

    1- Suça konu çeklerden 4407830 seri nolu 29.03.1999 keşide tarihli, 4407831 seri nolu 02.04.1999 keşide tarihli, 4407832 seri nolu 07.04.1999 keşide tarihli, 4407834 seri nolu 16.04.1999 keşide tarihli çeklerin 23.04.1999 tarihinden önce ibraz edildiği ve 4616 sayılı Yasa kapsamında kaldığı gözetilmeden hükme dahil edilmek suretiyle fazla ceza tayini,

    2- 10.02.2003 gün ve 25020 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 4806 sayılı Yasanın 1. maddesi ile değişik TCK.nın 30/2. maddesi nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmak suretiyle para cezasının tespitinde yasal zorunluluk bulunduğunun gözetilmemesi;

    Yasaya aykırı ve sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan,

    Hükmün CMUK.nun 321. maddesi gereğince bozulmasına; ancak, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun"un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; 4407830, 4407831, 4407832 ve 4407834 seri nolu çeklerin hükümden çıkarılması ve 4806 sayılı Yasa"nın 1. maddesi ile değişik TCK.nın 30/2. maddesi uyarınca yapılan uygulama neticesi, sonuç ağır para cezasının 3.773.494.000 liraya indirilmesi suretiyle, hükmün düzeltilerek onanmasına" karar vermiştir.

    Yargıtay C.Başsavcılığı ise bu karara karşı 31.12.2004 gün ve 177958 sayı ile;

    "1- Sanık 21.12.1999 tarihinde mahkeme huzurunda verdiği ifadesinde; "dava konusu çekleri ayrı borç nedeniyle değişik tarihlerde düzenleyerek müştekiye verdim" demiştir. Suç konusu çeklerin seri numarasından (4407830-4407831-4407832 numaralı çekler birinci grup, 4407834-4407835 numaralı çekler ikinci grup, 4407842-4407843-4407844-4407845 numaralı çekler üçüncü grup) üç grup olarak verildiği anlaşılmakta ve sanığın savunması doğrulanmaktadır.

    Ancak; sanık 02.05.2000 tarihli temyiz dilekçesinde; suç konusu bir kısım çeklerdeki keşideci imzasının kendisine ait olmadığını, bu çeklerdeki imzaların ağabeyi Sabri A...."a ait olduğunu beyan ettiği halde bu husus araştırılmadan eksik inceleme sonucu karar verilmesi,

    2- Suç tarihinden sonra 08.03.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren 4814 sayılı Yasanın 14. maddesi ile değişik ve sanığın lehine olan 3167 sayılı Yasanın 16/1-son maddesi uyarınca "kısmen veya tamamen karşılıksız çıkan her çek yaprağının ayrı bir suç oluşturacağı" ve yeterli karşılığı bulunmadığı için kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide edenlerin çek bedeli tutarı kadar ağır para cezası ile cezalandırılacakları gözetilerek; 4616 sayılı Yasa kapsamına giren çekler nedeniyle; zamanaşımı süresi doluncaya kadar yeni bir suç işlenmesi halinde dosya ele alınıp, çek bedeli tutarı kadar ağır para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmesi gerekeceğinden 4407830-4407831-4407832-4407834 seri numaralı çekler yönünden davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinin yasaya aykırı olduğu" görüşü ile itiraz yasayoluna başvurarak, Özel Dairenin düzelterek onamaya ilişkin kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir "

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunda okundu, gereği konuşulup görüşüldü.

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Sanığın karşılıksız çek keşide etmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık,

    1- Bir kısım çeklerdeki imzanın kime ait olduğunun saptanması bakımından soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığı,

    2- 23 Nisan 1999 tarihinden önce ibraz edilip karşılıksız çıkan ve 4616 sayılı Yasa kapsamına girdiği belirlenen dört çekin mahkûmiyet hükmüne dahil edildiğini saptayan Özel Dairenin, bu çekleri mahkûmiyet hükmünden çıkartmak suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verip veremeyeceği noktalarında toplanmaktadır.

    Uyuşmazlık konusu hususları sırasıyla inceleyecek olursak;

    1- Sanık duruşmada talimatla alınan ifadesinde; suçu kabul ettiğini, şikayetçi şirketten tavuk yemi alıp karşılığında çok sayıda çek düzenleyip verdiğini, işlerinin kötü gitmesi nedeniyle ödeyemediğini ifade etmiş, ayrıca karşılıksız çıkan çekler gösterilip sorulduğunda; imzaların kendisine ait olduğunu belirtmiştir. Sanık, bilahare ilk mahkumiyet hükmüne yönelik 02.05.2000 tarihli temyiz dilekçesinde, bir kısım çeklerdeki imzanın ağabeyi Sabri A...."a ait olduğunu ileri sürmüş ise de, bozmaya uyularak kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik olarak verdiği temyiz dilekçesinde bu husustan söz etmeyerek, hiçbir ayrıntı içermeyen ve yargılamayı uzatmak amacına yönelik olduğu saptanan bu iddiasını sürdürmekten vazgeçmiştir. Kaldı ki, dosyada bulunan çeklerdeki imzalar ile imza sirküsündeki imza örnekleri çıplak gözle karşılaştırıldığında dahi, suça konu çeklerdeki imzaların sanığa ait olduğu ilk bakışta anlaşılmaktadır. O halde, sanığın da kendisine ait olduğunu yargılama aşamasında kabullendiği imzaların aidiyeti yönünden soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığının bu hususa yönelen itirazının reddine karar verilmelidir.

    2- Sanığın bir borcu nedeniyle keşide ederek şikayetçi şirkete verdiği toplam 9 adet çekin karşılıksız çıktığı kabul edilerek 3167 sayılı Yasanın 16/1-3 maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiş, temyiz incelemesi sırasında suça konu çeklerden dört adedinin 23 Nisan 1999 tarihinden önce bankaya ibraz edilerek karşılıksız şerhi vurdurulduğunu belirleyen Özel Daire, 4616 sayılı Yasa kapsamında kalan bu çeklerin hükme dahil edilmesini bozma nedeni olarak değerlendirmiş, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın CYUY"nın 322. maddesi uyarınca giderilebileceğini kabul ederek, bu dört çeki hükümden çıkartmış, ceza miktarını da buna göre saptayarak hükmü düzelterek onamıştır.

    23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıvermeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair 4616 sayılı Yasanın 1. maddesi ile, özde, 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlar nedeniyle, yine yasada bazı suçlara ilişkin olarak sayılan istisnalar ve koşullar altında; infaz şekli ve ceza indirimine, şartla salıverilmeye, davaların açılması veya kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan, belirli suçlardan açılan kamu davalarının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi kurumu 1. maddenin 4. bendinde düzenlenmiştir. Aynı bendin ikinci paragrafında ise, belirli bir süre içinde yeniden suç işlenmesi halinde, daha önce açılan davaya devam edilerek hüküm verileceği öngörülmüştür. Böylelikle belirli koşullar gerçekleştiğinde, ertelenen kamu davasına yeniden devam edilebilmesinin yolu açılmıştır. İstikrarlı biçimde sürdürülen uygulamaya göre de; davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi kararının Yerel Mahkemelerce verilmesi gereklidir.

    Öte yandan, hükmün hukuka aykırılık nedeniyle Yargıtay"ca ıslahı (düzeltme) CYUY"nın 322. maddesinde düzenlenmiş olup, Yargıtay"a tanınan bu yetki maddede sayılan belirli hallerle sınırlıdır. Buna göre Yargıtay, temyiz incelemesini yaparken rastladığı ve hükmün sonucuna etkili bulduğu hukuka aykırılıklar nedeniyle hükmü bozduğunda, bu aykırılık şayet anılan maddede sayılanlardan ise, bu halde davanın esasına kendisi hükmedecek, aksi halde işi yeniden incelemek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan mahkemeye veya o derecede diğer civar bir mahkemeye gönderecektir.

    Somut olayda, 4407830 seri nolu 29.03.1999 keşide tarihli, 4407831 seri nolu 02.04.1999 keşide tarihli, 4407832 seri nolu 07.04.1999 keşide tarihli ve 4407834 seri nolu 16.04.1999 keşide tarihli çeklerin 23 Nisan 1999 tarihinden önce bankaya ibraz edilerek karşılıksız şerhi vurulması karşısında, bu çekler nedeniyle açılan kamu davalarının 4616 sayılı Yasanın 1. maddesinin 4.bendi uyarınca kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilmesi gerekirken, bu çeklerin de karşılıksız çek suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne dahil edilmesi yasaya aykırı ise de, bu aykırılık CYUY"nın 322. maddesinde sayılan ve hükmün Yargıtay"ca ıslahına (düzeltilmesine), bu suretle davanın esasına Yargıtay"ca hükmedilmesine olanak sağlayan hukuka aykırılıklardan değildir. Bu itibarla, somut olayda Özel Dairece bu aksaklığa işaretle hükmün bozulması ile yetinilmesi gerekirken, sözü edilen çekler ayrık tutularak davanın esasına Yargıtay"ca hükmedilmiş olması (ıslah) yerinde görülmemiştir. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığının bu hususa yönelen itirazının kabulü ile Özel Dairenin hükmün düzeltilerek onanmasına ilişkin kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün açıklanan hukuka aykırılık nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.

    İtirazın 2 nolu paragrafıyla ilgili olarak çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı Osman Şirin;

    "23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıvermeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair 4616 sayılı Yasanın 1.maddesinin 1.bendinde ölüm cezalarının yerine getirilmeyeceği, 2.bendinde toplam hükümlülük sürelerinden 10 yıl indirim yapılacağı hükme bağlanmış, 3. bendinde tutuklu ve hükümlüler hakkında yapılacak işlemler gösterilmiş, 5 ve devamı bentlerinde bu yasanın uygulanması olanağı bulunmayan suçlar ile koşullara yer verilmiş, 4. bendinde ise; 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş bulunan ve hürriyeti bağlayıcı cezasının üst sınırı on yılı geçmeyen ve soruşturma aşamasına geçilmiş olan suçlardan dolayı henüz hüküm verilmemiş veya verilen hüküm kesinleşmemiş ise, davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verileceği, bu suçlarla ilgili dosya ve delillerin belirli süre ile muhafaza edileceği, bentte gösterilen süre ve koşullar içinde yeni bir suç işlendiğinde erteleme konusu suç nedeniyle daha önce açılmış bulunan davaya devam edilerek hüküm verileceği belirtilmiştir.

    Ancak sonraki süreçte bu Yasadaki bazı düzenlemelerin Anayasaya aykırı olduğunun ileri sürülmesi üzerine, Anayasa Mahkemesince, 18.07.2001 gün ve 4/332 sayılı karar ile; 4616 sayılı Yasanın 1.maddesi 2.bendinin kısmen, 5.bendinin TCY.nın 188, 191, 240, 298 ve 383 üncü maddeler yönünden, 4, 6, 7 ve 9. bentlerindeki düzenlemelerin ise tümüyle Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş, 2, 4 ve 9. bentlerdeki iptal edilen kuralların doğuracağı hukuksal boşluğun kamu düzenini tehdit ve kamu yararını ihlal edici nitelikte görülmesi nedeniyle, bu bentlere ilişkin iptal hükmünün kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüş, verilen 6 aylık sürenin 27.04.2002 tarihinde dolmasına karşın anılan tarihe kadar yasakoyucunun yeni bir yasal düzenleme gerçekleştirmemesi ve iptal kararının da yürürlüğe girmesi karşısında 4.bentte yer alan düzenleme 27.4.2002 tarihinde yürürlükten kalkmıştır.

    Anayasa Mahkemesince iptal edilen 2, 4 ve 9 uncu fıkralar, bilahare 23.5.2002 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4758 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenmiş ve 4758 sayılı Yasanın 2 nci maddesinde, geciken süreyi de içine alacak biçimde bu Yasanın 27.4.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe gireceği hükme bağlanmışsa da, ceza hukukunun evrensel kurallarına göre geçmişe yönelik aleyhe düzenleme yapılması mümkün değildir. Bu bakımdan, 4616 sayılı Yasanın iptal edilmiş bulunan sınırlayıcı hükümlerinin artık ilgilileri bakımından kazanılmış hak oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.

    Görüldüğü üzere, 4. bendin Anayasa Mahkemesince iptali ve verilen süre içinde yeni yasal düzenleme yapılmaması karşısında, anılan bent uyarınca kesin hükme bağlanması ertelenen davaların akıbeti yönünden yasal boşluk doğmuş, bu suretle sonradan yeni bir suç işlenmesi halinde bunların görülmesine devam olunması ve hükme bağlanması olanağı ortadan kalkmış, böylelikle 4.bentteki önceki düzenleme derdest davalar yönünden koşulsuz bir af niteliğine dönüşmüştür.

    Bu nedenle, Yerel Mahkemenin karşılıksız çek suçuna ilişkin mahkûmiyet hükmüne diğer çeklerle birlikte dahil ettiği, ancak suç tarihi, niteliği ve ceza miktarı itibarıyla 4616 sayılı Yasa kapsamında bulunduğu temyiz incelemesi sırasında saptanan bu dört çek yönünden açılan kamu davasının kesin hükme bağlanması ertelense dahi, ileride sanığın yeniden suç işlemesi durumunda bu çeklere ilişkin davaya devam olanağı bulunmamaktadır." görüşüyle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının 2. bendinin reddi gerektiği yolunda karşı oy kullanmıştır.

    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığının;

    1- Soruşturmanın genişletilmesi gerektiğine yönelik İTİRAZININ REDDİNE,

    2- Davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi gereken hallerde hüküm bu gerekçeyle bozulduğunda, davanın esasına Yargıtay"ca hükmedilmesine olanak bulunmadığına yönelik İTİRAZININ KABULÜNE,

    Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 23.11.2004 gün ve 9143-11641 sayılı düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,

    Yerel Mahkeme hükmünün BOZULMASINA,

    Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 19.04.2005 günü, (1) nolu fıkra yönünden oybirliği, (2) nolu fıkra yönünden oyçokluğu ile karar verildi.

    Hemen Ara