Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2022/3039 Esas 2022/5071 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/3039
Karar No: 2022/5071
Karar Tarihi: 01.11.2022

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2022/3039 Esas 2022/5071 Karar Sayılı İlamı

6. Hukuk Dairesi         2022/3039 E.  ,  2022/5071 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hüküm davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Avukat ... ile davacılar vekilleri Avukat ..., Avukat ..., davacı ... vekili Avukat ...'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    KARAR
    Davacı vekili; müvekkilleri ile ... Pamuk ve Yağlı Tohumlar Birliği arasında danışmanlık sözleşmesi imzalandığını, müvekkillerinin sözleşme gereği üzerlerine düşen tüm hak ve yükümlülükleri yerine getirdiklerini, ücretlere hak kazandıklarını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak müvekkillerinin sözleşmeden doğan alacaklarının ödemediğini belirterek sözleşmeden doğan alacaklarının tam ve kesin olarak tespitine, belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL'nin alacağın doğduğu tarihten itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davayı ıslah ederek eksik harcı ikmal etmiştir.
    Davalı vekili, davanın reddini dilemiştir.
    İlk derece mahkemesince 20.11.2014 tarihli ilamla mahkemenin yetkisizliğine dair verilen karar Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25.06.2015 gün, 2015/7131 Esas ve 2015/21752 Karar sayılı ilamıyla bozulmuştur.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davacı tarafın danışmanlık sözleşmesinin 4.1 maddesinde düzenlenmiş yükümlülüklerin yerine getirilerek başarı ücretine hak kazanıldığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi tarafından, taraflar arasında imzalanan 11.03.2010 tarihli danışmanlık sözleşmesi kapsamında davacıların üstlendiği, davalıya ait taşınmazların projelendirilmesi ve davalı birliğin bankaya olan borcun yapılandırılması edimlerini yerine getirdiği, sözleşmede kararlaştırılan toplam proje bedelinin %1 oranında danışmanlık ücretine hak kazandıkları gerekçeleriyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    6100 Sayılı HMK'nın 373/4 maddesi; "Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir" hükmünü, geçici 3/2 maddesi; "Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 Sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 Sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427. ve 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar Bölge Adliye Mahkemelerine gönderilemez" hükmünü içermektedir.
    Yukarıda açıklanan yasa maddelerinin düzenleniş amacı, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlara karşı Yargıtay yoluna başvurulmasını ve karar kesinleşinceye kadar kanun yolu denetiminin Yargıtay tarafından yapılmasını sağlamaktır.
    İş bu dosyaya konu dava, 25.06.2015 tarihinde Yargıtay incelemesinden geçtiğine göre, ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK’nın geçici 1. maddesi ve geçici 3/2. maddesi uyarınca temyiz incelemesi görevi Yargıtay Dairelerine ait bulunduğundan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesinin 13.04.2022 tarihli, 2020/2189 Esas ve 2022/456 Karar sayılı yok hükmünde olan kararı kaldırılmak ve istinaf dilekçesi de temyiz dilekçesi olarak kabul edilmek suretiyle ilk derece mahkemesi kararının temyiz incelemesi yapılmıştır.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
    Taraflar arasında imzalanan 11.03.2011 tarihli sözleşme hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının davalıya danışmanlık ve aracılık hizmeti sunması, aracılık hizmeti ile üçüncü kişilerle sözleşmenin kurulması ve inşaat ruhsatının alınması ile davacının ücrete hak kazanacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 4. maddesinde açıkça belirtildiği üzere davacının sunacağı edimin karşılığı olarak kararlaştırılan ücretin sözleşme ilişkisi kurulacak üçüncü kişi tarafından karşılanması, bunun davacı tarafından garanti edilmesi, üçüncü kişi ile sözleşmelerin de bu şartla kurulması kararlaştırılmıştır. Sözleşmede ücreti ödeyecek üçüncü kişi henüz belirli olmasa da aracılık sözleşmesi yapılacak kişi olduğu konusunda da ihtilaf bulunmamaktadır. Burada açıkça davalının, üçüncü kişi ile sözleşme yapılırken davacı danışmanın ücretinin ödeneceğinin kararlaştırılması garanti altına alınmıştır. Bunun anlamı, aracılık sözleşmesi yapılacak üçüncü kişi tarafından ücretin ödenmemesi halinde davalının ödeyeceğidir. Hukuki ilişkinin bu vasfı dikkate alındığında, TBK’nın 128. maddesinde yer alan üçüncü kişinin fiilini taahhüt olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
    TBK’nın 128. maddesi gereğince, üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Daya konusu olaydaki taahhüdü bu hüküm kapsamında değerlendirdiğimizde, davacı tarafından üstlenilen danışmanlık ve aracılık ediminin ifa edilmesine karşın, sözleşme yapılacak üçüncü kişinin kararlaştırılan ücreti ödememesi durumunda davalı yüklenicinin ödeyeceği anlaşılmaktadır.
    Taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan edim hem danışmanlık hem de aracılığı kapsamaktadır. Sözleşmenin 4. maddesinde projelendirme aşamasında da yerine getirilmesi gereken birçok yükümlülük kararlaştırılmıştır. Ancak ücrete hak kazanılması için sözleşmenin yapılmasının yanında tapu devrinin yapılması ve inşaat ruhsatının alınması da şart koşulmuştur. Davacının sözleşmede kararlaştırılan ücreti talep edebilmesi için yüklenilen edimin ifa edilmesi gerekmektedir. Bunun yanında davalının da edimin ifasına engel olmaması gerekmektedir. Davalının edimin ifasına engel olması halinde davacının ücrete hak kazanacağı gibi haksız fesih halinde de ücrete hak kazanacağı konusunda kuşku bulunmamaktadır.
    Davaya konu olayda davalı birlik ile dava dışı ... Planlama İnşaat Proje Yönetimi ve Tic. A.Ş (...) arasında 18.02.2013 tarihli Arsa satış karşılığı hasılat paylaşım sözleşmesi imzalanmış, 06.03.2014 tarihli noter ihtarnamesi ile davacı ile yapılan danışmanlık sözleşmesi feshedildiği bildirilerek ... Konut GYO A.Ş.’nin dahil olduğu yeni bir sözleşme yapılmıştır. Dosya kapsamı ve özellikle ...’den gelen yazı cevabına göre, davalı ile ... arasında yapılan sözleşme 01.12.2016 tarihinde feshedilmiştir.
    Davacının sözleşmede kararlaştırılan başarı ücretini hak edebilmesi için ... ile yapılan sözleşmede aracılık etmiş olması, bu sözleşmeye istinaden tapu devrinin yapılması ve inşaat projesinin onaylanması gerekmektedir. Dosyaya sunulan belgeler ve özellikle davalı birliğin genel kurul toplantı tutanaklarında yer alan beyanlarda davacının danışmanlık hizmeti sunduğu anlaşılmaktadır. Ancak sözleşmenin kurulmasına aracılık edip etmediği açık olmayıp yerel mahkeme tarafından da bu aracılığa ilişkin delil bulunmadığı gerekçede belirtilmiştir. Sözleşmenin niteliği, davacının üstlendiği edimin hem danışmanlığı hem de aracılığı içermesi bir bütün olarak değerlendirilerek aracılık faaliyetinin yerine getirilip getirilmediğinin değerlendirilmesi gerekir.
    Diğer yönden davalı tarafından danışmanlık ve aracılık sözleşmesi konusuz kaldığı gerekçesiyle feshedilmiş, yargılama sırasında da davalı tarafından taşınmazın imar durumunun uygun olmadığı ileri sürülmüştür. Davacı tarafından bu sözleşmenin haksız olarak feshedildiği ileri sürüldüğüne göre ispat külfeti davacı üzerinde olup, sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini ispat etmesi gerekmektedir. Davacı tarafından taşınmaz üzerinde sözleşme konusu inşaatın devam ettiği ileri sürüldüğüne göre bu iddianın değerlendirilmesi gerekir.
    Taşınmaz üzerinde sözleşme konusu inşaatın yapılmasına yasal engel bulunması, imar durumunun uygun olmaması durumunda edimin ifasının mümkün olmayacağı, diğer bir değişle edimin ifası yönünden objektif ifa imkânsızlığının bulunduğu kabul edilecektir. Bu durumda TBK’nın 136. maddesi gereğince borç sona erecektir. Sözleşme konusunun ifasına hukuki ve fiili bir engel bulunmaksızın taraflardan birisinin edimi ifa etmemesi durumunda ise sübjektif ifa imkânsızlığı söz konusu olacak ve ifaya engel olan taraf TBK'nın 112. maddesi gereğince bundan doğan zararı giderme yükümlülüğü doğacaktır
    Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesince edimin ifa edilip edilmediği sözleşmenin niteliği ve bütünlüğü dikkate alınmadan değerlendirilmiştir. Diğer yönden davalının ... ile yapılan sözleşmenin imar durumu uygun olmadığı gerekçesiyle feshedildiği ileri sürülmesine ve davalı tarafından da inşaatın devam ettiğinin ileri sürülmesine rağmen bu hususlar değerlendirilmemiştir.
    Tüm bu hususlar dikkate alındığında mahkemece yapılacak iş; taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği ve bütünlüğü dikkate alınmak suretiyle, davalı ile dava dışı ... arasında yapılan sözleşmede davacının danışmanlık ve aracılık hizmeti sunup sunmadığı, sunmuş ise; sözleşme gereğince başarı ücretine davacının ancak tapu devri ve projenin onaylanması halinde hak kazanacağı da dikkate alınarak tapu devri yapılıp yapılmadığı ve inşaat projesinin onaylanıp onaylanmadığı, onaylanmış ise; davalı ile ... arasındaki sözleşmenin ifasına hukuki ve fiili bir engelin bulunup bulunmadığı, davalının aracılık ve danışmanlık sözleşmesini fesihte kusurlu olup olmadığı, gerekirse belediyeden imar ve proje durumunu sormak ve yine gerekirse keşif yapılarak alanında uzman kişilerden usulüne uygun rapor da almak suretiyle sonucuna göre karar vermekten ibaret olup, eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile mevcut şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararının bozulması uygun bulunmuştur.


    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesinin 13.04.2022 tarihli, 2020/2189 Esas ve 2022/456 Karar sayılı yok hükmünde kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı alınarak Yargıtaydaki duruşmada vekille temsil olunan birbirlerine verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, 01.11.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara