Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/6-185 Esas 2005/9 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2004/6-185
Karar No: 2005/9

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/6-185 Esas 2005/9 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2004/6-185 E., 2005/9 K.

Ceza Genel Kurulu 2004/6-185 E., 2005/9 K.

  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 495 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 498 ]
  • "İçtihat Metni"

    Sanıklar S.Y.,H.K., Ö.İ., E.S. ve S.Ö"nün TCK."nun 64/1. maddesi yollamasıyla 498, 61/1, 522 ve 40. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda; Bitlis Ağır Ceza Mahkemesi"nce 08.07.2003 gün ve 49/76 sayı ile;

    1- Sanıklar H.K., Ö.ı. ve S.Y"nin, mağdur M.Ö."ye yönelik eylemlerinden beraatlerine,

    2- Sanıklar E.S. ve S.Ö"nün mağdur M.Ö."ye yönelik şartlı tehdit suçlarından TCK."nun 188/1, 80 ve 59/2. maddeleri uyarınca 5 ay 25"er gün hapis ve 337.150.000" er TL ağır para cezası ile cezalandırılmalarına,

    3- Sanıklar H.K., Ö.t., S.Y., E.S. ve S.Ö"nün, mağdur G.H."ye yönelik eylemleri nedeniyle, TCK."nun 64/1. maddesi yollamasıyla 498,61/1,522/1 ve 59. maddeleri uyarınca 5"er yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, TCK."nun 20 ve 31. maddeleri uyarınca 2 yıl süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanmalarına,

    Haklarında TCK."nun 40. maddesinin uygulanmasına ve tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir.

    Sanıklar S.Y., Ö.t. ve H.K. vekilleri tarafından, temyiz edilen hüküm, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi"nce 10.02.2004 gün ve 6739/974 sayı ile;

    ( ... Tehditle para isteme eyleminin yakınanların önceden tanıdığı sanık S.Y. ve arkadaşlarınca, yüzyüze görüşülerek doğrudan gerçekleştirildi ği gözetilmeden, TCK."nun 495/1. maddesi yerine, aynı yasanın 498. maddesiyle yazılı biçimde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulup, bozmadan hükmü temyiz etmeyen sanık S.Ö."nün de faydalandırılmasına karar verilmiştir.

    Yerel mahkeme ise 25.05.2004 gün ve 53-92 sayı ile; mağdur M.Ö."ye yönelik şartlı tehdit suçundan sanıklar H.K., Ö.t. ve S.Y. haklarında verilen beraat kararı ile E.S. ve S.Ö. haklarında verilen mahkumiyet kararları inceleme dışı bırakılmak suretiyle yağma suçu ile ilgili verilen hükümde;

    Tüm sanıkların kabulleri ve şikayetçi M.Ö."nün, paranın teslimi için yer ve zaman belirlendiği gün eve dönerken, para istenmesi ve tehdit olayını ilk kez yolda gördüğü şikayetçi G"ye anlattığı şeklindeki beyanı, şikayetçi G.H."nin, olay günü tesadüfen yolda şikayetçi M. ve babası ile karşılaşmasından sonra kendisinden 5.000 ABD Doları istenildiğini öğrendiği şeklindeki anlatımı nazara alındığında, sanıkların hiçbir şekilde şikayetçi G. ile yüzyüze görüşmedikleri, doğrudan irtibat kurmadıkları ve parayı şikayetçi M. aracılığı ile tehdit edilmek suretiyle istedikleri sabittir.Şikayetçi M.Ö., tehdit ile para vermeye icbar suçunun mağduru olmayıp, G"den para istenilmesi için aracı olarak kullanılmış, sanıklar yüzyüze görüşmelerini şikayetçi M. ile yapmışlardır. Sadece sanık H. parayı almak için pastaneye geldiğinde şikayetçi G"yi görmüştür. Son aşamada meydana gelen bu olayın şikayetçi G. ile yüzyüzelik unsuruna etkisi yoktur. Bundan başka şikayetçi G"nin olayın kendisine anlatılmasından sonra sanık S"yi önceden tanıdığının ortaya çıkmasının da suçun oluşumuna bir etkisi yoktur. Zira TCK."nun 498. maddesindeki unsur, tehdidin dolaylı yoldan yapılması olup, tehdidi yapan kişinin tanınmasının önemi bulunmamaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu" nun 07.02.1994 tarih ve 6,4/31 sayılı kararında da, kişi aracılığı ile yapılan tehdit dolaylı tehdide örnek olarak gösterilmiş, suç konusu para veya malın bizzat mağdur tarafından sanığa tesliminin suçun oluşumunda etkili olmadığı açıklanmıştır. Sanıkların aynı irade ve eylem birliği içerisinde yaptıkları planın bir parçası olarak şikayetçi O"yi şikayetçi M. vasıtasıyla 5.000 ABD Dolan vermesi konusunda hayatı hakkında tehdit edip korkutarak atılı suçu işledikleri, ancak olayın emniyete bildirilmesinden sonra yer ve zaman bildirilmek suretiyle istenilen yere para konularak zabıta görevlileri tarafından tertibat alındığı ve parayı almaya gelen sanık H"nin yakalandığı anlaşıldığından eylem eksik teşebbüs aşamasında kalmıştır... ) gerekçeleriyle ilk hükümde direnilmiştir.

    Bu hükmün de, Ö.İ., H.K. ve S.Y. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığı"nın "onama" istekli 16.09.2004 gün ve 162008 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Oenel Kurulu"nda yapılan inceleme sonunda, konu müzakere edilip, aşağıdaki karar verilmiştir:

    KARAR : Eylemin planlayıcısı ve evre evre yöneteni olan, S.Y., özel liseden ilişiği kesilen ve bu nedenle kaydını B. Lisesi"ne nakleden 18 yaşını bitirmiş, son sınıf öğrencisidir. Özellikle kuyumcu çocuklarını kendine hedef seçip, bunlardan tehdit yöntemi ile para sızdırmaya çalışan sanık, bu amaçla babası kuyumcu olan mağdur O"yi de kendisine hedef seçmiştir. Olaydan birkaç gün önce diğer sanıklar H., S. ve E"nin iş kuracaklarından bahisle sanık S"den para istemeleri üzerine, sanık S., kuyumcu çocuklarından tehditle para aldığını, ancak son zamanlarda bir grubun kendisine engel olduğunu, yardımcı olurlarsa alacağı paradan onlara borç verebileceğini, babası kuyumcu olan mağdur O"nin, cezaevinde bulunan M. isimli şahıstan çok korktuğunu, eğer M"yi cezaevinden kurtarmak için kefalet parası istenirse bu korkuyla verebileceğini söylemiş, bu öneriyi başlangıçta kabul etmeyen diğer sanıklar, S. tarafından ikna edilmeleri üzerine yardımcı olmayı kabul etmişlerdir.

    Sanık S. 18.04.2003 günü diğer mağdur M"yi telefonla arayıp, Z. Market"in yanına gelmesini istemiş, bildirilen adrese gelen mağdur M"den beş kişi halinde arabada bulunan sanıklar, arabaya binmesini istemişler, ancak M"nin kabul etmemesi üzerine, sanıklardan S. ve kendisini E. olarak tanıtan sanık E. arabadan inerek, M"nin yanına gelip, hiçbir neden belirtmeksizin tehditvari bir şekilde "biz Pazartesi geleceğiz, seni yine rahatsız edeceğiz" dedikten sonra mağdurun yanından ayrılmışlardır.

    Sanık S. 21 Nisan 2003 günü telefonla H"yi arayıp, bir oto kiralayarak B"ye gelmesini istemiş, sanık H. ile E. de bu istem üzerine, Doğan marka 16 X XXX plakalı otoyu Tatvan"dan kiralayarak B"ye gelip, diğer sanıklar Ö, S. ve S. ile buluşmuşlar, sanıklardan H. ve Ö. arabada beklerken, sanık S. telefonla M"yi arayıp daha önceden görüştükleri yere gelmesini istemiş, M. geldiğinde, otoda beş kişi olarak bulunan sanıklar mağduru karşılayıp, otoya binmesini istemişler, M"nin bu kez de "başka yerde konuşalım" diyerek öneriyi geri çevirmesi üzerine sanıklar S. ve E., M"yle birlikte bir otobüs firmasının yazıhanesinin arkasındaki harabeye gitmişler, sanık S., M"ye konuyu açıp, "cezaevinde bir arkadaşımız var, tahliyesi için 10.000 Dolar gerekiyor, 5.000 Doları Kıbrıs"taki bir başka arkadaş karşılayacak, 5.000 Doları ise senin arkadaşın olan H. kuyumcusunun oğlu G"den isteyip alınan lazım, aksi halde G"yi de, seni de, her ikinizin ailelerin de öldürürüz, konu olumsuz olursa veya polise haber verilirse yine aynı akibete uğrarsınız" şeklinde tehditlerde bulunmuş, sanık E. ise vücudunu açıp harakiri izlerini göstererek kendisinin psikopat olduğunu bildirmek suretiyle mağdur M"yi korkutmaya çalışmış, saat 17.00"ye kadar süre verip mağduru bırakmışlardır.

    Bu tehditlerden korkan mağdur M. durumu önce arkadaşı G"nin dayısı olan tanık T.Y"ye, T. de, M"nin babası M.Ş"ye açıklamış, üçü birlikte mağdur G"nin babası olan kuyumcu M"ye gidip durumu anlatmışlar, babaları mağdur M"ye, "o şahıslar bir daha ararlarsa, arkadaşım G. parayı vermeyi kabul etti, yarın saat 17.00"de, B. Pastanesinde verecek" diye söyle, sanıkları yakalatacağız diyerek, birlikte nöbetçi C.Savcısına gidip konuyu açıklamışlar. Nöbetçi C.Savcısı da, Emniyet Şube Müdürünü çağırıp, konuyu izah edip birlikte alınacak önlemleri kararlaştırmışlar, bu aşamada mağdur M. de yolda gördüğü mağdur G"ye, tüm olayları detayları ile anlatıp, yapılan tehditleri bildirmiş, konuşma esnasında sanıklardan S"nin, mağdur M"yi telefonla arayıp, konunun olumlu olup olmadığını sorması üzerine M., konunun olumlu olduğunu, ancak 5.000 ABD Doları bulamadıkları, 3000 ABD Doları vereceklerini söylemiş, öneriyi kabul eden sanıklar S. ve E. yine önceki buluşma yerlerine mağduru çağırmışlar, ancak mağdur M. öneriyi kabul etmeyerek, istenilen yere gitmemiş, bu esnada babasını arayan mağdur G"ye, babası, durumu öğrendiğini, evden katiyen çıkmamasını söylemiş. Mağdur G. de bu nedenle 21 Nisan"ı evde geçirmiş, akşam vakti mağdurlar, babaları ve G"nin dayısı T. birlikte, daha önceden kararlaştırdıkları şekilde, emniyete gitmişler. Emniyette, bu kişilerin yeniden arayıp, para istemeleri durumunda vermeyi kabul etmeleri ve bir adres bildirmeleri söylenerek, B. Pastanesinde paranın teslimi kararlaştırılıp, teslimde kullanılmak üzere M"den 1300 Dolar alınarak numaraları tespit edilmiştir.

    Sanıklar H. ve E. ise bu aşamada Tatvan"a geri dönmüşler, ertesi günü yani 22 Nisan tarihinde sanık S"yi telefonla çağırması üzerine, her ikisi yine aynı kiralık otoyla Bitlis"e gelip önce sanıklar Ö. ve S"yle, bilahare de S. ile buluşmuşlar. Sanık S. bu arada telefonla mağdur M"yi arayıp, paranın farklı bir yerde teslimini istemiş. M"nin kabul etmemesi üzerine, "yanlış yapıldığı takdirde ailenizi ve sizi öldürürüz", "montlu bir arkadaş gelecek" diyerek H"yi tarif edip, paranın ona teslimini istemiş, bu sırada sanıklar S., E. ve S. 44 XX XXX plakalı Flaş otoda pastanenin yakınında beklemeye başlamışlar. Sanık H. ise sanık Ö"nün kullandığı 16 X XXX plakalı Doğan otoyla pastaneye gidip arabadan inmiş, Ö. ise otoyu trafiğin tıkanıklığı nedeniyle biraz ileriye sürmüş, pastaneye giren sanık H. içeride oturan G. ve M"nin yanlarına gidip, M"den parayı istemiş, mağdur G. tomar halinde, daha önce numaraları alınmış 1300 Doları çıkarıp sanığa vermiş, parayı saymadan alıp cebine koyan sanık H. pastaneden ayrıldığı esnada daha önceden müşteri kılığında pastanede bulunan sivil polisler tarafından yakalanmış, açıklamaları üzerine de iki ayrı arabada bulunan diğer sanıklar ele geçirilmişlerdir.

    Bu oluş ve kabulde; özel daire ile yerel mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmayıp, çözümlenmesi gereken sorun sanıkların eyleminin TCK."nun 498/1. maddesi kapsamında mı, yoksa 495/1. maddesine mi uyduğu noktasında toplanmaktadır.

    TCK."nun 498. maddesinde; "Bir kimse, her ne suretle olursa olsun hayat veya ırz veya mal hakkında büyük bir zararla korkutularak yahut hükümet tarafından verilmiş bir emir göstererek başkasını para veya eşya veya hukukça hükmü haiz bir senet göndermeye veya bir mahalle koymaya veya bunların kendi eline geçmesini temin etmeye mecbur kılarsa onbeş seneden yirmi seneye kadar ağır hapis cezasına mahkum olur" şeklinde düzenlenen ve öğretide, "korkutarak faydalanma", "korkutarak yararlanma", "tevdie icbar", "icbar suretiyle yağma" biçiminde tanımlanan bu suç esas itibariyle, TCK."nun 495 ve 496. maddelerinde düzenlenen, yağma ve senet yağması suçlarının özel bir türüdür. Ancak bu suçun kullanılan vasıta ve yararın elde edilmesi biçimleri yönünden belirtilen suçlardan ayrıldığı öğreti ve yargısal kararlarda vurgulanmış;

    Ord. Prof. Dr. S. Dönmezer, Prof. Dr. A. Önder ve Prof. Dr. D. Soyaslan eserlerinde, yağma ve senedin yağmasında, cebir, şiddet veya tehdit icbar aracı olarak kabul edildiği halde, korkutarak faydalanma suçunda araç olarak sadece manevi cebire, yani tehdide yer verildiği, yine bu suçta tehdit ile suça konu olan şeyin faile teslimi arasında bir zaman aralığı bulunması gerektiği halde, diğer yağma cürümlerinde, cebir, şiddet veya tehdidin icrası ile malın elde edilmesinin aynı zamanda gerçekleşmesi gerektiği görüşlerine yer vermişler,

    Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise 07.02.1994 gün ve 4-31 sayılı kararlarında, bu iki suç tipinin ayırıcı ölçütlerini şu şekilde ortaya koymuştur.

    TCK."nun 498. maddesindeki suç ile 495. maddesinde düzenlenen suç arasındaki en belirgin ayrım, suça konu şeyin doğrudan doğruya mağdur tarafından tevdi veya teslimi olmayıp, mağduru bu şeyi tevdi veya teslime mecbur bırakan tehdidin yüzyüze veya gıyapta yapılması diğer yönüyle doğrudan veya dolaylı yapılıp yapılmadığı hususudur.

    Dolaylı tehdide örnek olarak, telefon, mektup, telgraf, gazete, herhangi bir işaret veya kişi aracılığıyla yapılan tehdit gösterilebilir. Bu tür dolaylı bir tehdidin, doğrudan doğruya yapılan tehdide göre mağdur üzerinde daha ağır ve devamlı bir korku yaratacağı, onun karar verme ve hareket özgürlüğünü daha yoğun bir şekilde etkileyeceği doğaldır. İstenilen değerin, bizzat mağdur tarafından teslimi veya dolaylı bir biçimde sanık veya sanıklara teslimi arasında suçun oluşumu açısından bir fark bulunmayıp, önemli olan teslim veya tevdiye mecbur kılan tehdidin dolaylı yapılıp yapılmadığıdır.

    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanıklardan S.Y"nin yaptığı plan doğrultusunda, eylem birliği içerisinde hareket eden sanıklar, mağdur G"yi, mağdur M. vasıtasıyla 5.000 ABD Doları vermesi konusunda kendisi ve ailesinin hayatı hakkında tehdit edip korkutarak, kararlaştırdıkları yerde 3000 ABD Dolarının ödenmesi konusunda anlaşmışlar, olayın emniyete bildirilmesi üzerine daha önceden yapılan plan uyarınca paranın teslimi esnasında yakalanmışlardır. Mağdur G., mağdur M. vasıtasıyla, hayatı hakkında büyük bir zararla korkutularak, paranın teslimi sağlandığından, sanıkların eylemleri TCK."nun 498. maddesinde düzenlenen korkutarak faydalanma suçunu oluşturmaktadır. Ancak, sanıklar daha önce yapılan plan uyarınca paranın teslimi anında yakalanmış olduklarından eylemleri korkutarak faydalanma suçuna eksik teşebbüs niteliğinde olup, yerel mahkeme direnme kararı bu yönüyle isabetlidir.

    Diğer yandan, her ne kadar başlangıçta, 5.000 ABD Doları istenmiş ve taraflarca 3.000 ABD Dolarının teslimi konusunda anlaşmaya varılıp teslim anında da 1300 ABD Doları teslim edilmiş, yerel mahkemece de 522. maddesinin pek fahiş değere ilişkin hükmünün uygulanmasında teslim edilen 1300 ABD Dolarının esas alınması isabetsiz ise de, TCK."nun 522. maddesinin uygulanmasına esas alınması gereken miktar olan, 3000 ABD Doları da, TCK."nun 522. maddesinin uygulanmasında, yerleşik yargısal kararlara göre pek fahiş olduğundan, yerel mahkeme uygulaması sonucu itibariyle doğrudur.Bu itibarla, sair yönleri de isabetli bulunan direnme kararının onanmasına karar verilmelidir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım kurul üyeleri, mağdur G"yi, M. vasıtasıyla tehdit eden sanıkların, G. tarafından daha önceden tanındıkları, olayın bu oluşu içerisinde TCK."nun 495/1. maddesindeki suçu oluşturduğu, M. vasıtasıyla paranın istenmesinin somut olayda sanıkların hukuki durumunu değiştirmeyeceği, gerekçeleriyle direnme hükmünün bozulması yönünde oy kullanmışlardır.

    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

    1- Suç vasfı ve diğer yönleri itibariyle isabetli bulunan yerel mahkeme direnmehükmünün ONANMASINA,

    2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı"na tevdiine, ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 08.02.2005 günü yapılan ikinci müzakerede, tebliğnamedeki isteme uygun olarak oyçokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara