Esas No: 2022/11988
Karar No: 2022/23822
Karar Tarihi: 29.11.2022
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/11988 Esas 2022/23822 Karar Sayılı İlamı
4. Ceza Dairesi 2022/11988 E. , 2022/23822 K."İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ...'in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125/1 ve 125/4. maddeleri gereğince 3 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının 5237 sayılı Kanun'un 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine dair ... Asliye Ceza Mahkemesinin 16/03/2015 tarihli ve 2014/319 esas, 2015/345 sayılı kararını kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 19/07/2022 gün ve 2022/98531sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; "Dosya kapsamına göre; sanığın hazır bulunduğu 01/07/2014 tarihli duruşmada savunmasının alındığı, sonrasında takip eden celselerde müştekinin beyanı alınmadığından bahisle istinabe düzenlendiği ve duruşmanın 05/05/2015 günü saat 09:55’e bırakılmasına karar verilmesine rağmen, hakkında zorla getirme kararı bulunan müştekinin kendiliğinden mahkemeye gelmesi nedeniyle Mahkemece, 16/03/2015 tarihinde re’sen duruşma açılmasına karar verilip müştekinin dinlenerek aynı celsede dosyanın karara bağlanması karşısında, sorgusu sırasında duruşmalarda bulunmaktan bağışık tutulma hakkı hatırlatılmayan ve bu yönde talebi de bulunmayan sanığın, hazır bulunmadığı re'sen açılmış 16/03/2015 tarihli oturumda kısa kararın okunarak savunma hakkının kısıtlanması suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 216 ve 196. maddelerine aykırı davranılmasında isabet görülmemiştir." denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 191. maddesinde duruşmaya başlanmasına ilişkin kurallar ile sanığın sorgusunun nasıl icra edileceğine ilişkin hükümlere yer verilmiş, anılan Kanunun 193/1. maddesinde ise, kanunun ayrık tuttuğu haller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılamayacağı belirtilmiştir. Kanunun ayrık tuttuğu hallere ise 5271 sayılı Kanun’un 193/2 ve 195. maddelerinde yer verilmiştir. Bu hükümler yüz yüze yargılama ilkesinin istisnasını oluşturmakta ise de, somut olayda uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Savunma hakkı Anayasamızın 36. maddesinde güvence altına alınarak, herkesin meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.10.2010 gün ve 11/133-184 sayılı kararında da belirtildiği üzere, ceza yargılamasında savunma, yargılamanın sonucunda verilen ve iddia ile savunmanın değerlendirilmesinden ibaret olan, hükmün doğru olmasını sağlar. Bu yönüyle, geniş bir bakış açısı ile değerlendirilmesi gereken savunma hakkı, susma, soru sorma, kendi aleyhine işlemlere katılmama, tercümandan yararlanma, kanıtların toplanmasını isteme, duruşmada hazır bulunma, müdafiden yararlanma… gibi hakları içerir.
İncelenen somut olayda; Duruşmadan vareste tutulma talebi bulunmayan sanığın hazır bulunmadığı ve re'sen açılan 16/03/2015 tarihli duruşmada mahkumiyet hükmü kurulmuştur,
Bu itibarla, belirlenen yeni duruşma günü sanığa tebliğ edilmeden yokluğunda duruşma yapılıp mahkumiyetine karar verilmesi, savunma hakkının kısıtlanması olarak kabul edildiğinden, kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma istemi doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret suçundan sanık ... hakkında, ... Asliye Ceza Mahkemesinin 16/03/2015 tarihli ve 2014/319 esas, 2015/345 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Aynı Kanunun 309. maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 29/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.