Esas No: 2006/8-310
Karar No: 2006/305
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/8-310 Esas 2006/305 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Bu kararda, sanığın meraya tecavüz suçundan cezalandırılması ile ilgili olarak suç tarihinin ve dava konusu yerin değerinin belirlenmesi konusunda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık yaşandığı belirtiliyor. Ancak incelenen dosya içerisinde Yerel Mahkeme, bozma kararına uymak yerine önceki hükümde direnmeyi tercih etmiş ve bu karar yasaya aykırı bulunarak bozulmuştur. Kararda geçen kanun maddeleri şunlardır: 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [Madde 513], 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [Madde 4], ve TCK n.72.
Ceza Genel Kurulu 2006/8-310 E., 2006/305 K.
"İçtihat Metni"
Meraya tecavüz suçundan sanık A... T... "un, 765 sayılı TCY.nın 513/2, 647 sayılı Yasanın 4 ve TCY.nın 72. maddeleri uyarınca sonuçta 273.780.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, dava konusu yerin suç tarihindeki değeri normal kabul edildiğinden TCY.nın 522. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, sanığa verilen cezanın 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin olarak K... Sulh Ceza Mahkemesince 07.12.2001 gün ve 40-112 sayı ile verilen kararın o yer C.savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 25.09.2003 gün ve 5049-3896 sayı ile;
"1- Olayda eylemin temadi ettiği anlaşılmasına göre, suç tarihinin iddianame tarihi yerine, 03.12.2000 olan infaz tarihinin kabulü ile sanığa eksik para cezası tayini,
2- Suç tarihindeki ekonomik koşullara ve paranın satın alma gücüne göre, tecavüz olunan yerin değerinin "hafif" yerine "normal" kabulüyle TCK.nun 522. maddesinin hafifletici hükümleri uygulanmayarak sonuçta sanığa fazla ağır para cezası tayini" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 17.02.2004 gün ve100-14 sayı ile;
"...Her ne kadar sanığın, tecavüzünün devam ettiği sabit olsa da men karının infazından önceki suçun temadisinin devam ettiği söylenemeyecektir. Çünkü infazla, tecavüze ve dolayısıyla ilk suç bakımından temadiye son verilmiş olacaktır. Bu tarihten sonraki tecavüzden ise ayrı bir mütemadi suç vücuda gelecektir. Keşif sırasında dava konusu yerin buğday ekili olduğu ve beyanlara göre de sanığın dava konusu yere yaklaşık 5 yıldır tecavüz etmekte olduğu sabit olduğuna göre infaz tarihi olan 03.12.2000"de sanığın tecavüzden men edildiği ancak sanığın bunu dinlemeyerek aynı yere tekrar tecavüz ettiği ve aynı suçu tekrar işlediğinin kabulü gerekmektedir. Aksi durumda, yani 03.12.2000 tarihinde zorla el çektirmeden ve suçun zorla sonlandırılmasından dolayı bu tarihi suç tarihi olarak kabul etmeyip, sanığın aleyhine olacak şekilde iddianame tarihinin suç tarihi olarak kabul edilmesi, yani daha önceki fiili sonlandırmanın dikkate alınmayıp sonraki hukuki kabulün nazara alınması sanık hakkında fazla ceza tayinine ve de TCK.nun 2. maddesine aykırı olacağı kanaatine varılmıştır. Ayrıca, fiili bir sebep, yani zorla el çektirme varken, hukuki bir kabule göre suç tarihinin tespiti gerçeğe aykırı düşecektir. Hukuki kabul ve karinelerin aksinin her zaman olaylarla ispat edilebileceği genel bir hukuk kuralıdır. Bu sebeplerle bozma ilamının 1 nolu gerekçesi yönünden ve dolayısıyla da 2 nolu gerekçesi yönünden bozmaya karşı ısrar kararı gerekmiştir"gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de üst ve o yer C.savcıları tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın "bozma" istekli 22.12.2004 günlü tebliğnamesiyle Özel Daireye ve Özel Dairece Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın meraya tecavüz suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suç tarihinin ve buna bağlı olarak da davaya konu yerin değerinin belirlenmesine ilişkindir.
Ancak, incelenen dosya içeriğine göre;
Yerel Mahkeme, ara kararı ile bozma kararına uyduğunu bildirmesine rağmen 17.02.2004 günlü oturumda önceki hükümde olduğu gibi karar vermiş ve gerekçeli kararda önceki hükümde direndiğini belirterek gerekçelerini açıklamıştır.
Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamalarına göre, "uyma kararı" ara kararı niteliğinde olmayıp, davanın esasını çözümleyen kararlardandır. Bozmaya uymakla, Yerel Mahkeme"nin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğmaktadır. Sonradan bu kararın bir kısmından veya tümünden, açıkça ya da zımnen dönülerek, ilk hükmün aynen ve yeniden kurulması, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
Somut olayda, bozma kararına uyan Yerel Mahkemece, dönülemez nitelikteki bu karardan sonradan dönülerek direnme kararı verilmesi yasaya aykırıdır. Bu itibarla diğer yönleri incelenmeyen hükmün, öncelikle bu usul yanılgısı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1-Yerel Mahkemenin direnme hükmünün, diğer yönleri incelenmeksizin öncelikle saptanan usul yanılgısı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 19.12.2006 günlü müzakerede sonuçta tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.