Esas No: 2006/6-308
Karar No: 2006/300
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/6-308 Esas 2006/300 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2006/6-308 E., 2006/300 K.
"İçtihat Metni"
A…
… Ö…
…"ün mala zarar verme suçundan dolayı 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 516/3, 522/1, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca 1.252.027.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, cezanın taksitlendirilmesine, ödememe halinde gecikme zammı uygulanmasına ve cezasının ertelenmesine ilişkin olarak S…
… Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 19.10.2004 gün ve 52-70 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığı 12.07.2005 gün ve 236248 sayı ile; "…
…… 5237 sayılı Türk Ceza Yasası ile 5236 sayılı Kabahatler Yasası hükümlerinin, mahkemesince yeni bir değerlendirme yapılmasını gerekli kıldığını" belirterek, 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca dosyayı mahkemesine tevdi etmiştir.
Dosyayı esasa kaydedip duruşma açan Yerel Mahkeme 11.10.2005 gün ve 112-189 sayı ile; "Sanığın B…
… Mahallesinin içme suyu ihtiyacını karşılayan S…
… Belediyesine ait tesisat borusunu kesmek suretiyle kamu kurumu niteliğindeki Belediye"ye zarar verdiğini, bu eylemin TCY"nın 516/3. maddesinde ve sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY"nın 152/1-a maddesinde düzenlendiğini, 765 sayılı TCY"na göre gerçekleştirilen uygulama sonucu sanığa verilen cezanın paraya çevrilerek ertelenmiş bulunduğunu, 5237 sayılı Yasaya göre verilecek hapis cezasının adlî para cezasına çevrilmesi halinde ertelenmesi olanağının bulunmaması nedeniyle, 765 sayılı TCY"na göre belirlenen cezanın sanığın daha lehine olduğu" gerekçesiyle
Sanığın 765 sayılı TCY"nın 516/3, 522/1, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca 995 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezanın taksitlendirilmesine, ödememe halinde gecikme zammı uygulanmasına ve cezasının ertelenmesine karar vermiş, bu hüküm sanık tarafından temyiz edilmemesi üzerine mahkemesince kesinleştirilmiştir.
Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi 10.10.2006 gün ve 4799-5123 sayı ile;
"Kamu malına zarar vermek suçundan sanık A…
…Ö…
…"ün 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 516/3, 522/2, 647 sayılı Cezaların infazı Hakkında Kanunun 4. maddeleri uyarınca 900 Yeni Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 4786 sayılı Kanunla değişik 647 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince, ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir aylık sürenin sona erdiği tarihten başlayarak ödenmeyen para cezasına 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesinde belirlenen gecikme zammı oranının yarısı oranında gecikme zammı uygulanmasına, sanığın cezasının 647 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca ertelenmesine dair Sürmene Sulh Ceza Mahkemesinin 11.10.2005 tarihli ve 2005/112-189 sayılı kararının;
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 122. maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ve netice itibarıyla sanık aleyhine sonuç doğuran 647 sayılı Kanunun 5. maddesinin 5. fıkrası gereğince, çıkartılan ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir aylık sürenin sona erdiği veya taksite bağlanıp da taksitlerden birinin süresinde ödenmemesi nedeniyle geri kalan miktarın tamamının muaccel olduğu tarihten başlayarak ödenmeyen para cezasına 6183 sayılı Kanunun 51. maddesinde belirlenen gecikme zammı oranının yarısı oranında gecikme zammı uygulanmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 15.06.2006 gün ve 26100 sayılı Kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay C.Başsavcılığının 17.07.2006 gün ve 2006/143426 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü.
S…
… Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen 19.10.2004 gün ve 52-70 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edildikten sonra Yargıtay C.Başsavcılığınca 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca yeni bir değerlendirme yapılmak üzere dosya mahkemesine gönderilmiş olup;
Yargıtay C.Başsavcılığının dosyayı iade işleminden sonra yeniden tesis edilen karar sanığın süresi içinde açtığı temyiz davasını sona erdiren bir karar niteliğinde bulunmayıp yasanın verdiği yetkiye dayanılarak yapılan bir tesbitten ibarettir.
Yerel Mahkemenin dosyanın iadesi üzerine verdiği ve kanun yararına bozma konusu yapılan 11.10.2005 gün ve 112/189 sayılı karar ilk kararın aynı olup, yeni bir uygulama da içermediğinden ilk hükmü ortadan kaldırmayacağı gibi sanığın ilk hükme yönelik temyiz iradesi hukuken geçerliliğini sürdürmektedir.
Yerel Mahkemece verilip sanık tarafından temyiz edilen ilk hüküm Dairemizce incelenerek temyiz davasının sona erdirilmemiş olması nedeniyle henüz kesinleşmediğinden kanun yararına bozma isteminin reddine, dosyanın olağan yasa yolu olan temyiz incelemesi yapılmak üzere tebliğname düzenlenmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine" karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 29.11.2006 gün ve 143426 sayı ile;
"5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanununun 8/2. maddesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tanınan, ilk derece mahkemelerce verilip temyiz edilen hükümlerde, lehe hükümlerin uygulanması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği açıkça anlaşılan dosyaların doğrudan ilgili mahkemesine iade edebilme yetkisi, başlamış olan temyiz sürecini bu aşamada sonlandıran ve yeni bir süreç başlatan bir işlemdir. İşlem, iade üzerine duruşma açılarak yeni bir karar verilmesi zorunluluğu nedeniyle bozma etkisi sonucunu doğurmaktadır. Mahkemenin iade kararı üzerine duruşma açarak verdiği yeni hükmün, önceki ile aynı veya değişik olması, hüküm olduğu ve önceden verilenin geçerliliğini kaldırarak onun yerine geçtiği gerçeğini değiştirmez. Ancak, bu yeni hükme karşı ilgililer yasa yoluna başvurma hak ve yetkisine sahip bulunmaktadırlar.
İnceleme konusu olayda, iade işlemi ile ilk hükme yönelik temyiz süreci sona ermiş, iade üzerine mahkemece duruşma açılarak yeniden bir karar verilmiştir. Verilmiş bu kararın öncekinin aynı veya farklı olması verilen hükmün yeni olma niteliğini değiştirmemektedir. İade üzerine verilen ve aleyhine kanun yararına bozma yoluna başvurulan, re"sen de temyize tabi bulunmayan S…
… Sulh Ceza Mahkemesinin 11.10.2005 tarihli ve 2005/112-189 sayılı hükmü, yasa yollarına başvurma hak ve yetkisi bulunan kişilerce temyiz edilmediğinden kesinleşmiş bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında; Dairece kanun yararına bozma nedeni ile ilgili olarak inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu" görüşü ile itiraz ederek, Özel Daire kararının kaldırılmasına, yasa yararına bozma istemi ile ilgili inceleme yapılıp bir karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen olayda;
Sanığın kamu malına zarar vermek suçundan 765 sayılı TCY"nın 516/3, 522/1, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca 1.252.027.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, cezanın taksitlendirilmesine, ödememe halinde gecikme zammı uygulanmasına ve cezasının ertelenmesine ilişkin hüküm sanık tarafından temyiz edilmiş ise de, Yargıtay C.Başsavcılığı, temyizden sonra yürürlüğe giren 5237 ve 5326 sayılı Yasa hükümlerinin yeni bir değerlendirme yapılmasını gerekli kıldığını belirterek, 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca dosyayı mahkemesine göndermiştir.
Yerel Mahkeme davayı yeni bir esasa kaydettikten sonra tensiple duruşma günü tayin edip, Yargıtay C.Başsavcılığının gönderme yazısı ile duruşma gün ve saatini sanığa tebliğ etmiş, saptadığı tarihte gerçekleştirdiği duruşma sonunda, önceki Yasanın uygulamasının daha lehe sonuç verdiğini belirttikten sonra, 5335 sayılı Yasanın 22. ve 5252 sayılı Yasanın 7. maddesi hükümlerini de dikkate almak suretiyle sanığın 765 sayılı TCY"nın 516/3, 522/1, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca 995 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezanın taksitlendirilmesine, ödememe halinde gecikme zammı uygulanmasına ve cezasının ertelenmesine karar vermiş, gerekçeli kararın tebliğine karşın sanığın yasa yoluna başvurmaması nedeniyle karar kesinleştirilmiştir.
Adalet Bakanı, 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesindeki gecikme zammının yürürlükten kaldırılması nedeniyle bu zamma hükmedilemeyeceğini belirterek yasa yararına bozma isteminde bulunmuştur.
Özel Daire, dosyanın iadesi sonrasında yeniden tesis edilen hükmün sanığın süresi içinde açtığı önceki temyiz davasını sona erdiren bir karar niteliğinde olmadığını, mahkemenin verdiği yeni kararın ilk kararla aynı olduğunu, yeni bir uygulama içermediğini, bu yönüyle ilk kararı ortadan kaldırmayacağını, sanığın ilk hükme yönelik temyiz iradesinin hukuken geçerliliğini sürdürdüğünü belirterek yasa yararına bozma istemini reddetmiş, yerel mahkeme kararının ilk hükme yönelik istem nedeniyle temyizen incelenebilmesi bakımından tebliğname düzenlemesi için Yargıtay C.Başsavcılığına gönderilmesine karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesine göre gerçekleştirilen iade işleminin temyiz sürecini sonlandırıp yeni bir süreç başlattığını, yerel mahkemenin iade üzerine duruşma açıp verdiği yeni kararın önceki kararın geçerliliğini ortadan kaldırdığını, bu nedenle ilgililerin bu yeni karara yönelik ayrı temyiz başvurusunda bulunmaları gerektiğini, böyle bir başvurunun bulunmaması halinde yeni hükmün temyizen incelenemeyeceğini belirterek itiraz etmiş, başvuru bulunmadığı için kesinleşmiş olan yeni hükmün yasa yararına bozulması yolundaki istemin Özel Dairece incelenmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
Çözümü gereken uyuşmazlık, ilk hükmün temyizinden sonra, Yargıtay C.Başsavcılığının 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca yeni bir karar verilmek üzere dosyayı mahkemesine iadesi nedeniyle Mahkemenin duruşma açarak verdiği yeni kararın önceki isteme dayalı olarak temyizen incelenip incelenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Ancak itirazın incelenmesine geçilmeden; "Yerel mahkemenin iade sonrasında dosyayı yeni bir esasa kaydedip tensip yaparak 11.10.2005 tarihinde duruşma icrasına karar vermesine karşın suçtan zarar gören ve şikayetçi olan S…
… Belediyesi"ni duruşmadan haberdar etmediği, 5271 sayılı CYY"nın 233. maddesinde: şikayetçinin çağrı kağıdı ile duruşmaya çağrılacağı, 234. maddesinde: şikayetçinin duruşmadan haberdar edilme hakkının bulunduğu belirtilip davaya katılma dahil diğer hakları da sıralandıktan sonra, mahkemenin, mağdur veya suçtan zarar görenlere bu haklarını hatırlatmasının zorunlu olduğuna işaret edildiği, ayrıca 237/1. maddesinde de: mağdur ve suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumluların, ilk derece mahkemesindeki kovuşturmanın her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabileceklerinin ifade edildiği, kovuşturmanın her aşaması ibaresinin, bozma öncesi ve sonrasını, hatta 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca dosyanın yeni bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından mahalline gönderilmesi üzerine mahkemelerce duruşma açılarak gerçekleştirilen kovuşturma aşamasını da kapsadığı, bu itibarla, mağdurlar ve suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin davaya katılma hakkını kaybetmedikleri sürece, bozma veya Yargıtay C.Başsavcılığının iadesi sonrasındaki kovuşturma aşamasında da duruşmaya davet edilme hakkına sahip bulundukları, öte yandan CYY"nın 260. maddesinde, yasa yollarına başvuru hakkı olanlar arasında, katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanların da sayıldığı, bu kişilerin duruşmaya çağrılmamış olanlar ya da çağrıldıkları ve dinlenildikleri halde Yasanın 234. maddesindeki hakları hatırlatılmamış bulunan kişiler olduğu, bu durumda iade sonrasında duruşmadan haberdar edilmemiş olan S…
… Belediye Başkanlığının yasa yoluna başvurma hakkının bulunduğu, gerekçeli kararın tebliği üzerine yasa yoluna başvurma hakkını kullanması halinde bu istem doğrultusunda temyiz incelemesi yapılabilmesi olanağının halen dahi mevcut bulunduğu, dolayısıyla ancak adı geçen Belediye"ye gerekçeli kararın tebliğinden sonra süresi içinde temyiz başvurusunda bulunmaması halinde kararın kesinleşebileceği ve Adalet Bakanının yasa yararına bozma başvurusunun incelenebilir hale geleceği, o halde Ceza Genel Kurulu"nda öncelikle bu eksikliğin ikmali ile belirecek duruma göre Yargıtay C.Başsavcılığı itirazı hakkında bir karar verilmesi gerektiği" görüşünün ileri sürülmesi üzerine bu husus Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak öncelikle tartışılmış ve 19"a karşı 4 oyla, öncelikle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının incelenerek sonuca bağlanması, açıklanan hususların bilahare ilgili Dairesince değerlendirilmesi gerektiği kararlaştırılmakla, itirazın incelenmesine geçilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 27.06.2006 gün ve 174-170 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, 01.06.2005 tarihinden önce ilk derece mahkemelerince verilen hükümlerin temyiz edilmesi halinde, lehe yasanın uygulanması yönünde mahkemesince bir değerlendirme yapılması gerektiği açıkça anlaşılanları doğrudan mahkemesine iade yetkisi verilmiştir. Yargıtay C.Başsavcılığının iade işlemi, temyiz sürecini sonlandıran, önceki hükmü ıslah ve değiştirme de dahil olmak üzere mahkemeye yeniden bir hüküm tesis etme yetki ve ödevini veren yeni bir süreci harekete geçirmektedir. İade kararı yerel mahkemece benimsenip duruşma açıldığında, artık önceki hüküm varlığını yitirmiş olacak ve yeniden hüküm verme zorunluluğu doğacaktır. Sonraki hükmün önceki ile aynı olması, bunun yeni bir hüküm olma özelliğini ortadan kaldırmaz. Zira duruşma açılmakla, mahkemece öncekinden bağımsız ve yeni bir hüküm verme olanağı doğmuştur.
Bu nitelikteki bir hükmün temyizen incelenebilmesi, CYUY"nın 305. maddesindeki re"sen temyize ilişkin koşullar saklı kalmak kaydıyla, yasayoluna başvuru hak ve yetkisine sahip kişiler tarafından, usulüne uygun olarak temyiz edilmesine bağlıdır.
Kendine özgü ve geçiş dönemine ilişkin bir düzenleme olan bu normun, bazı adaletsizliklere neden olacağı veya başlamış olan temyiz sürecini sona erdirmesi nedeniyle mevcut yasalarla çatıştığı ve genel ilkelere aykırı olduğu ileri sürülebilirse de, yeni bir yasal düzenleme ile kaldırılmadığı ya da Anayasa Mahkemesince yöntemine uyularak iptal edilmediği sürece açık olan bu yasal düzenleme karşısında, başka türlü bir uygulamaya yönelmeye ya da anılan hükmü yasayla çelişecek bazı yorumlarla yok telakki ederek yeni hüküm yönünden açılmamış bir temyiz davasını açılmış saymaya olanak bulunmamaktadır. Diğer yönden, iade sonrasında kurulan hüküm, başlamış olan temyiz sürecini sona erdirmekte ise de, ilgililerin yasa yoluna başvuru haklarını ortadan kaldırmamakta, sonradan tesis olunan hüküm yönünden ilgililer bu haklara sahip olmakta ve yeni bir yasa yolu süreci başlatabilmektedirler.
İnceleme konusu somut olayda, iade kararı üzerine mahkemece duruşma açılıp yeniden hüküm kurulmuştur. Bu hükmün, öncekinin varlığını sona erdirdiği ve sadece kendisiyle ilgili yasa yolu başvuru sürecini başlattığı, kesinleşmesi durumunda da yetinilecek tek hüküm niteliğini taşıyacağı açıktır. Sonradan kurulan bu tür hükümlerin önceden kurulan ancak kesinleşmemiş olan hükümden farklılık arzetmemiş olmasının da önemi bulunmamaktadır. O halde, bu yeni hükmün temyizen incelenebilmesi için, ilgililerin bu hükme yönelik temyiz başvurusunda bulunması veya hükmün kendiliğinden temyiz incelemesine tabi nitelikte bir hüküm olması gereklidir. Sanığın iadeden önceki hükme yönelik temyiz istemi, iade sonrasında verilen yeni hükmün temyizen incelenebilmesine olanak sağlamaz. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Kurul Üyesi ise; "01.06.2005 tarihinden önce verilen hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi nedeniyle incelenmek için Yargıtay"a gönderilen dosyanın, Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından, sonradan yürürlüğe giren yasal düzenlemeler nedeniyle yeniden bir değerlendirme yapılması bakımından 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca iadesi üzerine yerel mahkemece verilen yeni kararın önceki hükümle aynı olması karşısında, sanığın önceki hükme yönelik ve halen geçerli bulunan temyiz iradesi doğrultusunda sonraki hükmün temyizen incelenmesi gerektiğini, bu durumda olağan yasa yolu denetimi yapılacağı için olağanüstü yol olan yasa yararına bozma isteminin incelenemeyeceğini" ileri sürerek, itirazın reddi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 10.10.2006 gün ve 4799-5123 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanığın 01.06.2005 tarihinden önce verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz başvurusu, hükümden sonra yürürlüğe giren yasal düzenlemelere göre yeni bir değerlendirme yapılması gerektiğinden bahisle dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesince mahkemesine iade edilmesi üzerine duruşma açılıp kurulan ve ilk hükmün geçerliliğini sona erdirerek onun yerine kaim olan yeni hükmün temyizen incelenmesine olanak vermediğinden, Adalet Bakanının, Yargıtay C.Başsavcılığı"nın uyarlama istemli iadesi üzerine yerel mahkemece kurulan ancak yasa yoluna başvurulmadığı için kesinleşen hükümle ilgili yasa yararına bozma isteminin incelenmesi için dosyanın Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.12.2006 günü oyçokluğu ile karar verildi.